Ana içeriğe atla

Kayıtlar

Mayıs, 2021 tarihine ait yayınlar gösteriliyor

PSİTHOTH 33. SAYISI "KENDİMİZE DAİR" TEMASIYLA YAYINDA!

PSİTHOTH 33. SAYISI "KENDİMİZE DAİR" TEMASIYLA YAYINDA! Türkiye'nin çeşitli yerlerinde okuyan psikoloji öğrencilerinin bir platformda birleşerek yazı hayatlarına katkı sağladıkları bu sanal platform, arka planda birçok emeği barındırıyor. Ekibimiz olarak sizlere güzel bir sayı sunuyoruz. Beklenen Mayıs sayımız için "KENDİMİZE DAİR" temasıyla sizlerin karşınızdayız. Yazın gelişini hissettiğimiz günlerde beraber iç huzurumuzun bolca olduğu, yenilendiğimiz ve yeni şeyler öğrendiğimiz bir dönem olsun. Hepinize keyifli  PSITHOTH'lu  okumalar diliyorum. PSİTHOTH Editörü ÖZDEN NUR KARPINAR  

KENDİMİZE NAZİK OLMAK: ÖZ-ŞEFKAT-GİZEM GÖZEN

  KENDİMİZE NAZİK OLMAK: ÖZ-ŞEFKAT Herkesin etrafında çoğu zaman mutlu, kendiyle barışık veya olumlu olarak tanımladığı kişiler vardır. İçinizden “Ne kadarda mutlu biri! Pozitif enerji saçıyor resmen” demenize neden olan birileri… Bununla birlikte, çoğu zaman daha mutsuz, kendini suçlayan veya eleştirel olarak tanımladığınız tanıdıklarınızda olabilir. Peki, neden bazı kişiler kendilerine ve çevresine nazikken bazılarımızda daha eleştireldir? Budist felsefesine dayanan ‘öz-şefkat’, pozitif psikoloji alanında da büyük öneme sahiptir. Öz-şefkat, bir kişinin zorluklar karşısında kendine karşı nazik ve anlayışlı davranabilmesi, başarısızlıklarına karşı eleştirel olmadan yaklaşabilme ve hem olumlu hem de olumsuz deneyimlerinin yaşamın bir parçası olarak düşünebilme yeteneğidir.  Öz-Şefkat’in Bileşenleri Öz-şefkat beraberinde üç önemli özelliği de beraberinde getirir: Öz-nezaket (self-kindness), ortak insanlık (common humanity) ve farkındalık (mindfulness). Bu üç özellik hayata bakış açımızı,

GEÇMİŞ VE GELECEK İLE OLAN İLİŞKİMİZ-YAĞMUR NİLAY CÖMERTPAY

  GEÇMİŞ VE GELECEK İLE OLAN İLİŞKİMİZ “Bir yıl içinde hiçbir şeyin yapılamayacağı yalnızca iki gün vardır. Bunlardan birine ‘Dün’ ve diğerine ise ‘Yarın’ denir. Bu yüzden ‘Bugün’  sevmek, inanmak, yapmak ve özellikle de yaşamak için doğru gündür.” –  Dalai Lama  XIV Günün yaklaşık olarak yarısında yaptığımız şeyden başka bir şey düşündüğümüzü biliyor muydunuz? Muhtemelen geçmişte olmuş, gelecekte olabilecek veya hiç olmayacak olayları düşünüyoruz. Bunun sonucunda bir yere sıkışmış veya takılı kalmış gibi hissedebiliyoruz. Bu his geçmişimizi yeniden yaşadığımız veya geleceğimizle ilgili olası senaryoları kafamızda planladığımız; geçmiş ve gelecek arasında kalmış olduğumuz histir ve bizi anı farkında olarak yaşamaktan alıkoyar. Başka bir deyişle, geçmişte, gelecekte sıkışıp kalmak ya da ikisi arasında zıplamak, şimdiki gerçekliğin gerçek deneyimini kaçırmamız anlamına gelmektedir. Geleceği planlamak veya geçmiş olayları hatırlamak doğaldır ve yardımcı olabilir. Bununla birlikte, hayatın

YUMOŞ BİR PANDA MI, DİPLOMALI BİR PSİKOLOG MU?-FATMA NUR ERGÜN

  YUMOŞ BİR PANDA MI, DİPLOMALI BİR PSİKOLOG MU? Psikolojinin 1900’lü yıllardan beri film ve dizilerde kullanılması bir gerçek olmakla birlikte yansıtılan psikolog imajının ve psikoterapi seanslarının doğruluğu sorgulanması gereken bir durum. Gelin bu durumu son dönemin  furyası   olan psikoloji temalı dizi ve filmlerle daha yakından inceleyelim. İlk olarak bize gösterilen psikolog imajıyla başlayalım. Ekranda izlediğimiz psikolog bazen ilk andan itibaren danışanı sıcaklığı ve sempatikliğiyle sarıp sarmalayan bir arkadaş konumunda olurken bazen de ilk defa karşılaştığı danışana karşı bir antipati duyan ve görüşmek istemeyen bir çerçevede sunuluyor. Hâlbuki bu iki davranış biçimi de yanlış çünkü psikoloğun danışanına karşı böyle bir sempati ya da önyargı geliştirmesi terapötik ilişkinin daha en başından yanlış kurulmasına ve yanlış bir amaca hizmet etmesine neden oluyor. Daha gerçekçi bir psikoterapi seansında ise sempati gibi duyguların yerine empatinin olması daha anlamlı ve doğruyken

KENDİMİZE DAİR: BİR YALNIZLIK MESELESİ-MİRAY BİNGÖL

  KENDİMİZE DAİR: BİR YALNIZLIK MESELESİ Merhaba sevgili Psithoth okuyucuları benim sizlerle buluştuğum ilk yazı. İlk yazımda sizlere kendimize dair temamızda yalnızlık meselesinden bahsedeceğim. Anların içinde hissettiğimiz, bulunduğumuz ortamlardan bizi soyutlayan yalnızlık hissinin sebeplerinden ve onunla nasıl baş edebileceğimize değineceğim.  Yalnızlık zaman zaman hissedilen, hissetmemek için kaçılan bir duygudur. Yalnız hissetmemek için kaç kere istemediğimiz ortamlarda bulunduk, kaç arkadaşlığımızı yalnız hissetmemek için devam ettirdik, kaç ilişkimizde yalnızlıktan korktuğumuz için ayrılmadık ya da kaç ilişkiye yalnız hissetmemek için başladık?     Örneğin, sinemaya giderken, kafede otururken, okulda bir ders alırken, alışverişe çıkarken hatta tuvalete giderken bile yanımızda birini istiyoruz. Eğlenceyi, mutluluğu paylaşırken yanımızda birini istiyoruz. Olumsuzlukta, kötü zamanlarımızda bile sadece o durumu kendimizin yaşamasını değil başkalarının da yaşamasını istiyoruz. Hata

PSİKOLOJİK SAĞLAMLIK-ALİ AKBULUT

  PSİKOLOJİK SAĞLAMLIK Her birimiz bizi sarsan, güçsüz olduğumuzu düşündüren, çaresiz hissetmemize neden olan durumlarla karşı karşıya kalabiliyoruz. Kimi zaman zorlansak bile olanca gücümüzle bir şeylerin üstesinden gelmeye çalışıyor kimi zamanda kolumuzu kaldıracak gücü kendimizde bulamıyoruz. Gelin bu sayımızda beraber psikolojik sağlamlık kavramından bahsedelim. Pandemi ile pek de istekli yürütmediğimiz ilişkimizde 1 yılı aşan bir süreci geride bıraktık. Bu süre zarfında virüs karşısında bağışıklık sistemimizin ne kadar önemli olduğunu, bağışıklık sistemimizi güçlendirmek için neler yapmamız gerektiğini neredeyse her gün dinledik, okuduk, tartıştık. Yani virüslerle, bakterilerle, hastalıklarla sağlığımızın arasında bir duvar olan bağışıklık sistemimizi güçlü tutmak hepimizin aklında yer etti. Peki bizi korkutan, kaygılandıran, güçsüz hissettiren, mücadele edemeyeceğimiz düşüncesi oluşturan durumlar karşısında psikolojik sağlığımızdan ne şekilde bahsedeceğiz? Hayatımızda karşılaşabi

STRES SİZİ DEĞİL SİZ STRESİ YÖNETİN-BERRAK ÇAKIROĞLU

  STRES SİZİ DEĞİL SİZ STRESİ YÖNETİN Stres hepimizin mustarip olduğu bir kavram ve çoğu zaman bize olumsuz duygu ve davranışları çağrıştırsa da az düzeyde ve kontrol edilen bir stres, bireyleri güdüleyerek olumlu sonuçlar da sağlamaktadır. Bu nedenle stres kavramını ve stresi kontrol edebilmek için başa çıkma stratejilerini tanımak, stresin yönlendirdiği değil stresi yöneten bir birey olmak için ilk adımdır. Çeşitli tanımları olmakla birlikte Cüceloğlu (2019) stresi, kişinin sosyal ve fiziksel çevreden gelip uyumsuzluk meydana getiren koşullar sebebiyle, psikolojik ve bedensel sınırlarını zorlayarak sarf ettiği çaba olarak ifade etmektedir. Kısacası çevresel, sosyal, kişisel ve fiziksel etmenler stresör bu etmenlere karşı verilen tepki de stres olarak tanımlanmaktadır. Yaşanan stres 3 evreye ayrılmaktadır. İlki “Alarm Tepkisi” dönemidir. Bu süreçte stresi meydana getiren etmenlerden herhangi biri kişi için stres faktörü olarak algılanmaktadır. Birey psikolojik ve bedensel olarak sınır

KENDİNİ GERÇEKLEŞTİRME (PRAMİDİN ZİRVESİNDE OLMAK)-NİSA SIK

  KENDİNİ GERÇEKLEŞTİRME (PRAMİDİN ZİRVESİNDE OLMAK   )  İnsanların neyi neden yaptığını açıklamak üzere ortaya atılmış kuramlar vardır. Hepsinin de asıl amacı insan ve hayvanların davranışlarının altında yatan nedenleri ortaya koymaktır. “Neden insan yemek yemeye, aşık olmaya, uyumaya, cinselliğe, başarıya ihtiyaç duyar? Neden tüm bunlar için çalışır?”… Davranışları dürtü azalması ilkesi ile açıklayan psikanalitik ve davranışçı kuramlar insanın biyolojik yanına daha çok önem vermekte, davranışların esas amacının fizyolojik ihtiyaçların meydana getirdiği gerilimi giderme olduğunu kabul etmektedirler.  (Kuzgun, 1972) İnsan davranışlarını açıklamada dürtü tepki ilişkinin temel alınması yetersizdir. Daha sonra hümanistik psikologlar insan davranışlarını yöneten en temel güdünün “kendini gerçekleştirme” güdüsü olduğunu savunmuşlardır. Kendini gerçekleştirme kavramına ilk olarak Jung’un eserlerinde rastlarız. O, Freud’un bilinçaltı dürtülere ağırlık verip bireyin hayat amaçlarını ve emeller

FARK EDİLMEYİ BEKLEYEN GÜZELLİKLER-EYLEM YILMAZEL

  FARK EDİLMEYİ BEKLEYEN GÜZELLİKLER Siz değerli okuyucularımı kucak dolusu sevgiyle selamlıyorum. Umarım hayatınızda her şey yolundadır. Buradan uzattığım pozitif enerji sizlere de ulaşıyordur. Bu ay hepimizin içini ısıtıcak bir konuyla karşınıza geldim. Sıkı durun. Yazacaklarım ‘mutlulukla’ ilgili. Mutluluk insanlık var olduğundan beri herkesin peşinden koştuğu bir duygu. Yıllarca filozoflar, edebiyatçılar,düşünürler,bilim insanları mutluluğun sırrına ulaşabilmek için uzun uzun düşünmüşler, farklı fikirler öne sürmüşlerdir. Öncelilikli olarak bu kavramın TDK’daki karşılığına bakacak olursak ‘Bütün özlemlere eksiksiz ve sürekli olarak ulaşılmaktan duyulan kıvanç durumu’ olarak tanımlandığını görürüz. Her ne kadar sözlükte karşımıza böylesi bir tanım çıkıyor olsa da biz biliyoruz ki herkesin mutluluk tanımı kendine has. Kişilere yöneltilen ‘Sizin için mutluluk nedir?’ sorusuna birbirinden oldukça farklı yanıtlar almamız mümkündür ve bu durum çok doğaldır. Çünkü mutluluk bakış açısının

DOST OLABİLECEĞİM EN İYİ KİŞİ:KENDİM-A.ÖZER GÖZÜKIZIL

  DOST OLABİLECEĞİM EN İYİ KİŞİ : KENDİM Merhaba, bu yazımda Wilhelm Schmid’in Kendiyle Dost Olmak isimli kitabı hakkında konuşmak istedim. Kendinle dost olmak denilince aklınıza muhtemelen uzun zamandır popülerliğini koruyan kişisel gelişim kitapları geldi, öyle değil mi? Beklentiniz böyleyse üzgünüm, kitap ne kadar bazı bölümlerinde size tavsiyeler verse de kişisel gelişim kitabı olmaktan bir hayli uzak. O zaman kişisel gelişim klasiklerinden “Kendini sevmek” kavramı ile kitabımızın ana öğretisi olan “Kendiyle Dost olmak” kavramlarını karşılaştırarak başlayalım. Dostluk Sevgiye Karşı Narkissos’un hikayesini bir çoğumuz biliriz. Narkisos, kendisine aşık olan Ekho adlı perinin aşkına karşılık vermeyerek ölümüne sebep olduğu için, tanrılar tarafından kendine aşık olma cezasına çarptırılır ve su içmek için eğildiği nehirde yansımasına bakakalarak açlıktan ve susuzluktan can verip nergis çiçeğine dönüşmüştür. Kitabımızın ilk bölü