Ana içeriğe atla

Kayıtlar

Eylül, 2019 tarihine ait yayınlar gösteriliyor

PSİTHOTH 15. SAYISI "CİNSİYET PSİKOLOJİSİ" TEMASIYLA YAYINDA!- SEDA ULUDAĞ

PSİTHOTH 15. SAYISI "CİNSİYET PSİKOLOJİSİ" TEMASIYLA YAYINDA! Adını bir mitoloji karakteri olan Thoth'tan alan Psithoth Sanal Dergimiz, 2019 Eylül sayısına "CİNSİYET PSİKOLOJİSİ" teması ile devam ediyor. Türkiye'nin çeşitli yerlerinde okuyan psikoloji öğrencilerinin birleşerek yazı hayatlarına katkı sağladıkları bu sanal platform, arka planda birçok emeği barındırıyor. Beklenen Eylül sayımız için kadın cinayetlerinin de sıkça gündeme geldiği bugünlerde cinsiyet eşitsizliğinin ve cinsiyete dair temel algıların psikoloji bilimiyle harmanlandığı bir tema ile karşınızdayız. Tüm okurlarımıza PSİTHOTH'LU keyifli okumalar diliyorum. -PÖMYAP Yazı İşleri Koordinatörü ve PSİTHOTH Editörü SEDA ULUDAĞ-

BİYOLOJİK CİNSİYET TÜRÜNDE ÜRETİLEN TOPLUMSAL CİNSİYET NORMLARININ BİR TAHAKKÜM MEKANİZMASINA DÖNÜŞTÜRÜLMESİ- KÜRŞAT KEŞAN

BİYOLOJİK CİNSİYET TÜRÜNDE ÜRETİLEN TOPLUMSAL CİNSİYET NORMLARININ BİR TAHAKKÜM MEKANİZMASINA DÖNÜŞTÜRÜLMESİ Biyolojik cinsiyet ve toplumsal cinsiyet… Belki de yaşamımızı, hayata merhaba dediğimiz ilk andan itibaren etkileyen iki kavram. Sanki ilk başta bir kapıdan içeri giriyoruz ve daha sonra bizlere burada ilerlemenin normları olduğu ima ediliyor eğer bu normlara uyum sağlamazsak toplumsal bir ikaz alabilme ihtimali ile karşı karşıyayız. Bu ikaz ileri düzeyde kişinin haklarını ihlal edecek noktalara da gelebiliyor. Aslında bizi çevreleyen dış bir çeper olduğu ve bizlerin de bu çeperin içinde güvende olacağımız söyleniyor. Öte yandan bu güvenliğe şart olarak, kurallar koşuluyor. Sonuç bu kısa hikaye bağlamında bir çok şeyin iki taraf ( toplum -birey) için de beklentiyi çok da karşılamadığı. Ancak iki taraf içinde de bu beklentinin karşılanmamasının nedenleri farklı olabiliyor. Bazen karşılıklı birbirini suçlayanlar bazen ise kendi içinde bulunduğu sistemi sorgulayanlar oluy

BİREYLERİN TOPLUMSAL CİNSİYET ALGILARININ GELİŞMESİNDE AİLENİN ROLÜ- ZEYNEP ŞEVVAL BÜYÜKİZGİ

Bireylerin Toplumsal Cinsiyet Algılarının Gelişmesinde Ailenin Rolü Kadın cinayetlerinin ve kadına yönelik şiddetin acı şekilde gündemimize girdiği son günlerde toplumsal cinsiyet kavramını sık sık tartışır olduk. Pek çok akademisyen, toplumsal cinsiyetin kadına yönelik şiddet olgusuna etkisi olduğunu düşünüyor. Peki, nedir bu “toplumsal cinsiyet”? Toplumsal cinsiyet kavramı, ilk defa 1955 yılında Money ve Hampson tarafından kaleme alınmış ve Johns Hopkins Hastanesi’nin bülteninde yayımlanan, hermafroditizm konulu bir makalede kullanılmış olup günümüzde altı doldurulmaya devam eden bir kavramdır. Cinsiyet gelişimini etkileyen biyolojik (nature) ve yetişmeye bağlı olan (nurture) etkenler vardır. Literatürde biyolojik cinsiyet, cinsiyet (sex) şeklinde tanımlanırken yetişmeye bağlı olan cinsiyet, toplumsal cinsiyet (gender) olarak geçer. Daha detaylı açıklamak gerekirse, bireylerin biyolojik olarak cinsiyet gelişimlerini belirleyen organlar (vajina, penis), hormonlar (östrojen, te

OKUL ÖNCESİ DÖNEMİNDE ÇOCUKLARIN TOPLUMSAL CİNSİYET ROLLERİNİ ALGILAYIŞI- ZEYNEP ERTAN

OKUL ÖNCESİ DÖNEMİNDE ÇOCUKLARIN TOPLUMSAL CİNSİYET ROLLERİNİ ALGILAYIŞI  Toplumda iki farklı cinsiyet olarak beliren birey kadın ve erkek kimliği olarak biyolojik anlamda ayırt edilirken, toplumun bireye yüklediği görevler, beklenen sorumluluklar ise toplumsal cinsiyet boyutu olarak karşımıza çıkar. Çocuğun anne karnında beliren cinsel kimliği sonrasında yaşayacağı roller önceden belirlenmiştir ve o bu sürecin yalnızca bir nesnesi olmuştur bile . Doğacak çocuğun kıyafetlerinin rengi belirlenir, o renge mensup diğer eşyalar hazırlanır, o cinsiyete uygun cinsiyet düşünülür , davranışları ve tutumları, dünya görüşü bile belirlenmiştir. Çocuk doğmadan dünyası belirginleşmiş ve aslında o sadece edilgen bir nesne olarak dünyaya gelecektir( Vatandaş, 2007). Çelik (2018) ‘ e göre cinsiyet kavramı dünyanın her yerinde aynı anlaşılıyorken, toplumsal cinsiyet kavramı toplumdan topluma, kültürden kültüre hatta biraz daha spesifik bakacak olursak aileden aileye göre değişmektedir ( Akt; Ka

YAŞAMAK İSTİYORUM!- DİDEM AKKAYA

YAŞAMAK İSTİYORUM! Dünyaya geldiğimizde insan olarak hayatta kalmak için yapmamız gerekenler beslenmek, korunmak, barınmak ve daha sonrasında neslimizin devamını sağlamak için üremektir. Bu koşulları sağladığımızda fiziksel olarak iyi bir hayat yaşayabiliriz. Fiziksel iyiliğin yanında ruhsal iyilik hali de çok önemlidir. Günümüz toplumlarında bu ruhsal iyilik halini yakalamak birazcık zor olabilir. Yoğunluğun içinde insanın kendinin farkına varması, keşfetmesi ertelenebilir. İnsanın kendine bakmaya vakti yoktur; işe gitmek, derslerini yetiştirmek, ihtiyaçları almak, çocuklara bakmak derken insan kendisini ihmal edebiliyor ya da farkına varmak istemiyor olabilir mi? Belki temelde korkuyoruzdur kendimiz olmaktan. Sonuçta bir ailede ve toplumda belirli kurallar, tiplemeler içinde nasıl kabul edileceksek o şekilde yetiştirilmişiz zaten. Şimdi kendimiz olup dışlanalım mı? Kim uğraşacak bunlarla, değil mi? Hâlbuki kendimizden uzak yaşadığımız zamanlarda ne kadar yaşamış oluyoruz?

CİNSİYET İNŞASI- ELİF NUR GÜRCAN

CİNSİYET İNŞASI Türk toplumu da dahil birçok toplum, kadına ve erkeğe farklı anlamlar ve farklı görevler yüklüyor. Dünyaya gelecek olan bebeğin anne karnında cinsiyeti belli olmasından itibaren onun için belirlenen görevler ve davranış şekilleri ailenin ve toplumun algısında hazır konumdadır. Kadınlar, erkeklerden farklı bir toplumsal alana yerleştiriliyor.  (Yuval-Davis, 1997, s.25) Kadın, toplumun içinde daha az söz sahibi olan, ev içine daha kapanık, daha duygusal, daha fedakâr ve başına gelenler için daha kabullenici şekilde yetiştirilirken, erkek toplumsal alanda daha aktif, duygularını belli etmesinin ayıp karşılandığı, daha başına buyruk bir şekilde yetiştiriliyor. Öyle ki özellikle Türk toplumuna ve iktidarına bakıldığında bile, kadın bedeni ve cinsiyeti hakkında rahat söylemleri ve yakıştırmaları görebiliyoruz. Kadınların çalışma ortamlarının evdeki işler olduğunu, kahkaha atmanın bile ayıp olduğunu, hamile bir kadının sokakta dolaşamayacağını ve kadınların sadece annelik