Ana içeriğe atla

Kayıtlar

Eylül, 2021 tarihine ait yayınlar gösteriliyor

PSİTHOTH 36. SAYISI "FİLM ANALİZLERİ" TEMASIYLA YAYINDA!- ÖZDEN N. KARPINAR

  PSİTHOTH 36. SAYISI "FİLM ANALİZLERİ" TEMASIYLA YAYINDA! Türkiye'nin çeşitli yerlerinde okuyan psikoloji öğrencilerinin bir platformda birleşerek yazı hayatlarına katkı sağladıkları bu sanal platform, arka planda birçok emeği barındırıyor. Ekibimiz olarak sizlere güzel bir sayı sunuyoruz. Beklenen Eylül sayımız için "FİLM ANALİZLERİ" temasıyla sizlerin karşınızdayız. Yazı doya doya hissettiğimiz günlerde beraber iç huzurumuzun bolca olduğu, yenilendiğimiz ve yeni şeyler öğrendiğimiz bir dönem olsun. Hepinize keyifli  PSITHOTH'lu  okumalar diliyorum. PSİTHOTH Editörü ÖZDEN NUR KARPINAR

BETTY BLUE- ÖZGE CEYLAN

  BETTY BLUE Bir çok ülkenin her yerinde sinema sinema sektörü psikopatolojinin birbirinden farklı alanlıyla ilgilenmeye başlaması ile beraber filmler bir noktada öğrenme sürecinin bir parçası aracı olmaya başlamıştır.  İlgi çekici heyecan yaratan karakterler filmlerin genellikle bir arada yer aldığı öykü kalıplarını dikkat çeker. Bu kalıplara baktığımızda boşluk duygusu, dürtü sel davranışlar kimlik karmaşası, klinik olarak değerlendirildiğinde sınırda kişiliğin belli ipuçları yer alır.             Sizlerle beraber ‘‘ Betty Blue’’ filmini sınırda kişilik bozukluğuyla inceleyeceğiz. Betty Blue filmi, film sektörünün sinema dünyasının sınırda kişilik yapısının bir örneğidir. Filmi kısaca bir özetleyecek olursak; Betty  genç  yirmi yaşında bir kadındır. Filmde Betty’nin geçmişi hakkında herhangi bir detay ve bilgi yer almamaktadır. Aynı zamanda filmin başlarında herhangi bir psikolojik problemi yansıtılmamaktadır. Fakat Zorg karakteri ile ilişki yaşamaya başlar ve birlikte yaşamaya başla

THE INTERN (STAJYER) FİLM ANALİZİ- ŞEYMA NUR YILMAZ

  THE INTERN (STAJYER) FİLM ANALİZİ İnsan, içinde bulunduğu boşluk hissini nasıl doldurabilir? İşe yaramak arzusu yaşamı nasıl şekillendirir? Değişen dünya ve yaşam standartlarına her yaşta uyum sağlamak mümkün müdür? Yalnızlıktan yakınan ve yapacak tüm yaşamsal aktiviteleri gerçekleştirdiğini düşünen yaşlı bir adam nasıl yeniden mutlu olabilir?   Nancy Meyers'ın yönetmenliğini yaptığı, Anne Hathaway ve Robert de Niro'nun ise başrolleri üstlendiği 2015 yapımı  Stajyer filmi, bu gibi sorulara kapı aralıyor.    ''Sevin çalışın, çalışın sevin''  sözüyle başlayan bu film, yüzyıllardır herkesin aradığı 'mutluluk' kavramını akla getirerek izleyiciye içeriği hakkında ipucu vermektedir. Sigmund Freud'a ait bu söz, Freud'un insanlığın mutluluk arayışına yönelik farkındalığını ve 'doyum sağlayan sevginin ve üretkenliğin hakim olduğu bir çalışma ortamının' herkesin aradığı mutluluk kavramıyla eşdeğer olduğu fikrini öne sürmektedir.  Filmde Robert de

“SİYAH İLE BEYAZ’IN SONSUZ SAVAŞI” BLACK SWAN FİLMİ’NİN ANALİZİ- A.ÖZER GÖZÜKIZIL

  “SİYAH İLE BEYAZ’IN SONSUZ SAVAŞI” BLACK SWAN  FİLMİ’NİN ANALİZİ Herkese merhaba, umarım güzel bir ay geçirmişsinizdir.  Bu ayki yazım, birçok ödüle layık görülen 2010 yapımı, psikolojik gerilim filmi Black Swan’ın analizi hakkında olacak. Umarım keyifle okuyacağınız bir yazı olur. Haydi başlayalım.  Film, başrol Nina’nın rüyası ile başlıyor. Rüyasında Kuğu Gölü Balesi adlı oyunda Beyaz Kuğu olarak dans etmekteydi. Oyunun Prolog kısmı sergilenmekteydi. Yani Kötü büyücü Rothbart’ın büyü yaptığı bölüm. Oyunda bu bölümün ardından Beyaz Kuğu, Siyah Kuğuya dönüşecektir. Filmin, bize sonunu fısıldayan bu rüya ile başlıyor olması çok etkileyici.  Ardından Nina’nın annesi kızının sırtında bir yara olduğunu fark eder ve film yeniden sonuna kadar işleyeceği bir temayı daha ilk dakikalarda bize cesurca gösterir.  Nina 20li yaşlarının ortasında genç bir balerindir. Annesi -ki kendisi de eski bir balerin olur-  ile New York’da birlikte yaşamaktadır. Nina başarılı olmayı çok isteyen, başarmak için

YUKARI BAK- NİSA SIK

  YUKARI BAK Her zaman bizlere söylenen klasikleşmiş bir cümle vardır: “ hayallerinizin peşinde koşun.” Ne zaman hayallerimizin peşinde koşmaya çalışsak, sistemsel ihtiyaçlara, bize dayatılan önceliklere takılırız.         (örneğin:  önce okulunu bitir sonra yaparsın.) Peki, hayallerimize ne zaman sıra gelecek? Hayalleri gerçekleştirmenin sırası mı olurmuş canım? ( pes yahu! ). Eğer sizlerde hayallerini, zamanın gereklerinin gerisine itenlerdenseniz “YUKARI BAK” animasyon filmini izlemenizi şiddetle öneririm .  Carl, sessiz, utangaç bir çocuktur. Çılgın kız çocuğu Ellie ile tanışırlar. Ellie hayranı olduğu büyük kaşif Charles Muntz’un son defa gittiği ve dönemediği yer olan Cennet Şelaleleri ’inde yaşamayı hayal etmektedir. Daha sonra bu hayaline Carl da ortak olur. Tıpkı hayat arkadaşı olmaya karar verdiği gibi.  Carl ve Ellie’nin düğünde aslında bize kişilikleri hakkında ipucu veren bir sahne vardır. İkisinin de aileleri düğündedir. Carl’ın ailesi somurtkan, ciddi, siyah giyinimli ki

DENETİMSİZ GÜÇ, GÜÇ DEĞİLDİR - MİRAY TAVLI

  DENETİMSİZ GÜÇ, GÜÇ DEĞİLDİR  Filmi izlerken bir deneyin hangi noktalara gelebileceğini görüyoruz. Aslında tam da hayatın içinden bize merhaba diyen bu film ile gerçeklik algımızı sorgulamamıza sebep olabiliyor. İnsan topluma ihtiyaç duyar ve kendini o grup içerisinde belli roller edinmeye çalışır. Toplumsal hayatın bir sonucu olarak yalnızca kendimizi değil başka insanların da rollerini öğreniriz ve onları kendimize uyarlarız. Bu alanda önemli çalışmalar yürüten Zimbardo’nun hapishane deneyi tam olarak filmimizin konusunu oluşturuyor.Oliver Hirschbiegel’in yönettiği ve gerçek bir olaya dayanan Stanford hapishane deneyinden esinlenilmiş bir film olan Das Experiment filminin İngiliz versiyonu olan The Experiment, kontrollü bir deney gibi başlayıp izleyiciyi insanın iktidar sahibi olma ve şiddet güdüleri arasında oldukça rahatsız edici bir yolculuğa çıkarıyor. Stanford hapishane deneyine değinecek olursak 1971’de Philip Zimbardo tarafından gerçekleştirilmiş bir deney. Bir grup öğrenc

BİR RÜYA İÇİN AĞIT (REQUIEM FOR A DREAM) FİLMİNİN ANALİZİ- HÜSEYİN GÜZEY

  BİR RÜYA İÇİN AĞIT (REQUIEM FOR A DREAM)  FİLMİNİN ANALİZİ Yönetmenliğini ve senaristliğini Darren Aronofsky’nin üstlendiği; Hubert Selby Jr. ın 1978 tarihli “Bir Düş için Ağıt” adlı romanından 2000 yılında beyazperdeye uyarlanan “Bir Rüya için Ağıt” filmi, temelde bağımlılık konusunu ele almaktadır. Bağımlılık olgusunun, bireylerin istencini ne denli kısıtladığını ve bireylerin yaşantısını ne denli yönlendirdiğini gözler önüne seren bu film, izleyicilerin filmdeki karakterler üzerinde eleştirilerde bulunmasına olanak tanımasının yanı sıra izleyicilere bir öz değerlendirme sunması bakımından da ön plana çıkıyor. Dört ana karakterin merkezinde kurgulanan film, bu dört ana karakterin bağımlılıkları üzerinden ilerliyor. Sara Goldfarb, yalın bir bakışla bir televizyon bağımlısı; ayrıntılı bir bakışla eşinin apansız vefatının ve oğluyla kopuklaşan ilişkisinin bir sonucu olarak içsel yalnızlığını dindirmede bir araç olarak kullandığı “ekranda canlandırılmış karakterlerin” bağımlısıdır. Vef

GERÇEKLE HAYALİN BİRBİRİNE GİRDİĞİ BİR FİLM: FRACTURED- DORUKHAN SAĞLAM

  GERÇEKLE HAYALİN BİRBİRİNE GİRDİĞİ BİR FİLM:  FRACTURED Beynimize ne kadar güvenebiliriz? Biz mi beynimizi yönetiriz yoksa o mu bizi yönetir? Zihnimiz gerçekleri bile saptırabilecek kadar güçlü müdür?  Fractured filmi boyunca işte tam da bu soruları soracaksınız kendinize. Zaman zaman ne olduğu konusunda karmaşaya düşebilir, ne olduğunu tam anlamlandıramayabilirsiniz. Kimi zaman ise tam her şeyin açıklandığını düşündüğünüzde bir sonraki sahne tüm fikirlerinizi altüst edebilir. Gizem, gerilim ve psikoloji konulu filmler ilginizi çekiyorsa bu film tam da size göre olacaktır. Film, evli bir çiftin yolculuğu ile başlamaktadır. Ray ve Joanne Monroe ufak kızları Peri ile birlikte seyahat ederken bir benzin istasyonunda mola verirler. Bu benzin istasyonunda mola verdikleri sırada kızları bir kaza geçirir. Peri inşaat alanının kenarında dururken bir köpek gelir, Ray köpeği korkutmak için taş atsa da köpek Peri’nin üzerine giderek onu korkutur ve korkarak geri kaçan Peri inşaat çukuruna düşer

“MOTHER!” FİLM ANALİZİ- MİRAY BİNGÖL

  “MOTHER!” FİLM ANALİZİ Sevgili Psithoth okuyucularım, bu ay film severlerin çok seveceği bir sayı hazırladık. Sizlerle bol bol film konuşacağız. Ben de sizinle bu ay “Mother!” filmini konuşacağım. İzlemeyenler için bu yazıyı okuduktan sonra kesinlikle filmi izlemelerini tavsiye ederim. İzleyenlere ise farklı bir bakış açısı sunacağım.  Darren Aronofsky'nin yönetmenliğini ve senaristliğini yaptığı filmde başrolleri Jennifer Lawrence ve Javier Bardem paylaşıyor. Filmin konusu şehre uzak bir yerde sakin bir hayat süren bir çiftin beklenmedik gelen misafirlerle yaşadıklarını anlatıyor. Tüm film bir ev içinde geçiyor.  Filmde hiçbir karakterin ismi yoktur. Filmin bu kadar dikkat çekmesini sağlayan şey ise filmde simgelenen öğeler olmasıdır. Jennifer Lawrence’ın canlandırdığı karakter doğa anayı, filmdeki ev dünyayı, Javier Bardem’ın canlandırdığı karakter ise Tanrıyı simgeliyor. Film güneşin doğmasıyla yani evrenin yaratılmasıyla başlıyor. Eve gelen karı koca olan misafirler Âdem ile

ANALYZE THİS- PANİK BOZUKLUĞA SAHİP BİR GANGSTERİN HİKÂYESİ- FATMA NUR ERGÜN

  ANALYZE THİS- PANİK BOZUKLUĞA SAHİP BİR  GANGSTERİN HİKÂYESİ Panik bozukluğu olan bir mafya patronunun yolu bir psikiyatrla kesişirse sizce neler olur? İşte bu sorunun cevabını veren harika bir komedi filmiyle karşınızdayım bu ay. Dr. Sobel kendi halinde danışanlarıyla ilgilenen bir terapisttir. Bir akşam olacaklardan habersiz oğluyla beraber arabada giderken anlık bir dikkatsizlik sonucu içinde mafya adamlarının bulunduğu bir arabaya çarpar. Hemen arabadan iner ve adamlardan özür diler. Sonrasında ise polis çağırıp tutanak tutulmasını teklif eder fakat mafya adamalarının son istediği şey arabada bir rehine varken polisle uğraşmaktır. Bu yüzden terapisti başlarından def etmek isterler. Dr. Sobel ısrarları sonucu mafya adamlarına kartvizitini verir ve yoluna devam eder fakat o da bir şeylerin ters gittiğinin farkındadır.  Gelelim mafya patronumuz Paul Vitti’nin neden Dr. Sobel ile yolunun kesiştiğine. Paul Vitti bir süre önce en yakın arkadaşı Dominic ile bir restorandan yemek yiyip ç