Ana içeriğe atla

“MOTHER!” FİLM ANALİZİ- MİRAY BİNGÖL

 

“MOTHER!” FİLM ANALİZİ


Sevgili Psithoth okuyucularım, bu ay film severlerin çok seveceği bir sayı hazırladık. Sizlerle bol bol film konuşacağız. Ben de sizinle bu ay “Mother!” filmini konuşacağım. İzlemeyenler için bu yazıyı okuduktan sonra kesinlikle filmi izlemelerini tavsiye ederim. İzleyenlere ise farklı bir bakış açısı sunacağım. 
Darren Aronofsky'nin yönetmenliğini ve senaristliğini yaptığı filmde başrolleri Jennifer Lawrence ve Javier Bardem paylaşıyor. Filmin konusu şehre uzak bir yerde sakin bir hayat süren bir çiftin beklenmedik gelen misafirlerle yaşadıklarını anlatıyor. Tüm film bir ev içinde geçiyor.  Filmde hiçbir karakterin ismi yoktur. Filmin bu kadar dikkat çekmesini sağlayan şey ise filmde simgelenen öğeler olmasıdır. Jennifer Lawrence’ın canlandırdığı karakter doğa anayı, filmdeki ev dünyayı, Javier Bardem’ın canlandırdığı karakter ise Tanrıyı simgeliyor. Film güneşin doğmasıyla yani evrenin yaratılmasıyla başlıyor. Eve gelen karı koca olan misafirler Âdem ile Havva’yı simgeliyor. İlk eve gelen misafir olan Ed Harris’in canlandırdığı erkek karakteri bir sahnede hasta ve kaburga kemiğindeki yarayla görürüz. Daha sonra eve Michelle Pfeiffer’ın canlandırdığı kadın karakteri gelir. Bu sahnelerin art arda gelmesiyle  “kadın Âdem’in kaburga kemiğinden yaratılmıştır” ifadesine atıfta bulunur. Evde çok değerli ve misafirlerin dokunmasının yasak olduğu değerli taş elmayı simgeliyor. Misafirlere o değerli taşa dokunmamaları gerektiğini söylenmesine rağmen onlar dokunuyorlar ve taşı kırıyorlar. Bu olayda elmanın yenmemesi gerekirken yenilmesi olayını anlatıyorlar. Bu şekilde olaylar başlıyor. Misafirlerin iki oğlu eve geliyor miras kavgası ediyorlar ve biri diğerini öldürüyor. Bu olayda Habil ve Kabil olarak simgeleniyor. Filmin ilerleyen sahnelerinde evde kargaşa çıkıyor. Bu kargaşalarda protestoların, dini infazların, insanların dünyayı nasıl harap ettiklerini gösteriyorlar. Beklenmedik gelen misafir sayısı artıyor ve evi yakıp yıkıyorlar, mahvediyorlar. Aynı insanların dünyayı mahvetmeleri gibi. Bu kargaşalar iki kere olur. İlk kargaşanın bitişi evi su basmasıyla olur yani burada simgelenen Nuh tufanıdır. Doğa ana herkesi evden kovar, evi tekrar yaparlar ve doğa ana hamile kalır. Doğan bebek Hz. İsa’yı simgeler. Hamilelik esnasında tanrı kitabı yazar (İncil). Kitabın yayınlanmasıyla herkes çok beğenerek eve gelmeye başlar ve yazara duyulan hayranlık artar bu hayranlık öyle bir hale gelir ki yazarı putlaştırırlar. Bebek doğmasıyla herkesin bu hayranlığı bebeğe yönelir. Misafirlerin bebeğe olan hayranlıkları, aşırı sevgisi bebeği öldürmelerine sebep olur. Hz. İsa’nın çarmığa gerilmesi gibi. Filmde yaşanan son kargaşada misafirler evden bir şeyler almaya çalışıyorlar, yazar paylaşın dese de misafirler paylaşmadan herkes bencilce saldırıyor. İnsanlığın dünyayı kendi çıkarları için harap etmesi gibi.



Filmde benim dikkatimi çeken bir sahnede doğa ananın, tanrıya “ben sana niye yetemiyorum, ben sadece seninle olmak istiyorum” demesi ve tanrının misafirleri sürekli çağırıp onların ilgisinden memnun olması. Bence buradaki sahnelerde bazı kişilerin Tanrı’nın dünyayı sıkıldığı için insanları ise ona hayran kalmaları için yarattığı düşünceye atıfta bulunuyor. Filmin isminde bulunan “!” işareti ise filmin sonundaki kargaşa sahnelerine ve filmin bitişine karşılık gelmesini simgeliyor. Filmin sonunda her şey yanıp kül oluyor ve daha sonra başka bir doğa anayla dünya tekrar canlanıyor. Döngüsel bir akış olduğunu gösteriyor. 
Mother! Filmini kesinlikle herkese izlemesi için tavsiye ediyorum.  Film sembolize ettiği sahnelerle, tarihi olaylar ve düşüncelerle çok konuşuldu. İlk izlenildiği bu simgeleri fark etmeyenler yazımı okuduktan sonra bir de bu bakış açısıyla izlesinler. Farklı bir film isteyenler için Darren Aronofsky’nin bu filmi istekleri karşılayacaktır ve sizleri düşünmeye itecektir. 

Bir sonraki yazıma kadar musmutlu günler dilerim sizlere... 
Emine Miray Bingöl.
 
 

Yorumlar

POPÜLER YAZILAR

GERÇEKLE HAYALİN BİRBİRİNE GİRDİĞİ BİR FİLM: FRACTURED- DORUKHAN SAĞLAM

  GERÇEKLE HAYALİN BİRBİRİNE GİRDİĞİ BİR FİLM:  FRACTURED Beynimize ne kadar güvenebiliriz? Biz mi beynimizi yönetiriz yoksa o mu bizi yönetir? Zihnimiz gerçekleri bile saptırabilecek kadar güçlü müdür?  Fractured filmi boyunca işte tam da bu soruları soracaksınız kendinize. Zaman zaman ne olduğu konusunda karmaşaya düşebilir, ne olduğunu tam anlamlandıramayabilirsiniz. Kimi zaman ise tam her şeyin açıklandığını düşündüğünüzde bir sonraki sahne tüm fikirlerinizi altüst edebilir. Gizem, gerilim ve psikoloji konulu filmler ilginizi çekiyorsa bu film tam da size göre olacaktır. Film, evli bir çiftin yolculuğu ile başlamaktadır. Ray ve Joanne Monroe ufak kızları Peri ile birlikte seyahat ederken bir benzin istasyonunda mola verirler. Bu benzin istasyonunda mola verdikleri sırada kızları bir kaza geçirir. Peri inşaat alanının kenarında dururken bir köpek gelir, Ray köpeği korkutmak için taş atsa da köpek Peri’nin üzerine giderek onu korkutur ve korkarak geri kaçan Peri inşaat ...

GOOD WİLL HUNTİNG(CAN DOSTUM)- ÖZGE CEYLAN

  GOOD WİLL HUNTİNG(CAN DOSTUM) Good Will Hunting  Türkçe ismi ile Can Dostum    Matt Damon  ve  Ben Affleck 'i n senaryosunu yazmış olduğu,   Robin Williams ’ın başrolünü oynadığı Oscar Ödülü almış bir filmdir.  Film de yer alan oyuncu Matt Damon ve Ben Affleck Hollywood Sinema dünyasında önemli bir noktaya gelmekle beraber Film ile En iyi Senaryo ödülünü almışlardır Bu ödül ile birlikte sinema yaşamının bir çok alanında yer almışlar ve performanslarını sergilemişlerdir. Geçmişten günümüze filmler ele alındığında psikoloji, eğitim gibi insan ve toplumu ele alan birbirinden farklı birçok alanda filmlerden yararlanmaktadır. Bu nedenle  psikoloji sahasında da kullanılmaktadır  Filmler baktığımız zaman bireyin yaşamını yansıtmak ile beraber kimi zaman kişilerin gerçek yaşam öyküsünden yararlanılarak oluşturulmaktadır.   Filmler alanda fazlasıyla kullanılmaya başlamaktadır şöyle ki sinema terapisi terapi içerisinde yardımcı bir ara...

SIGMUND FREUD VE AŞKIN PSİKOLOJİSİ-ROJDA ÇELİK

SIGMUND FREUD VE AŞKIN PSİKOLOJİSİ Aşk şairlerin uydurmasıdır, demiştir Ursula K. Le Guin Malafrena adlı romanında. Peki, şairlerin anlam yüklemeleri sonucu mu aşk insan hayatında bu kadar değerli olmuştur, yoksa aşkın insan hayatında bu kadar değerli olması mı şairleri yazmaya yöneltmiştir. Bu soruların cevabını bilmemekle beraber gelin Freud’un “Aşkın Psikolojisi” kitabını inceleyerek bu konuya ışık tutmaya çalışalım. Freud denince hemen hemen herkesin aklına cinsellik gelir. Çünkü psikoloji ile ilişkili çoğu kavramı cinsellik temelinde açıklamıştır. Aşk kavramı da bunlara dâhildir.  Freud’un yaşadığı dönemde cinsellik, toplumun ahlaki değerlerinden dolayı baskıya maruz kalıyordu. Evlenmeden yaşanan cinsel birliktelikler hoş karşılanmıyor ve ayıplanıyordu. Cinsellikten açıkça söz etmek bile mümkün değildi. Bu durumun getirdiği cinsel eğitim yetersizliği hem erkek hem de kadının yaşantısında zorluklara neden oluyordu. Günümüzde de bu durumun geçerliliğini koruduğunu biliyoruz. Öze...

NÖROPSİKOLOJİDE ÇALIŞMA ALANLARI VE STAJ İMKANLARI- FATMA NUR ERGÜN

  NÖROPSİKOLOJİDE ÇALIŞMA ALANLARI VE STAJ İMKANLARI Merhaba sevgili okurlarımız. Uzuun bir aradan sonra tekrar sizlerle buluşmak beni çok heyecanlandırdı. İnşallah sizler de aynı heyecanla yazılarımızı okur ve beğenirsiniz. Gelelim bu sayımızın konusuna gerçi başlıktan anlamışsınızdır ama ben yine de söyleyeyim. Bu ay sizlere psikolojinin en genç alt alanlarından biri olan nöropsikolojiyi tanıtmaya çalışacağım. Nöropsikoloji beynimizin yapısı ve işlevleri ile davranışlarımız ve zihinsel süreçlerimiz arasındaki ilişkiyi inceler. Bu süreçler     dikkat, dil, yönetici işlevler, hafıza, praksis (öğrenilmiş motor aktiviteler), gnosis (beynin daha önceden öğrenilmiş olan bilgileri tanıyabilme yeteneği) ve karar verme yetisi gibi işlevleri kapsamaktadır (Aklınızı Keşfedin, 2020). Aynı zamanda Nöropsikoloji beynimizde oluşan bir deformasyonun bilişsel yeteneklerimiz ve davranışlarımız üzerindeki etkilerini saptamaya çalışan bir alt alandır. Nöropsikolojinin de kendi içinde deney...