Ana içeriğe atla

THE INTERN (STAJYER) FİLM ANALİZİ- ŞEYMA NUR YILMAZ

 

THE INTERN (STAJYER) FİLM ANALİZİ



İnsan, içinde bulunduğu boşluk hissini nasıl doldurabilir? İşe yaramak arzusu yaşamı nasıl şekillendirir? Değişen dünya ve yaşam standartlarına her yaşta uyum sağlamak mümkün müdür? Yalnızlıktan yakınan ve yapacak tüm yaşamsal aktiviteleri gerçekleştirdiğini düşünen yaşlı bir adam nasıl yeniden mutlu olabilir?
 Nancy Meyers'ın yönetmenliğini yaptığı, Anne Hathaway ve Robert de Niro'nun ise başrolleri üstlendiği 2015 yapımı Stajyer filmi, bu gibi sorulara kapı aralıyor. 
 
''Sevin çalışın, çalışın sevin'' sözüyle başlayan bu film, yüzyıllardır herkesin aradığı 'mutluluk' kavramını akla getirerek izleyiciye içeriği hakkında ipucu vermektedir. Sigmund Freud'a ait bu söz, Freud'un insanlığın mutluluk arayışına yönelik farkındalığını ve 'doyum sağlayan sevginin ve üretkenliğin hakim olduğu bir çalışma ortamının' herkesin aradığı mutluluk kavramıyla eşdeğer olduğu fikrini öne sürmektedir. 
Filmde Robert de Niro'nun canlandırdığı Ben karakteri, 70 yaşında emekli biridir. Ben, eşini kaybetmesiyle birlikte giderek kendini yalnız ve işe yaramaz biri olarak hissetmeye başlar. Tesadüfen karşılaştığı yaşlılara yönelik stajyer ilanına başvurmasıyla birlikte hayatında yeni bir dönüm noktasına girer. Yüksek özgüveni, kibar tavırları ve tecrübeli oluşuyla kısa sürede patronu Jules dışındaki herkesin beğenisini kazanır. 



Filmde, Ben'in çalışma ortamına yeniden dönmesiyle birlikte yaşam doyumunun arttığı görülmektedir. Bu durumun Ben'in kendi kişiliğini tanıması, arzu ve gereksinimleri konusunda bilinçli olması, ilgi alanı olan bir işe yönelmesi, yetenek ve tecrübeleri hakkında farkındalık sahibi olması nedeniyle geliştiği söylenebilir. 
Yaşlı stajyer fikrini gereksiz bulan Jules, yoğun çabalarıyla kendi girişimini büyütmüş, mükemmeliyetçi tavırlara sahip bir kadındır. Yoğun iş temposu ve işkolik tavırları sosyal yaşamdan uzak kalmasına neden olur. Bu durum çalışanlarıyla da arasında sık sık sorunlar yaşamasına sebebiyet verir. 
Filmde Jules'un annesiyle olan telefon görüşmeleri de oldukça dikkat çekicidir. Jules'un annesi, her defasında kızının sevgi sözcükleri karşısında tepkisiz kalmaktadır. Jules'un annesiyle olan iletişimi, onun sevgi ve ilgiye olan gereksinimlerini yeterince karşılayamadığını göstermektedir. Bu bilgiyle birlikte, Jules'un işkolik ve mükemmeliyetçi tavırlarının arkasında gündelik hayata yönelik problemlerinin yer aldığı görülmektedir.
Filmin ilerleyen dakikalarında, Ben'in tesadüfen görmesi sonucunda Jules'un eşi tarafından aldatıldığı ve kendisinin de bu durumdan haberdar olduğu ortaya çıkar. Zamanla Ben'in samimiyetine ve tecrübelerinin getirdiği yardımlara kayıtsız kalamayan Jules, Ben'le samimi bir dostluk ilişkisi geliştirmeye başlar. Bu dostluk, Jules'un kendi yaşamı hakkında farkındalık kazanmasına neden olur. 
Ben'in ''Derin nefes al'' sözleriyle sonlanan film, Jules karakterinin yoğun temposu da dikkate alındığında hayatta bazen bir anlığına dahi olsa durup nefes almak gerektiği fikriyle bizleri baş başa bırakıyor. 
Şimdi durun ve derin bir nefes alın...
 
Teşekkürler.
 
Şeyma Nur Yılmaz
 
 

Yorumlar

POPÜLER YAZILAR

GERÇEKLE HAYALİN BİRBİRİNE GİRDİĞİ BİR FİLM: FRACTURED- DORUKHAN SAĞLAM

  GERÇEKLE HAYALİN BİRBİRİNE GİRDİĞİ BİR FİLM:  FRACTURED Beynimize ne kadar güvenebiliriz? Biz mi beynimizi yönetiriz yoksa o mu bizi yönetir? Zihnimiz gerçekleri bile saptırabilecek kadar güçlü müdür?  Fractured filmi boyunca işte tam da bu soruları soracaksınız kendinize. Zaman zaman ne olduğu konusunda karmaşaya düşebilir, ne olduğunu tam anlamlandıramayabilirsiniz. Kimi zaman ise tam her şeyin açıklandığını düşündüğünüzde bir sonraki sahne tüm fikirlerinizi altüst edebilir. Gizem, gerilim ve psikoloji konulu filmler ilginizi çekiyorsa bu film tam da size göre olacaktır. Film, evli bir çiftin yolculuğu ile başlamaktadır. Ray ve Joanne Monroe ufak kızları Peri ile birlikte seyahat ederken bir benzin istasyonunda mola verirler. Bu benzin istasyonunda mola verdikleri sırada kızları bir kaza geçirir. Peri inşaat alanının kenarında dururken bir köpek gelir, Ray köpeği korkutmak için taş atsa da köpek Peri’nin üzerine giderek onu korkutur ve korkarak geri kaçan Peri inşaat çukuruna düşer

GOOD WİLL HUNTİNG(CAN DOSTUM)- ÖZGE CEYLAN

  GOOD WİLL HUNTİNG(CAN DOSTUM) Good Will Hunting  Türkçe ismi ile Can Dostum    Matt Damon  ve  Ben Affleck 'i n senaryosunu yazmış olduğu,   Robin Williams ’ın başrolünü oynadığı Oscar Ödülü almış bir filmdir.  Film de yer alan oyuncu Matt Damon ve Ben Affleck Hollywood Sinema dünyasında önemli bir noktaya gelmekle beraber Film ile En iyi Senaryo ödülünü almışlardır Bu ödül ile birlikte sinema yaşamının bir çok alanında yer almışlar ve performanslarını sergilemişlerdir. Geçmişten günümüze filmler ele alındığında psikoloji, eğitim gibi insan ve toplumu ele alan birbirinden farklı birçok alanda filmlerden yararlanmaktadır. Bu nedenle  psikoloji sahasında da kullanılmaktadır  Filmler baktığımız zaman bireyin yaşamını yansıtmak ile beraber kimi zaman kişilerin gerçek yaşam öyküsünden yararlanılarak oluşturulmaktadır.   Filmler alanda fazlasıyla kullanılmaya başlamaktadır şöyle ki sinema terapisi terapi içerisinde yardımcı bir araç olarak kullanılmaktadır. Aynı zamanda filmlerin insan

YUNAN MİTOLOJİSİNDE KADIN- Ezgi KAYA

YUNAN MİTOLOJİSİNDE KADIN Yunan Mitolojisi’nde sık sık karşımıza kadınlar, tanrıçalar çıkar. Hatta bu kadınlar güç savaşçılık ve sembolleri ile bazen erkekleri bile saf dışı bırakabilirler. Örneğin savaşçı, güçlü kimliği ile tanınan Zeyna çok güçlü bir karakter ve mükemmel bir savaş zekâsına sahiptir. Anlatılanlara göre Zeyna o kadar güçlü bir Tanrıçadır ki Tanrıların bile zapt edemediği atlara biner, onlarla uzak diyarlarda savaşır. Baş Tanrı Zeus ve yine güçlü bir karakter olan hikmet tanrıçası, Zeus’un ilk karısı Metis’in kızı olan Athena zekâ ve strateji tanrıçası olarak bilinir. Aynı zamanda Athena sanat ve ilham tanrıçası olarak da bilinir.  Yunan Mitolojisi efsanelerinde de kadın ve kadının mucizeleri sık sık anlatılır. Örneğin Athena’nın Zeus’un kafasının içinden çıktığı ve bu yüzden de Baş Tanrının bütün özelliklerini aldığından bahsedilir. Zeus’un kafası yarılır ve ortaya dans eden, güzelliği ile insanlara ilham veren tanrıça Athena ortaya çıkar ve bütün ölümsüzle

SIGMUND FREUD VE AŞKIN PSİKOLOJİSİ-ROJDA ÇELİK

SIGMUND FREUD VE AŞKIN PSİKOLOJİSİ Aşk şairlerin uydurmasıdır, demiştir Ursula K. Le Guin Malafrena adlı romanında. Peki, şairlerin anlam yüklemeleri sonucu mu aşk insan hayatında bu kadar değerli olmuştur, yoksa aşkın insan hayatında bu kadar değerli olması mı şairleri yazmaya yöneltmiştir. Bu soruların cevabını bilmemekle beraber gelin Freud’un “Aşkın Psikolojisi” kitabını inceleyerek bu konuya ışık tutmaya çalışalım. Freud denince hemen hemen herkesin aklına cinsellik gelir. Çünkü psikoloji ile ilişkili çoğu kavramı cinsellik temelinde açıklamıştır. Aşk kavramı da bunlara dâhildir.  Freud’un yaşadığı dönemde cinsellik, toplumun ahlaki değerlerinden dolayı baskıya maruz kalıyordu. Evlenmeden yaşanan cinsel birliktelikler hoş karşılanmıyor ve ayıplanıyordu. Cinsellikten açıkça söz etmek bile mümkün değildi. Bu durumun getirdiği cinsel eğitim yetersizliği hem erkek hem de kadının yaşantısında zorluklara neden oluyordu. Günümüzde de bu durumun geçerliliğini koruduğunu biliyoruz. Özellik