THE INTERN (STAJYER) FİLM ANALİZİ
''Sevin çalışın, çalışın sevin'' sözüyle başlayan bu film, yüzyıllardır herkesin aradığı 'mutluluk' kavramını akla getirerek izleyiciye içeriği hakkında ipucu vermektedir. Sigmund Freud'a ait bu söz, Freud'un insanlığın mutluluk arayışına yönelik farkındalığını ve 'doyum sağlayan sevginin ve üretkenliğin hakim olduğu bir çalışma ortamının' herkesin aradığı mutluluk kavramıyla eşdeğer olduğu fikrini öne sürmektedir.
Filmde Robert de Niro'nun canlandırdığı Ben karakteri, 70 yaşında emekli biridir. Ben, eşini kaybetmesiyle birlikte giderek kendini yalnız ve işe yaramaz biri olarak hissetmeye başlar. Tesadüfen karşılaştığı yaşlılara yönelik stajyer ilanına başvurmasıyla birlikte hayatında yeni bir dönüm noktasına girer. Yüksek özgüveni, kibar tavırları ve tecrübeli oluşuyla kısa sürede patronu Jules dışındaki herkesin beğenisini kazanır.
Filmde, Ben'in çalışma ortamına yeniden dönmesiyle birlikte yaşam doyumunun arttığı görülmektedir. Bu durumun Ben'in kendi kişiliğini tanıması, arzu ve gereksinimleri konusunda bilinçli olması, ilgi alanı olan bir işe yönelmesi, yetenek ve tecrübeleri hakkında farkındalık sahibi olması nedeniyle geliştiği söylenebilir.
Yaşlı stajyer fikrini gereksiz bulan Jules, yoğun çabalarıyla kendi girişimini büyütmüş, mükemmeliyetçi tavırlara sahip bir kadındır. Yoğun iş temposu ve işkolik tavırları sosyal yaşamdan uzak kalmasına neden olur. Bu durum çalışanlarıyla da arasında sık sık sorunlar yaşamasına sebebiyet verir.
Filmde Jules'un annesiyle olan telefon görüşmeleri de oldukça dikkat çekicidir. Jules'un annesi, her defasında kızının sevgi sözcükleri karşısında tepkisiz kalmaktadır. Jules'un annesiyle olan iletişimi, onun sevgi ve ilgiye olan gereksinimlerini yeterince karşılayamadığını göstermektedir. Bu bilgiyle birlikte, Jules'un işkolik ve mükemmeliyetçi tavırlarının arkasında gündelik hayata yönelik problemlerinin yer aldığı görülmektedir.
Filmin ilerleyen dakikalarında, Ben'in tesadüfen görmesi sonucunda Jules'un eşi tarafından aldatıldığı ve kendisinin de bu durumdan haberdar olduğu ortaya çıkar. Zamanla Ben'in samimiyetine ve tecrübelerinin getirdiği yardımlara kayıtsız kalamayan Jules, Ben'le samimi bir dostluk ilişkisi geliştirmeye başlar. Bu dostluk, Jules'un kendi yaşamı hakkında farkındalık kazanmasına neden olur.
Ben'in ''Derin nefes al'' sözleriyle sonlanan film, Jules karakterinin yoğun temposu da dikkate alındığında hayatta bazen bir anlığına dahi olsa durup nefes almak gerektiği fikriyle bizleri baş başa bırakıyor.
Şimdi durun ve derin bir nefes alın...
Teşekkürler.
Şeyma Nur Yılmaz
Yorumlar
Yorum Gönder