Ana içeriğe atla

Kayıtlar

Kasım, 2024 tarihine ait yayınlar gösteriliyor

PSITHOTH 47. SAYISI "BİR RESSAM BİR PSİKOLOJİ" TEMASIYLA YAYINDA! - HÜSEYİN GÜZEY

  PSITHOTH 47. SAYISI "BİR RESSAM BİR PSİKOLOJİ" TEMASIYLA YAYINDA! PSITHOTH 47. sayısı "Bir Ressam Bir Psikoloji" temasıyla siz saygıdeğer okuyucularımızın konuğu oluyor! Kahvelerinizi hazırlayın, bu ayki sayımız ile birlikte günün koşuşturmasına kısa bir mola zamanı. Bu tema kapsamında ressamların yaşamında önemli yer tutan psikolojik olayların onların fırça darbelerinde nasıl bir esere dönüştüğüne tanıklık edeceksiniz. "Zihin tuvalinizde bıraktığınız düşünce izlerinin bilişsel eserlere dönüşmesi dileğiyle!" PSITHOTH Editörü - Hüseyin Güzey

MUNCH'UN FIRÇASIYLA ÇİZİLEN KAYGILAR: RUHUN TUVALLERİ - FATMA NUR ERGÜN

  MUNCH'UN FIRÇASIYLA ÇİZİLEN KAYGILAR: RUHUN TUVALLERİ Edward Munch, Norveçli bir ressam ve grafik sanatçısı olarak modern sanatın en önemli isimlerinden biri olarak kabul edilir. Onun eserlerinde, yaşadığı kişisel acıların ve ruhsal sorunların izlerini görmek mümkündür. Özellikle The Scream (Çığlık), Puberty (Ergenlik) ve Vampire (Vampir) gibi eserlerinde bu duygusal derinliği açık bir şekilde gözlemleyebiliriz. Bu yazıda ise Munch’un hayatının ve psikolojik yapısının bu eserlerine nasıl yansıdığını ele alacağız. Munch, 1863’te Norveç’te dünyaya geldi ve çocukluğu travmalarla doluydu. Annesi, Munch henüz beş yaşındayken veremden hayatını kaybetti. Ardından, Munch’un kız kardeşi Sophie de aynı hastalıktan vefat etti (Artkolik, 2018). Babası aşırı dindar ve baskıcı bir insandı ve bu baskı onun üzerinde sürekli bir ölüm korkusu ve suçluluk duygusu gelişmesine neden oldu. Erken yaşta yaşadığı bu kayıplar, onun ruh sağlığını ciddi anlamda etkiledi ve yaşamı boyunca bu travmalarla müca

BU BİR TRAVMA DEĞİLDİR: RENE MAGRİTTE - HÜSEYİN GÜZEY

  BU BİR TRAVMA DEĞİLDİR: RENE MAGRİTTE Rene Magritte; 1898 yılında Belçika’nın Lessine şehrinde dünyaya gelen Belçikalı sürrealist ressamdır. Onun eserlerinde korku, gariplik, muziplik ve gizem kendi karakterini yansıtacak biçimde sembolik olarak bulunmaktadır. Eserlerindeki bu sembolik konuları daha yakın bir çerçevede ele aldığımızda bu bizi onun çocukluk yıllarının başlangıcına ve onun yaşamında dönüm noktası niteliğini taşıyan olaya götürür. Çocukluk yıllarının başlangıcına dair pek fazla bilgi kaynağı elimizde olmasa da onun genel hatlarıyla sessiz, içine kapanık, garip, gizemli ve hayalî varlıklara ilgi duyan bir karakter yapısına sahip olduğu söylenebilir. Yaşamında dönüm noktası niteliği taşıyan olay ise 1912 yılında henüz 14 yaşındayken tanık olduğu annesinin ölümüdür. “Magritte, nehrin kıyısına vurmuş annesini başlangıçta tanıyamamıştı çünkü annesinin geceliği suyun akıntısıyla birlikte ters dönerek yüzünü kapatmış, vücudunu ise açıkta bırakmıştı. Daha sonra, bu örtü yüzünde

PSİKOLOJİNİN IŞIĞINDA DOĞMUŞ BİR SANAT: VİNCENT VAN GOGH - DORUKHAN SAĞLAM

  PSİKOLOJİNİN IŞIĞINDA DOĞMUŞ BİR SANAT: VİNCENT VAN GOGH Hepinize kısa bir aradan sonra yeniden merhaba sevgili Psithoth okuyucuları, öncelikle umarım mutlu ve huzurlusunuzdur. Bu sefer çok bekletmeden yeni sayımızla karşınızdayız. Bu sayımızda psikolojinin de kendi içinde zaman zaman çokça tartıştığı bir konuya değiniyoruz. “ Her psikolojik rahatsızlığı tedavi etmeli miyiz? ” Elbette ki patolojiler hayatımızı çok zorlaştırarak bizi durma noktasına getirebilir ancak gerçekten de her psikolojik rahatsızlık tedavi edilmeli midir? Bunu birçok psikolojik rahatsızlığı bulunan ünlü ressam Vincent van Gogh üzerinden değerlendireceğiz. Güçlüklerle dolu bir yaşam, inişli çıkışlı bir psikoloji ve hâlâ bizi hayran bırakan sayısız eser… Hadi yakından inceleyelim. Vincent van Gogh 1853 yılında Hollanda’da doğdu. Halen daha gelmiş geçmiş en iyi ressamların arasında görülen Vincent’in yaşamı boyunca iki binden fazla eser ürettiği düşünülmektedir. Hayatı boyunca tek bir resimden başka eserini sata

AKILLI DELİ SALVADOR DALİ - AYŞE DÖNMEZ

  AKILLI DELİ SALVADOR DALİ Sanat tarihine damga vuran isimlerden biri olan Salvador Dali, 1904 yılında İspanya’da dünyaya gelmiş ve 85 yıllık bir yaşam sürmüştür. Birçoğumuzun aklında uzun, ince ve şekilli bıyıklarıyla canlanan Dali, ailenin ikinci çocuğudur ve ismini vefat eden ağabeyinden almıştır. Ailesinin ölen ağabeyinden sıklıkla bahsetmesi ve kendisine ağabeyinin adının verilmesi küçük yaşta Dali’yi kimlik sorunları yaşamaya ve hayatının ilerleyen dönemlerinde eserlerine de yansıyacak bir bunalıma itmiş bir durum olarak gözlemlenir. Bu durumu Dali şu şekilde ifade eder: “Doğar doğmaz tapınılan bir ölünün ayak izlerinden yürümeye başladım. Beni severken hâlâ onu seviyorlardı aslında. Belki de benden çok onu. Babamın sevgisinin bu sınırları yaşamımın ilk günlerinden itibaren çok büyük bir yara oldu benim için.” Dali’nin babası oldukça otoriter ve katı bir devlet insanı; annesi ise nazik, sevecen bir ev hanımıdır. Dali, annesi ve teyzeleri tarafından tabiri caizse şımartılarak y

SANAT VE KİŞİLİK: MİCHELANGELO'NUN DAVUD HEYKELİ ÜZERİNE PSİKOPATOLOJİK BİR İNCELEME - ZEYNEP SUDEN YAĞMUR

SANAT VE KİŞİLİK: MİCHELANGELO'NUN DAVUD HEYKELİ ÜZERİNE PSİKOPATOLOJİK BİR İNCELEME Michelangelo, sanat tarihinin en parlak figürlerinden biri olarak bilinir; ancak onun sanatı kadar karmaşık ve derin olan bir şey daha vardır: kişiliği . Sanat eserlerinde kişisel dünyasının, yaşadığı zorlukların ve belki de sahip olduğu psikolojik eğilimlerin izlerini görmek mümkündür. Bu yazıda, Michelangelo’nun çocukluğu ve aile hayatının şekillendirdiği dünyasını, bunların ünlü eseri "Davud" heykelinde nasıl yansımalar bulduğunu inceleyeceğiz . Çocukluk ve Aile Hayatı: Michelangelo'nun İç Dünyası 1475 yılında Floransa’ya yakın bir kasabada doğan Michelangelo di Lodovico Buonarroti Simoni, zorlu bir çocukluk geçirdi. Annesi, o henüz 6 yaşındayken vefat etti, bu kayıp sanatçının hayatı üzerinde derin bir iz bıraktı. Babası Lodovico, soylu bir aileden gelmekle birlikte maddi anlamda zor günler geçiren biriydi ve Michelangelo’yu duygusal olarak besleyebilecek bir figürden çok, ka

AŞKIN VE ACININ ETE KEMİĞE BÜRÜNMÜŞ HÂLİ: FRİDA KAHLO - AZİZE ÇELİK

  AŞKIN VE ACININ ETE KEMİĞE BÜRÜNMÜŞ HÂLİ: FRİDA KAHLO Frida Kahlo, 6 Temmuz 1907 yılında Meksika’da doğdu fakat kendisi doğumunu Meksika Devrimi’nin gerçekleştiği 7 Temmuz 1910 günü olarak ilan etti. Ailesinin dört kızından üçüncüsü olarak dünyaya gelen Kahlo, yaşamı boyunca bir sürü derde ve acıya göğüs gerdi hatta bu acılar çocukluk yıllarında başladı. Annesi Matilde Calderon Gonzales’in bitmek tükenmek bilmeyen bir erkek çocuk özlemi vardı bu yüzden de doğan her kız çocuğunda derin bir üzüntü yaşardı. Bebek anne karnında olsa bile annenin duygularını hissedebilir, beklentilerini karşılamadığında dünyaya geldiğinde suçluluk duygusuna kapılabilir. Annesi Frida’nın doğumundan sonra ağır bir hastalığa yakalandı ve bebeğini emziremeyecek duruma geldi. Bu nedenle ailesinin Frida’ya bir sütanne bulması gerekti ve arayışları sonucu Kızılderili bir sütanne buldular. Buraya kısa bir ara verip işin psikolojik boyutuna değinmek istiyorum