Ana içeriğe atla

MUNCH'UN FIRÇASIYLA ÇİZİLEN KAYGILAR: RUHUN TUVALLERİ - FATMA NUR ERGÜN

 

MUNCH'UN FIRÇASIYLA ÇİZİLEN KAYGILAR: RUHUN TUVALLERİ

Edward Munch, Norveçli bir ressam ve grafik sanatçısı olarak modern sanatın en önemli isimlerinden biri olarak kabul edilir. Onun eserlerinde, yaşadığı kişisel acıların ve ruhsal sorunların izlerini görmek mümkündür. Özellikle The Scream (Çığlık), Puberty (Ergenlik) ve Vampire (Vampir) gibi eserlerinde bu duygusal derinliği açık bir şekilde gözlemleyebiliriz. Bu yazıda ise Munch’un hayatının ve psikolojik yapısının bu eserlerine nasıl yansıdığını ele alacağız.

Munch, 1863’te Norveç’te dünyaya geldi ve çocukluğu travmalarla doluydu. Annesi, Munch henüz beş yaşındayken veremden hayatını kaybetti. Ardından, Munch’un kız kardeşi Sophie de aynı hastalıktan vefat etti (Artkolik, 2018). Babası aşırı dindar ve baskıcı bir insandı ve bu baskı onun üzerinde sürekli bir ölüm korkusu ve suçluluk duygusu gelişmesine neden oldu. Erken yaşta yaşadığı bu kayıplar, onun ruh sağlığını ciddi anlamda etkiledi ve yaşamı boyunca bu travmalarla mücadele etti. Ayrıca Munch’un diğer kardeşlerinden birinin şizofreni teşhisi alması, ailesindeki sorunların bir başka örneği olarak karşımıza çıkmaktadır. Munch, bu kişisel acıları sanatıyla ifade etmenin bir yolunu bularak genellikle insan psikolojisinin karanlık yönlerini keşfeden resimler çizdi. Yaşadığı çevresel baskıları, ailesel trajedileri ve kişisel kayıpları eserlerinde güçlü bir şekilde gösterdi (Artkolik, 2018).

The Scream (Çığlık)

Munch’un en bilinen eserlerinden biri olan The Scream, insan ruhunun derinlerindeki varoluşsal korkuları temsil etmektedir (Babacan, 2023). Bu tablo, ressamın hayatındaki belirleyici bir anı, ani bir dehşet ve boğulma hissini betimler. Munch, bu eseri hakkında şöyle der: “İki arkadaşımla birlikte yürüyordum; güneş batıyordu; birdenbire gökyüzü kan kırmızıya döndü. Kendimi tükenmiş hissettim ve bir çığlık duydum; doğanın sonsuz çığlığı.”

Bu eserdeki figür, ağız ve gözlerini geniş bir çığlıkla açmış, adeta felç olmuş bir halde resmedilmiştir. Gökyüzündeki çarpıcı kırmızı ve turuncu renkler, bizlerde korku ve endişe uyandırmaktadır. Munch’un çocukluk travmaları, kayıpları ve ölümle olan sürekli teması bu eserde belirgin bir şekilde hissedilir. Munch bu resimde sadece bireysel bir korkuyu değil, aynı zamanda insanın varoluşsal kaygısını ve ölüm korkusunu yansıtmıştır (Babacan, 2023). Psikopatolojik açıdan bakıldığında The Scream, Munch’un anksiyete bozukluğunu ve depresif eğilimlerini sanat yoluyla ifade ettiği en güçlü çalışmalardan biridir.

Puberty (Ergenlik)

Edward Munch’un ergenlik dönemi, oldukça zor ve travmatik geçmiştir. Munch’un, o yaşlarda kimlik arayışının getirdiği anksiyete ile beraber ailesinde yaşadığı önemli kayıplar cinsel gelişim sürecinde bir gerilime ve anksiyeteye sebep olmuş olabilir.

Tabloya baktığımızda ise genç bir kızın yatağın kenarında çıplak bir şekilde otururken resmedildiğini ve kızın bakışlarının huzursuz, tedirgin ve korkmuş olarak göründüğünü söyleyebiliriz. Bu resimde Munch aslında ergenliğe geçişin kırılganlığını ve cinselliğin farkına varmayı simgelemiştir (Mattei, 2023). Figürün, utangaç ve gergin bir şekilde yatağın kenarında otururken elleriyle vücudunu örtmeye çalışması cinsel farkındalıkla gelen belirsizlik ve utanmayı göstermektedir. Bu duruş, Munch’un kendi gençliğinde yaşadığı psikolojik gerilimleri ve suçluluk duygularını yansıtmakta ayrıca figürün gözlerindeki korku ve rahatsızlık, Munch’un çocukluğunda yaşadığı ölüm korkusu ve derin kaygılarla paralellik göstermektedir. Genç kızın, arkasındaki duvara neredeyse bir hayalet gibi düşen gölgesi ise Munch’un eserlerinde sıkça rastlanan ölüm ve kayıp temasını bizlere bir kez daha hatırlatmaktadır (Mattei, 2023).

Munch’un hayatındaki kadın figürlerine yönelik karmaşık duyguları da burada kendini göstermektedir. Annesinin ve kız kardeşinin erken kaybı, Munch’un kadınlar ve cinsellik hakkında çelişkili hisler geliştirmesine neden olmuş olabilir. Psikopatolojik bir bakış açısıyla Puberty eseri, Munch’un cinsel kimliğinin gelişim sürecine dair korkularını ve endişelerini yansıtmaktadır.

Vampire (Vampir)

Vampire, Munch’un kadın ve aşk konusundaki karmaşık duygularını en iyi yansıtan eserlerden biridir. Bu eserde bir kadın, başını bir erkeğin boynuna eğmiş ve saçlarını onun üzerine dökmüştür. Yüz ifadesi sakin ve şefkatlidir ancak bu sahne aynı zamanda bir tehdit ve boğulma hissi uyandırır. Kadın hem bir sevgili hem de bir vampir gibi görünmektedir. Vampir figürü, Munch’un kadınlarla olan duygusal bağlarını ifade etmede kullandığı bir sembol olabilir.

Bu eserde Munch kadınlara karşı duyduğu hem arzuyu hem de korkuyu betimlemiştir çünkü Munch’un hayatındaki kadın figürleri genellikle ölüm, kayıp ve karmaşık duygusal ilişkilerle ilişkilendirilmiştir (Watson, 2024). Kadınların gücünden ve bu gücün onu zayıflatmasından korkan Munch, bu duygusal dinamiği eserine yansıtmıştır. Psikanalitik bir perspektiften bakıldığında Vampire eserinin, Munch’un kadınlara yönelik ambivalansını ve cinsel korkularını ifade ettiği söylenebilir. Yani Munch’un kadınlara karşı duyduğu hem çekim hem de korku hislerinin sanatına nasıl yansıdığını anlamamıza yardımcı olabilir (Watson, 2024).

Ambivalans, aynı kişiye veya duruma karşı hem olumlu hem de olumsuz duygular beslemek anlamına gelmektedir (Nişikli, 2022). Vampire eserinde bu ambivalans, kadının hem şefkatli hem de tehditkâr bir varlık olarak tasvir edilmesiyle ifade edilmiştir. Resimde bir kadın, bir erkeğin başını kollarının arasına almış ve başını eğmiştir, bu durum hem bir şefkat göstergesi hem de saldırganlık çağrışımı yapmaktadır. Kadının bu pozisyonu emici bir vampir gibi, erkeğin gücünü sömüren bir figür izlenimi yaratırken, aynı zamanda kadının erkeğe yakınlığı ve saçlarının erkeğin üzerine dökülüşü bir tür anne şefkatini de andırmaktadır. Psikanalitik açıdan bakıldığında tabloda kadın figürünün hem besleyici hem de yıkıcı bir figür olarak tasvir edilmesi, Munch’un içsel dünyasında kadınlara yönelik karmaşık duygularını yansıtmaktadır (Watson, 2024).

Sonuç olarak baktığımızda Edward Munch’un sanatı, onun psikolojik durumunun ve hayatındaki travmaların bir aynasıdır. The Scream, Puberty ve Vampire gibi eserler, Munch’un içsel dünyasında yaşadığı korkuların, kaygıların ve çelişkilerin dışavurumudur. Psikopatolojik bir bakış açısıyla, bu eserler Munch’un anksiyete, depresyon ve cinsellik ile ilgili karmaşık duygusal mücadelelerini ortaya koymaktadır. Yaşadığı kayıplar, aile içi ilişkiler ve kişisel korkuları, sanatçıya hem ilham kaynağı olmuş hem de onu derin bir içsel çatışmaya sürüklemiştir. Munch’un eserleri, izleyiciyi sadece bir sanat eseriyle değil, aynı zamanda insan ruhunun karanlık derinlikleriyle de buluşturmaktadır. Ve sevgili okurlar bir yazının daha sonuna geldik. Gelecek sayıya kadar kendinize iyi bakın, PSITHOTH’la kalın..

Fatma Nur ERGÜN

KAYNAKLAR

Artkolik. (2018, Ağustos 7). Edward Munch Kimdir, Hayatı ve Sanatçının Bilinmeyenleri. https://www.artkolik.net/sanatcilar/edvard-munch-kimdir-hayati-ve-sanatcinin-bilinmeyenleri-3568

Babacan, H. (2023, Aralık 5). Çığlık Edward Munch Eser Analizi. https://hbyazar.com/ciglik-edvard-munch/

Mattei, S. (2023, Mart 13). Edward Munch. https://www.artmajeur.com/tr/magazine/5-sanat-tarihi/edvard-munch/333007

Nişikli, A. (2022, Ocak 7). Ambivalans Nedir? https://www.monapsikoloji.com/ambivalans-nedir/

Watson, G. F. (2024, Ağustos 21). Edward Munch. https://www.britannica.com/biography/Edvard-Munch/Later-years


Yorumlar

POPÜLER YAZILAR

GERÇEKLE HAYALİN BİRBİRİNE GİRDİĞİ BİR FİLM: FRACTURED- DORUKHAN SAĞLAM

  GERÇEKLE HAYALİN BİRBİRİNE GİRDİĞİ BİR FİLM:  FRACTURED Beynimize ne kadar güvenebiliriz? Biz mi beynimizi yönetiriz yoksa o mu bizi yönetir? Zihnimiz gerçekleri bile saptırabilecek kadar güçlü müdür?  Fractured filmi boyunca işte tam da bu soruları soracaksınız kendinize. Zaman zaman ne olduğu konusunda karmaşaya düşebilir, ne olduğunu tam anlamlandıramayabilirsiniz. Kimi zaman ise tam her şeyin açıklandığını düşündüğünüzde bir sonraki sahne tüm fikirlerinizi altüst edebilir. Gizem, gerilim ve psikoloji konulu filmler ilginizi çekiyorsa bu film tam da size göre olacaktır. Film, evli bir çiftin yolculuğu ile başlamaktadır. Ray ve Joanne Monroe ufak kızları Peri ile birlikte seyahat ederken bir benzin istasyonunda mola verirler. Bu benzin istasyonunda mola verdikleri sırada kızları bir kaza geçirir. Peri inşaat alanının kenarında dururken bir köpek gelir, Ray köpeği korkutmak için taş atsa da köpek Peri’nin üzerine giderek onu korkutur ve korkarak geri kaçan Peri inşaat çukuruna düşer

GOOD WİLL HUNTİNG(CAN DOSTUM)- ÖZGE CEYLAN

  GOOD WİLL HUNTİNG(CAN DOSTUM) Good Will Hunting  Türkçe ismi ile Can Dostum    Matt Damon  ve  Ben Affleck 'i n senaryosunu yazmış olduğu,   Robin Williams ’ın başrolünü oynadığı Oscar Ödülü almış bir filmdir.  Film de yer alan oyuncu Matt Damon ve Ben Affleck Hollywood Sinema dünyasında önemli bir noktaya gelmekle beraber Film ile En iyi Senaryo ödülünü almışlardır Bu ödül ile birlikte sinema yaşamının bir çok alanında yer almışlar ve performanslarını sergilemişlerdir. Geçmişten günümüze filmler ele alındığında psikoloji, eğitim gibi insan ve toplumu ele alan birbirinden farklı birçok alanda filmlerden yararlanmaktadır. Bu nedenle  psikoloji sahasında da kullanılmaktadır  Filmler baktığımız zaman bireyin yaşamını yansıtmak ile beraber kimi zaman kişilerin gerçek yaşam öyküsünden yararlanılarak oluşturulmaktadır.   Filmler alanda fazlasıyla kullanılmaya başlamaktadır şöyle ki sinema terapisi terapi içerisinde yardımcı bir araç olarak kullanılmaktadır. Aynı zamanda filmlerin insan

SIGMUND FREUD VE AŞKIN PSİKOLOJİSİ-ROJDA ÇELİK

SIGMUND FREUD VE AŞKIN PSİKOLOJİSİ Aşk şairlerin uydurmasıdır, demiştir Ursula K. Le Guin Malafrena adlı romanında. Peki, şairlerin anlam yüklemeleri sonucu mu aşk insan hayatında bu kadar değerli olmuştur, yoksa aşkın insan hayatında bu kadar değerli olması mı şairleri yazmaya yöneltmiştir. Bu soruların cevabını bilmemekle beraber gelin Freud’un “Aşkın Psikolojisi” kitabını inceleyerek bu konuya ışık tutmaya çalışalım. Freud denince hemen hemen herkesin aklına cinsellik gelir. Çünkü psikoloji ile ilişkili çoğu kavramı cinsellik temelinde açıklamıştır. Aşk kavramı da bunlara dâhildir.  Freud’un yaşadığı dönemde cinsellik, toplumun ahlaki değerlerinden dolayı baskıya maruz kalıyordu. Evlenmeden yaşanan cinsel birliktelikler hoş karşılanmıyor ve ayıplanıyordu. Cinsellikten açıkça söz etmek bile mümkün değildi. Bu durumun getirdiği cinsel eğitim yetersizliği hem erkek hem de kadının yaşantısında zorluklara neden oluyordu. Günümüzde de bu durumun geçerliliğini koruduğunu biliyoruz. Özellik

YUNAN MİTOLOJİSİNDE KADIN- Ezgi KAYA

YUNAN MİTOLOJİSİNDE KADIN Yunan Mitolojisi’nde sık sık karşımıza kadınlar, tanrıçalar çıkar. Hatta bu kadınlar güç savaşçılık ve sembolleri ile bazen erkekleri bile saf dışı bırakabilirler. Örneğin savaşçı, güçlü kimliği ile tanınan Zeyna çok güçlü bir karakter ve mükemmel bir savaş zekâsına sahiptir. Anlatılanlara göre Zeyna o kadar güçlü bir Tanrıçadır ki Tanrıların bile zapt edemediği atlara biner, onlarla uzak diyarlarda savaşır. Baş Tanrı Zeus ve yine güçlü bir karakter olan hikmet tanrıçası, Zeus’un ilk karısı Metis’in kızı olan Athena zekâ ve strateji tanrıçası olarak bilinir. Aynı zamanda Athena sanat ve ilham tanrıçası olarak da bilinir.  Yunan Mitolojisi efsanelerinde de kadın ve kadının mucizeleri sık sık anlatılır. Örneğin Athena’nın Zeus’un kafasının içinden çıktığı ve bu yüzden de Baş Tanrının bütün özelliklerini aldığından bahsedilir. Zeus’un kafası yarılır ve ortaya dans eden, güzelliği ile insanlara ilham veren tanrıça Athena ortaya çıkar ve bütün ölümsüzle