YAŞAMAK İSTİYORUM!
Dünyaya geldiğimizde insan olarak hayatta kalmak için yapmamız gerekenler beslenmek, korunmak, barınmak ve daha sonrasında neslimizin devamını sağlamak için üremektir. Bu koşulları sağladığımızda fiziksel olarak iyi bir hayat yaşayabiliriz. Fiziksel iyiliğin yanında ruhsal iyilik hali de çok önemlidir. Günümüz toplumlarında bu ruhsal iyilik halini yakalamak birazcık zor olabilir. Yoğunluğun içinde insanın kendinin farkına varması, keşfetmesi ertelenebilir. İnsanın kendine bakmaya vakti yoktur; işe gitmek, derslerini yetiştirmek, ihtiyaçları almak, çocuklara bakmak derken insan kendisini ihmal edebiliyor ya da farkına varmak istemiyor olabilir mi? Belki temelde korkuyoruzdur kendimiz olmaktan. Sonuçta bir ailede ve toplumda belirli kurallar, tiplemeler içinde nasıl kabul edileceksek o şekilde yetiştirilmişiz zaten. Şimdi kendimiz olup dışlanalım mı? Kim uğraşacak bunlarla, değil mi? Hâlbuki kendimizden uzak yaşadığımız zamanlarda ne kadar yaşamış oluyoruz? Tüm ön yargılar, dışlama, yok sayma davranışları da buradan çıkmıyor mu? Aslında bu insanlar en çok da kendilerini yargılarlar. Şunu unutuyoruz ki bütün insanlar biriciktir ve herkesin kendine göre mutlu olduğu, üzüldüğü, güldüğü, sevdiği şeyler vardır. Önemli olan kendimizi de etrafımızdaki insanları da aklımızdaki kalıp kişilikleri çıkararak onları olduğu haliyle yadırgamadan sevmektir. Tüm dünyanın bu şekilde yaşadığını hayal etmek harika değil mi? Gelgelelim gerçeklere döndüğümüzde hayat pek de böyle değil. Bir çocuk gelecek dünyaya. Kız mı oğlan mı? Kız ‘’kız gibi’’ oğlan ‘’adam gibi’’ büyümeli. Kıyafetleri, oyuncakları, hareketleri, işi, yaşamı ona göre olacak. Aksi alsa kabul edilemez. Gerçekten çok acı. Peki, bu cinsiyetçi yargılar nereye götürür bizi? Kız çocuklarının gelin olduğu, okuma haklarının elinden alındığı bir toplum ancak felakete gider. Kadınlar şiddete, tacize, tecavüze uğramaya devam eder. Sadece bu yılın başından itibaren 221 kadın katledildi. Peki, bu caniliği ve cahilliği nasıl durdurabiliriz? Öncelikle bilmeliyiz ki kadın ve erkek iki cinsiyet de değerlidir. Kız ve oğlan çocukları hayatlarında istediği her hayali gerçekleştirebilir. Erkekler ağlayabilir ve kadınlar istediği gibi gülebilir. Eğitim ve yaşama hakkı herkes için eşittir. Kadınlar korunmaya muhtaç ya da narin bir çiçek değildir. Ev işleri ve çocuklara bakmak kadın işi değil anne ve babanın ortak sorumluluğudur. Günlük hayatta söylenen bazı sözler, atasözleri ve küfürler kadını aşağılar. Ne söylediğimize dikkat etmeli ve düşünmeliyiz. Mesela kadın demeyiz genellikle bayan deriz. Neden acaba bir düşünelim? Bir işi kız gibi ya da adam gibi yapmaktan bahsedilir. Kız gibi yapmak işin kötü belki beceriksizce; adam gibi yapmaksa tam, düzgün yapmayı anlatır. Bunların yerine eksik/hatalı olmuş veya özenli yapmak gibi ifadeler kullanabiliriz. Kadın kısmı, kız başına, sözünün eri, yuvayı dişi kuş yapar gibi dilimize yerleşmiş daha birçok ifade var. Daha verilebilecek iş, aile ve sosyal hayattan bir sürü örnek var. İnsanın diğer canlılardan en büyük farkı aklı olması, düşünebilmesi, iradesidir deriz ya, işte bu özelliklerimizi kullanmalıyız diye düşünüyorum. Bir şeyleri birileri yapıyor ya da bize öyle öğretildiği için değil; kendi akıl süzgecimizden geçirdikten sonra uygulamalıyız. Ancak eğitilerek ve bilinçlenerek yaşadığımız cehaletten kurtulabiliriz. Her ne kadar olaylar karşısında öfkelensek de üzülsek de bu duygularla bir yere varamıyoruz. Harekete geçmemiz lazım. Yazmak, okumak, dinlemek, düşünmek lazım.
Teşekkürler.
Didem AKKAYA
Yorumlar
Yorum Gönder