Ana içeriğe atla

RİNGELMANN ETKİSİ - AYŞE DÖNMEZ

 

RİNGELMANN ETKİSİ

        Yapmakla sorumlu olduğunuz bir ödevinizin ya da görevinizin olduğunu düşünün. Bu görev sadece sizin sorumluluğunuzda ve sadece sizin üzerinde çalıştığınız ölçüde ilerleyerek tamamlanacak. Aksi takdirde bitmeyecek ve bir köşede sizi bekleyecek. Yani kesinlikle tam performans çalışmanızın gerekeceği bir durumdan bahsediyoruz.

        Şimdi aynı görevin sadece size değil de sizin de içinde bulunduğunuz sekiz kişilik bir gruba verildiğini varsayalım. Görevler sekize bölündüğü ve size düşen payın büyük oranda azaldığı bir durum söz konusu. Peki bu durumda ilk senaryodaki gibi tam performans çalışmaya devam eder misiniz yoksa siz gerçek iş gücünüzü ortaya koymasanız da gruptan birilerinin görevi zaten tamamlayacağını düşünerek fazladan çabaya gerek duymaz mısınız?

           Kendinizi ikinci senaryoya yakın hissettiyseniz pek de yalnız sayılmazsınız.

        Sosyal psikolojiye adını sosyal kaytarma (social loafing) olarak da yazdıran bu durumun kökeni 1913 yıllarında yapılan bir deneye dayanıyor. Fransız ziraat mühendisi Maximilien Ringelmann, yaptığı deneyde öğrencileri tekli, ikili ve üçlü gruplara ayırarak her bir gruba birer halat veriyor. Ardından öğrencilerden bu halatları çekmelerini isteyerek kuvvetölçerle ölçüm yapıyor. Elde ettiği ölçümler sonucunda tekli gruptan üçlü gruba doğru ilerledikçe öğrencilerin ipe uyguladıkları ortalama kuvvetin %50 oranında azalmakta olduğunu görüyor. Yani gruba eklenen her üye sayısında öğrencilerin performansının düşmekte olduğunu keşfediyor. Grubun niceliksel büyüklüğü ile grup üyelerinin gruba niteliksel katkılarının ters bir orantıya sahip olduğunu gösteren ve sosyal kaytarma olarak da bilinen bu etki, Maximilien’in soyadı verilerek, Ringelmann etkisi şeklinde adını literatüre yazdırıyor.

        Literatüre baktığımızda bireylerin grup içindeki genel çabalarının azalmasına dair temelde iki neden olduğunu görüyoruz. İlki motivasyona yönelik kayıp iken diğerinin koordinasyona yönelik kayıp olduğunu söyleyebiliriz. Motivasyona yönelik kayıpta üyeler; sayıca giderek artan grup üyelerinin, görevleri zaten yapacağını varsayarak farkında olmadan sosyal kaytarmaya yöneliyor. Bu durum da grup büyüklüğünün Ringelmann etkisini artıran bir diğer neden olarak karşımıza çıktığını gösterir. Koordinasyona yönelik kayıpta ise grup üyelerinin görevleri netleştirme, görev dağılımı yapma, ortak kararlar ya da kişinin becerisine uygun olmayan görevleri üstlenmesi gibi durumları içeren bir nedendir. Dolaylı olarak motivasyonu etkilediğini söylemek mümkündür. Son olarak tüm bu nedenlere beklentilerin getirdiği kaygıları da ekleyebiliriz.

        Ringelmann etkisini en aza indirmek ve grup çalışmalarını daha verimli hale getirmek adına neler yapılabileceğini düşünecek olursak şüphesiz ki akla gelenlerden birçoğu gruptaki üyelerin iş ve görev tanımlarını netleştirmek olacaktır. Ayrıca övgü gibi olumlu pekiştireçlerin insanları teşvik eden bir faktör olduğu yapılan araştırmalarca da ortaya konduğu için bu yolu da kullanabilir ve grup üyelerini yaptıkları işler için takdir edip ödül sistemi oluşturmak da işlevselliği artıracaktır.

Ayşe DÖNMEZ

 

KAYNAKLAR

Forsyth, D. R. (2009). Group dynamics (5th ed.). Pacific Grove, CA: Brooks/Cole

Karau, S. J., & Williams, K. D. (1993). Social loafing: A meta-analytic review and theoretical integration. Journal of Personality and Social Psychology, 65, 681-706.

https://tr.wikipedia.org/wiki/Ringelmann_etkisi#Kaynak%C3%A7a



Yorumlar

POPÜLER YAZILAR

GERÇEKLE HAYALİN BİRBİRİNE GİRDİĞİ BİR FİLM: FRACTURED- DORUKHAN SAĞLAM

  GERÇEKLE HAYALİN BİRBİRİNE GİRDİĞİ BİR FİLM:  FRACTURED Beynimize ne kadar güvenebiliriz? Biz mi beynimizi yönetiriz yoksa o mu bizi yönetir? Zihnimiz gerçekleri bile saptırabilecek kadar güçlü müdür?  Fractured filmi boyunca işte tam da bu soruları soracaksınız kendinize. Zaman zaman ne olduğu konusunda karmaşaya düşebilir, ne olduğunu tam anlamlandıramayabilirsiniz. Kimi zaman ise tam her şeyin açıklandığını düşündüğünüzde bir sonraki sahne tüm fikirlerinizi altüst edebilir. Gizem, gerilim ve psikoloji konulu filmler ilginizi çekiyorsa bu film tam da size göre olacaktır. Film, evli bir çiftin yolculuğu ile başlamaktadır. Ray ve Joanne Monroe ufak kızları Peri ile birlikte seyahat ederken bir benzin istasyonunda mola verirler. Bu benzin istasyonunda mola verdikleri sırada kızları bir kaza geçirir. Peri inşaat alanının kenarında dururken bir köpek gelir, Ray köpeği korkutmak için taş atsa da köpek Peri’nin üzerine giderek onu korkutur ve korkarak geri kaçan Peri inşaat çukuruna düşer

GOOD WİLL HUNTİNG(CAN DOSTUM)- ÖZGE CEYLAN

  GOOD WİLL HUNTİNG(CAN DOSTUM) Good Will Hunting  Türkçe ismi ile Can Dostum    Matt Damon  ve  Ben Affleck 'i n senaryosunu yazmış olduğu,   Robin Williams ’ın başrolünü oynadığı Oscar Ödülü almış bir filmdir.  Film de yer alan oyuncu Matt Damon ve Ben Affleck Hollywood Sinema dünyasında önemli bir noktaya gelmekle beraber Film ile En iyi Senaryo ödülünü almışlardır Bu ödül ile birlikte sinema yaşamının bir çok alanında yer almışlar ve performanslarını sergilemişlerdir. Geçmişten günümüze filmler ele alındığında psikoloji, eğitim gibi insan ve toplumu ele alan birbirinden farklı birçok alanda filmlerden yararlanmaktadır. Bu nedenle  psikoloji sahasında da kullanılmaktadır  Filmler baktığımız zaman bireyin yaşamını yansıtmak ile beraber kimi zaman kişilerin gerçek yaşam öyküsünden yararlanılarak oluşturulmaktadır.   Filmler alanda fazlasıyla kullanılmaya başlamaktadır şöyle ki sinema terapisi terapi içerisinde yardımcı bir araç olarak kullanılmaktadır. Aynı zamanda filmlerin insan

SIGMUND FREUD VE AŞKIN PSİKOLOJİSİ-ROJDA ÇELİK

SIGMUND FREUD VE AŞKIN PSİKOLOJİSİ Aşk şairlerin uydurmasıdır, demiştir Ursula K. Le Guin Malafrena adlı romanında. Peki, şairlerin anlam yüklemeleri sonucu mu aşk insan hayatında bu kadar değerli olmuştur, yoksa aşkın insan hayatında bu kadar değerli olması mı şairleri yazmaya yöneltmiştir. Bu soruların cevabını bilmemekle beraber gelin Freud’un “Aşkın Psikolojisi” kitabını inceleyerek bu konuya ışık tutmaya çalışalım. Freud denince hemen hemen herkesin aklına cinsellik gelir. Çünkü psikoloji ile ilişkili çoğu kavramı cinsellik temelinde açıklamıştır. Aşk kavramı da bunlara dâhildir.  Freud’un yaşadığı dönemde cinsellik, toplumun ahlaki değerlerinden dolayı baskıya maruz kalıyordu. Evlenmeden yaşanan cinsel birliktelikler hoş karşılanmıyor ve ayıplanıyordu. Cinsellikten açıkça söz etmek bile mümkün değildi. Bu durumun getirdiği cinsel eğitim yetersizliği hem erkek hem de kadının yaşantısında zorluklara neden oluyordu. Günümüzde de bu durumun geçerliliğini koruduğunu biliyoruz. Özellik

YUNAN MİTOLOJİSİNDE KADIN- Ezgi KAYA

YUNAN MİTOLOJİSİNDE KADIN Yunan Mitolojisi’nde sık sık karşımıza kadınlar, tanrıçalar çıkar. Hatta bu kadınlar güç savaşçılık ve sembolleri ile bazen erkekleri bile saf dışı bırakabilirler. Örneğin savaşçı, güçlü kimliği ile tanınan Zeyna çok güçlü bir karakter ve mükemmel bir savaş zekâsına sahiptir. Anlatılanlara göre Zeyna o kadar güçlü bir Tanrıçadır ki Tanrıların bile zapt edemediği atlara biner, onlarla uzak diyarlarda savaşır. Baş Tanrı Zeus ve yine güçlü bir karakter olan hikmet tanrıçası, Zeus’un ilk karısı Metis’in kızı olan Athena zekâ ve strateji tanrıçası olarak bilinir. Aynı zamanda Athena sanat ve ilham tanrıçası olarak da bilinir.  Yunan Mitolojisi efsanelerinde de kadın ve kadının mucizeleri sık sık anlatılır. Örneğin Athena’nın Zeus’un kafasının içinden çıktığı ve bu yüzden de Baş Tanrının bütün özelliklerini aldığından bahsedilir. Zeus’un kafası yarılır ve ortaya dans eden, güzelliği ile insanlara ilham veren tanrıça Athena ortaya çıkar ve bütün ölümsüzle