SAVAŞ MI DAHA KÖTÜ SOSYAL MEDYA MI?
Uzun bir aradan sonra yeniden merhaba sevgili Psithoth okuyucuları, yeni yılın ilk sayısı ile karşınızdayız! 2023 yılı boyunca birçok savaş ve yıkıma şahitlik ettik ve pek çoğumuz da bu olanlardan doğal olarak fazlasıyla etkilendik. Bazılarımız savaşa, çatışmalara dair haberleri görmemek için sosyal medyaya bile girmek istemez hâle geldi. Biz de bunları göz önünde bulundurarak bu sayımızı savaş ve onun psikolojik etkilerine ayırdık. Bu yazıda savaşın etkilerine ve sosyal medya aracılığıyla bizi nasıl etkilediğine değineceğim. Umarım okurken hem eğlenir hem de öğrenirsiniz. Keyifli okumalar!
Hepimizin hemfikir olacağı gibi savaş; geri alınamaz, korkunç bir olgudur ve savaşın yapıldığı dönem kadar sonrasında da yıpratıcı ve bozucu etkileri bulunur. Psikoloji tarihinde bile bazı bozukluk ve hastalıkların keşfi ve göz önüne çıkması savaştan sonraki dönemlerde gerçekleşmiştir çünkü insanlar o kadar yıpranmıştır ve psikolojileri zarar görmüştür ki semptomları çok belirgin hâle gelmiştir. Bunlardan yola çıkarak sosyal medyaya değinmeden önce savaşın bize olan direkt etkilerinden ve toplumumuza yaptığı kitlesel etkilerden bahsetmek istiyorum.
Demin de bahsettiğim gibi savaş, yaşandığı dönem ve sonrasında korkunç etkiler bırakmaktadır. Bunlardan en belirgini de travmadır. Travmayı, bireyin karşılaştığı stres verici bir olay karşısında bedensel ve ruhsal sağlığının ağır bir biçimde sarsılması ve bu yaşadığı olay ile psikolojik olarak baş etme kapasitesi arasında bir dengesizlik oluşması olarak tanımlayabiliriz (Şar, 2017; Özen, 2017). Daha öncelerde, travma ve sonrasında travmaya bağlı deneyimlenen sorunlar günümüzdeki gibi önemsenmiyor; hatta bunlar, 18. yüzyıl öncesinde dışsal etkenlerden kaynaklanan bir rahatsızlık olarak değil de bireyin kendi sorunu olarak, kişinin bireysel olarak psikolojik bir hastalığı olması ya da genetik hastalıklara yatkın olması olarak değerlendiriliyordu. Hatta 1870 yılındaki Fransa-Prusya Savaşına kadar, yaşanılan stresli olayların kalıcı bir psikolojik rahatsızlığa neden olmasının mümkün olmadığına inanılıyordu. Ancak cephedeki askerlerin savaştan dönmesinden sonra dahi yaşadığı ağır bunalım ve sorunların gözlenmesi, travmanın psikolojik etkilerinin de olabileceği düşüncesini ortaya çıkardı (Kokurcan ve Özsan, 2012). Ek olarak, savaşın yalnızca travmatik etkileri olmadığını söylemekte de yarar var. Savaş, ağır travmaların yanı sıra majör depresyon, dissosiyatif bozukluk, şiddet eğilimi, madde kullanım bozukluğu ve duygudurum bozuklukları gibi birçok sorun ve hastalıkları da beraberinde getirebilmektedir. Ancak bunların arasında en çok, savaşın travmatik etkilerine maruz kaldığımızı söyleyebiliriz (Derin ve Öztürk, 2020).
Günümüzde travma, üzerine odaklanılan büyük bir alandır ve belirli tipleri ile kendi içinde ayrılmaktadır. Bunlardan ilki, Birincil Travma dediğimiz akut, rastgele, anlık olarak gerçekleşen ve ağır etkiler bırakmış travmalardır. Kronik Travma olarak adlandırdığımız travmalar ise tekrar tekrar yinelenen ve zaman içinde insanı örseleyen travmalardır. Örneğin bir çocuğun ailesi tarafından yıllar boyunca şiddet görmesi kronik travma olarak görülür. Bir diğer travma çeşidi ise günümüzde de fazlasıyla yaygın olan ve bu yazımızın da odak noktasını oluşturan İkincil (Dolaylı) Travma adını verdiğimiz travmalardır. Bu travmayı yaşayan insanlar travma yaratacak olaya direkt olarak maruz kalmasalar dahi bilgi sahibi olarak ya da tanıklık ederek travmatik etkilere maruz kalabilirler. Örneğin arama kurtarma ekipleri, sağlık çalışanları gibi görevliler ikincil travma yaşayabilirler. Ancak burada altını çizmek istediğim hayati nokta, ikincil travma için günümüzdeki büyük risk gruplarından birinin de aktif sosyal medya kullanıcıları olduğudur.
İnternet ve sosyal medyada korkunç görüntülere tekrar tekrar maruz kalmak da ağır örseleyici etkiler yaratabilmektedir. Buna bağlı olarak ortaya çıkan duruma da İkincil Travmatik Stres denilmektedir. Günümüzde yaygın olarak görülen travma sonrası stres bozukluğuyla depresyon, uyku bozukluğu, nesnelliğin kaybı, tekrar canlandırma gibi birçok özellik bakımından da benzeşmektedir (Kahil ve Palabıyıkoğlu, 2018; Kavak ve ark., 2023). Yeni yaşamımızda artık sosyal medya da hayatımızın bir parçası, günümüz neredeyse sosyal medyada başlamakta ve bitmekte buna bağlı olarak da sayısız resim, video ve içerik ile karşı karşıya kalmaktayız. Özellikle internette bu gibi içeriklere maruz kalınması son derece tehlikelidir çünkü ulaşılan insan sayısı da milyonları geçmektedir. Televizyonun on üç yıl, telefonun ise yetmiş beş yıl geçmesi gerekmesine rağmen internet kullanıcı sayısı yalnızca beş yıldan daha kısa bir sürede 50 milyona ulaşmıştır şu an yalnızca Türkiye’de 71 milyon internet kullanıcısı vardır. Her gün artan kullanıcı sayısıyla birlikte sosyal medyada paylaşılan şiddet içerikleri de artmaktadır. Bunlardan yola çıkılarak önümüzdeki yirmi yılın en büyük sorunun da internet üzerinden paylaşılan içeriklerin toplum üzerinde bıraktığı örseleyici etkiler olacağını söylememiz doğru olacaktır (Çelik, 2018).
Özetle, hepimizin de hemfikir olabileceği gibi maalesef savaşların ve yıkımların gözümüzün önünden ayrılmadığı bir yıl geçirdik. Bazılarımız daha yakından bu şiddete maruz kalırken bazılarımız da sosyal medyada gördüğü kadarıyla içinde bulundu. Özellikle sosyal medyanın dünyadaki şiddete birincil sahne olduğu bu günlerde, bu tür içeriklerden uzak kalmanın size iyi geleceğini söylemek yanlış olmaz hatta hassasiyet içerisinde bu ve bunun gibi tekrar tekrar maruz kaldığımız savaş ve yıkım içeriklerinden uzak durmamız psikolojik sağlamlığımız için çok önemlidir. Demin de bahsettiğim gibi travmatik bir olaya maruz kalmasak dahi sosyal medyanın etkisiyle ikincil travmatik strese maruz kalarak çok benzer sorunlar yaşayabiliriz ve bu durum günlük hayatımızı etkileyecek boyutlara kadar gelebilir. Günümüzde sosyal medyanın bu denli aktif kullanılmasıyla birlikte ondan tamamen uzaklaşamasak bile hem şiddet içeriklerine seyirci olmaktan hem de bu içerikleri paylaşan bir kullanıcı olmaktan kaçınmamız öncelikle bizim sonrasındaysa toplumumuzun iyiliği için hayati önem taşımaktadır. Umarım bu yazı bir nebze olsun sosyal medyadaki şiddete olan farkındalığınızı arttırmış, okurken keyif almanın yanında yeni fikirler edinmişsinizdir. Sonraki yazıya kadar kendinize çok iyi bakmanız dileğiyle, sevgiyle kalın.
Dorukhan Sağlam
KAYNAKLAR
<3
YanıtlaSilharika <3
YanıtlaSil