Ana içeriğe atla

SAVAŞ VE BARIŞ: MADALYONUN İKİ YÜZÜ VE EVRİMSEL TEMELLERİ - SEMA GÜNDOĞDU

 

SAVAŞ VE BARIŞ: MADALYONUN İKİ YÜZÜ VE EVRİMSEL TEMELLERİ

Savaş; genellikle kayıplar, travmalar ve maddi hasarlar gibi kaçınılmaz sonuçları bulunan çok boyutlu, yıkıcı bir süreçtir. Tarih boyunca, uluslararası çatışmalar ve iç savaşlar, insanlık için büyük felaketlere neden olmuş ve ne yazık ki olmaya da devam etmektedir. İnsan hakları ihlalleri, göç dalgaları, kültürel-çevresel tahribat ve ekonomik çöküntü gibi boyutlar, savaşın uzun yıllar hissedilen gölgelerinden sadece birkaçıdır. Savaşlar, bireysel anlamda çocuk ve yetişkinler üzerinde çeşitli ağır psikolojik hasarlara neden olmaktadır. Savaşların neden olduğu bu yıkımların önüne geçilmesi, ancak barışçıl stratejiler ve barışçıl çözümler üretmekle mümkün olacaktır.

Barış ise, affetme, iş birliği, saygı gösterme, huzur, özgürlük, sevgi ve iyilik hâli gibi kavramlarla bezenmiş bir olgudur yani yalnızca şiddetin yokluğu şeklinde tanımlamak eksik bir çıkarım olacaktır. Barış hâli, insanların farklılıklarını birleştirmelerine, uyumlu ilişkiler ile sosyal adaleti geliştirmelerine, ekonomilerini güçlendirmelerine ve bilgi alışverişinde bulunmalarına olanak tanır. Barış içinde yaşayan toplumlar, bilim, sanat ve kültürel alanlarda da ilerleyerek daha zengin ve sağlıklı bir yaşam sürme potansiyeline sahiptir.

Savaş ve barış arasındaki karşılıklı etkileşimin dengeli biçimde sürebilmesi için savaş sonrasındaki dönemlerde barış inşa edilirken, barış dönemlerinde de savaşa yönelik risklerin azaltılması gerekmektedir. Bu doğrultuda kavramsallaştırılan, şiddete ilişkin yapıcı tepki türleri karşımıza çıkmaktadır. Bunlar:

•Barışı koruma, süregelen şiddeti durdurarak, şiddeti olabildiğince hafif bir düzeye çekmeye çalışma.

•Barışı sağlama, şiddet olaylarının önlenmesi ve doğrudan şiddetin azaltılması gibi o andaki mevcut durumla ilgilenen, zamanın ve mekânın belirgin olduğu bir yaklaşıma sahip olma.

•Barışı inşa etme, sürdürülebilir barış için gerekli koşulları sağlamayı amaçlayan uzun ve karmaşık bir süreç olarak tanımlanmaktadır.

Bu karşılıklı dengenin küresel çapta korunabilmesinde uluslararası barış örgütleri, diplomasi ve küresel iş birliği önemli bir rol oynarken; bireysel anlamda ise başkalarıyla ilgili empatik kaygılara sahip olma, barışla ilgili etkinliklere ilgi, eğitim düzeyinin yüksekliği, eşitlikçi ideolojik inançlar gibi değişkenler katkı sağlamaktadır.

Söz konusu bu iki kavramın temellerini oluşturan evrimsel süreçlerin ise birçok canlı türü bakımından benzer olarak birtakım çatışma ve iş birliği aktivitelerinden süregelmiş olduğu görülmektedir. İnsan türünün evrimsel geçmişi incelendiğinde, diğer canlı türlerinde de olduğu gibi hayatta kalma ve üreme mücadeleleriyle şekillenmiş bir süreç görülür. Bu doğrultuda gruplar arası çatışmaların günümüzdeki savaş olgusuna ve çatışma çözmeye yönelik geliştirilen stratejilerin de barışma olgusuna evrildiği söylenebilir.

İnsanların ataları, avcılık ve toplayıcılık dönemlerinde, sahip oldukları sınırlı kaynaklarına ilişkin dış tehditlere karşı birtakım savunma ve saldırı stratejileri geliştirmek zorundaydı. Bu durum, bireysel olarak savaş ya da kaç tepkisinin temelini oluşturmuştur. Bununla birlikte grup bağlılığı ve iş birliği gibi sosyal becerilerin de geliştiği görülmektedir çünkü güçlü sosyal bağların çatışma sırasında grup içindeki bireylerin hayatta kalma şansını artırdığı keşfedilmiştir. Atalarımızın çeşitli tehditlere karşı geliştirdikleri savunma mekanizmaları, diğer gruplardan gelen saldırılar, yabani hayvanlar veya doğal afetler gibi tehlikelere karşı güçlü bir farkındalık ve tepki vermeyi içerir. Savaşın da bu savunma mekanizmalarının bir uzantısı olduğu düşünülmektedir.

Bireylerin ve grupların hayatta kalma şansını artırmada önemli rol oynayan diğer bir benzer süreç de stratejik düşünebilme yeteneğidir. İnsan türünü diğer canlılardan ayıran bu yetenek, tehlikeleri önceden algılayıp muhakeme ederek etkili bir mücadele metodu geliştirmeyi içermektedir. Görüldüğü üzere, genel olarak sınırlı kaynaklara ulaşma ve bu kaynakları kontrolünde bulundurabilme dürtüsü savaşın temel itici güçlerinden biridir. Yani toprağa, suya ve diğer doğal kaynaklara erişim, gruplar arasında rekabeti artırmakta ve çatışmalara neden olabilmekteydi. Modern toplumlarda ise hayatta kalma için gerekli kaynaklara sahip olabilmek amacıyla değil; bölgelerin manevi, ekonomik veya politik olmak üzere daha sosyal özellikleri dolayısıyla savaş durumları oluşmaktadır.

Sonuç olarak, bir madalyonun iki yüzü gibi görülmesi gereken savaş ve barış olguları insanlık tarihi boyunca süregelmiş etkileşimli kavramlardır. Bu yüzden bu iki kavramı birbirinden bağımsız olarak ele almaktansa, birbiriyle etkileşim hâlinde olan unsurlar şeklinde görmek, daha sürdürülebilir bir dünya için adımlar atılması hususunda bütüncül bir bakış açısı geliştirilmesine yardımcı olacaktır.

                                                                                                                              Sema Gündoğdu

KAYNAKLAR

Chen, W. (2022). Tank namlusundan uçuşan barış güvercinleri [Stok Görseli]. IStockphoto. https://www.istockphoto.com/tr/vekt%C3%B6r/anti-war-posters-peace-pigeons-flying-out-of-tank-cannons-gm1384557015-443787400?clarity=false

Christie, D. J. (2001). Peace psychology and the coming resource wars (Book Review). Peace and Conflict : Journal of Peace Psychology , 7(4), 375-377.

De Waal, F. (2022). İçimizdeki Maymun: Biz Neden Biziz (5). A. Biçen, Metis Yayınları. (2005)

Wagner, R. V. ve Winter, D. D. (2001). Introduction to peace psychology . In D. J.Christie, R.V. Wagner, & D. D. Winter ( Eds .), Peace, conflict , and violence : Peace psychology for the 21st century (pp. 1-13). Englewood Cliffs , NJ: Prentice - Hall.



Yorumlar

POPÜLER YAZILAR

GERÇEKLE HAYALİN BİRBİRİNE GİRDİĞİ BİR FİLM: FRACTURED- DORUKHAN SAĞLAM

  GERÇEKLE HAYALİN BİRBİRİNE GİRDİĞİ BİR FİLM:  FRACTURED Beynimize ne kadar güvenebiliriz? Biz mi beynimizi yönetiriz yoksa o mu bizi yönetir? Zihnimiz gerçekleri bile saptırabilecek kadar güçlü müdür?  Fractured filmi boyunca işte tam da bu soruları soracaksınız kendinize. Zaman zaman ne olduğu konusunda karmaşaya düşebilir, ne olduğunu tam anlamlandıramayabilirsiniz. Kimi zaman ise tam her şeyin açıklandığını düşündüğünüzde bir sonraki sahne tüm fikirlerinizi altüst edebilir. Gizem, gerilim ve psikoloji konulu filmler ilginizi çekiyorsa bu film tam da size göre olacaktır. Film, evli bir çiftin yolculuğu ile başlamaktadır. Ray ve Joanne Monroe ufak kızları Peri ile birlikte seyahat ederken bir benzin istasyonunda mola verirler. Bu benzin istasyonunda mola verdikleri sırada kızları bir kaza geçirir. Peri inşaat alanının kenarında dururken bir köpek gelir, Ray köpeği korkutmak için taş atsa da köpek Peri’nin üzerine giderek onu korkutur ve korkarak geri kaçan Peri inşaat çukuruna düşer

GOOD WİLL HUNTİNG(CAN DOSTUM)- ÖZGE CEYLAN

  GOOD WİLL HUNTİNG(CAN DOSTUM) Good Will Hunting  Türkçe ismi ile Can Dostum    Matt Damon  ve  Ben Affleck 'i n senaryosunu yazmış olduğu,   Robin Williams ’ın başrolünü oynadığı Oscar Ödülü almış bir filmdir.  Film de yer alan oyuncu Matt Damon ve Ben Affleck Hollywood Sinema dünyasında önemli bir noktaya gelmekle beraber Film ile En iyi Senaryo ödülünü almışlardır Bu ödül ile birlikte sinema yaşamının bir çok alanında yer almışlar ve performanslarını sergilemişlerdir. Geçmişten günümüze filmler ele alındığında psikoloji, eğitim gibi insan ve toplumu ele alan birbirinden farklı birçok alanda filmlerden yararlanmaktadır. Bu nedenle  psikoloji sahasında da kullanılmaktadır  Filmler baktığımız zaman bireyin yaşamını yansıtmak ile beraber kimi zaman kişilerin gerçek yaşam öyküsünden yararlanılarak oluşturulmaktadır.   Filmler alanda fazlasıyla kullanılmaya başlamaktadır şöyle ki sinema terapisi terapi içerisinde yardımcı bir araç olarak kullanılmaktadır. Aynı zamanda filmlerin insan

SIGMUND FREUD VE AŞKIN PSİKOLOJİSİ-ROJDA ÇELİK

SIGMUND FREUD VE AŞKIN PSİKOLOJİSİ Aşk şairlerin uydurmasıdır, demiştir Ursula K. Le Guin Malafrena adlı romanında. Peki, şairlerin anlam yüklemeleri sonucu mu aşk insan hayatında bu kadar değerli olmuştur, yoksa aşkın insan hayatında bu kadar değerli olması mı şairleri yazmaya yöneltmiştir. Bu soruların cevabını bilmemekle beraber gelin Freud’un “Aşkın Psikolojisi” kitabını inceleyerek bu konuya ışık tutmaya çalışalım. Freud denince hemen hemen herkesin aklına cinsellik gelir. Çünkü psikoloji ile ilişkili çoğu kavramı cinsellik temelinde açıklamıştır. Aşk kavramı da bunlara dâhildir.  Freud’un yaşadığı dönemde cinsellik, toplumun ahlaki değerlerinden dolayı baskıya maruz kalıyordu. Evlenmeden yaşanan cinsel birliktelikler hoş karşılanmıyor ve ayıplanıyordu. Cinsellikten açıkça söz etmek bile mümkün değildi. Bu durumun getirdiği cinsel eğitim yetersizliği hem erkek hem de kadının yaşantısında zorluklara neden oluyordu. Günümüzde de bu durumun geçerliliğini koruduğunu biliyoruz. Özellik

YUNAN MİTOLOJİSİNDE KADIN- Ezgi KAYA

YUNAN MİTOLOJİSİNDE KADIN Yunan Mitolojisi’nde sık sık karşımıza kadınlar, tanrıçalar çıkar. Hatta bu kadınlar güç savaşçılık ve sembolleri ile bazen erkekleri bile saf dışı bırakabilirler. Örneğin savaşçı, güçlü kimliği ile tanınan Zeyna çok güçlü bir karakter ve mükemmel bir savaş zekâsına sahiptir. Anlatılanlara göre Zeyna o kadar güçlü bir Tanrıçadır ki Tanrıların bile zapt edemediği atlara biner, onlarla uzak diyarlarda savaşır. Baş Tanrı Zeus ve yine güçlü bir karakter olan hikmet tanrıçası, Zeus’un ilk karısı Metis’in kızı olan Athena zekâ ve strateji tanrıçası olarak bilinir. Aynı zamanda Athena sanat ve ilham tanrıçası olarak da bilinir.  Yunan Mitolojisi efsanelerinde de kadın ve kadının mucizeleri sık sık anlatılır. Örneğin Athena’nın Zeus’un kafasının içinden çıktığı ve bu yüzden de Baş Tanrının bütün özelliklerini aldığından bahsedilir. Zeus’un kafası yarılır ve ortaya dans eden, güzelliği ile insanlara ilham veren tanrıça Athena ortaya çıkar ve bütün ölümsüzle