Ana içeriğe atla

UYKUSUZ GEÇEN GECELERİN NEDENİ: İNSOMNİA - FATMA NUR ERGÜN

 




UYKUSUZ GEÇEN GECELERİN NEDENİ: İNSOMNİA


    Merhaba sevgili okurlar, bu ayki sayımızda sizlere uyku bozukluklarından biri olan insomniadan bahsedeceğim. İlk olarak insomnia nedir konusu ile başlayalım. Halk arasında uykusuzluk olarak bilinen insomnia kişilerde uyku süresi, kalitesi veya zamanlaması ile ilgili zorluk yaşanması olarak açıklanabilir. Uyku düzenleri bozulan bireyler yeterli uyku alamamaya başlamakta ve bu durumla beraber çıkılması zor bir döngünün içine girebilmektedirler. Peki, bu zorlu döngünün içine giren insanların uyku düzenleri nasıl ya da neden bozulmaktadır? Başlıca nedenlere baktığımızda bireylerde stres, kaygı veya depresyonun artmasıyla uyku düzeninin bozulması ilişkilendirebilir. İnsanlar duygusal olarak zorlanmalar yaşamaya başladığında daha fazla uykusuz kalabilmekte ve sonrasında gün içinde de daha fazla yorgun hissederek yapmak istediği veya yapması gereken aktivitelerde daha az verim alabilmektedir. Tabii bunlar da bireyi duygusal olarak zorlamakta ve durumun kötüye gitmesine sebep olmaktadır. Fiziksel ağrılar, kronik hastalıklar, ilaç yan etkileri ve uyku apnesi gibi diğer uyku bozuklukları da insomniaya neden olarak sayılabilir. Ayrıca uyku rutinlerindeki değişiklikler, kafein, alkol ve sigara tüketimi de uyku problemlerine yol açabilir. İnsomniaya bağlı olarak ikincil rahatsızlıklar da ortaya çıkabilmektedir çünkü uykusuzluk bireylerin düşük bir ruh hâli içinde olmalarına, üzüntülü ve çaresiz hissetmelerine ayrıca umutsuzluk duygusuna kapılmalarına sebebiyet verebilmektedir. Bunlara bağlı olarak insanları depresyon, anksiyete bozuklukları, fobi ya da panik bozukluğa kadar götürebilmekte yani diğer psikolojik rahatsızlıklara da kapı açmaktadır.

    Biraz başa gidersek stresin bu noktada önemli olduğunu söylemiştik. Uyku düzeninin bozulmasında etkisi olan bu faktör kişinin günlük hayatının herhangi bir yönünden ortaya çıkabilmekte ve belki de bozukluğun kaynağı olabilmektedir. Örneğin stresli bir iş yaşantısına sahip bir birey gece başını yastığına koyduğunda, uykuya dalmada zorlanmaya başladığında kendini çıkılmaz bir uykusuzluk döngüsü içinde bulabilmektedir. Kronik bir şekilde uykusuz kalan kişinin ise stresle başa çıkma mekanizmaları zayıflamakta ve vücudundaki birçok hormon dengesi bozulmaktadır. Ayrıca uykusuzluğun ardından gelen sürekli sinirlilik ya da öfke patlamaları kişiyi çok daha fazla yıpratabilmektedir. Gece, kaliteli ve ihtiyaç duyulan düzeyde alınan bir uyku aslında bireye beyninin yapması gereken birçok işlem açısından zaman tanımakta ve yeterli olmaktadır. Fakat insomniaya sahip bireylerde bu süreç sağlıklı bir şekilde işlemediği için kişide gün içinde birçok odaklanma problemi yaşanmakta ve hafıza problemleri baş göstermeye başlayabilmektedir. Duygusal bir dengesizliğe de yol açan bu durum kişinin zihinsel fonksiyonlarını da olumsuz bir biçimde etkilemektedir.

    Peki, neden bu yazının başından beri insomniayı çıkılması zor olan bir döngüye benzettik? Gelin biraz bundan bahsedelim. Bu durumu yaşayan kişiler neden bir süre sonra ya da hemen harekete geçememekte ya da ertesi gün artan uykusuzlukla beraber daha kolay uyuyamamaktadır? Bu durumu biraz araştırdığımda toplumda insomniaya sahip bireylerin uykuya yönelik bazı işlevsiz inançlara sahip olabildiklerini öğrendim. Bu yanlış inançlardan bazıları şunları içerebilir; birey yaşadığı uyku probleminin kendi kontrolünde olmayan bir durum olduğuna dair düşünce ve inançlar geliştirebilir. Bu durumda uyku problemini ortaya çıkaran sebeplerin kendilerine bağlı olmadığını düşünebilmektedirler. Bir başka bahsedebileceğim işlevsiz inanç veya tutum ise bireylerin bu durumu yönetemeyecekleridir. Kişiler, kendilerini bu durumu kontrol altına alma noktasında yeterli ve güçlü olarak göremedikleri için de bu döngüden kurtulma şanslarını düşürebilmektedirler. Ayrıca uykusuzluğun sonuçlarına dair felaketleştirici bazı düşüncelere de daha fazla sahip oldukları görülebilmektedir.

    İnsomnianın tedavi edilmesinde izlenen yollara baktığımızda ise ilk olarak bireylere uyku hijyeni eğitimi verildiğini söyleyebiliriz. Sağlıklı bir uyku düzeni oluşturabilmek için öncelikle kişilerin uyunacak ortamın koşullarının nasıl olması gerektiği ve nelere dikkat edilmesi gerektiği hususunda bilgilendirilmesi gerekmektedir. Örneğin yatak odasının ısısı, sessizliği ve aydınlatılması gibi konularda kişiye farkındalık kazandırılması amaçlanmakta ayrıca sigara, alkol ve kafein gibi maddelerin tüketilmesine dair bazı kısıtlamalar getirilmesi sağlanmaktadır (Gamsızkan, 2017). Ayrıca gevşeme egzersizlerinin insomniadan muzdarip bireylere öğretilmesi de önemlidir. Gece uyuma zamanında kişilerin artan streslerini azaltmak için bazı tekniklerin uygulanması da önem kazanmaktadır. Bilişsel terapiden de bahsetmeden bitirmeyelim. Daha önce sizlere insomniaya sahip bireylerin bir döngü içinde olduklarından, uykuya dair işlevsiz bazı inanç ve tutumlara sahip oldukları için bu döngüye girdikleri ve bu döngüden kurtulamadıklarından bahsetmiştim. Bilişsel terapide ise uykuya dair gerçekçi olmayan beklentiler, uykusuzluğun kaynağı hakkında doğru olmayan düşünceler ve bu uyku sorununun düzeltilemeyeceğine ilişkin hatalı kanılar ve umutsuzluk hissi ile çalışılmaktadır (Gamsızkan, 2017).

    İnsomnia hakkında daha pek çok şey söyleyebiliriz aslında ama şimdilik yazımızı burada noktalayalım. Her zaman sağlıklı bir uyku düzeni için kendinize zaman ayırın. Sizlere, okuduğunuz için teşekkür ederim ve iyi geceler dilerim! Psithothla kalın…

                                                                                                            Fatma Nur ERGÜN

Kaynaklar:

Gamsızkan, Z. (2017). İnsomnia; Tanımı, sınıflaması ve birinci basamakta insomnia yönetimi. Düzce Tıp Fakültesi Dergisi 19(2), 48-50.

Yorumlar

POPÜLER YAZILAR

GERÇEKLE HAYALİN BİRBİRİNE GİRDİĞİ BİR FİLM: FRACTURED- DORUKHAN SAĞLAM

  GERÇEKLE HAYALİN BİRBİRİNE GİRDİĞİ BİR FİLM:  FRACTURED Beynimize ne kadar güvenebiliriz? Biz mi beynimizi yönetiriz yoksa o mu bizi yönetir? Zihnimiz gerçekleri bile saptırabilecek kadar güçlü müdür?  Fractured filmi boyunca işte tam da bu soruları soracaksınız kendinize. Zaman zaman ne olduğu konusunda karmaşaya düşebilir, ne olduğunu tam anlamlandıramayabilirsiniz. Kimi zaman ise tam her şeyin açıklandığını düşündüğünüzde bir sonraki sahne tüm fikirlerinizi altüst edebilir. Gizem, gerilim ve psikoloji konulu filmler ilginizi çekiyorsa bu film tam da size göre olacaktır. Film, evli bir çiftin yolculuğu ile başlamaktadır. Ray ve Joanne Monroe ufak kızları Peri ile birlikte seyahat ederken bir benzin istasyonunda mola verirler. Bu benzin istasyonunda mola verdikleri sırada kızları bir kaza geçirir. Peri inşaat alanının kenarında dururken bir köpek gelir, Ray köpeği korkutmak için taş atsa da köpek Peri’nin üzerine giderek onu korkutur ve korkarak geri kaçan Peri inşaat çukuruna düşer

GOOD WİLL HUNTİNG(CAN DOSTUM)- ÖZGE CEYLAN

  GOOD WİLL HUNTİNG(CAN DOSTUM) Good Will Hunting  Türkçe ismi ile Can Dostum    Matt Damon  ve  Ben Affleck 'i n senaryosunu yazmış olduğu,   Robin Williams ’ın başrolünü oynadığı Oscar Ödülü almış bir filmdir.  Film de yer alan oyuncu Matt Damon ve Ben Affleck Hollywood Sinema dünyasında önemli bir noktaya gelmekle beraber Film ile En iyi Senaryo ödülünü almışlardır Bu ödül ile birlikte sinema yaşamının bir çok alanında yer almışlar ve performanslarını sergilemişlerdir. Geçmişten günümüze filmler ele alındığında psikoloji, eğitim gibi insan ve toplumu ele alan birbirinden farklı birçok alanda filmlerden yararlanmaktadır. Bu nedenle  psikoloji sahasında da kullanılmaktadır  Filmler baktığımız zaman bireyin yaşamını yansıtmak ile beraber kimi zaman kişilerin gerçek yaşam öyküsünden yararlanılarak oluşturulmaktadır.   Filmler alanda fazlasıyla kullanılmaya başlamaktadır şöyle ki sinema terapisi terapi içerisinde yardımcı bir araç olarak kullanılmaktadır. Aynı zamanda filmlerin insan

SIGMUND FREUD VE AŞKIN PSİKOLOJİSİ-ROJDA ÇELİK

SIGMUND FREUD VE AŞKIN PSİKOLOJİSİ Aşk şairlerin uydurmasıdır, demiştir Ursula K. Le Guin Malafrena adlı romanında. Peki, şairlerin anlam yüklemeleri sonucu mu aşk insan hayatında bu kadar değerli olmuştur, yoksa aşkın insan hayatında bu kadar değerli olması mı şairleri yazmaya yöneltmiştir. Bu soruların cevabını bilmemekle beraber gelin Freud’un “Aşkın Psikolojisi” kitabını inceleyerek bu konuya ışık tutmaya çalışalım. Freud denince hemen hemen herkesin aklına cinsellik gelir. Çünkü psikoloji ile ilişkili çoğu kavramı cinsellik temelinde açıklamıştır. Aşk kavramı da bunlara dâhildir.  Freud’un yaşadığı dönemde cinsellik, toplumun ahlaki değerlerinden dolayı baskıya maruz kalıyordu. Evlenmeden yaşanan cinsel birliktelikler hoş karşılanmıyor ve ayıplanıyordu. Cinsellikten açıkça söz etmek bile mümkün değildi. Bu durumun getirdiği cinsel eğitim yetersizliği hem erkek hem de kadının yaşantısında zorluklara neden oluyordu. Günümüzde de bu durumun geçerliliğini koruduğunu biliyoruz. Özellik

YUNAN MİTOLOJİSİNDE KADIN- Ezgi KAYA

YUNAN MİTOLOJİSİNDE KADIN Yunan Mitolojisi’nde sık sık karşımıza kadınlar, tanrıçalar çıkar. Hatta bu kadınlar güç savaşçılık ve sembolleri ile bazen erkekleri bile saf dışı bırakabilirler. Örneğin savaşçı, güçlü kimliği ile tanınan Zeyna çok güçlü bir karakter ve mükemmel bir savaş zekâsına sahiptir. Anlatılanlara göre Zeyna o kadar güçlü bir Tanrıçadır ki Tanrıların bile zapt edemediği atlara biner, onlarla uzak diyarlarda savaşır. Baş Tanrı Zeus ve yine güçlü bir karakter olan hikmet tanrıçası, Zeus’un ilk karısı Metis’in kızı olan Athena zekâ ve strateji tanrıçası olarak bilinir. Aynı zamanda Athena sanat ve ilham tanrıçası olarak da bilinir.  Yunan Mitolojisi efsanelerinde de kadın ve kadının mucizeleri sık sık anlatılır. Örneğin Athena’nın Zeus’un kafasının içinden çıktığı ve bu yüzden de Baş Tanrının bütün özelliklerini aldığından bahsedilir. Zeus’un kafası yarılır ve ortaya dans eden, güzelliği ile insanlara ilham veren tanrıça Athena ortaya çıkar ve bütün ölümsüzle