UYKUSUZ GEÇEN GECELERİN NEDENİ: İNSOMNİA
Merhaba sevgili okurlar, bu ayki sayımızda sizlere uyku bozukluklarından biri olan insomniadan bahsedeceğim. İlk olarak insomnia nedir konusu ile başlayalım. Halk arasında uykusuzluk olarak bilinen insomnia kişilerde uyku süresi, kalitesi veya zamanlaması ile ilgili zorluk yaşanması olarak açıklanabilir. Uyku düzenleri bozulan bireyler yeterli uyku alamamaya başlamakta ve bu durumla beraber çıkılması zor bir döngünün içine girebilmektedirler. Peki, bu zorlu döngünün içine giren insanların uyku düzenleri nasıl ya da neden bozulmaktadır? Başlıca nedenlere baktığımızda bireylerde stres, kaygı veya depresyonun artmasıyla uyku düzeninin bozulması ilişkilendirebilir. İnsanlar duygusal olarak zorlanmalar yaşamaya başladığında daha fazla uykusuz kalabilmekte ve sonrasında gün içinde de daha fazla yorgun hissederek yapmak istediği veya yapması gereken aktivitelerde daha az verim alabilmektedir. Tabii bunlar da bireyi duygusal olarak zorlamakta ve durumun kötüye gitmesine sebep olmaktadır. Fiziksel ağrılar, kronik hastalıklar, ilaç yan etkileri ve uyku apnesi gibi diğer uyku bozuklukları da insomniaya neden olarak sayılabilir. Ayrıca uyku rutinlerindeki değişiklikler, kafein, alkol ve sigara tüketimi de uyku problemlerine yol açabilir. İnsomniaya bağlı olarak ikincil rahatsızlıklar da ortaya çıkabilmektedir çünkü uykusuzluk bireylerin düşük bir ruh hâli içinde olmalarına, üzüntülü ve çaresiz hissetmelerine ayrıca umutsuzluk duygusuna kapılmalarına sebebiyet verebilmektedir. Bunlara bağlı olarak insanları depresyon, anksiyete bozuklukları, fobi ya da panik bozukluğa kadar götürebilmekte yani diğer psikolojik rahatsızlıklara da kapı açmaktadır.
Biraz başa gidersek stresin bu noktada önemli olduğunu söylemiştik. Uyku düzeninin bozulmasında etkisi olan bu faktör kişinin günlük hayatının herhangi bir yönünden ortaya çıkabilmekte ve belki de bozukluğun kaynağı olabilmektedir. Örneğin stresli bir iş yaşantısına sahip bir birey gece başını yastığına koyduğunda, uykuya dalmada zorlanmaya başladığında kendini çıkılmaz bir uykusuzluk döngüsü içinde bulabilmektedir. Kronik bir şekilde uykusuz kalan kişinin ise stresle başa çıkma mekanizmaları zayıflamakta ve vücudundaki birçok hormon dengesi bozulmaktadır. Ayrıca uykusuzluğun ardından gelen sürekli sinirlilik ya da öfke patlamaları kişiyi çok daha fazla yıpratabilmektedir. Gece, kaliteli ve ihtiyaç duyulan düzeyde alınan bir uyku aslında bireye beyninin yapması gereken birçok işlem açısından zaman tanımakta ve yeterli olmaktadır. Fakat insomniaya sahip bireylerde bu süreç sağlıklı bir şekilde işlemediği için kişide gün içinde birçok odaklanma problemi yaşanmakta ve hafıza problemleri baş göstermeye başlayabilmektedir. Duygusal bir dengesizliğe de yol açan bu durum kişinin zihinsel fonksiyonlarını da olumsuz bir biçimde etkilemektedir.
Peki, neden bu yazının başından beri insomniayı çıkılması zor olan bir döngüye benzettik? Gelin biraz bundan bahsedelim. Bu durumu yaşayan kişiler neden bir süre sonra ya da hemen harekete geçememekte ya da ertesi gün artan uykusuzlukla beraber daha kolay uyuyamamaktadır? Bu durumu biraz araştırdığımda toplumda insomniaya sahip bireylerin uykuya yönelik bazı işlevsiz inançlara sahip olabildiklerini öğrendim. Bu yanlış inançlardan bazıları şunları içerebilir; birey yaşadığı uyku probleminin kendi kontrolünde olmayan bir durum olduğuna dair düşünce ve inançlar geliştirebilir. Bu durumda uyku problemini ortaya çıkaran sebeplerin kendilerine bağlı olmadığını düşünebilmektedirler. Bir başka bahsedebileceğim işlevsiz inanç veya tutum ise bireylerin bu durumu yönetemeyecekleridir. Kişiler, kendilerini bu durumu kontrol altına alma noktasında yeterli ve güçlü olarak göremedikleri için de bu döngüden kurtulma şanslarını düşürebilmektedirler. Ayrıca uykusuzluğun sonuçlarına dair felaketleştirici bazı düşüncelere de daha fazla sahip oldukları görülebilmektedir.
İnsomnianın tedavi edilmesinde izlenen yollara baktığımızda ise ilk olarak bireylere uyku hijyeni eğitimi verildiğini söyleyebiliriz. Sağlıklı bir uyku düzeni oluşturabilmek için öncelikle kişilerin uyunacak ortamın koşullarının nasıl olması gerektiği ve nelere dikkat edilmesi gerektiği hususunda bilgilendirilmesi gerekmektedir. Örneğin yatak odasının ısısı, sessizliği ve aydınlatılması gibi konularda kişiye farkındalık kazandırılması amaçlanmakta ayrıca sigara, alkol ve kafein gibi maddelerin tüketilmesine dair bazı kısıtlamalar getirilmesi sağlanmaktadır (Gamsızkan, 2017). Ayrıca gevşeme egzersizlerinin insomniadan muzdarip bireylere öğretilmesi de önemlidir. Gece uyuma zamanında kişilerin artan streslerini azaltmak için bazı tekniklerin uygulanması da önem kazanmaktadır. Bilişsel terapiden de bahsetmeden bitirmeyelim. Daha önce sizlere insomniaya sahip bireylerin bir döngü içinde olduklarından, uykuya dair işlevsiz bazı inanç ve tutumlara sahip oldukları için bu döngüye girdikleri ve bu döngüden kurtulamadıklarından bahsetmiştim. Bilişsel terapide ise uykuya dair gerçekçi olmayan beklentiler, uykusuzluğun kaynağı hakkında doğru olmayan düşünceler ve bu uyku sorununun düzeltilemeyeceğine ilişkin hatalı kanılar ve umutsuzluk hissi ile çalışılmaktadır (Gamsızkan, 2017).
İnsomnia hakkında daha
pek çok şey söyleyebiliriz aslında ama şimdilik yazımızı burada noktalayalım.
Her zaman sağlıklı bir uyku düzeni için kendinize zaman ayırın. Sizlere,
okuduğunuz için teşekkür ederim ve iyi geceler dilerim! Psithothla kalın…
Fatma Nur ERGÜN
Kaynaklar:
Gamsızkan, Z. (2017). İnsomnia; Tanımı, sınıflaması ve
birinci basamakta insomnia yönetimi. Düzce
Tıp Fakültesi Dergisi 19(2), 48-50.
Yorumlar
Yorum Gönder