Ana içeriğe atla

MADDE KULLANIM BOZUKLUĞU VE PSİKOPATOLOJİK BOZUKLUKLAR ARASINDAKİ İLİŞKİLER- SANAY UNUTMAZ

 

MADDE KULLANIM BOZUKLUĞU VE PSİKOPATOLOJİK BOZUKLUKLAR ARASINDAKİ İLİŞKİLER


  Madde Kullanım Bozukluğu (MKB), psikolojik, sosyolojik ve ekonomik boyutları olan, hemen hemen tüm normların ve kurumsal düzenlemelerin işleyişini tehdit eden, farklı sosyal sorunların hem nedeni hem de sonucu olarak kabul edilen, madde kullanımı öncesinde bazı bilişlerle ilişkili olduğu düşünülen, madde kullanımının süreğen etkisi ile de bilişsel düzeyde anormalliklerle seyreden biz bozukluktur. DSM-IV ve DSM-IV-TR Tanı Ölçütleri Başvuru Elkitabı’na göre madde bağımlılığının temel özelliği, madde kullanımına bağlı belirgin sorunlara rağmen bireyin madde kullanımını sürdüreceğine işaret eden bilişsel, davranışsal ve fizyolojik belirtiler göstermesidir. Bununla birlikte tolerans, yoksunluk ve kompulsif ilaç alma davranışı ile sonuçlanan kendi kendine ilaç uygulama söz konusudur. Tolerans ve yoksunluk bulgularının yanı sıra madde niyetlenildiğinden daha uzun süre ve daha fazla miktarda kullanılır, kullanımı sınırlandırmaya karşı güçlü bir istek ya da başarısız girişimler vardır, madde kullanımı için çok fazla zaman harcama, günlük aktivitelerde azalma, maddenin neden olduğu fiziksel-psikolojik sorunlara rağmen kullanmaya devam etme söz konusudur. Bununla birlikte birçok ruhsal ve organik hastalıkla beraber görülmesi muhtemel ve çeşitli gelişimsel bozukluklarla ilişkisi yüksek olan bir bağımlılıktır. 
 
Madde Kullanım Bozukluğu Anksiyete Bozukluğu ve Depresyon 

 Anksiyete bozukluğu veya kaygı bozukluğu, bireylerde yoğun, sürekli devam eden endişe hali ve günlük hayatta rastlanılan durumlara karşı korku haline sebep olmaktadır. Panik atak krizlerine de neden olabilmektedir. Bu duyulan aşırı endişe, kaygı, panik durumu günlük aktivitelerin süregelmesini sekteye uğratmakta, kontrol edilmesi ve yönetilmesi zor olduğu gibi, zaman öngörüsünde de bulunulamamaktadır. Bu halin belirtileri çocukluk, gençlik yıllarında başlayıp yetişkinliğe kadar devam edebilmektedir. Yetişkinlik döneminin ardından azalma eğiliminde olduğu saptanmıştır.  

 Depresyon veya majör depresif bozukluk, bireylerin nasıl hissettiğini, nasıl düşündüğünü ve nasıl davrandığını olumsuz etkileyen yaygın ve ciddi ancak tedavi edilmesi mümkün psikolojik bir rahatsızlıktır. Depresyon, sürekli üzüntü halinde olmaya ve zevk veren durumlardan keyif almamaya yol açmaktadır. Depresyon çeşitli duygusal ve fiziksel belirtilere sebep olabilmekte ve bu belirtiler en az 2 hafta sürmektedir. Depresyon, bireylerde her yaş aralığında görülebilmektedir.

 Yapılan araştırmalara göre madde kullanım bozukluklarında depresif bozukluklar ve kaygı bozuklukları gibi ruhsal bozuklukların oldukça sık görüldüğü belirlenmiştir. Madde kullanımı olan bireylerin %79’unda depresyon, %76’sında ise anksiyete bozuklukları gözlenmiştir. Madde kullanımıyla birlikte depresyonun varlığı bağımlılık prognozunu olumsuz olarak etkilemektedir. Çalışmalar madde bağımlılığına komorbid gelişen depresyonun hastaneye yatış sıklığını, bağımlılığa bağlı yeti yitimi gelişme olasılığını ve tedaviden olumsuz sonuçlar alma olasılığını arttırdığını göstermiştir. 

Madde Kullanım Bozukluğu ve DEHB 

 Dikkat-eksikliği/hiperaktivite bozukluğu (DEHB) çocukluk çağında başlayan ve hayat boyu sürebilen dikkatsizlik, hiperaktivite ve dürtüselliğin çeşitli derecelerde gözlenebildiği nörodavranışsal bir bozukluktur. DEHB’nun doğrudan ya da bir davranım bozukluğu yoluyla Madde Kullanım Bozukluğu gelişiminde önemli bir risk faktörü olduğu saptanmıştır. Madde Kullanım Bozukluğu’na DEHB’nin eşlik etmesi genellikle prognozu kötüleştirir. Bu kişilerde çoklu ve tehlikeli madde kullanımı daha yüksek, tedaviye uyum daha düşüktür. Ülkemizde yapılan araştırmalarda da DEHB ve Madde Kullanım Bozukluğu arasında benzer sonuçlara rastlanmıştır. Öztürk ve Akay DEHB tanılı bireylerde MKB gelişme riskinin anlamlı olarak arttığını belirtmiştir. Özen ve arkadaşlarının çalışması, Madde Kullanım Bozukluğu yaşayan bireylerin %32.47’sinin DEHB tanı kriterlerini karşıladığını göstermiştir. 

Madde Kullanım Bozukluğu ve Dissosiyatif Bozukluk 

 Çoklu kişilik bozukluğu olarak da adlandırılan Dissosiyatif Kişilik Bozukluğu, bireyin kendi kimliğinin dışında başka kişi ya da kişilerin de var olmasıyla karakterize edilen bir ruhsal bozukluktur. Başka bir deyişle kişinin içinde bir veya birden fazla bireyin daha var olduğunu hissetmesidir. Kişinin gerçekte kendisine ait olan duygu, düşünce ve algıları sanki içinde yer alan başka bir kişiye aitmiş gibi hissetmesi durumu olarak da ifade edilmektedir. Yapılan araştırmalarda Dissosiyatif Kişilik Bozukluğu ile Madde Kullanım Bozukluğu arasında pozitif yönde anlamlı bir ilişki olduğu görülmektedir. Ross ve arkadaşlarının çalışmasında, ayaktan ve yatarak tedavi gören madde bağımlıların %39’una Dissosiyatif Bozukluk tanısı konmuştur. Benzer şekilde yatarak bağımlılık tedavi programını tamamlayan hastaların %15’ine Dissosiyatif Bozukluk tanısı konmuştur. Dissosiyatif Kimlik Bozukluğunda madde kötüye kullanımının önemli bir problem olduğu, birçok olguda madde kötüye kullanımının şiddetli olduğu ve erken yaşlarda başladığı bildirilmektedir. Wenzel ve arkadaşlarının çalışmasında, alkol ve maddeden arındırılmaları tamamlanmış toplam 138 erkek hastada (62’si alkol, 76’sı madde bağımlısı) Dissosiyatif Yaşantılar Ölçeği’ne (DYÖ) göre yüksek derecede dissosiyasyon saptanmış ve dissosiyasyonun uzun süreli madde kullanımının kronik rezidüel etkisi olabileceğini bildirilmiştir. 

Madde Kullanım Bozukluğu ve Bipolar Bozukluk 

 Bipolar Bozukluk, kişinin ruh hali, enerjisi, konsantrasyonu ve günlük yapılan aktivitelerini yerine getirme becerisini etkileyen bir psikolojijk-psikiyatrik rahatsızlıktır. Bipolar Bozukluk, kişinin bir anda kendini çok iyi hissederken, bir süre sonra içine kapanık bir hale gelmesine neden olabilmekle birlikte kişinin manik depresyon tanımına da uyan ruh hallerine bürünmesine sebep olabilmektedir. Yapılan araştırmalarda Bipolar Bozukluk tanısı alan bireylerin Madde Kullanım Bozukluğu’na da sahip olduğu görülmüştür. Araştırmalarda Madde Kullanım Bozukluğu erkek Bipolar bireylerde daha sık görülürken, kadın Bipolar bireylerde, madde kullanım bozukluğu geliştirme riskinin daha yüksek olduğu saptanmıştır. Ülkemizde 125 hasta üzerinde yapılan bir çalışmada erkek hastaların %11.2’sinde madde kötüye kullanım öyküsü saptanırken kadınlarda bu oran %0’dır. Araştırmacılar Bipolar ozukluk yaşayan hastalarda madde kullanımının yüksek oranda olmasını, bu eylemin Bipolar bozukluğun bir belirtisi olması, self medikasyon amaçlı ortaya çıkması, Bipolar bozukluğa bizzat kendisinin yol açması, Bipolar bozukluk ile Madde Kullanım Bozukluğu risk faktörlerinin benzer olması gibi varsayımlarla açıklamaya çalışmaktadır. 

Madde Kullanım Bozukluğu ve Yeme Bozuklukları 

 Yeme Bozuklukları, sağlığa zarar verebilecek derecede yetersiz ya da aşırı yemek yeme davranışıdır. Yeme bozukluğu olan kişinin bedeni, duygusal ve sosyal hayatı yeme davranışındaki anormallikler nedeniyle zarar görmektedir. Yeme alışkanlığını belirlemede önemli bir etmen beden biçiminin değerlendirilmesidir. Batılı kültürlerde incelik çekiciliğin dışavurumu olarak diyet yapanların çoğunluğu daha çekici olma amacını taşımaktadır. Bununla birlikte bazı kadınların profesyonel ve sosyal taleplerle başa çıkamayıp çatışma yaşadıkları ve neredeyse sürekli diyet yaptıkları bilinmektedir. Yeme bozuklukları sonuçları ve komplikasyonları açısından önemli riskler taşımaktadır. Yapılan araştırmalara göre 30 yıllık süreç içerisinde anoreksiya nevroza hastalarının % 25'i hayatını kaybetmekte, % 25'i kronikleşmekte yani düşük beden ağırlığı ile yaşamlarına devam etmekte ya da bulimia nervoza geliştirerek kilolarında büyük değişiklikler oluşmaktadır. Yeme Bozukluğu yaşayan birey sayısı ülkemizde de artış göstermekte, bu artış özellikle ergen dönemindeki çocuklarda görülmektedir. Büyükkal'ın 15-18 yaş arası 800 öğrencide yaptığı çalışmada, % 3 oranında yeme bozukluğu saptanmış , bunların % 70'i Bulimia Nevroza olup, tümü kız öğrenciden oluşmaktadır. 

 Yeme Bozuklukları’nın diğer psikopatolojik davranışlarla ilişkisi yüksek olmakla birlikte Madde Kullanım Bozukluğu’yla da ilişkisi bulunmaktadır. Hantaş ve arkadaşlarının yaptığı çalışmada, madde bağımlılığına sahip olan bireylerin % 16.1’inde yeme bozukluğuna da sahip olduğu bulunmuştur. 

Madde Kullanım Bozukluğu ve Şizofreni 

 Şizofreni, hastaların gerçek ile gerçek dışı olan olguları birbirinden ayırt edememesine yol açan, sağlıklı düşünce akışı, duygu kontrolü ve normal davranışa engel olan ciddi bir beyin hastalığı olarak tanımlanmaktadır. Hastalık genel anlamda çarpık düşünceler, halüsinasyonlar, korku ve paranoyalardan oluşmaktadır. Şizofreni, alevlenme ve yatışma dönemleri şeklinde seyreden bir hastalık olup diğer birçok psikiyatrik hastalığa oranla hastaların mesleki ve sosyal yaşamlarına ilişkin çok daha fazla olumsuzluk yaratabilmektedir. Hastalığın alevlenme, psikoz, dönemlerinde gerçek ve gerçek dışı ögelerin birbirinden ayırt edilememesi durumu belirgin şekilde görülmektedir. Belirtilerin şiddeti kişiden kişiye ve hastalığın şiddetine göre değişkenlik göstermektedir. Şizofreni hastalarının büyük bölümünde şiddet eğilimi söz konusu olmamakla birlikte tedavi ile desteklendikleri takdirde toplum içerisinde, aileleriyle ve tek başlarına yaşamlarını idame edebilmektedir. Tedavi ilaçlarının kullanılmaması, alkol veya madde kullanımı, ağır stres gibi faktörler hastalığın şiddetini arttırmaktadır. Araştırmalara göre şizofrenide Madde Kullanım Bozukluğu’nun yaşam boyu yaygınlığı %47 ile %70 arasında değişmektedir. Madde kötüye kullanımı olan şizofreni hastalarının olmayanlara göre hastane yatışlarının daha sık, tedavi uyumlarının daha kötü, intihar risklerinin daha yüksek olduğu, ayrıca dürtüsel ve şiddet içeren davranışları daha sık sergiledikleri, daha sık evsiz ve işsiz oldukları, daha sık yasal sorunlar ve sağlık sorunları yaşadıkları bilinmektedir. Şizofrenisi olan kişilerde kannabis kullanım oranları %27 ile % 42 arasında değişmekle birlikte bu oranlar genel popülasyona göre yüksek değerlerdir. Şizofreni hastalarında en sık kötüye kullanılan yasadışı maddenin kannabis olduğu da bildirilmektedir. Bu bulguların yanında yapılan çalışmalarda şizofreni hastalarının %15 ila %50’sinin kokain kullandığı da görülmüştür.

 Alan yazındaki çalışmalarda, Madde Kullanım Bozukluğu’nun yukarıda belirtilen rahatsızlıklar dışında çeşitli psikolojik rahatsızlıklarla da ilişkisi saptanmıştır. Araştırmalara göre, madde kullanım bozukluklarında Borderline Kişilik Bozukluğu görülme sıklığının oldukça yüksek olduğu saptanmış ve kendine zarar verme, intihar girişimi, psikososyal yıkım, ağır psikopatoloji riskini arttırdığı görülmüştür. Madde bağımlılığı ile birlikte görülen ruhsal sağlık sorunlarının yanı sıra, özellikle şiddet eylemlerine yatkınlık yaratan psikopatik kişilik özellikleri de sıklıkla gözlemlenmiştir. Bu hastalarda suç içeren davranışlara yönelme sıklığının da arttığı belirlenmiştir. Kanadalı Psikolog Hare, madde bağımlılarında sıklıkla gözlendiği düşünülen psikopatik kişiliğin büyüklenme, empati eksikliği, dürtüsellik gibi antisosyal davranışlarla ilişkili olduğunu bildirmiştir. Ulusal epidemiyolojik araştırmalarda madde bağımlılarında antisosyal, şizotipal ve borderline kişilik bozukluklarının daha fazla görüldüğü belirlenmiştir. Ayrıca özellikle nörotik ve dışa dönük kişilik özelliği ile depresyon arasındaki ilişkiyi destekleyen çalışmalar da alan yazında mevcuttur.  
Sanay Unutmaz
 
Kaynakça
    Evren, C., Ögel, K. (2003). Alkol/madde Bağımlılarında Dissosiyatif Belirtiler ve Çocukluk Çağı Travması, Depresyon, Anksiyete ve Alkol/madde Kullanımı ile İlişkisi. Anadolu Psikiyatri Dergisi, 4. 
    Kesebir, S., İnanç, L., Bezgin, Ç., Cengiz, F. (2013). Kadınlarda Bipolar Bozukluk. Psikiyatride Güncel Yaklaşımlar, 5.
     “Bipolar bozukluk”, Erişim tarihi: 2022,05.15, Acıbadem Hospital.
    ERDEM, Murat, (2021.06.30). “Dissosiyatif Kimlik Bozukluğu Nedir?”, Erişim tarihi: 2022,05.15, Erdem Psikiyatri
    ÇÖLÜMLÜ, Gizem, “Yeme Bozukluğu Nedir?”, Erişim tarihi: 2022,05.15, Memorial Hospital.
    Hantaş, Y., Maner, F., Erkıran, M., Turan, F., Gökalp, P. (2003). Alkol-Madde Kullanım Bozukluğu Olan  Kadınlarda Yeme Özellikleri ve Yeme Bozuklukları Taraması. Düşünen Adam, 16.
    Keskin, G., Gümüş, A. (2017). Alkol ve Madde Bağımlılarında Depresif Belirtiler ve Depresif Belirtilerle  İlişkili Değişkenlerin İncelenmesi. Düşünen Adam, 30. 
    Dilbaz, N., Darçın, A. (2011). Şizofreni ve Madde Kullanım Bozukluğu Eş Tanılı Hastalarda Tedavi.
Klinik Psikofarmakoloji Bülteni, 21. 
     “Şizofren Nedir? Şizofreni Belirtileri Nelerdir?”, Erişim tarihi: 2022,05.15, MedicalPark Hospital.
    Karakuş, G., Evlice, Y., Tamam, L. (2012), Psikiyatri Kliniğinde Yatan Hastalarda Alkol ve Madde Kullanım Bozukluğu Sıklığı. Çukurova Üniversitesi Tıp Fakültesi Dergisi, 37. 
    Örüm, M., Kara, M., Kuştepe, A., Kalenderoğlu, A. (2019). Bilişsel Hatalar ve Dikkat-Eksikliği 
Hiperaktivite Bozukluğu Belirtilerinin Madde Kullanım Özellikleri ile İlişkisi. Bağımlılık Dergisi, 20.
    Güleç, G., Köşger, D., Eşsizoğlu, A. (2015). DSM-5'te Alkol ve Madde Kullanım Bozuklukları. Psikiyatride Güncel Yaklaşımlar, 7.
    Coşkun, İlkem. “Psikopatolojinin Kumar Oynama Davranışı ve Alkol-Madde Kötüye Kullanımı ile İlişkisi.” Yüksek lisans tezi, Işık Üniversitesi, 2017.
    “Anksiyete”,  Erişim tarihi: 2022,05.15, Acıbadem Hospital 
    “Depresyon nedir? Depresyon Belirtileri Nelerdir?”, Erişim tarihi: 2022,05.15, MedicalPark Hospital.

Yorumlar

  1. Sanay hanım. Geleceğin psikolog adayı olarak yaptığınız çalışmaları kutlar yeni yazınızı merakla beklemekteyim...

    YanıtlaSil

Yorum Gönder

POPÜLER YAZILAR

GERÇEKLE HAYALİN BİRBİRİNE GİRDİĞİ BİR FİLM: FRACTURED- DORUKHAN SAĞLAM

  GERÇEKLE HAYALİN BİRBİRİNE GİRDİĞİ BİR FİLM:  FRACTURED Beynimize ne kadar güvenebiliriz? Biz mi beynimizi yönetiriz yoksa o mu bizi yönetir? Zihnimiz gerçekleri bile saptırabilecek kadar güçlü müdür?  Fractured filmi boyunca işte tam da bu soruları soracaksınız kendinize. Zaman zaman ne olduğu konusunda karmaşaya düşebilir, ne olduğunu tam anlamlandıramayabilirsiniz. Kimi zaman ise tam her şeyin açıklandığını düşündüğünüzde bir sonraki sahne tüm fikirlerinizi altüst edebilir. Gizem, gerilim ve psikoloji konulu filmler ilginizi çekiyorsa bu film tam da size göre olacaktır. Film, evli bir çiftin yolculuğu ile başlamaktadır. Ray ve Joanne Monroe ufak kızları Peri ile birlikte seyahat ederken bir benzin istasyonunda mola verirler. Bu benzin istasyonunda mola verdikleri sırada kızları bir kaza geçirir. Peri inşaat alanının kenarında dururken bir köpek gelir, Ray köpeği korkutmak için taş atsa da köpek Peri’nin üzerine giderek onu korkutur ve korkarak geri kaçan Peri inşaat çukuruna düşer

GOOD WİLL HUNTİNG(CAN DOSTUM)- ÖZGE CEYLAN

  GOOD WİLL HUNTİNG(CAN DOSTUM) Good Will Hunting  Türkçe ismi ile Can Dostum    Matt Damon  ve  Ben Affleck 'i n senaryosunu yazmış olduğu,   Robin Williams ’ın başrolünü oynadığı Oscar Ödülü almış bir filmdir.  Film de yer alan oyuncu Matt Damon ve Ben Affleck Hollywood Sinema dünyasında önemli bir noktaya gelmekle beraber Film ile En iyi Senaryo ödülünü almışlardır Bu ödül ile birlikte sinema yaşamının bir çok alanında yer almışlar ve performanslarını sergilemişlerdir. Geçmişten günümüze filmler ele alındığında psikoloji, eğitim gibi insan ve toplumu ele alan birbirinden farklı birçok alanda filmlerden yararlanmaktadır. Bu nedenle  psikoloji sahasında da kullanılmaktadır  Filmler baktığımız zaman bireyin yaşamını yansıtmak ile beraber kimi zaman kişilerin gerçek yaşam öyküsünden yararlanılarak oluşturulmaktadır.   Filmler alanda fazlasıyla kullanılmaya başlamaktadır şöyle ki sinema terapisi terapi içerisinde yardımcı bir araç olarak kullanılmaktadır. Aynı zamanda filmlerin insan

SIGMUND FREUD VE AŞKIN PSİKOLOJİSİ-ROJDA ÇELİK

SIGMUND FREUD VE AŞKIN PSİKOLOJİSİ Aşk şairlerin uydurmasıdır, demiştir Ursula K. Le Guin Malafrena adlı romanında. Peki, şairlerin anlam yüklemeleri sonucu mu aşk insan hayatında bu kadar değerli olmuştur, yoksa aşkın insan hayatında bu kadar değerli olması mı şairleri yazmaya yöneltmiştir. Bu soruların cevabını bilmemekle beraber gelin Freud’un “Aşkın Psikolojisi” kitabını inceleyerek bu konuya ışık tutmaya çalışalım. Freud denince hemen hemen herkesin aklına cinsellik gelir. Çünkü psikoloji ile ilişkili çoğu kavramı cinsellik temelinde açıklamıştır. Aşk kavramı da bunlara dâhildir.  Freud’un yaşadığı dönemde cinsellik, toplumun ahlaki değerlerinden dolayı baskıya maruz kalıyordu. Evlenmeden yaşanan cinsel birliktelikler hoş karşılanmıyor ve ayıplanıyordu. Cinsellikten açıkça söz etmek bile mümkün değildi. Bu durumun getirdiği cinsel eğitim yetersizliği hem erkek hem de kadının yaşantısında zorluklara neden oluyordu. Günümüzde de bu durumun geçerliliğini koruduğunu biliyoruz. Özellik

YUNAN MİTOLOJİSİNDE KADIN- Ezgi KAYA

YUNAN MİTOLOJİSİNDE KADIN Yunan Mitolojisi’nde sık sık karşımıza kadınlar, tanrıçalar çıkar. Hatta bu kadınlar güç savaşçılık ve sembolleri ile bazen erkekleri bile saf dışı bırakabilirler. Örneğin savaşçı, güçlü kimliği ile tanınan Zeyna çok güçlü bir karakter ve mükemmel bir savaş zekâsına sahiptir. Anlatılanlara göre Zeyna o kadar güçlü bir Tanrıçadır ki Tanrıların bile zapt edemediği atlara biner, onlarla uzak diyarlarda savaşır. Baş Tanrı Zeus ve yine güçlü bir karakter olan hikmet tanrıçası, Zeus’un ilk karısı Metis’in kızı olan Athena zekâ ve strateji tanrıçası olarak bilinir. Aynı zamanda Athena sanat ve ilham tanrıçası olarak da bilinir.  Yunan Mitolojisi efsanelerinde de kadın ve kadının mucizeleri sık sık anlatılır. Örneğin Athena’nın Zeus’un kafasının içinden çıktığı ve bu yüzden de Baş Tanrının bütün özelliklerini aldığından bahsedilir. Zeus’un kafası yarılır ve ortaya dans eden, güzelliği ile insanlara ilham veren tanrıça Athena ortaya çıkar ve bütün ölümsüzle