MADDE KULLANIM BOZUKLUĞU ÜZERİNDE GENETİK FAKTÖRLERİN ETKİSİ
Merhaba Psithoth okuyucuları. Bu ayki sayımızda sizlere genetik faktörlerin madde kullanım bozukluğu üzerindeki etkisinden bahsedeceğim. Bireylerin madde kullanım bozukluğuna sahip olmalarının nedeni sadece genetik faktörler olmamakla beraber bu nedenler arasında bireyin kişilik özellikleri, çevresel faktörler, maddeye ulaşılabilirlik, aile yapısı, içinde bulunduğu toplumsal çevre ve kültürel özellikler sayılabilir. Lakin bizim odaklanacağımız konu daha çok genetik faktörler üzerine olacak.
Yapılan birçok araştırma sonucunda madde kullanım bozukluğuna daha yatkın olan bireylerin kalıtımsal özellikler nedeniyle bu durumu yaşadıkları belirlenmiştir. Sahip olunan genler bireyin vücudunda bulunan kimyasalların salınımını etkileyerek kişinin yaşadığı stresli veya üzücü bir olay sonucunda zarar verici bir maddeye başvurma olasılığını artırabilmektedir (Ögel, 2010). Çalışmalar sonucunda elde edilecek verilere ulaşmak için aile çalışmaları, ikiz ve evlat edinme çalışmaları, fizyolojik farklılıkları araştıran çalışmalar ve moleküler çalışmalar yapılmıştır.
Her ne kadar madde kullanan kişilerin ailelerinde madde kullanımının sık görüldüğü gözlemlense de aile çalışmaları madde kullanım bozukluğu ile genetik faktörlerin arasındaki ilişkiyi açıklamak için yeterli olmamaktır (Ögel, 2010). Çünkü bireyin sahip olduğu ailenin yapısı ve aile ortamı dolayısıyla sahip olduğu öğrenmeler de kendi başına ayrı bir faktörü oluşturmaktadır. Genetik etkenlerin mi yoksa aile ortamı nedeniyle maruz kalmanın mı bireyin madde kullanım bozukluğuna sahip olmasına sebebiyet verdiği nihayete erdirilememiş bir konudur (Ögel, 2010). Fakat yapılan çalışmalarda örneğin alkol bağımlılığına sahip olan bireylerin üçte birinin anne ya da babalarından en az birinin alkol bağımlılığı olduğu gösterilmiştir. Yani bu duruma sahip olan ebeveynlerin çocuklarında alkol bağımlılığı riskinin oluşması 4-5 kat daha fazla olmaktadır. Ya da ailesinde sigara kullanımı bulunan bireylerin ergenlik döneminde diğer bireylere göre daha fazla tütün kullanımına başlama oranları bulunmaktadır. Yine eroin bağımlılarıyla gerçekleştirilen bir araştırmada bu kişilerin akrabalarının %5 inin madde kullanım bozukluğuna sahip oldukları saptanmıştır (Ögel, 2010).
İkiz ve evlat edinme çalışmaları sayesinde ise örneğin alkol bağımlılığı ile genetik faktörler arasında bir ilişki olduğu bulunmuştur. İkiz çalışmalarından elde edilen sonuçlarda alkol bağımlılığı bulunan tek yumurta ikizlerinin konkordansı yani ikizlerden biri bir hastalığa yakalandığında diğerinin de yakalanma riski %60, çift yumurta ikizlerinde ise bu konkordans %39 bulunmuştur (Ögel, 2010). Benzer şekilde madde kullanım bozukluğuna sahip olan tek yumurta ikizlerinin konkordansı %78 iken çift yumurta ikizlerinin konkordansı %64 bulunmuştur. Evlatlık olarak verilen çocukların ailelerine bakıldığında ise ailesinde alkol bağımlılığı bulunanların alkol ve madde bağımlılığına sahip olma oranlarının yüksek oranda olduğu belirlenmiştir (Ögel, 2010). Araştırmacılar özellikle alkol bağımlılığının çevresel etkilerdense genetik faktörler sebebiyle ortaya çıktığını öne sürmektedirler. Bu durum ayrıca kız çocuklardansa erkek çocuklarda 4 kat daha fazla görülmektedir.
Moleküler çalışmalara bakacak olursak tespit edilmiş bazı genler dopamin ve serotonin sistemi üzerinde etkide bulunarak alkol bağımlılığında yatkınlığa ve bu bağımlılığın gidişatı üzerinde etkiye neden olabilmektedirler. Örneğin bir dopamin reseptörü olan D4 (DRD4) geninin Tip-II alkolizmle ilişkili olduğu bulunmuştur (Ögel, 2010). bu tip madde kullanım bozukluğuna erkek bireylerde daha fazla rastlanmakta özellikle agresif davranışlar ve antisosyal kişilik özellikleri ile beraber görülmektedir. Tip-II alkol bağımlılığından kurtulmak için tedavi olan bireylerin genellikle başarılı olma ihtimalleri düşük olmaktadır (Ögel, 2010). Bu madde kullanım bozukluğu tipinde çevresel faktörlerdense genetik faktörler ağır basarak kişinin hayatına büyük oranda zarar oluştuğundan bahsetmek mümkündür. Tip-I alkol bağımlılığı ise daha hafif etkilerle görülmektedir. Ebeveynlerin her ikisinden birden ya da sadece birinden genetik olarak geçerek her iki cinsiyetten bireyleri etkilemektedir. Tabi bu durumun ortaya çıkması için sadece genler rol oynamamakta bireyin çevreyle de ilişkisi önemli bir faktörü oluşturmaktadır. Tip-I alkol bağımlılığı genellikle tedavi ile atlatılabilmekte ve kişi sağlıklı yaşamına geri dönebilmektedir (Ögel, 2010). DRD1 geni ise madde bağımlılığı ile ilişkiliyken DRD3 kokain bağımlılığı ile ilişkili olarak saptanmıştır. Yine serotonin metabolizmasına ait bazı genetik veriler bireylerin sigaraya olan eğilimlerinin anlaşılması ve kimin daha çok kullanmaya yatkın olduğunun fark edilmesini sağlayabilmektedir. Yani dopamin metabolizmasına ait genetik veriler alkol bağımlılığı ile daha çok ön plana çıkarken serotonin metabolizmasına ait genetik veriler daha çok sigara bağımlılığı ile ön plana çıkmaktadır (Ögel, 2010).
Madde kullanım bozukluğunda ödül ve haz sistemi de göz önüne alınarak bireyler incelenmelidir. Çünkü hepimiz ödül ve haz sistemlerine sahibizdir ancak bu sistemleri uyaranların etkisi ve hızları her bireyde farklıdır. Bu noktada genetiğimiz ve kalıtımsal özelliklerimiz önemli olmaktadır. Örneğin tütün kullanan bir bireyin ödül ve haz sistemi bu madde ile daha fazla uyarılmaktayken bir başka birey daha farklı bir madde ile bu mekanizmayı daha yüksek miktarda uyarabilmektedir. Bireylerin hangi maddeye daha fazla meyilli olduğu genetik testlerle belirlenerek erkenden önlem alınması için gerekli adımlar atılması sağlanabilmektedir. Tabi bu durumda genlerinde bu yatkınlığı taşıyan her bireyin bağımlılığa sahip olacağını söylemek yanlış olacaktır ancak bu kişilerin daha fazla risk altında olduğunu söylemek mümkündür. Bireylerin sahip oldukları bu yatkınlık madde kullanımında daha fazla kontrol kaybı yaşamalarına zemin oluşturarak bağımlılığa giden yola sürüklenmelerine sebebiyet verebilmektedir.
Ve sevgili okuyucular böylece bir yazının da sonuna gelmiş olduk. Gelecek sayıya kadar kendinize iyi bakın, PSİTHOTH’la kalın..
Fatma Nur ERGÜN
Kaynakça
Ögel, K. (2010). Sigara, alkol ve madde kullanım bozuklukları: Tanı, tedavi ve önleme. İstanbul: Yeniden Yayınları.
Yorumlar
Yorum Gönder