Ana içeriğe atla

MADDE KÖTÜYE KULLANIMINDA KİŞİ VE TOPLUM- A.ÖZER GÖZÜKIZIL

 

MADDE KÖTÜYE KULLANIMINDA KİŞİ VE TOPLUM


 Merhabalar, bu ayki yazım globalleşme gibi birçok neden ile artan ve başlama yaşının düşük yaşlara kadar gerilemiş olduğu madde kötüye kullanımı hakkında olacak.

Kendilik ve Madde

 Madde kötüye kullanımının ve madde bağımlılığının psikolojik nedenleri hakkında, ekollerin ve yaklaşımların etkisi ile birçok görüş bulunmakta. Bu başlık altında bu görüşler arasında en popüler olanlardan kısaca bahsetmeye çalışıyor olacağım.

 Psikodinamik yaklaşıma göre; Freud’un gelişim dönemlerinden oral (ağız) dönemde bir saplanma olması sonucu ve bu saplanma nedeni ile kişinin yaşının ilerlemesine rağmen hala oral bir tatmin oluş arayışı içerisinde olacaktır. Bu ihtiyacı da alkol ve sigara gibi keyif verici maddeler ile gidermeye çalışacaktır. Bu duruma ek olarak, egonun güçsüz kalması sonucu oluşabilecek problemlerin önüne geçmek için kullanılabilecek savunma mekanizmalarının, oluşan problemlerin üstesinde gelmekte yetersiz kalmasından kaynaklandığı da düşünülmektedir. 

 Davranışçı yaklaşıma göre, klasik ve edimsel koşullanma etkisi ile deneyimler madde kullanımını pekiştirmektedir. Bu pekişme maddenin kendisinin etkisi ile olabileceği gibi maddenin getirdiği ikincil nedenler ile de olabilir. Örneğin madde kullanımı ile ilişkilendirilen, bir müzik eseri, bir semt veya bir mekân kullanımın miktarını ve şiddeti üzerinde yoğun bir etkisi olduğu düşünülmektedir. Bu görüşü destekler nitelikte olan sosyal öğrenme teorisine göre, madde kullanımı deneyimlenerek öğrenilebileceği gibi gözlemlenerek de öğrenilebilmektedir. Bu minvalde rahatlamak gibi olumlu sonuçlar elde etmek için madde kullanan rol modellerinin olması madde kötüye kullanımı veya bağımlılığın oluşma riskini arttırmaktadır.

 Bilişsel yaklaşımda madde kullanımı hakkında birçok teori bulunmakta. Bu teorileri basite indirgemek gerekirse, bilişsel yaklaşıma göre, madde kötüye kullanımının altında yatan nedenler, geçmiş yaşantılar sonucu oluşabilecek bilişsel modeller, maddenin farmakolojik etkileri ve madde kullanımına bağlı gelişen zihinsel süreçlerdir. Kişinin maddenin rahatlatıcı etkisi nedeni ile, sosyal ortamda daha cesur aktivitelerde bulunduğunu veya bilinç üzerindeki etkileri nedeni ile kendini kapatmak amacıyla otomatikleşen bir bilgi işleme sistemine neden olduğu düşünülmektedir.



Sosyokültürel ve Madde

 Bağımlılık, zamanla gözlemlenen öğrenilen, yatkın olunan/mayan ve sonradan edinilen bir kavramdır. Dolayısıyla, hiçbir canlı bağımlı olarak dünyaya gelmez. Bağımlılığın insan üzerindeki etkisi var olan doğal yapıya aykırıdır. Bağımlı birey, belirli bir zaman sonra doğal yapının tahribinden ötürü, madde kullanımı sergilemediği durumlarda yaşamını sürdüremez hale gelecektir. Bu durum kişinin bağlı olduğu toplumu etkileyebileceği gibi toplum nedeni ile oluşmuş olabilir. Bu başlık altında madde kötüye kullanımı veya bağımlılığın sosyokültürel etkilerinden bahsetmeye çalışıyor olacağım.

 Bir toplumda madde kullanımı kabul edilebilir bir kavram ise istatistiksel olarak o toplumda madde bağımlılığında artış olacağına neredeyse kesin gözüyle bakılabilir. Bunun nedeni ilk bölümde bahsettiğimiz sosyal öğrenme ile alakadar olmasının yanında kişinin maddeye daha rahat erişebiliyor olmasından ve kullanımını gizlemeden yapabiliyor olmasından kaynaklanmaktadır. Bu elverişli durum kişinin maddeyi kullanma sıklığını ve şiddetinin artmasına neden olacaktır. Aksine madde kullanımının cezalandırıldığı veya hoş görülmediği bir toplumda maddeye ulaşmak ve kullanmak daha güç olacağı için madde kullanımı yavaş seyredecektir.

 Toplumun etkili olduğu bir başka durum, kişinin kendini toplum içerisinde ifadesi ile ilgili olacaktır. Bağımlı kişiler genellikle içerisinde yaşadıkları ortama uyum sağlayamayan, kabul görmeyen kişilerdir. Bu durumu engellemek için bireysel madde bağımlılığı gerçekleştirebilecekleri gibi sosyal bir bağımlılıkta gerçekleştirebilirler. Kişinin içerisinde bulunduğu veya bulunmak istediği ortam madde kullanılan bir ortam ise kişi ait hissetmek veya kabul görmek için madde kullanabilir. Bu duruma en sık, ergenlerde ve örgüt niteliği taşıyan topluluklarda rastlanır. Kişi maddeye baskı veya kabul töreni niteliği taşıyan etkilerden ötürü başlar ve o topluluğun bir üyesi olduğu sürece belki de yaşamı boyunca madde kullanımına devam eder.

 Kişinin bağımlılık göstermesinde medyanın ve aile tutumlarının azımsanmayacak bir etkisi vardır. Yaşanan toplumda reklamlar aracılığıyla madde hoş gösterilebileceği gibi madde bazı etkinlikler ile özdeşleştirilebilir. Böylelikle kişi, bu etkinliklerde bulunulduğunda madde kullanımının bir şart olduğunu düşünebilir. Ayrıca kişi reklamlardan etkilenerek madde kullanımının havalı veya normal olduğunu düşünebilir. Bu gibi durumların önüne geçmek için ailenin tutumu kilit rol almakta. Ailenin maddeler, topluluklar ve etkinlikler hakkında sansürsüzce iletişim kurması önleyici olabilir. Ayrıca unutmamak gerekir ki ailenin, yapısı, üyelerinin birlikte yaşayıp yaşamadığı, bağımlı üyeler barındırıp barındırmadığı kişinin bağımlılık veya madde kötüye kullanımı göstermesini etkilemektedir.

 Kişi, ergen ve geç yetişkinlik döneminde ebeveynlerini cezalandırma, dikkat çekmek ve özgür hissetmek için madde kullanımına başlayabilir. Bu durum, kişinin beden ve zihin gelişimini etkileyebileceği gibi kişiyi madde kullanımına bağlı olarak veya duygudurum stabilizasyonunun sağlanmamasına bağlı ölümlere neden olabilir. Bu nedenle gençlerin bağımlılığın önüne geçebilecek önlemler almak toplumun gelişimi ve refah seviyesi açısından kilit önem taşımaktadır.

“İncinmişler, daha gelişmiş olanlardır.”

Psk.A.Özer Gözükızıl

Yorumlar

POPÜLER YAZILAR

GERÇEKLE HAYALİN BİRBİRİNE GİRDİĞİ BİR FİLM: FRACTURED- DORUKHAN SAĞLAM

  GERÇEKLE HAYALİN BİRBİRİNE GİRDİĞİ BİR FİLM:  FRACTURED Beynimize ne kadar güvenebiliriz? Biz mi beynimizi yönetiriz yoksa o mu bizi yönetir? Zihnimiz gerçekleri bile saptırabilecek kadar güçlü müdür?  Fractured filmi boyunca işte tam da bu soruları soracaksınız kendinize. Zaman zaman ne olduğu konusunda karmaşaya düşebilir, ne olduğunu tam anlamlandıramayabilirsiniz. Kimi zaman ise tam her şeyin açıklandığını düşündüğünüzde bir sonraki sahne tüm fikirlerinizi altüst edebilir. Gizem, gerilim ve psikoloji konulu filmler ilginizi çekiyorsa bu film tam da size göre olacaktır. Film, evli bir çiftin yolculuğu ile başlamaktadır. Ray ve Joanne Monroe ufak kızları Peri ile birlikte seyahat ederken bir benzin istasyonunda mola verirler. Bu benzin istasyonunda mola verdikleri sırada kızları bir kaza geçirir. Peri inşaat alanının kenarında dururken bir köpek gelir, Ray köpeği korkutmak için taş atsa da köpek Peri’nin üzerine giderek onu korkutur ve korkarak geri kaçan Peri inşaat çukuruna düşer

GOOD WİLL HUNTİNG(CAN DOSTUM)- ÖZGE CEYLAN

  GOOD WİLL HUNTİNG(CAN DOSTUM) Good Will Hunting  Türkçe ismi ile Can Dostum    Matt Damon  ve  Ben Affleck 'i n senaryosunu yazmış olduğu,   Robin Williams ’ın başrolünü oynadığı Oscar Ödülü almış bir filmdir.  Film de yer alan oyuncu Matt Damon ve Ben Affleck Hollywood Sinema dünyasında önemli bir noktaya gelmekle beraber Film ile En iyi Senaryo ödülünü almışlardır Bu ödül ile birlikte sinema yaşamının bir çok alanında yer almışlar ve performanslarını sergilemişlerdir. Geçmişten günümüze filmler ele alındığında psikoloji, eğitim gibi insan ve toplumu ele alan birbirinden farklı birçok alanda filmlerden yararlanmaktadır. Bu nedenle  psikoloji sahasında da kullanılmaktadır  Filmler baktığımız zaman bireyin yaşamını yansıtmak ile beraber kimi zaman kişilerin gerçek yaşam öyküsünden yararlanılarak oluşturulmaktadır.   Filmler alanda fazlasıyla kullanılmaya başlamaktadır şöyle ki sinema terapisi terapi içerisinde yardımcı bir araç olarak kullanılmaktadır. Aynı zamanda filmlerin insan

SIGMUND FREUD VE AŞKIN PSİKOLOJİSİ-ROJDA ÇELİK

SIGMUND FREUD VE AŞKIN PSİKOLOJİSİ Aşk şairlerin uydurmasıdır, demiştir Ursula K. Le Guin Malafrena adlı romanında. Peki, şairlerin anlam yüklemeleri sonucu mu aşk insan hayatında bu kadar değerli olmuştur, yoksa aşkın insan hayatında bu kadar değerli olması mı şairleri yazmaya yöneltmiştir. Bu soruların cevabını bilmemekle beraber gelin Freud’un “Aşkın Psikolojisi” kitabını inceleyerek bu konuya ışık tutmaya çalışalım. Freud denince hemen hemen herkesin aklına cinsellik gelir. Çünkü psikoloji ile ilişkili çoğu kavramı cinsellik temelinde açıklamıştır. Aşk kavramı da bunlara dâhildir.  Freud’un yaşadığı dönemde cinsellik, toplumun ahlaki değerlerinden dolayı baskıya maruz kalıyordu. Evlenmeden yaşanan cinsel birliktelikler hoş karşılanmıyor ve ayıplanıyordu. Cinsellikten açıkça söz etmek bile mümkün değildi. Bu durumun getirdiği cinsel eğitim yetersizliği hem erkek hem de kadının yaşantısında zorluklara neden oluyordu. Günümüzde de bu durumun geçerliliğini koruduğunu biliyoruz. Özellik

YUNAN MİTOLOJİSİNDE KADIN- Ezgi KAYA

YUNAN MİTOLOJİSİNDE KADIN Yunan Mitolojisi’nde sık sık karşımıza kadınlar, tanrıçalar çıkar. Hatta bu kadınlar güç savaşçılık ve sembolleri ile bazen erkekleri bile saf dışı bırakabilirler. Örneğin savaşçı, güçlü kimliği ile tanınan Zeyna çok güçlü bir karakter ve mükemmel bir savaş zekâsına sahiptir. Anlatılanlara göre Zeyna o kadar güçlü bir Tanrıçadır ki Tanrıların bile zapt edemediği atlara biner, onlarla uzak diyarlarda savaşır. Baş Tanrı Zeus ve yine güçlü bir karakter olan hikmet tanrıçası, Zeus’un ilk karısı Metis’in kızı olan Athena zekâ ve strateji tanrıçası olarak bilinir. Aynı zamanda Athena sanat ve ilham tanrıçası olarak da bilinir.  Yunan Mitolojisi efsanelerinde de kadın ve kadının mucizeleri sık sık anlatılır. Örneğin Athena’nın Zeus’un kafasının içinden çıktığı ve bu yüzden de Baş Tanrının bütün özelliklerini aldığından bahsedilir. Zeus’un kafası yarılır ve ortaya dans eden, güzelliği ile insanlara ilham veren tanrıça Athena ortaya çıkar ve bütün ölümsüzle