Ana içeriğe atla

YILBAŞI KOCA BİR YANILSAMA MI? - A.ÖZER GÖZÜKIZIL

 

YILBAŞI KOCA BİR YANILSAMA MI?


    Herkese merhaba, umarım hepiniz mükemmel bir yıl geçirmişsinizdir. Geçiremediyseniz de hiç üzülmeyin çünkü yepyenisi bu ayın sonunda sizi bekliyor. Bir sürü olasılık bir sürü yeniyi de yanında getiriyor. İşte bu ayki yazım tam olarak bu konuda. Yeni yıl gerçekten bir sürü yeniyi getiriyor mu? Yoksa biz mi üretiyoruz? İlerleyen paragraflarda bu sorulardan yola çıkarak hepimizin üyesi olduğu, başta yeni yıl olmak üzere, yeni müessesesini irdelemeye çalışıyor olacağım.


Her Şey Yeni İçin

    Yeni olan üzerimizde heyecan doğurur öyle değil mi? Yeni olan her zaman yanında umut getirir. Adı üstünde yenidir. Daha önce olan hiçbir talihsizliğin onunla bir ilişkisi yoktur. Uğur nişanınız bile olabilecek potansiyele sahiptir yeni olan. Bu şöhret karşısında eski olan hemen gözden düşer, öteye atılır.
Eski olanın mazisi vardır. Yaşanmışlıklarla doludur. Dolayısıyla bu yaşanmışlıklar eski olanın bize anımsattıklarını değiştirir. Bir bluzu, mezuniyet gibi en mutlu günlerinizden birinde giymek onu eşsiz kılacakken; en mutsuz günlerinizden birinde, belki bir cenazede giymek ondan kurtulma isteği doğurabilir.
Neredeyse hepimiz yenin peşinden koşarız. Bazen eskinin artık işlevini yerine getirememesi bahanemiz olur, bazen de “gerçekten eski, yıllardır kullanıyorum” diyerek kandırırız kendimizi. Belki, o kadar ileri gideriz ki eski olanı bilerek bozar, kırar dökeriz. Sonuçta her şey yeni içindir. 
Beni lütfen yanlış anlamayın, yeni olan hiçbir şeye düşmanlığım yok. Tek bir yeni dışında. Yeni yıl. Ama bu yazıyı düşmanlığımı dizginleyerek yazıyorum. 

Yeni Yıl Ruhu

    Her sene giyim mağazaları yıl başı için kampanya düzenler. İndirimler ve yılbaşı temalı ürünlerle kendilerini öne çıkarırlar. Pastaneler yılbaşı temalı çörekler üretir. Hatta bazıları birkaç ay önceden Kadıköy’de Timsah heykellerinin bulunduğu meydandaki pastane gibi mimarisini değiştirir. Her kanal yıl başı için programlar üretir. Sosyal medya yıl başına, özgü filtreler ve paylaşımlarla dolup taşar.  İnsanlar birbirlerine “Yılbaşında ne yapıyorsun?” “Ya bu yılbaşında bir şeyler yapalım.” cümlelerini yöneltirler. Yılbaşı çekilişleri düzenlenir. Herkes birbirine yepyeniler alır. Evler, odalar süslenir.
    Tüm bunlar geçtiğimiz senede de yapılmıştır. O zamanın yenisi de bu kadar şatafat ile karşılanmış ama artık eskimiştir.
    Evet! Yepyeni bir sene birçok imkana gebedir. Buna katılıyorum. Belki bu sene mezun olup iş hayatına atılacaksınızdır. Belki bu sene kredi borcunuz bitecektir. Belki bu sene yıllardır hayalini kurduğunuz evi aldığınız sene olacaktır. Bana soracak olursanız yeni yıl gücünü işte tüm bu gelecek olumlamalarından alıyor. Fakat bu olumlama ne kadar devam ediyor.
    Her sene yeni yılda daha iyi bir ben olmak için planlar, listeler yapıyoruz. Yeninin yollarına, ben de seninle değişeceğim diyerek adaklar adıyoruz. Peki bu adaklar ne kadar uygulanıyor? 

Yeni Yıl Miti

    Yeni yıl eski toplumlarca da kutlanmış. Her toplum kendi takvimine göre bir başlangıç belirlemiş. Bazı toplumlar bunu doğa olaylarını veya dini önem arz eden günlere göre düzenlerken, bazıları iş eylemlerinin devamının sağlamak amacıyla daha iktisadi yöntemlere başvurmuş. 
    Babiller gök olaylarını takip ederek ilkbaharın ilk yeni ayını yeni yıl olarak belirlemişler, şehir merkezlerini tanrı heykelleri ile donatmış birçok ayin düzenleyerek doğanın yenilenmesi ile kendilerinin yeniden yaratıldığına inanmışlar. Gördüğünüz gibi yine bir yenilenme seremonisi mevzu bahis. 
    Avrasya ve Orta Doğu toplumları da Babiller gibi kışın ardından gündüzün ve gecenin eşit olduğu gün yeni yıla başlamışlar. Türk takvimine göreyse güneş koç burcuna girdiği gün yılın ilk günüdür. Türkler yeni yılı doğanın yeniden üretken olmasının yanında, hatıraları ve efsaneleri yeni nesle aktarmak ve tanrılarına yepyeni bir yıl için şükretmek için bir fırsat olarak görmüşler.
    Ve yeni yılı bugünkü haline getiren Romalılar. Romalılar da yıl dönümü olarak yüzyıllar boyunca ilkbaharı kullanmışlar. Fakat zaman geçtikçe takvimde belirlenen günün, ilkbahara denk gelmemesi takvim ve yeni yılın değişmesine neden olmuş.  Yılbaşı işe Julius Caesar’ın seçimi ile 1 Ocak olarak değiştirilmiş. Bu seçimin altında yeten neden ise değişim ve başlangıç (ah! yine yenilik) tanrısının isminin ilk ay ile aynı olmasıymış. Janus. Böylelikle her sene, ufak farklılıklar da olsa, tüm dünyada kutlanılan yıl başı oluşmuş.

Sonuç

    Artık yılbaşını nasıl oluştuğu geçmiş toplumlara neler ifade ettiği bilgisine sahibiz. Bana öyle geliyor ki bugünün yılbaşları ile dünün yılbaşları arasında oldukça büyük bir fark var. Geçmişte toplumlar doğaya bağlı olmanın getirdiği güçlükler nedeni ile yeniden ekin yapabilmek, soğuk nedeni ile hasta olmamak gibi birçok nedenle rahata ermelerini kutlamışlar. Ve bu kutlama esnasında da kış boyu hayatta kalabildikleri için tanrılarına şükretmişler. Oysaki günümüzde eğlence amacı ile kutlanan sembolik bir değer gibi yıldan yıla sürüklenen; bazı insanların taşkınlık yapmasına vesile olan. Birçoğumuzu evde yalnız başımıza oturduğumuz için üzerken, başka bir çoğunluğu kendini değiştirmek için yeni kararlar almaya zorlayan bir itkiye dönüşmüş bir tatil gününden ibarettir yeni yıl. 
    İnsanlar bütün her şeyin ve kendilerinin değişebileceği yanılgısı ile bu son günde tüm yanlışlarını bir daha yapmamak üzere tekrarlarlar. Kilo problemleri yaşayan biri yarın ne de olsa diyete gireceğim ve yeni yıl da yeni bir vücuda sahip olacağım diyerek koca bir pastayı mideye indirir. Bağımlı biri "ah son defa kullanıyorum". Yeni yıl ile bu bağımlılık uçup gidecek diye düşünerek. Belki de ben çok denedim bırakamıyorum cümlesine esir düşecek.  Bu nedenlerle bence yeni yıl günümüzde kutlanan ve bizi sadece bir gün yaşlandıran bir tatildir. Üzerine atfedilen her bir anlam çoğunlukla içten geçirilen bir iyi dilekten ibarettir.
    Herkese içten gelen iyi dileklerinin karşılarına çıkacağı uzun bir yıl dileyerek. Yazımı sonlandırıp, dilek dileyenler arasına belki de sizden önce katılmış olayım.
    “İncinmişler, daha gelişmiş olanlardır.”
Psk.A.Özer Gözükızıl

Yorumlar

POPÜLER YAZILAR

GERÇEKLE HAYALİN BİRBİRİNE GİRDİĞİ BİR FİLM: FRACTURED- DORUKHAN SAĞLAM

  GERÇEKLE HAYALİN BİRBİRİNE GİRDİĞİ BİR FİLM:  FRACTURED Beynimize ne kadar güvenebiliriz? Biz mi beynimizi yönetiriz yoksa o mu bizi yönetir? Zihnimiz gerçekleri bile saptırabilecek kadar güçlü müdür?  Fractured filmi boyunca işte tam da bu soruları soracaksınız kendinize. Zaman zaman ne olduğu konusunda karmaşaya düşebilir, ne olduğunu tam anlamlandıramayabilirsiniz. Kimi zaman ise tam her şeyin açıklandığını düşündüğünüzde bir sonraki sahne tüm fikirlerinizi altüst edebilir. Gizem, gerilim ve psikoloji konulu filmler ilginizi çekiyorsa bu film tam da size göre olacaktır. Film, evli bir çiftin yolculuğu ile başlamaktadır. Ray ve Joanne Monroe ufak kızları Peri ile birlikte seyahat ederken bir benzin istasyonunda mola verirler. Bu benzin istasyonunda mola verdikleri sırada kızları bir kaza geçirir. Peri inşaat alanının kenarında dururken bir köpek gelir, Ray köpeği korkutmak için taş atsa da köpek Peri’nin üzerine giderek onu korkutur ve korkarak geri kaçan Peri inşaat çukuruna düşer

GOOD WİLL HUNTİNG(CAN DOSTUM)- ÖZGE CEYLAN

  GOOD WİLL HUNTİNG(CAN DOSTUM) Good Will Hunting  Türkçe ismi ile Can Dostum    Matt Damon  ve  Ben Affleck 'i n senaryosunu yazmış olduğu,   Robin Williams ’ın başrolünü oynadığı Oscar Ödülü almış bir filmdir.  Film de yer alan oyuncu Matt Damon ve Ben Affleck Hollywood Sinema dünyasında önemli bir noktaya gelmekle beraber Film ile En iyi Senaryo ödülünü almışlardır Bu ödül ile birlikte sinema yaşamının bir çok alanında yer almışlar ve performanslarını sergilemişlerdir. Geçmişten günümüze filmler ele alındığında psikoloji, eğitim gibi insan ve toplumu ele alan birbirinden farklı birçok alanda filmlerden yararlanmaktadır. Bu nedenle  psikoloji sahasında da kullanılmaktadır  Filmler baktığımız zaman bireyin yaşamını yansıtmak ile beraber kimi zaman kişilerin gerçek yaşam öyküsünden yararlanılarak oluşturulmaktadır.   Filmler alanda fazlasıyla kullanılmaya başlamaktadır şöyle ki sinema terapisi terapi içerisinde yardımcı bir araç olarak kullanılmaktadır. Aynı zamanda filmlerin insan

YUNAN MİTOLOJİSİNDE KADIN- Ezgi KAYA

YUNAN MİTOLOJİSİNDE KADIN Yunan Mitolojisi’nde sık sık karşımıza kadınlar, tanrıçalar çıkar. Hatta bu kadınlar güç savaşçılık ve sembolleri ile bazen erkekleri bile saf dışı bırakabilirler. Örneğin savaşçı, güçlü kimliği ile tanınan Zeyna çok güçlü bir karakter ve mükemmel bir savaş zekâsına sahiptir. Anlatılanlara göre Zeyna o kadar güçlü bir Tanrıçadır ki Tanrıların bile zapt edemediği atlara biner, onlarla uzak diyarlarda savaşır. Baş Tanrı Zeus ve yine güçlü bir karakter olan hikmet tanrıçası, Zeus’un ilk karısı Metis’in kızı olan Athena zekâ ve strateji tanrıçası olarak bilinir. Aynı zamanda Athena sanat ve ilham tanrıçası olarak da bilinir.  Yunan Mitolojisi efsanelerinde de kadın ve kadının mucizeleri sık sık anlatılır. Örneğin Athena’nın Zeus’un kafasının içinden çıktığı ve bu yüzden de Baş Tanrının bütün özelliklerini aldığından bahsedilir. Zeus’un kafası yarılır ve ortaya dans eden, güzelliği ile insanlara ilham veren tanrıça Athena ortaya çıkar ve bütün ölümsüzle

SIGMUND FREUD VE AŞKIN PSİKOLOJİSİ-ROJDA ÇELİK

SIGMUND FREUD VE AŞKIN PSİKOLOJİSİ Aşk şairlerin uydurmasıdır, demiştir Ursula K. Le Guin Malafrena adlı romanında. Peki, şairlerin anlam yüklemeleri sonucu mu aşk insan hayatında bu kadar değerli olmuştur, yoksa aşkın insan hayatında bu kadar değerli olması mı şairleri yazmaya yöneltmiştir. Bu soruların cevabını bilmemekle beraber gelin Freud’un “Aşkın Psikolojisi” kitabını inceleyerek bu konuya ışık tutmaya çalışalım. Freud denince hemen hemen herkesin aklına cinsellik gelir. Çünkü psikoloji ile ilişkili çoğu kavramı cinsellik temelinde açıklamıştır. Aşk kavramı da bunlara dâhildir.  Freud’un yaşadığı dönemde cinsellik, toplumun ahlaki değerlerinden dolayı baskıya maruz kalıyordu. Evlenmeden yaşanan cinsel birliktelikler hoş karşılanmıyor ve ayıplanıyordu. Cinsellikten açıkça söz etmek bile mümkün değildi. Bu durumun getirdiği cinsel eğitim yetersizliği hem erkek hem de kadının yaşantısında zorluklara neden oluyordu. Günümüzde de bu durumun geçerliliğini koruduğunu biliyoruz. Özellik