YILBAŞI KOCA BİR YANILSAMA MI?
Herkese merhaba, umarım hepiniz mükemmel bir yıl geçirmişsinizdir. Geçiremediyseniz de hiç üzülmeyin çünkü yepyenisi bu ayın sonunda sizi bekliyor. Bir sürü olasılık bir sürü yeniyi de yanında getiriyor. İşte bu ayki yazım tam olarak bu konuda. Yeni yıl gerçekten bir sürü yeniyi getiriyor mu? Yoksa biz mi üretiyoruz? İlerleyen paragraflarda bu sorulardan yola çıkarak hepimizin üyesi olduğu, başta yeni yıl olmak üzere, yeni müessesesini irdelemeye çalışıyor olacağım.
Her Şey Yeni İçin
Yeni olan üzerimizde heyecan doğurur öyle değil mi? Yeni olan her zaman yanında umut getirir. Adı üstünde yenidir. Daha önce olan hiçbir talihsizliğin onunla bir ilişkisi yoktur. Uğur nişanınız bile olabilecek potansiyele sahiptir yeni olan. Bu şöhret karşısında eski olan hemen gözden düşer, öteye atılır.
Eski olanın mazisi vardır. Yaşanmışlıklarla doludur. Dolayısıyla bu yaşanmışlıklar eski olanın bize anımsattıklarını değiştirir. Bir bluzu, mezuniyet gibi en mutlu günlerinizden birinde giymek onu eşsiz kılacakken; en mutsuz günlerinizden birinde, belki bir cenazede giymek ondan kurtulma isteği doğurabilir.
Neredeyse hepimiz yenin peşinden koşarız. Bazen eskinin artık işlevini yerine getirememesi bahanemiz olur, bazen de “gerçekten eski, yıllardır kullanıyorum” diyerek kandırırız kendimizi. Belki, o kadar ileri gideriz ki eski olanı bilerek bozar, kırar dökeriz. Sonuçta her şey yeni içindir.
Beni lütfen yanlış anlamayın, yeni olan hiçbir şeye düşmanlığım yok. Tek bir yeni dışında. Yeni yıl. Ama bu yazıyı düşmanlığımı dizginleyerek yazıyorum.
Yeni Yıl Ruhu
Her sene giyim mağazaları yıl başı için kampanya düzenler. İndirimler ve yılbaşı temalı ürünlerle kendilerini öne çıkarırlar. Pastaneler yılbaşı temalı çörekler üretir. Hatta bazıları birkaç ay önceden Kadıköy’de Timsah heykellerinin bulunduğu meydandaki pastane gibi mimarisini değiştirir. Her kanal yıl başı için programlar üretir. Sosyal medya yıl başına, özgü filtreler ve paylaşımlarla dolup taşar. İnsanlar birbirlerine “Yılbaşında ne yapıyorsun?” “Ya bu yılbaşında bir şeyler yapalım.” cümlelerini yöneltirler. Yılbaşı çekilişleri düzenlenir. Herkes birbirine yepyeniler alır. Evler, odalar süslenir.
Tüm bunlar geçtiğimiz senede de yapılmıştır. O zamanın yenisi de bu kadar şatafat ile karşılanmış ama artık eskimiştir.
Evet! Yepyeni bir sene birçok imkana gebedir. Buna katılıyorum. Belki bu sene mezun olup iş hayatına atılacaksınızdır. Belki bu sene kredi borcunuz bitecektir. Belki bu sene yıllardır hayalini kurduğunuz evi aldığınız sene olacaktır. Bana soracak olursanız yeni yıl gücünü işte tüm bu gelecek olumlamalarından alıyor. Fakat bu olumlama ne kadar devam ediyor.
Her sene yeni yılda daha iyi bir ben olmak için planlar, listeler yapıyoruz. Yeninin yollarına, ben de seninle değişeceğim diyerek adaklar adıyoruz. Peki bu adaklar ne kadar uygulanıyor?
Yeni Yıl Miti
Yeni yıl eski toplumlarca da kutlanmış. Her toplum kendi takvimine göre bir başlangıç belirlemiş. Bazı toplumlar bunu doğa olaylarını veya dini önem arz eden günlere göre düzenlerken, bazıları iş eylemlerinin devamının sağlamak amacıyla daha iktisadi yöntemlere başvurmuş.
Babiller gök olaylarını takip ederek ilkbaharın ilk yeni ayını yeni yıl olarak belirlemişler, şehir merkezlerini tanrı heykelleri ile donatmış birçok ayin düzenleyerek doğanın yenilenmesi ile kendilerinin yeniden yaratıldığına inanmışlar. Gördüğünüz gibi yine bir yenilenme seremonisi mevzu bahis.
Avrasya ve Orta Doğu toplumları da Babiller gibi kışın ardından gündüzün ve gecenin eşit olduğu gün yeni yıla başlamışlar. Türk takvimine göreyse güneş koç burcuna girdiği gün yılın ilk günüdür. Türkler yeni yılı doğanın yeniden üretken olmasının yanında, hatıraları ve efsaneleri yeni nesle aktarmak ve tanrılarına yepyeni bir yıl için şükretmek için bir fırsat olarak görmüşler.
Ve yeni yılı bugünkü haline getiren Romalılar. Romalılar da yıl dönümü olarak yüzyıllar boyunca ilkbaharı kullanmışlar. Fakat zaman geçtikçe takvimde belirlenen günün, ilkbahara denk gelmemesi takvim ve yeni yılın değişmesine neden olmuş. Yılbaşı işe Julius Caesar’ın seçimi ile 1 Ocak olarak değiştirilmiş. Bu seçimin altında yeten neden ise değişim ve başlangıç (ah! yine yenilik) tanrısının isminin ilk ay ile aynı olmasıymış. Janus. Böylelikle her sene, ufak farklılıklar da olsa, tüm dünyada kutlanılan yıl başı oluşmuş.
Sonuç
Artık yılbaşını nasıl oluştuğu geçmiş toplumlara neler ifade ettiği bilgisine sahibiz. Bana öyle geliyor ki bugünün yılbaşları ile dünün yılbaşları arasında oldukça büyük bir fark var. Geçmişte toplumlar doğaya bağlı olmanın getirdiği güçlükler nedeni ile yeniden ekin yapabilmek, soğuk nedeni ile hasta olmamak gibi birçok nedenle rahata ermelerini kutlamışlar. Ve bu kutlama esnasında da kış boyu hayatta kalabildikleri için tanrılarına şükretmişler. Oysaki günümüzde eğlence amacı ile kutlanan sembolik bir değer gibi yıldan yıla sürüklenen; bazı insanların taşkınlık yapmasına vesile olan. Birçoğumuzu evde yalnız başımıza oturduğumuz için üzerken, başka bir çoğunluğu kendini değiştirmek için yeni kararlar almaya zorlayan bir itkiye dönüşmüş bir tatil gününden ibarettir yeni yıl.
İnsanlar bütün her şeyin ve kendilerinin değişebileceği yanılgısı ile bu son günde tüm yanlışlarını bir daha yapmamak üzere tekrarlarlar. Kilo problemleri yaşayan biri yarın ne de olsa diyete gireceğim ve yeni yıl da yeni bir vücuda sahip olacağım diyerek koca bir pastayı mideye indirir. Bağımlı biri "ah son defa kullanıyorum". Yeni yıl ile bu bağımlılık uçup gidecek diye düşünerek. Belki de ben çok denedim bırakamıyorum cümlesine esir düşecek. Bu nedenlerle bence yeni yıl günümüzde kutlanan ve bizi sadece bir gün yaşlandıran bir tatildir. Üzerine atfedilen her bir anlam çoğunlukla içten geçirilen bir iyi dilekten ibarettir.
Herkese içten gelen iyi dileklerinin karşılarına çıkacağı uzun bir yıl dileyerek. Yazımı sonlandırıp, dilek dileyenler arasına belki de sizden önce katılmış olayım.
“İncinmişler, daha gelişmiş olanlardır.”
Psk.A.Özer Gözükızıl
Yorumlar
Yorum Gönder