Ana içeriğe atla

HER AN VERİMLİ OLABİLİR MİYİZ?- VERİMLİLİK-ŞEYMA NUR YILMAZ

 

HER AN VERİMLİ OLABİLİR MİYİZ?- VERİMLİLİK

"Çok çalışan ve çok az şey başaran çok kişi var"
-Andy Grove

İnsan, yapı bakımından gelişme ve ilerlemeye yatkın bir varlık olması nedeniyle sürekli bir değişim içindedir. Bu değişim kimi zaman beraberinde başarıyı getirerek beklentiyi karşılarken, kimi zaman da beklentiyi olumsuz şekilde sonuçlandırmaktadır. Şüphesiz, olumlu bir değişim ve gelişim dediğimizde aklımıza ilk gelen kavramlardan biri verimliliktir. Verimlilik yalnızca kısa sürede çok fazla işi gerçekleştirmek değil, az gayretle fazla üretimi elde etmektir. Eğer önemini yitirmemişse, verimlilik tüm insanların kişiliğine ait bir niteliktir. Verimli insan, yaşamda dokunduğu tüm varlıklara anlam katar (Fromm, 2019). Artan uluslararası rekabet, çalışma kurallarındaki değişiklikler ve teknolojinin çalışma sektörlerinde yerini alması ile birlikte verimlilik kavramı da giderek değer kazanmaya başlamıştır. Bu durum pek çok insanın artan teknolojik yenilik ve ilerlemeler nedeniyle etkinliğinin aza indirgenebileceği endişesine kapılmasına neden olurken, kendi verimliliklerini sorgulatmaya da başlamıştır (Frank, Roehring ve Pring, 2019). Bu noktada insanların zihnini kurcalayan en nitelikli soru, verimliliğin her zaman mümkün olup olamayacağı ile ilgilidir. İnsan, doğası gereği hatalı davranışlar gerçekleştirebilen ve fiziksel, ruhsal ya da biyolojik engellerle karşılaşabilen bir varlık olması nedeniyle verimliliği sürdüremediği zamanlar yaşayabilmesi olağandır. Çeşitli faktörler sonucunda karşılaşılan motivasyon düşüklüğü, istikrarda bozulma ve konsantrasyon güçlüğü gibi günlük hayatı etkisi altına alan etmenler insanın verimliliğe yönelik girişimlerini sekteye uğratabilir. İnsan sahip olduğu biyolojik çeşitlilik ve ruhsal değişkenlikler nedeniyle bir robottan farklı olarak, her zaman etkili olamayabilir.  



''Eskiden kaygısızlığa, oyuna bir yer var­dı; verimlilik fikrine bir dine sarılır gibi bağlanılması, in­sanlar arasında kaygısızlığın da, oyunun da yerini bir dereceye kadar daraltmış bulunuyor. Modern insan her şe­yin, o şeyin kendisi için değil de, başka bir şey uğruna yapılması gerektiğine inanıyor.'' -Bertrand Russell

Genel itibariyle verimlilik insanın kendi gerçekliğinin farkına varması ile birlikte kendiliğinden gelir. İnsanın yaşama dair tüm deneyimlerinin farkındalığını kazanması, gerçekliği ayırt etmesi ve bilincini geliştirerek kendi eylemlerine yönelik düzenlemelerde bulunması verimliliğe ulaşmasını sağlar. Eylemlerini düzenleyen insan, sahip olduğu koşulları başka bir biçime sokar; var olan engellerini değiştirir (Cüceloğlu, 2008). 



''En yüce değer, ihtirastan ve bencillikten kurtulup, içsel verimlilik ve aktivite durumuna ulaşılmasıdır.'' -Erich Fromm

Bireysel farkındalıkla birlikte ortaya çıkan etkenlerden biri, insanın bilinçli bir anlam keşfetmesidir. Deloitte Üniversity Press'in Küresel İnsan Sermayesi, anlamlı çalışmalarda yer almanın üretim ve gelişim konusunda insanları harekete geçirdiğini fark ederek etkinlik ve verimliliğin ortaya çıktığını saptadı. Gayret, zamana yönelik öz disiplin, bireysel hedefler belirlemek, planlı olmak, ertelemekten kaçınmak, çalışma alanında düzene sahip olmak, hayır demeyi bilmek, istikrarlı olmak, odaklanmak ve mükemmeliyetçilikten uzak kalarak gerekli düzeyde çaba sarf etmek bu noktada oldukça önemlidir (Karaoğlan, 2006). Tüm bu faktörler, insanın kendi farkındalığını kazanması ile gerçekleşir. Gayret her ne kadar zamanın üstünde bir olgu olarak karşımıza çıksa da, zaman tüm bireylere adil olarak verilen ve insanın kendi becerilerini geliştirme ve sürdürmesine engel olabilecek bir olgu olması nedeniyle oldukça önemlidir. Sahip olunan her saniye, gayretle birleştiğinde bir servet niteliği taşır. Bu durumda, verimlilik kaçınılmazdır. 

Bir sonraki sayıda görüşmek üzere!
Teşekkürler.
Şeyma Nur YILMAZ
Kaynakça
Cüceloğlu, D. (2008). İyi Düşün Doğru Karar Ver. İstanbul:Remzi Kitabevi.
Frank, M., Roehrig, P. ve Pring, B. (2019). Makineler Her Şeyi Yaptığında Biz Ne Yapacağız? İstanbul: Aganta Kitap.
Fromm, E. (2019). Sahip Olmak Ya Da Olmak. İstanbul: Say Yayınları.
Karaoğlan, A.D. (2006). Üst Düzey Yöneticilerin Zaman Yönetimi. (Yüksek Lisans Tezi). Balıkesir Üniversitesi, Fen Bilimleri Enstitüsü, Balıkesir.
Russell, B. (2020). Aylaklığa Övgü. İzmir: Cem Yayınevi.

Yorumlar

POPÜLER YAZILAR

GERÇEKLE HAYALİN BİRBİRİNE GİRDİĞİ BİR FİLM: FRACTURED- DORUKHAN SAĞLAM

  GERÇEKLE HAYALİN BİRBİRİNE GİRDİĞİ BİR FİLM:  FRACTURED Beynimize ne kadar güvenebiliriz? Biz mi beynimizi yönetiriz yoksa o mu bizi yönetir? Zihnimiz gerçekleri bile saptırabilecek kadar güçlü müdür?  Fractured filmi boyunca işte tam da bu soruları soracaksınız kendinize. Zaman zaman ne olduğu konusunda karmaşaya düşebilir, ne olduğunu tam anlamlandıramayabilirsiniz. Kimi zaman ise tam her şeyin açıklandığını düşündüğünüzde bir sonraki sahne tüm fikirlerinizi altüst edebilir. Gizem, gerilim ve psikoloji konulu filmler ilginizi çekiyorsa bu film tam da size göre olacaktır. Film, evli bir çiftin yolculuğu ile başlamaktadır. Ray ve Joanne Monroe ufak kızları Peri ile birlikte seyahat ederken bir benzin istasyonunda mola verirler. Bu benzin istasyonunda mola verdikleri sırada kızları bir kaza geçirir. Peri inşaat alanının kenarında dururken bir köpek gelir, Ray köpeği korkutmak için taş atsa da köpek Peri’nin üzerine giderek onu korkutur ve korkarak geri kaçan Peri inşaat çukuruna düşer

GOOD WİLL HUNTİNG(CAN DOSTUM)- ÖZGE CEYLAN

  GOOD WİLL HUNTİNG(CAN DOSTUM) Good Will Hunting  Türkçe ismi ile Can Dostum    Matt Damon  ve  Ben Affleck 'i n senaryosunu yazmış olduğu,   Robin Williams ’ın başrolünü oynadığı Oscar Ödülü almış bir filmdir.  Film de yer alan oyuncu Matt Damon ve Ben Affleck Hollywood Sinema dünyasında önemli bir noktaya gelmekle beraber Film ile En iyi Senaryo ödülünü almışlardır Bu ödül ile birlikte sinema yaşamının bir çok alanında yer almışlar ve performanslarını sergilemişlerdir. Geçmişten günümüze filmler ele alındığında psikoloji, eğitim gibi insan ve toplumu ele alan birbirinden farklı birçok alanda filmlerden yararlanmaktadır. Bu nedenle  psikoloji sahasında da kullanılmaktadır  Filmler baktığımız zaman bireyin yaşamını yansıtmak ile beraber kimi zaman kişilerin gerçek yaşam öyküsünden yararlanılarak oluşturulmaktadır.   Filmler alanda fazlasıyla kullanılmaya başlamaktadır şöyle ki sinema terapisi terapi içerisinde yardımcı bir araç olarak kullanılmaktadır. Aynı zamanda filmlerin insan

YUNAN MİTOLOJİSİNDE KADIN- Ezgi KAYA

YUNAN MİTOLOJİSİNDE KADIN Yunan Mitolojisi’nde sık sık karşımıza kadınlar, tanrıçalar çıkar. Hatta bu kadınlar güç savaşçılık ve sembolleri ile bazen erkekleri bile saf dışı bırakabilirler. Örneğin savaşçı, güçlü kimliği ile tanınan Zeyna çok güçlü bir karakter ve mükemmel bir savaş zekâsına sahiptir. Anlatılanlara göre Zeyna o kadar güçlü bir Tanrıçadır ki Tanrıların bile zapt edemediği atlara biner, onlarla uzak diyarlarda savaşır. Baş Tanrı Zeus ve yine güçlü bir karakter olan hikmet tanrıçası, Zeus’un ilk karısı Metis’in kızı olan Athena zekâ ve strateji tanrıçası olarak bilinir. Aynı zamanda Athena sanat ve ilham tanrıçası olarak da bilinir.  Yunan Mitolojisi efsanelerinde de kadın ve kadının mucizeleri sık sık anlatılır. Örneğin Athena’nın Zeus’un kafasının içinden çıktığı ve bu yüzden de Baş Tanrının bütün özelliklerini aldığından bahsedilir. Zeus’un kafası yarılır ve ortaya dans eden, güzelliği ile insanlara ilham veren tanrıça Athena ortaya çıkar ve bütün ölümsüzle

SIGMUND FREUD VE AŞKIN PSİKOLOJİSİ-ROJDA ÇELİK

SIGMUND FREUD VE AŞKIN PSİKOLOJİSİ Aşk şairlerin uydurmasıdır, demiştir Ursula K. Le Guin Malafrena adlı romanında. Peki, şairlerin anlam yüklemeleri sonucu mu aşk insan hayatında bu kadar değerli olmuştur, yoksa aşkın insan hayatında bu kadar değerli olması mı şairleri yazmaya yöneltmiştir. Bu soruların cevabını bilmemekle beraber gelin Freud’un “Aşkın Psikolojisi” kitabını inceleyerek bu konuya ışık tutmaya çalışalım. Freud denince hemen hemen herkesin aklına cinsellik gelir. Çünkü psikoloji ile ilişkili çoğu kavramı cinsellik temelinde açıklamıştır. Aşk kavramı da bunlara dâhildir.  Freud’un yaşadığı dönemde cinsellik, toplumun ahlaki değerlerinden dolayı baskıya maruz kalıyordu. Evlenmeden yaşanan cinsel birliktelikler hoş karşılanmıyor ve ayıplanıyordu. Cinsellikten açıkça söz etmek bile mümkün değildi. Bu durumun getirdiği cinsel eğitim yetersizliği hem erkek hem de kadının yaşantısında zorluklara neden oluyordu. Günümüzde de bu durumun geçerliliğini koruduğunu biliyoruz. Özellik