Ana içeriğe atla

BAŞARMAK, MÜKEMMELİYETÇİLİK VE MOTİVASYON GEREÇLERİ-ÖZGE CEYLAN


 BAŞARMAK, MÜKEMMELİYETÇİLİK VE MOTİVASYON GEREÇLERİ

İnsanlarda başarıya doğru giden ilk yol motivasyondur bu yolda bazı insanlar da daha fazla başarıya ulaşma arzuları ile ortaya mükemmeliyetçilik duygusu ortaya çıkmaktadır. Başarıyı, basit bir şekilde tanımlayacak olursak, kişinin isteyerek yapmış olduğu bir eylem doğrultusunda, ulaşmak istediği sonucu elde etmesidir. Kişide başarıya ulaşmaya çalışırken adım adım gelişme, ilerleme ve sıkıntılı aşamaları aşabilme çabası vardır. Başarıya ulaşmada en önemli unsurlardan biri ise bireyin motivasyonudur. Başarı ile motivasyon arasında pozitif bir ilişki bulunmaktadır. Motivasyon sağlayan eylemlerin sonucunun başarı ile sonuçlanması olası iken kişide motivasyon sağlanamayan eylemlerin ise başarı ile sonuçlanması çok daha düşük bir ihtimaldir. Çünkü her insan kendisi için motivasyon ve huzur veren durumları aramaya ve ulaşmaya çalışmaktadır, motivasyon sağlamayan, huzur vermeyen durumlara ise, kaçınma göstermektedir (Can, Soyer, Güven, Hergüner, Bayansalduz ve Tetik, 2010). Bakıldığında bireyin fazlasıyla yüksek başarı standartlarını ulaşma istediğini hedeflemesi ve hedeflemiş oldukları başarının altına düştüklerinde bu başarıdan doyum almamaktadırlar. Aynı zamanda yanlış yapabilme ihtimalinin olmadığını düşünüyor ve bu duruma inanıyor olmaları bireylerde mükemmeliyetçiliği ortaya çıkarmaktadır. Mükemmeliyetçi bireylere baktığımızda; elde etmiş oldukları başarılardan hiçbir zaman tatmin olmamakta ve daha iyisine ulaşmayı arzu etmektedirler. Başarılarına ya da tasarılarına ulaşmaya çalışıyorken bitiş aşamasına geldiklerinde de en ince ayrıntılara kadar inmekte, fazlasıyla vakit geçirmekte ve enerji harcamaktadırlar. Başarılarını kendileri kabul etmeye çalışırken, başaramama korkularından kaynaklı olarak çevrelerinden alabileceklerini düşündükleri reddedilebilme, onaylanamama gibi tepkiler den imtina etmektedirler. Aynı zamanda zor hedeflere ulaşmak istemekte ve elde etmiş oldukları hedeflerin sonuçlarına göre de kendi kişisel değerlerini oluşturmaktadırlar. Başarıya ne kadar ulaşmak isteseler de, gayret göstermiş olsalar da bu göstermiş oldukları çaba ve gayretlerinden asla tatmin olmadıkları görülmektedir. Kişilerin hem kendi kriterleri konusunda esnek olmadıkları hem de başaramayacakları düşüncelerinden kaynaklı olarak kaygılı ruh hali, düşük benlik imgesi ve depresyon yaşadıkları da görülmektedir (Çepikkurt ve Yazgan İnanç, 2012). Bu noktada bireylerin motivasyonu çok önemlidir. Motivasyon, kişilerin sahip oldukları belirli hedefler ve bu hedefleri harekete geçirme şekilleridir. Hedefleri, başarıları doğrultusun da kişilerin istekli, tatminkâr, kararlı ve emin olmalarına yardımcı olan temel bir süreçtir. Motivasyon içsel ve dışsal bir faktörler olarak ikiye ayrılmaktadır. İçsel faktör; kişinin özerkliği doğrultusunda belli bir davranışın harekete geçirilmesini, sürekliliğini ve davranışın durmasını sağlamaktadır. Dışsal faktöre bakıldığında ise davranışın sonuçlarına odaklanılmaktadır. İnsanlar sıklıkla bir davranışın sonucuna hedeflenmektedirler, bu hedefler doğrultusunda ödüle ulaşma arzusu ile ihtiyaçlarına ve umutlarına ulaştıkların da motive olabilmektedirler (Başaran, 2019: 4). Bunlardan dolayı, insanoğlu başarılı olma arzusunu karşılayabilmek için harekete geçmektedir ve hareketi gerçekleştirebilmek için bir eylemde bulunabilmesinde motivasyon temel noktalardan biridir. Bu bahsettiklerimizi örnek üzerinden değerlendirecek olursak; kişi çevresindeki bireylerle kurduğu ilişki ve iletişimler doğrultusunda sosyal olarak uyum sağlayabilmeyi ve kuralları öğrenebilmektedir. Kurallar ile uyum içerisinde olabilmesi için bir zorunluluk vardır. Bu kuralları yerine getirdiğinde insanlar tarafından taktir edilecektir. İşte bu noktada birey içsel faktörlerinden ziyade, dışsal faktör ile sonuç odaklı elde etmiş olduğu sözel ödüllere odaklanmaktadır. Fakat birey bir davranışta bulunurken çevresel etmenleri göz önünde bulundurmayıp, kendi özerkliği altında işi ilgi çekici ve doğru bulduğu için yapıyor olsaydı içsel faktör olarak değerlendirebilirdik (Aslan ve Doğan, 2020). Yukarıda da bahsedildiği üzere kişinin motivasyonun nasıl olduğu bir eylemin gerçekleştirmesinde enerji kaynağıdır diyebiliriz. Çocuğun bireysel gelişimi ve okul ki başarısında anne babanın rolü fazladır. Şüphesiz her anne ve baba çocuğunun başarılı ve mutlu bir yaşam düzeninin olmasını istemektedir. Çocuğun okul hayatında başarılı olabilmesi ve hedeflerine ulaşabilmesinde belli bir süreç vardır. Bu süreç yalnızca çocuğu ele alan bir süreç değil aynı zamanda aileyi de içine alan bir süreçtir ve bu süreçte ailenin de görevleri vardır. Fakat bu noktada bazı anne ve babaların çocuk üzerinde motivasyon kırıcı tutumları da olabilmektedir. Bu tutumlar neler olabilmektedir?


Çocuğu Başkalarıyla Kıyaslama: Aileler çocuklarına motivasyon sağlamak için ondan daha başarılı olan biri ile karşılaştırma yapması, çocuk üzerinde negatif bir etki oluşturmakla beraber kaygıya neden olmaktadır.

Çocuğa ‘‘Çalış’’ Baskısında Bulunmak: Aile çocuklarının başka bir sorumlulukları olmadığını düşünerek ders çalışması yönünde baskı yapması çoğun başarısızlığına neden olabilmektedir. Örneğin; müzik dinlemesi, dışarı da vakit geçirmek istemesi, resim yapması , gibi aktivelerine onay vermemeleri. 

İmkânsız Yüksek Hedefler Belirleme: Ailelerin genç bireylerden kapasitesinin üzerinde bir beklentilerinin olması onlarda; cesaret ve motivasyon kırılmasına, çocuklukta ise; başarısızlık hissiyatının oluşmasına ve yeni hedeflere ulaşmasındaki girişimine engel teşkil etmektedir.
Peki Bu Durumlarda Aileler Neler Yapabilmelidirler? 
-Aile bireylerinin kıyas yapmadan kendi çocuklarının yetenekleri göre bir başarı beklemeleri, başka çocuklar üzerinden kıyas yapmamalıdırlar.
-Başarılarını, hedeflerini, gelişimlerini yok saymayarak, sözel ve davranışsal olarak onları desteklenmeli ve takdir etmelidirler.
-Bireyin başarısızlık yaşaması durumunda; tartışmak, yargılamak yerine nerelerde eksik yaptığını konuşarak birlikte bulmalıdırlar. 
-Hayatlarındaki önceliklerine zaman ayırmayı öğrenebilmeleri için aileler onlara rol model olmalıdırlar.
-Aileler belirli görevler vererek çocuklarının hangi dalda veya alanda daha iyi olduklarını gözlemleyebilirler.
-Aileler koşulsuz bir şekilde çocuklarının yanında olduklarını ve değer verdikleri duygusunu dile getirmeli ve hissettirebilmelidirler (Kuruhasanoğlu, t.y.).
Bir sonraki sayıda görüşmek üzere!

Sevgililerimle.

                                                                                                                      Özge CEYLAN

Kaynakça:
 
Aslan, M., ve Doğan, S. (2020). Dışsal Motivasyon, İçsel Motivasyon Ve Performans Etkileşimine Kuramsal Bir Bakış. Süleyman Demirel Üniversitesi Vizyoner Dergisi11(26), 291-301.
Başaran, R. (2019). Motivasyon Yönetimi. İstanbul: Kriter Yayıncılık.
Çepikkurt, F., ve Yazgan, İ. B. (2012). Mükemmeliyetçilik ve Başarı Hedeflerinin Hentbolcuların Müsabaka Öncesi Yaşadıkları Durumluk Kaygıyı Belirlemedeki Rolü. Spormetre Beden Eğitimi ve Spor Bilimleri Dergisi10(2), 43-51.
Kuruhasanoğlu, Merve (t.y.) Başarı ve Motivasyonda Ailenin Rolü, Erişim adresi https://www.google.com.tr/amp/s/www.pozitifanne.com/basari-ve-motivasyonda-ailenin-rolu/amp/
Soyer, F., Can, Y., Güven, H., Hergüner, G., Bayansalduz, M., ve Tetik, B. (2010). Sporculardaki Başarı Motivasyonu İle Takım Birlikteliği Arasındaki İlişkinin İncelenmesi. Uluslararası İnsan Bilimleri Dergisi7(1), 225-239.

Yorumlar

POPÜLER YAZILAR

GERÇEKLE HAYALİN BİRBİRİNE GİRDİĞİ BİR FİLM: FRACTURED- DORUKHAN SAĞLAM

  GERÇEKLE HAYALİN BİRBİRİNE GİRDİĞİ BİR FİLM:  FRACTURED Beynimize ne kadar güvenebiliriz? Biz mi beynimizi yönetiriz yoksa o mu bizi yönetir? Zihnimiz gerçekleri bile saptırabilecek kadar güçlü müdür?  Fractured filmi boyunca işte tam da bu soruları soracaksınız kendinize. Zaman zaman ne olduğu konusunda karmaşaya düşebilir, ne olduğunu tam anlamlandıramayabilirsiniz. Kimi zaman ise tam her şeyin açıklandığını düşündüğünüzde bir sonraki sahne tüm fikirlerinizi altüst edebilir. Gizem, gerilim ve psikoloji konulu filmler ilginizi çekiyorsa bu film tam da size göre olacaktır. Film, evli bir çiftin yolculuğu ile başlamaktadır. Ray ve Joanne Monroe ufak kızları Peri ile birlikte seyahat ederken bir benzin istasyonunda mola verirler. Bu benzin istasyonunda mola verdikleri sırada kızları bir kaza geçirir. Peri inşaat alanının kenarında dururken bir köpek gelir, Ray köpeği korkutmak için taş atsa da köpek Peri’nin üzerine giderek onu korkutur ve korkarak geri kaçan Peri inşaat ...

GOOD WİLL HUNTİNG(CAN DOSTUM)- ÖZGE CEYLAN

  GOOD WİLL HUNTİNG(CAN DOSTUM) Good Will Hunting  Türkçe ismi ile Can Dostum    Matt Damon  ve  Ben Affleck 'i n senaryosunu yazmış olduğu,   Robin Williams ’ın başrolünü oynadığı Oscar Ödülü almış bir filmdir.  Film de yer alan oyuncu Matt Damon ve Ben Affleck Hollywood Sinema dünyasında önemli bir noktaya gelmekle beraber Film ile En iyi Senaryo ödülünü almışlardır Bu ödül ile birlikte sinema yaşamının bir çok alanında yer almışlar ve performanslarını sergilemişlerdir. Geçmişten günümüze filmler ele alındığında psikoloji, eğitim gibi insan ve toplumu ele alan birbirinden farklı birçok alanda filmlerden yararlanmaktadır. Bu nedenle  psikoloji sahasında da kullanılmaktadır  Filmler baktığımız zaman bireyin yaşamını yansıtmak ile beraber kimi zaman kişilerin gerçek yaşam öyküsünden yararlanılarak oluşturulmaktadır.   Filmler alanda fazlasıyla kullanılmaya başlamaktadır şöyle ki sinema terapisi terapi içerisinde yardımcı bir ara...

SIGMUND FREUD VE AŞKIN PSİKOLOJİSİ-ROJDA ÇELİK

SIGMUND FREUD VE AŞKIN PSİKOLOJİSİ Aşk şairlerin uydurmasıdır, demiştir Ursula K. Le Guin Malafrena adlı romanında. Peki, şairlerin anlam yüklemeleri sonucu mu aşk insan hayatında bu kadar değerli olmuştur, yoksa aşkın insan hayatında bu kadar değerli olması mı şairleri yazmaya yöneltmiştir. Bu soruların cevabını bilmemekle beraber gelin Freud’un “Aşkın Psikolojisi” kitabını inceleyerek bu konuya ışık tutmaya çalışalım. Freud denince hemen hemen herkesin aklına cinsellik gelir. Çünkü psikoloji ile ilişkili çoğu kavramı cinsellik temelinde açıklamıştır. Aşk kavramı da bunlara dâhildir.  Freud’un yaşadığı dönemde cinsellik, toplumun ahlaki değerlerinden dolayı baskıya maruz kalıyordu. Evlenmeden yaşanan cinsel birliktelikler hoş karşılanmıyor ve ayıplanıyordu. Cinsellikten açıkça söz etmek bile mümkün değildi. Bu durumun getirdiği cinsel eğitim yetersizliği hem erkek hem de kadının yaşantısında zorluklara neden oluyordu. Günümüzde de bu durumun geçerliliğini koruduğunu biliyoruz. Öze...

FETİŞİZM BOZUKLUĞU-HÜSEYİN GÜZEY

  FETİŞİZM BOZUKLUĞU Fetişizm bozukluğu; toplumsal, meslekî veya başka önemli alanlarda işlevselliğin anlamlı rahatsızlığına ve bozukluğuna neden olan düşlemler, cinsel dürtüler ve davranışlar olarak tanımlanır (Ventriglio, Bhat, Torales ve Bhugra, 2018). Bu düşlemler, cinsel dürtüler ve davranışlar kişinin normal yaşantısını sürdürmesinde önemli ölçüde engelleyici etki ve fonksiyonel çarpıklıklara sebep olur. Fetiş kelimesi, genel literatür incelendiğinde iki temel anlama sahiptir. Bu anlamlardan ilki ve asli olanı, kişilerin doğaüstü güçlere sahip olduğunu düşündüğü ve özel bir anlam atfettiği nesnedir. Bu nesneler, genellikle onu kutsal kabul eden kişiler üzerinde yönlendirici ve kısıtlayıcı bir etkiye sahiptir. Fetiş kelimesinin literatüre 1887 yılında Alfred Binet tarafından kazandırılan ikinci anlamı ise bir kişi üzerinde erotik düzeyde çekim oluşturan cansız nesne, genital olmayan vücut uzvu veya belirli bir biçimde düzenlenmiş ortamdır. Nitekim, ilk anlamına paralel olarak ...