SOSYAL MEDYADA GÜZELLİK ALGISI
Evvel zaman içinde kalbur saman içinde
Develer tellal iken, pireler berber iken
Ben annemin beşiğini tıngır mıngır sallar iken.
Uzak diyarlarda, Kaf dağının ardında güzeller güzeli bir prenses varmış. Kötü kalpli, çirkin cadı onun başına dert açar ve prenses sonunda onu kurtaran yakışıklı prensle sonsuza dek mutlu yaşarmış. Ama bizim prens ve prensesin çok büyük bir derdi varmış. Onlar hep güzel görünmek zorundaymışlar. Prenses ekmeği az fazla kaçıramaz, “ yahu bu günde sarayın içinde pijamalarımla dolaşayım, bu ayda kaşlarımı, bıyıklarımı almayayım” diyemezmiş. Aynı şekilde prenste göbek salamaz, saçları dökülemezmiş. Çünkü onlar her zaman en güzel olmak zorundalarmış. Peki çocukluğumuzdan beri bizlerin bilinçaltına yerleştirilen bu güzellik algısı nereden geliyor? Yani neden hiç kimse tombul prenses hayal edemiyor? Bunun tek suçlusu tabi ki masallar değil. Çizgi filmler, kitaplar, kültürel normlar ve daha birçok unsur bizim güzellik algımızı etkilemektedir. Fakat burada son yıllarda en büyük pay sosyal medyaya düşmektedir. Sosyal ağlarla insanlar birbirleriyle iletişim kurmakta, haberleşmekte, gündemden haberdar olmakta, eğlenmekte, bilgilenmekte, gözetlemekte ve gözetlenmektedir. Hayatımızın bu kadar içinde olan bu alan zamanla sanal linç kavramını da hayatımıza sokmuştur. Özellikle fiziksel farklılıklar ve tercihler üzerinden çok fazla sanal linç uygulanmaktadır. Yakın zamandan bir örnek vermek gerekirse: küresel bir moda markası olan Gucci için podyumda yer alan Armine Harutyunyan isimli mankenin, medyanın da sunduğu, modern dünyada kadından beklenen kusursuz ve standartlaşmış güzellik profiline sahip olmaması nedeniyle sosyal medya kullanıcıları tarafından çirkin yorumlara maruz kaldığı görülmüştür. (Okur, 2020) . Burada da gördüğümüz gibi yine en çok da bu güzellik algısı kadınlar üzerinden yürütülmektedir. “ kadın dediğin” ile başlayan cümlelerde bu durumun başını çekmektedir. Kusursuz beden algısı oluşturulmaya çalışılmaktadır. İşin garip yani kusursuzluğu kimin tanımladığı da net olarak bilinmemektedir. Kusursuzlaşan bedenlerini sosyal medyadan paylaşan kullanıcılar diğer kullanıcılar üzerinde etki oluşturmaya başlarlar. Yani güzel olmanın referans noktasını, sosyal medyada beğenilerin fazla olduğu kişiler olarak alırlar. (Bayrakçı & Türk, 2019) .
Gerçek hayat ise sosyal medyadan tamamen farklıdır. Sivilcelerimiz çıkar, selülitlerimiz oluşur, kilo alır kilo veririz. Herkesin güzel dediği normlara sahip olamayabiliriz. Fakat bu bizim çirkin olduğumuz anlamına gelmez. Sosyal medyada kişiler iyi hallerini paylaşırlar. Hiç sorunun olmadığı toz pembe bir dünyadan seslenirler bizlere. Bazen gözümüze sokulan bu güzellikten nasibimizi almak için büyük acılar çekeriz. Oysa gerçek bizim kendimizi ne kadar güzel hissettiğimizle ilgilidir.
Develer tellal iken, pireler berber iken
Ben annemin beşiğini tıngır mıngır sallar iken.
Uzak diyarlarda, Kaf dağının ardında güzeller güzeli bir prenses varmış. Kötü kalpli, çirkin cadı onun başına dert açar ve prenses sonunda onu kurtaran yakışıklı prensle sonsuza dek mutlu yaşarmış. Ama bizim prens ve prensesin çok büyük bir derdi varmış. Onlar hep güzel görünmek zorundaymışlar. Prenses ekmeği az fazla kaçıramaz, “ yahu bu günde sarayın içinde pijamalarımla dolaşayım, bu ayda kaşlarımı, bıyıklarımı almayayım” diyemezmiş. Aynı şekilde prenste göbek salamaz, saçları dökülemezmiş. Çünkü onlar her zaman en güzel olmak zorundalarmış. Peki çocukluğumuzdan beri bizlerin bilinçaltına yerleştirilen bu güzellik algısı nereden geliyor? Yani neden hiç kimse tombul prenses hayal edemiyor? Bunun tek suçlusu tabi ki masallar değil. Çizgi filmler, kitaplar, kültürel normlar ve daha birçok unsur bizim güzellik algımızı etkilemektedir. Fakat burada son yıllarda en büyük pay sosyal medyaya düşmektedir. Sosyal ağlarla insanlar birbirleriyle iletişim kurmakta, haberleşmekte, gündemden haberdar olmakta, eğlenmekte, bilgilenmekte, gözetlemekte ve gözetlenmektedir. Hayatımızın bu kadar içinde olan bu alan zamanla sanal linç kavramını da hayatımıza sokmuştur. Özellikle fiziksel farklılıklar ve tercihler üzerinden çok fazla sanal linç uygulanmaktadır. Yakın zamandan bir örnek vermek gerekirse: küresel bir moda markası olan Gucci için podyumda yer alan Armine Harutyunyan isimli mankenin, medyanın da sunduğu, modern dünyada kadından beklenen kusursuz ve standartlaşmış güzellik profiline sahip olmaması nedeniyle sosyal medya kullanıcıları tarafından çirkin yorumlara maruz kaldığı görülmüştür.
Gerçek hayat ise sosyal medyadan tamamen farklıdır. Sivilcelerimiz çıkar, selülitlerimiz oluşur, kilo alır kilo veririz. Herkesin güzel dediği normlara sahip olamayabiliriz. Fakat bu bizim çirkin olduğumuz anlamına gelmez. Sosyal medyada kişiler iyi hallerini paylaşırlar. Hiç sorunun olmadığı toz pembe bir dünyadan seslenirler bizlere. Bazen gözümüze sokulan bu güzellikten nasibimizi almak için büyük acılar çekeriz. Oysa gerçek bizim kendimizi ne kadar güzel hissettiğimizle ilgilidir.
Güzellik, kısa süren bir saltanattır. (Victor Hugo)
NİSA SIK
Yorumlar
Yorum Gönder