Ana içeriğe atla

SOSYAL MEDYA VE LİNÇ-EYLEM YILMAZEL



 SOSYAL MEDYA Ve LİNÇ


Öncelikle siz değerli okuyucularımı kucak dolusu sevgiyle selamlıyorum. Umarım sizler ve sevdikleriniz iyisinizdir. Ben bu yazıyı insanın içinde her şeyin güzel olacağına dair umutları yeşerten pırıl pırıl güneşin aydınlattığı bir günden, kuş cıvıltılarının eşliğiyle, mis gibi bir ilkbahar ayında kaleme alıyorum. Umarım sizler de bu yazıyı okuduktan sonra pencere kenarına geçip doğanın nasıl da uykusundan uyandığına, serçelerin yuva yapışlarına, ağaçların çiçekler açışına tanıklık edersiniz. Hepimizin içinden geçtiği bu süreç her ne kadar zor olsa da birgün geride kalacağını ve daha da güzel günlerin bizleri beklediği umuduyla yeni yazıma yavaştan giriş yapıyorum.


 
Bu ay üzerinde fikirlerimi beyan edeceğim, çeşitli sorgulamalar ve araştırmalar yaptığım yazımın konusu’ Sosyal Medya ve Linç Kültürü’. Günümüzde birçoğumuzun çeşitli sosyal mecralarda hesapları mevcut. Hesabı olmayan kişilerin dahi sosyal medyayla etkileşim halinde olmadığını söylemek çok zor. Bu durumu aslında ben normalde hiç dinlemiyor olsakta çevremizde sürekli çalındığı için dilimize dolanan, bir şekilde ezberimize girmiş pop şarkılarına benzetiyorum. Sonuç olarak içinde yaşadığımız dönemde sosyal medyadan etkilenmemek elde değil. 
Sosyal medya dediğimizde aslında çok geniş bir alanda düşünmemiz gerekiyor. Çünkü geniş bir haber kaynağı olmasının yanı sıra çeşitli kampanyalara da ev sahipliği yapan, canlı yayınlarla eğitime olanak sağlayan, ünlüleri akrabamız-arkadaşımız kadar bizlere yakınlaştıran çok çeşitli, etkileyici ve bir o kadar ilginç bir ağ. Teyzemin hikayesinden sonra dünyaca ünlü bir oyuncunun sabah kahvaltısında ne yediğini görebileceğim başka bir hikayeye sadece tek bir tıkla geçebileceğim oldukça zamansız, mekansız bir platform.
Sağladığı olanakların dışında birçok dezavantajını da saymamız mümkün. Günümüzde dış görünüşe bu kadar önem verilmesinin, estetik operasyonların sayısının gün geçtikçe artmasının, sürekli bize sunulmuş olan sözde ideal olana ulaşabilmek için birçok maddi ve manevi külfetin içine girmemizde sosyal medyanın etkisini görmezden gelmemiz elbette ki mümkün olamayacak kadar büyüktür.
Bu olumsuz etkilerine başka bir örnekte sosyal medyada her an linç edilme ihtimalimizin olmasıdır. Ağır eleştiriler herkese olabildiği gibi birden bize de dönebilir. Çünkü bu platformda birbirini hiç tanımayan insanlar karşılarındaki kişilerin hayatları hakkında oldukça rahat yorumlar yapabilmektedirler. Gerçek hayatta karşılaşma ihtimalimizin zor olduğu bir hızda bir gün yere göğe kondurulamayan kişiler ertesi gün en ağır eleştirilerin odağı haline sanal ortamda gelebilmektedirler. 
Sosyal medyadaki nefret söylemlerine, linç kültürüne dair yapılan araştırmalar ve yazılan makalelerde sosyal medyada tam manasıyla bir kamusal alanın yaratılamayacağı çünkü kamusal alanın bir aradalığı gerektirdiği fakat mekansız olan sanal ortamda bundan söz etmenin mümkün olmamasıyla birlikte sağduyunun yitimi neden olarak gösterilmiştir.
Yazımı noktalarken üzerinde sizin de düşünmenizi istediğim husus sosyal medyayı nefret söylemleri yerine linç kültürünün tersine paylaşımlarda bulunup tutumlarımızı da o şekilde düzenlediğimizde sosyal medya öncesinden çok daha sağduyulu bireyler olmamız için acaba bir engel var mıdır? Eğer varsa da bu engelleri aşmaya değmez mi? Çünkü sanal ortamda gerçekleşen linçin sonuçlarının sanal olmayıp kişileri intihara kadar sürüklediği bilinmektedir. Hal böyleyken elimi taşın altına koymak için ben bir engel göremiyorum. Sen değerli okuyucum, şimdi sıra sende!

 

 TEŞEKKÜRLER...

Eylem YILMAZEL

 

Yorumlar

POPÜLER YAZILAR

GERÇEKLE HAYALİN BİRBİRİNE GİRDİĞİ BİR FİLM: FRACTURED- DORUKHAN SAĞLAM

  GERÇEKLE HAYALİN BİRBİRİNE GİRDİĞİ BİR FİLM:  FRACTURED Beynimize ne kadar güvenebiliriz? Biz mi beynimizi yönetiriz yoksa o mu bizi yönetir? Zihnimiz gerçekleri bile saptırabilecek kadar güçlü müdür?  Fractured filmi boyunca işte tam da bu soruları soracaksınız kendinize. Zaman zaman ne olduğu konusunda karmaşaya düşebilir, ne olduğunu tam anlamlandıramayabilirsiniz. Kimi zaman ise tam her şeyin açıklandığını düşündüğünüzde bir sonraki sahne tüm fikirlerinizi altüst edebilir. Gizem, gerilim ve psikoloji konulu filmler ilginizi çekiyorsa bu film tam da size göre olacaktır. Film, evli bir çiftin yolculuğu ile başlamaktadır. Ray ve Joanne Monroe ufak kızları Peri ile birlikte seyahat ederken bir benzin istasyonunda mola verirler. Bu benzin istasyonunda mola verdikleri sırada kızları bir kaza geçirir. Peri inşaat alanının kenarında dururken bir köpek gelir, Ray köpeği korkutmak için taş atsa da köpek Peri’nin üzerine giderek onu korkutur ve korkarak geri kaçan Peri inşaat çukuruna düşer

GOOD WİLL HUNTİNG(CAN DOSTUM)- ÖZGE CEYLAN

  GOOD WİLL HUNTİNG(CAN DOSTUM) Good Will Hunting  Türkçe ismi ile Can Dostum    Matt Damon  ve  Ben Affleck 'i n senaryosunu yazmış olduğu,   Robin Williams ’ın başrolünü oynadığı Oscar Ödülü almış bir filmdir.  Film de yer alan oyuncu Matt Damon ve Ben Affleck Hollywood Sinema dünyasında önemli bir noktaya gelmekle beraber Film ile En iyi Senaryo ödülünü almışlardır Bu ödül ile birlikte sinema yaşamının bir çok alanında yer almışlar ve performanslarını sergilemişlerdir. Geçmişten günümüze filmler ele alındığında psikoloji, eğitim gibi insan ve toplumu ele alan birbirinden farklı birçok alanda filmlerden yararlanmaktadır. Bu nedenle  psikoloji sahasında da kullanılmaktadır  Filmler baktığımız zaman bireyin yaşamını yansıtmak ile beraber kimi zaman kişilerin gerçek yaşam öyküsünden yararlanılarak oluşturulmaktadır.   Filmler alanda fazlasıyla kullanılmaya başlamaktadır şöyle ki sinema terapisi terapi içerisinde yardımcı bir araç olarak kullanılmaktadır. Aynı zamanda filmlerin insan

SIGMUND FREUD VE AŞKIN PSİKOLOJİSİ-ROJDA ÇELİK

SIGMUND FREUD VE AŞKIN PSİKOLOJİSİ Aşk şairlerin uydurmasıdır, demiştir Ursula K. Le Guin Malafrena adlı romanında. Peki, şairlerin anlam yüklemeleri sonucu mu aşk insan hayatında bu kadar değerli olmuştur, yoksa aşkın insan hayatında bu kadar değerli olması mı şairleri yazmaya yöneltmiştir. Bu soruların cevabını bilmemekle beraber gelin Freud’un “Aşkın Psikolojisi” kitabını inceleyerek bu konuya ışık tutmaya çalışalım. Freud denince hemen hemen herkesin aklına cinsellik gelir. Çünkü psikoloji ile ilişkili çoğu kavramı cinsellik temelinde açıklamıştır. Aşk kavramı da bunlara dâhildir.  Freud’un yaşadığı dönemde cinsellik, toplumun ahlaki değerlerinden dolayı baskıya maruz kalıyordu. Evlenmeden yaşanan cinsel birliktelikler hoş karşılanmıyor ve ayıplanıyordu. Cinsellikten açıkça söz etmek bile mümkün değildi. Bu durumun getirdiği cinsel eğitim yetersizliği hem erkek hem de kadının yaşantısında zorluklara neden oluyordu. Günümüzde de bu durumun geçerliliğini koruduğunu biliyoruz. Özellik

YUNAN MİTOLOJİSİNDE KADIN- Ezgi KAYA

YUNAN MİTOLOJİSİNDE KADIN Yunan Mitolojisi’nde sık sık karşımıza kadınlar, tanrıçalar çıkar. Hatta bu kadınlar güç savaşçılık ve sembolleri ile bazen erkekleri bile saf dışı bırakabilirler. Örneğin savaşçı, güçlü kimliği ile tanınan Zeyna çok güçlü bir karakter ve mükemmel bir savaş zekâsına sahiptir. Anlatılanlara göre Zeyna o kadar güçlü bir Tanrıçadır ki Tanrıların bile zapt edemediği atlara biner, onlarla uzak diyarlarda savaşır. Baş Tanrı Zeus ve yine güçlü bir karakter olan hikmet tanrıçası, Zeus’un ilk karısı Metis’in kızı olan Athena zekâ ve strateji tanrıçası olarak bilinir. Aynı zamanda Athena sanat ve ilham tanrıçası olarak da bilinir.  Yunan Mitolojisi efsanelerinde de kadın ve kadının mucizeleri sık sık anlatılır. Örneğin Athena’nın Zeus’un kafasının içinden çıktığı ve bu yüzden de Baş Tanrının bütün özelliklerini aldığından bahsedilir. Zeus’un kafası yarılır ve ortaya dans eden, güzelliği ile insanlara ilham veren tanrıça Athena ortaya çıkar ve bütün ölümsüzle