SOSYAL MEDYA Ve LİNÇ
Öncelikle siz değerli okuyucularımı kucak dolusu sevgiyle selamlıyorum. Umarım sizler ve sevdikleriniz iyisinizdir. Ben bu yazıyı insanın içinde her şeyin güzel olacağına dair umutları yeşerten pırıl pırıl güneşin aydınlattığı bir günden, kuş cıvıltılarının eşliğiyle, mis gibi bir ilkbahar ayında kaleme alıyorum. Umarım sizler de bu yazıyı okuduktan sonra pencere kenarına geçip doğanın nasıl da uykusundan uyandığına, serçelerin yuva yapışlarına, ağaçların çiçekler açışına tanıklık edersiniz. Hepimizin içinden geçtiği bu süreç her ne kadar zor olsa da birgün geride kalacağını ve daha da güzel günlerin bizleri beklediği umuduyla yeni yazıma yavaştan giriş yapıyorum.
Sosyal medya dediğimizde aslında çok geniş bir alanda düşünmemiz gerekiyor. Çünkü geniş bir haber kaynağı olmasının yanı sıra çeşitli kampanyalara da ev sahipliği yapan, canlı yayınlarla eğitime olanak sağlayan, ünlüleri akrabamız-arkadaşımız kadar bizlere yakınlaştıran çok çeşitli, etkileyici ve bir o kadar ilginç bir ağ. Teyzemin hikayesinden sonra dünyaca ünlü bir oyuncunun sabah kahvaltısında ne yediğini görebileceğim başka bir hikayeye sadece tek bir tıkla geçebileceğim oldukça zamansız, mekansız bir platform.
Sağladığı olanakların dışında birçok dezavantajını da saymamız mümkün. Günümüzde dış görünüşe bu kadar önem verilmesinin, estetik operasyonların sayısının gün geçtikçe artmasının, sürekli bize sunulmuş olan sözde ideal olana ulaşabilmek için birçok maddi ve manevi külfetin içine girmemizde sosyal medyanın etkisini görmezden gelmemiz elbette ki mümkün olamayacak kadar büyüktür.
Bu olumsuz etkilerine başka bir örnekte sosyal medyada her an linç edilme ihtimalimizin olmasıdır. Ağır eleştiriler herkese olabildiği gibi birden bize de dönebilir. Çünkü bu platformda birbirini hiç tanımayan insanlar karşılarındaki kişilerin hayatları hakkında oldukça rahat yorumlar yapabilmektedirler. Gerçek hayatta karşılaşma ihtimalimizin zor olduğu bir hızda bir gün yere göğe kondurulamayan kişiler ertesi gün en ağır eleştirilerin odağı haline sanal ortamda gelebilmektedirler.
Sosyal medyadaki nefret söylemlerine, linç kültürüne dair yapılan araştırmalar ve yazılan makalelerde sosyal medyada tam manasıyla bir kamusal alanın yaratılamayacağı çünkü kamusal alanın bir aradalığı gerektirdiği fakat mekansız olan sanal ortamda bundan söz etmenin mümkün olmamasıyla birlikte sağduyunun yitimi neden olarak gösterilmiştir.
Yazımı noktalarken üzerinde sizin de düşünmenizi istediğim husus sosyal medyayı nefret söylemleri yerine linç kültürünün tersine paylaşımlarda bulunup tutumlarımızı da o şekilde düzenlediğimizde sosyal medya öncesinden çok daha sağduyulu bireyler olmamız için acaba bir engel var mıdır? Eğer varsa da bu engelleri aşmaya değmez mi? Çünkü sanal ortamda gerçekleşen linçin sonuçlarının sanal olmayıp kişileri intihara kadar sürüklediği bilinmektedir. Hal böyleyken elimi taşın altına koymak için ben bir engel göremiyorum. Sen değerli okuyucum, şimdi sıra sende!
Eylem YILMAZEL
Yorumlar
Yorum Gönder