Ana içeriğe atla

SOSYAL MEDYA BAĞLAMINDA DEPRESYON VE KAYGI-HÜSEYİN GÜZEY

 

                                         Sosyal Medya Bağlamında Depresyon ve Kaygı

            11 Mart 2020 tarihinde ilk Covid-19 vakasının tespit edildiği ülkemiz 1 yılı aşkın süredir Covid-19 ile mücadelesini sürdürmektedir. Pandeminin ilk zamanlarından itibaren devletin bireylere telkin ettiği sosyal mesafe kuralı, belirli bir süre sonra çeşitli yasaklar ile de desteklenmeye başlamıştır. Bu yasakların başında il bazında vaka yoğunluğuna bağlı olarak belirli yaş gruplarına yönelik saat kısıtlaması ve hafta sonu sokağa çıkma yasağı gelmektedir. Bu yasakların yanı sıra sosyal iletişimin gerçekleştirildiği kafe, alışveriş merkezi ve restoran gibi yerlere de kısıtlama ve yasakların getirilmesi, bireylerin bu mevcut süreçte evde daha fazla vakit geçirmesine, internet ile daha çok meşgul olmasına ve dolayısıyla sosyal mecraları daha sık kullanmasına yol açmıştır. Başka bir ifadeyle, belirli bir tolerans aralığında sosyal bağlantılar kurma ihtiyacı güden modern insanın zihnindeki “sosyal ilişkiler terazisi”nde yüz yüze gerçekleştirilen sosyal ilişkiler kefesi hafiflemiş ve buna bağlı olarak çevrim içi gerçekleştirilen sosyal ilişkiler kefesi ağırlık kazanmıştır.

      
Hâlihazırda artmakta olan sosyal medya kullanımı bireylerin psikolojileri üzerinde nasıl etkiler bırakmaktadır? Bireylerin maruz kaldığı olumlu ve olumsuz etkiler nelerdir? Sosyal medyanın bireyde bıraktığı etkiler hangi yönde yoğunlaşmıştır? Bu soruları depresyon ve kaygı düzleminde inceleyelim.
Sosyal Medya ve Depresyon: Gerçekleştirilen araştırmaların birçoğu göstermiştir ki sosyal medya kullanımının artışı ile depresyon arasında olumlu yönde bir ilişki mevcuttur. Bu pozitif korelasyon, sosyal medya kullanımına bağlı olarak -özellikle aşırı sosyal medya kullanımı veya sosyal medya bağımlılığı durumlarında- depresyonun artabileceğini ifade ettiği gibi depresyon artışına bağlı olarak sosyal medya kullanımının artabileceğini de ifade etmektedir. 
            Sosyal medya, bireye, algılanan sosyal desteğin, sosyal sermayenin ve yaşam doyumunun artması bakımından olumlu etkilerde bulunabilmektedir. Özellikle, depresif bireyler sosyal medyayı sosyal destek mekanizması işlevi ile kullanma eğilimindedir. Buna karşılık, aşırı sosyal medya kullanımı ve sosyal medya bağımlılığı durumlarında bireylerde hafif-orta-yüksek düzeyde depresyonun oluşabileceği bildirilmiştir. Bu olguların yanı sıra sosyal medya platformlarının farklı nitelikler taşıması, bireylerin hangi platformu kullandığına bağlı olarak depresyon sergileme düzeylerini etkilemektedir.
            Sonuç olarak, hafif ve orta düzey sosyal medya kullanımının bireylerde depresyona yol açabilme ihtimalinin düşük olduğu ancak yüksek düzeyde sosyal medya kullanımının ve sosyal medya bağımlılığının bireylerde depresyona yol açabilme ihtimalinin yüksek olduğu; depresif bireylerin ise sosyal medya kullanma ihtimalinin oldukça yüksek olduğu saptanmıştır.
Sosyal Medya ve Kaygı: Depresyon üzerinde yürütülen araştırmalarda saptanılan bulgulara benzer şekilde sosyal medya ve kaygı ilişkisi için de benzer bir etkileşim olduğu ifade edilebilir. Sosyal medya kullanımının uzun vadede bireylerde sosyal kaygıyı artırdığı saptanmıştır. Bunun yanı sıra sosyal iletişimde zorlanan veya sosyal kaygı bozukluğuna sahip olan bireyler, âdeta bir telafi mekanizması usulüyle sosyal medya üzerinden sosyal gereksinimlerini karşılamaktadır. 
Sosyal medyanın bireyler üzerindeki kaygı temelli etkilerine Tıp ve Psikoloji bilimlerinde de rastlanılabilir. Sosyal Medya Kaygı Bozukluğu, Hayalî Titreşim Sendromu ve FOMO (Sosyal medyaya bağlı olarak) sosyal medyanın birey üzerindeki etkilerine örnek olarak verilebilir. 
Sosyal Medya Kaygı Bozukluğu, sosyal medya kullanımına bağlı olarak bireyin ruhsal ve fiziksel iyi oluşunun etkilendiği bir sosyal kaygı bozukluğu türüdür. Bu bozukluğa sahip kişiler; grup ortamında sıklıkla telefonlarına gelen bildirim ve iletileri kontrol etmekte, sosyal medya hesaplarına tanımadığı kişileri eklemekte, gününün önemli bir kısmını sosyal medyada geçirmekte, elektronik cihazlarına sıkı bir bağlılık hissetmekte, paylaşımlarına yorum gelip gelmediğini sık sık kontrol etmekte, sosyal medyada takipçi sayılarını önemsemekte ve bunları artırma girişimlerinde bulunmaktadırlar. Bu kişiler ayrıca, diğer kişileri memnun etme eğilimi içerisinde olan, düşük benlik saygısına sahip olan, dış görünüşüne aşırı ihtimam gösteren, uç noktalarda yalnızlık sergileyen ve ailevi ilişkilerinde bozukluklar bulunan kişilerdir.
Hayalî Titreşim Sendromu, bireylerin kullandıkları cihazlara herhangi bir yeni bildirim gelmemesine rağmen yeni bir bildirim geldiğini zannetmesi veya bu durumun bir varyantı olarak bireyin cihazına herhangi bir yeni arama gelmemesine rağmen yeni bir arama geldiğini zannetmesidir (İkincisini çok sık başıma gelir). Bu sendrom muhtemelen kişinin sahip olduğu sosyal kaygının bir yansımasıdır.
FOMO (Fear of Missing Out), bireylerin sosyal medyada başkaları tarafından yayımlanan yeni paylaşımların kaçırılmasına karşı duyduğu korkudur. Bu durumdaki bir kişi, kendisini rahatsız eden kaçırımları en aza indirebilmek için sık sık sosyal medyayı kontrol etmeye başlar ve nihai olarak sosyal medyanın sıkı bir bağımlısı hâline gelir.
            Sosyal medya; kişileri mesafe tanımaksızın bir araya getirebilmesi, sosyal bakımdan kendini eksik hisseden kişilere kendini ifade edebilme imkânı sunması, kişilerin sınırsız bilgi aktarımında bulunabilmesi bakımından oldukça değerli bir mecradır. Sosyal medyayı zararlı kılan onun nitelikleri değil kullanım biçimi ve miktarıdır. Umarım siz de sosyal medyayı makineleşmiş bir üslupla bağımlılık gereksinimlerini gidermekte kullanan kişilerden değil öz gelişim ve sosyal genişlemeniz için tam irade sahibi olarak kullanan kişilerdensinizdir.
            Sen mi sosyal medyayı kullanıyorsun, sosyal medya mı seni kullanıyor? Önce bu soruyu cevaplamak gerek sanırım.
                                                                                                                Teşekkürler
                                                                                                             Hüseyin Güzey
Kaynaklar


Çayırlı, E. (2017).
 Sosyal medya kullanım özelliklerinin kişilik yapılanmaları, yaşam doyumu   ve depresyon açısından incelenmesi [Yüksek lisans tezi, Işık Üniversitesi]. DSpace@Işık. https://acikerisim.isikun.edu.tr/xmlui/bitstream/handle/11729/1269/Ezgi_Cayirli.pdf?sequence=1&isAllowed=y
Balcı, Ş., Baloğlu, E. (2018). Sosyal medya bağımlılığı ile depresyon arasındaki ilişki: “Üniversite gençliği üzerine bir saha araştırması”. Galatasaray Üniversitesi İletişim Dergisi, (29), 209-234. https://doi.org/10.16878/gsuilet.500860
Aktan, E. (2018).  Sosyal medya ve sosyal kaygı: Sosyal medya kullanıcıları üzerine bir araştırma. Selçuk İletişim, 11(2), 35-53. https://doi.org/10.18094/josc.397272
Altındiş, A., Altındiş, S., Aslan, F. G., Aşıcı, N., İnci, M. B., Ekerbiçer, H. Ç., Tokaç, M. (2017). Sosyal medya ağları ve sosyal görünüm anksiyetesi. The Journal of Academic Social Science Studies, (64), 227-235. http://dx.doi.org/10.9761/JASSS7353
Bashir, S. (t.y.). Social media anxiety disorder. https://www.academia.edu/42173129/SOCIAL_MEDIA_ANXIETY_DISORDER

Yorumlar

POPÜLER YAZILAR

GERÇEKLE HAYALİN BİRBİRİNE GİRDİĞİ BİR FİLM: FRACTURED- DORUKHAN SAĞLAM

  GERÇEKLE HAYALİN BİRBİRİNE GİRDİĞİ BİR FİLM:  FRACTURED Beynimize ne kadar güvenebiliriz? Biz mi beynimizi yönetiriz yoksa o mu bizi yönetir? Zihnimiz gerçekleri bile saptırabilecek kadar güçlü müdür?  Fractured filmi boyunca işte tam da bu soruları soracaksınız kendinize. Zaman zaman ne olduğu konusunda karmaşaya düşebilir, ne olduğunu tam anlamlandıramayabilirsiniz. Kimi zaman ise tam her şeyin açıklandığını düşündüğünüzde bir sonraki sahne tüm fikirlerinizi altüst edebilir. Gizem, gerilim ve psikoloji konulu filmler ilginizi çekiyorsa bu film tam da size göre olacaktır. Film, evli bir çiftin yolculuğu ile başlamaktadır. Ray ve Joanne Monroe ufak kızları Peri ile birlikte seyahat ederken bir benzin istasyonunda mola verirler. Bu benzin istasyonunda mola verdikleri sırada kızları bir kaza geçirir. Peri inşaat alanının kenarında dururken bir köpek gelir, Ray köpeği korkutmak için taş atsa da köpek Peri’nin üzerine giderek onu korkutur ve korkarak geri kaçan Peri inşaat çukuruna düşer

GOOD WİLL HUNTİNG(CAN DOSTUM)- ÖZGE CEYLAN

  GOOD WİLL HUNTİNG(CAN DOSTUM) Good Will Hunting  Türkçe ismi ile Can Dostum    Matt Damon  ve  Ben Affleck 'i n senaryosunu yazmış olduğu,   Robin Williams ’ın başrolünü oynadığı Oscar Ödülü almış bir filmdir.  Film de yer alan oyuncu Matt Damon ve Ben Affleck Hollywood Sinema dünyasında önemli bir noktaya gelmekle beraber Film ile En iyi Senaryo ödülünü almışlardır Bu ödül ile birlikte sinema yaşamının bir çok alanında yer almışlar ve performanslarını sergilemişlerdir. Geçmişten günümüze filmler ele alındığında psikoloji, eğitim gibi insan ve toplumu ele alan birbirinden farklı birçok alanda filmlerden yararlanmaktadır. Bu nedenle  psikoloji sahasında da kullanılmaktadır  Filmler baktığımız zaman bireyin yaşamını yansıtmak ile beraber kimi zaman kişilerin gerçek yaşam öyküsünden yararlanılarak oluşturulmaktadır.   Filmler alanda fazlasıyla kullanılmaya başlamaktadır şöyle ki sinema terapisi terapi içerisinde yardımcı bir araç olarak kullanılmaktadır. Aynı zamanda filmlerin insan

YUNAN MİTOLOJİSİNDE KADIN- Ezgi KAYA

YUNAN MİTOLOJİSİNDE KADIN Yunan Mitolojisi’nde sık sık karşımıza kadınlar, tanrıçalar çıkar. Hatta bu kadınlar güç savaşçılık ve sembolleri ile bazen erkekleri bile saf dışı bırakabilirler. Örneğin savaşçı, güçlü kimliği ile tanınan Zeyna çok güçlü bir karakter ve mükemmel bir savaş zekâsına sahiptir. Anlatılanlara göre Zeyna o kadar güçlü bir Tanrıçadır ki Tanrıların bile zapt edemediği atlara biner, onlarla uzak diyarlarda savaşır. Baş Tanrı Zeus ve yine güçlü bir karakter olan hikmet tanrıçası, Zeus’un ilk karısı Metis’in kızı olan Athena zekâ ve strateji tanrıçası olarak bilinir. Aynı zamanda Athena sanat ve ilham tanrıçası olarak da bilinir.  Yunan Mitolojisi efsanelerinde de kadın ve kadının mucizeleri sık sık anlatılır. Örneğin Athena’nın Zeus’un kafasının içinden çıktığı ve bu yüzden de Baş Tanrının bütün özelliklerini aldığından bahsedilir. Zeus’un kafası yarılır ve ortaya dans eden, güzelliği ile insanlara ilham veren tanrıça Athena ortaya çıkar ve bütün ölümsüzle

SIGMUND FREUD VE AŞKIN PSİKOLOJİSİ-ROJDA ÇELİK

SIGMUND FREUD VE AŞKIN PSİKOLOJİSİ Aşk şairlerin uydurmasıdır, demiştir Ursula K. Le Guin Malafrena adlı romanında. Peki, şairlerin anlam yüklemeleri sonucu mu aşk insan hayatında bu kadar değerli olmuştur, yoksa aşkın insan hayatında bu kadar değerli olması mı şairleri yazmaya yöneltmiştir. Bu soruların cevabını bilmemekle beraber gelin Freud’un “Aşkın Psikolojisi” kitabını inceleyerek bu konuya ışık tutmaya çalışalım. Freud denince hemen hemen herkesin aklına cinsellik gelir. Çünkü psikoloji ile ilişkili çoğu kavramı cinsellik temelinde açıklamıştır. Aşk kavramı da bunlara dâhildir.  Freud’un yaşadığı dönemde cinsellik, toplumun ahlaki değerlerinden dolayı baskıya maruz kalıyordu. Evlenmeden yaşanan cinsel birliktelikler hoş karşılanmıyor ve ayıplanıyordu. Cinsellikten açıkça söz etmek bile mümkün değildi. Bu durumun getirdiği cinsel eğitim yetersizliği hem erkek hem de kadının yaşantısında zorluklara neden oluyordu. Günümüzde de bu durumun geçerliliğini koruduğunu biliyoruz. Özellik