Ana içeriğe atla

BİR BAŞINA OLMAK:PANDEMİ VE SOSYAL MEDYA-ÖZDEN NUR KARPINAR

 

                                   Bir Başına Olmak: Pandemi Ve Sosyal Medya

 Pandemi öncesini hatırlayalım biraz. Birbirimize bir şey anlatmak için buluştuğumuz, mutluluğumuzu, acımızı, konuşmamız gereken her şeyi açık hava sahillerde veya cafelerde paylaştığımız anılara götürmek istiyorum sizi. Ardından “ütopya” diye adlandırabileceğimiz “hiçbir yer ve hiçbir şey” anlamına gelen salgının tam ortasında bulduk kendimizi. Yalnızlaştığımız dünyada bir nebze paylaştığımız şeyler artık zorunlu bir halde elimizden alınmıştı. Yeni seneler, doğum günleri vb. aklınıza gelebilecek her şey sadece bize kalmıştı. Üstüne üstlük günlük yaşamımız için gerekli olan iletişimi bile sosyal medya tarafından karşıladık, birbirimizi sosyal medya ile motive ettik. Aksi taktirde derin bir yalnızlık ve iletişimsizliğe mahkumduk. Evet, sosyal medya bir anda elimiz ayağımız olmuştu. Ancak kendimizle baş başa kaldığımız her an mutlu ya da huzurlu değildi, Covid-19 ile kaygılı belki sosyal medya ile daha yalnızdık.

 


Tüm dünyayı etkisi altına alan Covid-19 pandemi süreci ve sosyal medya üzerindeki etkilerini bir çok araştırma farklı bakışlar ile ortaya koymaktadır. Kimi araştırma sosyal medyanın son zamanlarda üstlendiği “haber kaynağı” tanımının üstüne gitmiştir. Öyle ki bir araştırma sonucuna göre, sosyal medyaya yalan haberlerin sürülmesi dezenformasyon yaratıp psikolojik bir silah olarak kullanılabilmektedir. Bu psikolojik güç sadece birey ile ilgili değildir. Unutmayın ki sosyal medya Dünya’nın elinde ve küresel bir psikolojik silahtan bahsetmek mümkündür. Bulunduğumuz noktada “uydurma” haberlere objektif şekilde bakamıyoruz. Ancak seneler sonra düşündüğümüzde bu “uydurma” haberler ile derinden bir yerden sarsılacağız. Acı çeken insan görüntüleri, sağlık sistemi dışında kalmış tedavi alamayan insanlar vb. görüntüler bizlere ve ana akım medyaya sosyal medya aracılığı ile ulaşmıştı ve hala zaman zaman bu “uydurmalara” maruz kalıyoruz. Türkiye’de 11 Mart tarihinde çıkan ilk vakanın ardından bir haftalık süreç göz önüne alındığında 14 haberin “uydurma” olduğunu biliyor muydunuz? Bunların iki tanesi parodi, bir tanesi ise manipüle ediciydi. Haklı kaygı ve korkuların bir anda etrafımızı sardığını, kendi sağlığımızı hatta ve hatta ailemizin sağlığını daha çok el üstünde tuttuğumuz bu dönemde psikolojik sağlamlılığımızı korumayı başardığımız en önemli meselelerden biri şüphesiz bu süreçte sosyal medyadan aldığımız haberledir. (Aydın,2020).

Evde kalma sürecinde sosyal medyanın bu kadar haber üretmesi etik açıdan sınırsız olması sebeplerden bir tanesiydi. Toplumsal olarak vaka sayılarının arttığı dönemlerde psikolojik bir kaosun parçasıydık. Üstüne üstlük bunu atlatmak için sağlıklı kanallar beslemiyorduk. Çoğumuz sosyal medyanın bir parçasıydık. Market sırasına girenleri eleştirip tatillerde olanlara bir şey demememiz belki yine sosyal medyanın etkisi ile olmuştu. Pandeminin şiddetini hafife alanların sosyal medya aracılığı ile yaşlıları linçlendiğini de böylece gördük. Yine yapılan bir çalışma sonucu Covid-19 dönemi boyunca yaşlıların yasaklara uymadığı sürece kolluk kuvvetlerinin fiziksel şiddetini meşru görmüşler, yaşlıların toplumsal açıdan dışlandığını görmüşlerdir ve belki en vurucu kısmı bu değildir. Kırıcı olan nokta bu görüşleri sosyal medya analizleri ile almışlardır. Bunu isteyenler sosyal medyada etiği düşünmeden yazıp, çizenlerdir. (Uysal, Eren, 2020).
Bu dönemde toplumsal dinamik ve bireysel tutumlar beni en çok etkileyen unsurlardan olabilir. Covid-19 krizinin ilk aylarında hepimizin rutini olmuşçasına yaptığımız şeyleri unutmak ne mümkün. Hepimiz o günlerde iyi olmak zorundaymışız gibi, mutfakta olmak zorunda, günde bir kitap okuyup, spor yapmak zorundaymışız gibiydi. Kendini halsiz, yorgun, pandemi süreci veya kişisel olarak tükenmiş olabilenleri düşünmeden ve bir de bunları yapmayan insanlara “eksik, uyumsuz” gözü ile bakıldığını anımsıyoruz. Bazen gerçekten o yataktan kalkmak istemeyebilir bazen gerçekten kendinizi sorunlar ile uğraşırken bulabilirsiniz. Bu ne uyumsuzluk ne de kötü olandır. Hayatlarımıza sosyal medya karar vermiyordu. Bizleri sosyal medyalarımız tanımlamıyordu, takip ettiklerimiz, bizi takip edenler, neleri paylaştığımız, neler yaptığımıza sosyal medya karar vermiyor. 


Pandemi ile bir başımıza kaldık. Arkadaşlarla yapılan sohbetler telefonlarla, içilen kahveler görüntülü konuşmalarda, önemli toplantılar, dersler zoom ile olsa da bu bir başınalık zorunluluğu bizi psikolojik olarak kaygılandığımız noktalara getirmemeli. İnsan bu çıkmazlarda teknolojiye sarılabilir, sıkı sıkı bağlanabilir. Bu teknolojiye sıkı sıkı bağlanmanın en güzel değerlendirmelerinden birini Dilek Özhan Koçak Teknoloji, İnsan, Bilimkurgu yazısında "Her" filminden örnek vererek yapmıştı. “Kahramanı bizden biridir. Yemek yer, işe gider, arkadaşları vardır, boşanmıştır, yalnız yaşar, yalnızdır. Bu yalnızlık hem narsistik bir kişiliğin nedeni, hem de sonucudur. Yalnız olmak istemez ama diğer insanlara, hatta hayatını paylaştığı eşine katlanamayacak kadar da bencildir. O zaman devreye teknoloji girer. Teknoloji onun var olan eksikliğini giderecek bir araçtır. Fakat bu araç, çoktan yok ettiği şeylerin yerini almış ve yalnızca bir araç olmaktan çıkmış, amaca dönüşmüştür.”
  Sosyal medya bir amaç değildi oysa bir araçtı… Okumaya  başladığınız ilk satılarlarda pandemi için ütopya demiştim. Artık normali unuttuğumuz şu zaman diliminde Covid-19 ile mücadele ediyoruz. Sanıyorum mücadelelerimizden birini bir başına kaldığımız sosyal medya ile veriyoruz.

Teknoloji üzerinde gücümüzü yitirmek bir ütopya mıdır artık pek emin değilim. İnsanın ortaya koyduğu sadece “eğlence” amaçlı ortaya çıkan sosyal medya küresel krizlerde büyük rol oynamaktadır. Eğlence ve gerçek olmayan o dünyanın sizin biricikliğinizden, hakikat olan, zaten güzel olan sizden uzaklaştırmasın. (Koçak,2017). Yeteri kadar manipüle edildiğimiz, etkilendiğimiz, ortak payda da buluştuğumuz sosyal medya içinde bir yerlerde hala biricik ve teksiniz. Yeni normalimiz belki kendi keşfimizdir.
 
Sevgilerimle.
Özden N. KARPINAR
Kaynakça:
Aydın A.F. “Post-Truth Dönemde Sosyal Medyada Dezenformasyon: Covid-19 (Yeni Koronavirüs) Pandemi Süreci”, Asya Studies-Academic Social Studies/Akademik Sosyal Araştırmalar, Year:4, Number: 12, Summer, p. 76-90. 
Kirman F. “ Sosyal Medyada Salgın Psikolojisi: Algı, Etki ve Başa Çıkma”, Dünya İnsan Bilimleri Dergisi,2020-2
Yıldırım S. “ Salgınların Sosyal- Psikolojik Görünümü: Covid-19(Koronavirüs) Pandemi Örneği”, Turkish Studies, 15(4), 1331-1351, 2020.
Uysal M., Eren G. “COVID-19 Salgın Sürecinde Sosyal Medyada Yaşlılara Yönelik Ayrımcılık: Twitter Örneği”, Turkish Studies, 15(4), 1147-1162, 2020.
Koçak Özhan D. “ Teknoloji, İnsan, Bilimkurgu”, Birikim Dergisi, 2017.
Canöz N., Canöz K., Çerçi Ü. Ö. “Covid-19 Krizi Döneminde Bilgilenme Aracı Olarak Sosyal Medya Kullanımı” Selçuk Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü Dergisi(44), 2020.
Soğukdere Ş., Öztunç M., “Sosyal Medyada Koronavirüs Dezenformasyonu” Kastamonu İletişim Araştırmaları Dergisi (5), Güz 2020.
 
 

Yorumlar

POPÜLER YAZILAR

GERÇEKLE HAYALİN BİRBİRİNE GİRDİĞİ BİR FİLM: FRACTURED- DORUKHAN SAĞLAM

  GERÇEKLE HAYALİN BİRBİRİNE GİRDİĞİ BİR FİLM:  FRACTURED Beynimize ne kadar güvenebiliriz? Biz mi beynimizi yönetiriz yoksa o mu bizi yönetir? Zihnimiz gerçekleri bile saptırabilecek kadar güçlü müdür?  Fractured filmi boyunca işte tam da bu soruları soracaksınız kendinize. Zaman zaman ne olduğu konusunda karmaşaya düşebilir, ne olduğunu tam anlamlandıramayabilirsiniz. Kimi zaman ise tam her şeyin açıklandığını düşündüğünüzde bir sonraki sahne tüm fikirlerinizi altüst edebilir. Gizem, gerilim ve psikoloji konulu filmler ilginizi çekiyorsa bu film tam da size göre olacaktır. Film, evli bir çiftin yolculuğu ile başlamaktadır. Ray ve Joanne Monroe ufak kızları Peri ile birlikte seyahat ederken bir benzin istasyonunda mola verirler. Bu benzin istasyonunda mola verdikleri sırada kızları bir kaza geçirir. Peri inşaat alanının kenarında dururken bir köpek gelir, Ray köpeği korkutmak için taş atsa da köpek Peri’nin üzerine giderek onu korkutur ve korkarak geri kaçan Peri inşaat çukuruna düşer

GOOD WİLL HUNTİNG(CAN DOSTUM)- ÖZGE CEYLAN

  GOOD WİLL HUNTİNG(CAN DOSTUM) Good Will Hunting  Türkçe ismi ile Can Dostum    Matt Damon  ve  Ben Affleck 'i n senaryosunu yazmış olduğu,   Robin Williams ’ın başrolünü oynadığı Oscar Ödülü almış bir filmdir.  Film de yer alan oyuncu Matt Damon ve Ben Affleck Hollywood Sinema dünyasında önemli bir noktaya gelmekle beraber Film ile En iyi Senaryo ödülünü almışlardır Bu ödül ile birlikte sinema yaşamının bir çok alanında yer almışlar ve performanslarını sergilemişlerdir. Geçmişten günümüze filmler ele alındığında psikoloji, eğitim gibi insan ve toplumu ele alan birbirinden farklı birçok alanda filmlerden yararlanmaktadır. Bu nedenle  psikoloji sahasında da kullanılmaktadır  Filmler baktığımız zaman bireyin yaşamını yansıtmak ile beraber kimi zaman kişilerin gerçek yaşam öyküsünden yararlanılarak oluşturulmaktadır.   Filmler alanda fazlasıyla kullanılmaya başlamaktadır şöyle ki sinema terapisi terapi içerisinde yardımcı bir araç olarak kullanılmaktadır. Aynı zamanda filmlerin insan

YUNAN MİTOLOJİSİNDE KADIN- Ezgi KAYA

YUNAN MİTOLOJİSİNDE KADIN Yunan Mitolojisi’nde sık sık karşımıza kadınlar, tanrıçalar çıkar. Hatta bu kadınlar güç savaşçılık ve sembolleri ile bazen erkekleri bile saf dışı bırakabilirler. Örneğin savaşçı, güçlü kimliği ile tanınan Zeyna çok güçlü bir karakter ve mükemmel bir savaş zekâsına sahiptir. Anlatılanlara göre Zeyna o kadar güçlü bir Tanrıçadır ki Tanrıların bile zapt edemediği atlara biner, onlarla uzak diyarlarda savaşır. Baş Tanrı Zeus ve yine güçlü bir karakter olan hikmet tanrıçası, Zeus’un ilk karısı Metis’in kızı olan Athena zekâ ve strateji tanrıçası olarak bilinir. Aynı zamanda Athena sanat ve ilham tanrıçası olarak da bilinir.  Yunan Mitolojisi efsanelerinde de kadın ve kadının mucizeleri sık sık anlatılır. Örneğin Athena’nın Zeus’un kafasının içinden çıktığı ve bu yüzden de Baş Tanrının bütün özelliklerini aldığından bahsedilir. Zeus’un kafası yarılır ve ortaya dans eden, güzelliği ile insanlara ilham veren tanrıça Athena ortaya çıkar ve bütün ölümsüzle

SIGMUND FREUD VE AŞKIN PSİKOLOJİSİ-ROJDA ÇELİK

SIGMUND FREUD VE AŞKIN PSİKOLOJİSİ Aşk şairlerin uydurmasıdır, demiştir Ursula K. Le Guin Malafrena adlı romanında. Peki, şairlerin anlam yüklemeleri sonucu mu aşk insan hayatında bu kadar değerli olmuştur, yoksa aşkın insan hayatında bu kadar değerli olması mı şairleri yazmaya yöneltmiştir. Bu soruların cevabını bilmemekle beraber gelin Freud’un “Aşkın Psikolojisi” kitabını inceleyerek bu konuya ışık tutmaya çalışalım. Freud denince hemen hemen herkesin aklına cinsellik gelir. Çünkü psikoloji ile ilişkili çoğu kavramı cinsellik temelinde açıklamıştır. Aşk kavramı da bunlara dâhildir.  Freud’un yaşadığı dönemde cinsellik, toplumun ahlaki değerlerinden dolayı baskıya maruz kalıyordu. Evlenmeden yaşanan cinsel birliktelikler hoş karşılanmıyor ve ayıplanıyordu. Cinsellikten açıkça söz etmek bile mümkün değildi. Bu durumun getirdiği cinsel eğitim yetersizliği hem erkek hem de kadının yaşantısında zorluklara neden oluyordu. Günümüzde de bu durumun geçerliliğini koruduğunu biliyoruz. Özellik