Ana içeriğe atla

PRİON HASTALIĞINA BAĞLI YEĞİN YA DA AĞIR OLMAYAN NÖROBİLİŞSEL BOZUKLUKLAR-ROJDA ÇELİK

 

PRİON HASTALIĞINA BAĞLI YEĞİN YA DA AĞIR OLMAYAN NÖROBİLİŞSEL  BOZUKLUKLAR

Tekrar merhaba sevgili okurlarım. Umarım iyisinizdir ve her şey yolundadır  Yine yeni şeyler öğrenme ve sizlere aktarma heyecanıyla yazmaya başlıyorum. Bu ayki temamız nörobilişsel bozukluklar. 

Nörobilişsel bozukluklar, genellikle yaşlılıkta ortaya çıkan bozukluklar olarak bilinmekte ve yaşlıların hayatlarını olumsuz etkilemektedirler. Gerek bilişsel gerek fiziksel gerekse duygusal bağlamda olumsuz sonuçlara yol açmaktadırlar. 
Bu olumsuz yanlardan bahsedince yaşlılıktan korkar gibi oldum. Ama bu biraz da bizim elimizde, değil mi? Sağlığımıza her anlamda dikkat edersek, yaşlanınca bizlere olumlu getirileri daha fazla olacaktır diyor ve kamu spotumu bitirerek konumuza geri dönüyorum 
Nörobilişsel bozukluklara baktığımızda, işlevsellikte gözlenen bozulmada klinik semptomlardan daha etkin rol oynadıklarını görmekteyiz. (Lepage, Bodnar ve Bowie, 2014; Çelikbaş ve Ergün, 2018). 
Nörobilişsel bozuklukların alt kategorilerinden biri olan yeğin ya da ağır olmayan nörobilişsel bozuklukların tanı ölçütleri, DSM-5 Tanı Ölçütleri Başvuru Elkitabı’na göre şu şekildedir (APA, 2014): 
A. Karmaşık dikkat, yerine getirme işlevi, öğrenme ve bellek, dil, algısal-devinsel ya da toplumsal biliş gibi bir ya da birden çok alanda, kişide daha önceki yeterlik düzeyine göre belirgin bilişsel bir gerileme olduğunun kanıtları şöyle temellendirilmektedir: 
1.Kişinin bilişsel işlevlerinde belirgin bir gerileme olduğuyla ilgili kendisinin, bilgisi olan birinin ya da klinisyenin kaygı duyuyor olması ve
2. Nöropsikolojik değerlendirme ölçümleriyle belgelendirilmesi yeğlenen ya da bunların yokluğunda nicel bir klinik değerlendirmeyle belgelendirilen, bilişsel yeterlikte önemli ölçüde bozulma görülmesi. 
B. Kişideki bilişsel eksiklikler, gündelik etkinliklerinde, kendi başına ve bağımsız davranmayı güçleştirmektedir (en azından, faturalarını ödeme ya da ilaçlarını doğru kullanma gibi karmaşık günlük yaşam etkinliklerinde yardıma gereksinim duymaktadır).
C. Bilişsel eksiklikler, yalnızca deliryumun tanı ölçütlerinde bulunmamaktadır. 
D. Bilişsel eksiklikler yeğin depresyon bozukluğu, şizofreni gibi başka bir ruhsal bozuklukla daha iyi açıklanamamaktadır. 
Şimdi sizlere asıl değinmem gereken konudan bahsedeceğim; prion hastalığına bağlı yeğin ya da ağır olmayan nörobilişsel hastalıklar.
Peki, nedir bu prion hastalığı? Nörodejeneratif hastalıklardan biri olan prion hastalığı, insan ve hayvanları etkileyen konak prion proteininin (PrPC), hatalı katlanmış izoformu olan patojenik prion proteininin (PrPSc), merkezi sinir sisteminde ve çoğu kez lenforetiküler sistemde akümülasyonu ile karakterizedir (Şevik, 2014).
Prion hastalığına bağlı yeğin ya da ağır olmayan nörobilişsel bozuklukların tanı ölçütleri ise, yine DSM-5 Tanı Ölçütleri Başvuru Elkitabı’nda şu şekilde belirtilmiştir:
A. Yeğin ya da ağır olmayan nörobilişsel bozukluklar için belirlenen tanı ölçütleri karşılanmalıdır. 
B. Gizlice ve sessizce başlayarak hızlı ilerleme, sık görülen bir durumdur. 
C. Prion hastalığının miyoklonus ya da ataksi gibi devinsel özellikleri ya da biyobelirteç kanıtı vardır. 
D. Bu nörobilişsel bozukluk başka bir sağlık durumuna bağlanamamakta ve başka bir ruhsal hastalıkla daha iyi açıklanamamaktadır. 
Genel olarak nörobilişsel bozukluklarda görülen semptomlar, prion hastalığına bağlı yeğin ya da ağır olmayan bozukluklarda da görülmektedir. Bunlar; karmaşık dikkat alanlarında (kalıcı dikkat, seçici dikkat gibi) güçlük, yerine getirme işlevlerinde (tasarlama, karar verme gibi) güçlük, öğrenme ve bellek (anlık ve yakın bellek gibi) güçlükleri, algısal-devinsel (görsel algı, yapısal algı gibi) güçlükler ve toplumsal biliş (duyguları tanıma ve zihin kuramı) konusunda yaşanan güçlükler şeklindedir (APA, 2014). 
Son olarak söylemek istediğim şey, güçlüklere rağmen her yaş dönemi güzeldir 

Teşekkürler.
Rojda ÇELİK


Kaynakça
Amerikan Psikiyatri Birliği. (2014). Nörobilişsel bozukluklar. E. Köroğlu (Ed.), DSM-5 tanı ölçütleri başvuru elkitabı. (s. 291-326). Ankara: Hekimler Yayın Birliği.
Çelikbaş, Z. ve Ergün, S. (2018). Şizofrenide nörobilişsel bozukluklar ve işlevsellikle ilişkisi. Journal of Contemporary Medicine. 1-5.
Şevik, M. (2014). Prion hastalıkları terapötik yaklaşımları. İstanbul Medical Journal. 15. 1-7.

 

 

Yorumlar

POPÜLER YAZILAR

GERÇEKLE HAYALİN BİRBİRİNE GİRDİĞİ BİR FİLM: FRACTURED- DORUKHAN SAĞLAM

  GERÇEKLE HAYALİN BİRBİRİNE GİRDİĞİ BİR FİLM:  FRACTURED Beynimize ne kadar güvenebiliriz? Biz mi beynimizi yönetiriz yoksa o mu bizi yönetir? Zihnimiz gerçekleri bile saptırabilecek kadar güçlü müdür?  Fractured filmi boyunca işte tam da bu soruları soracaksınız kendinize. Zaman zaman ne olduğu konusunda karmaşaya düşebilir, ne olduğunu tam anlamlandıramayabilirsiniz. Kimi zaman ise tam her şeyin açıklandığını düşündüğünüzde bir sonraki sahne tüm fikirlerinizi altüst edebilir. Gizem, gerilim ve psikoloji konulu filmler ilginizi çekiyorsa bu film tam da size göre olacaktır. Film, evli bir çiftin yolculuğu ile başlamaktadır. Ray ve Joanne Monroe ufak kızları Peri ile birlikte seyahat ederken bir benzin istasyonunda mola verirler. Bu benzin istasyonunda mola verdikleri sırada kızları bir kaza geçirir. Peri inşaat alanının kenarında dururken bir köpek gelir, Ray köpeği korkutmak için taş atsa da köpek Peri’nin üzerine giderek onu korkutur ve korkarak geri kaçan Peri inşaat çukuruna düşer

GOOD WİLL HUNTİNG(CAN DOSTUM)- ÖZGE CEYLAN

  GOOD WİLL HUNTİNG(CAN DOSTUM) Good Will Hunting  Türkçe ismi ile Can Dostum    Matt Damon  ve  Ben Affleck 'i n senaryosunu yazmış olduğu,   Robin Williams ’ın başrolünü oynadığı Oscar Ödülü almış bir filmdir.  Film de yer alan oyuncu Matt Damon ve Ben Affleck Hollywood Sinema dünyasında önemli bir noktaya gelmekle beraber Film ile En iyi Senaryo ödülünü almışlardır Bu ödül ile birlikte sinema yaşamının bir çok alanında yer almışlar ve performanslarını sergilemişlerdir. Geçmişten günümüze filmler ele alındığında psikoloji, eğitim gibi insan ve toplumu ele alan birbirinden farklı birçok alanda filmlerden yararlanmaktadır. Bu nedenle  psikoloji sahasında da kullanılmaktadır  Filmler baktığımız zaman bireyin yaşamını yansıtmak ile beraber kimi zaman kişilerin gerçek yaşam öyküsünden yararlanılarak oluşturulmaktadır.   Filmler alanda fazlasıyla kullanılmaya başlamaktadır şöyle ki sinema terapisi terapi içerisinde yardımcı bir araç olarak kullanılmaktadır. Aynı zamanda filmlerin insan

YUNAN MİTOLOJİSİNDE KADIN- Ezgi KAYA

YUNAN MİTOLOJİSİNDE KADIN Yunan Mitolojisi’nde sık sık karşımıza kadınlar, tanrıçalar çıkar. Hatta bu kadınlar güç savaşçılık ve sembolleri ile bazen erkekleri bile saf dışı bırakabilirler. Örneğin savaşçı, güçlü kimliği ile tanınan Zeyna çok güçlü bir karakter ve mükemmel bir savaş zekâsına sahiptir. Anlatılanlara göre Zeyna o kadar güçlü bir Tanrıçadır ki Tanrıların bile zapt edemediği atlara biner, onlarla uzak diyarlarda savaşır. Baş Tanrı Zeus ve yine güçlü bir karakter olan hikmet tanrıçası, Zeus’un ilk karısı Metis’in kızı olan Athena zekâ ve strateji tanrıçası olarak bilinir. Aynı zamanda Athena sanat ve ilham tanrıçası olarak da bilinir.  Yunan Mitolojisi efsanelerinde de kadın ve kadının mucizeleri sık sık anlatılır. Örneğin Athena’nın Zeus’un kafasının içinden çıktığı ve bu yüzden de Baş Tanrının bütün özelliklerini aldığından bahsedilir. Zeus’un kafası yarılır ve ortaya dans eden, güzelliği ile insanlara ilham veren tanrıça Athena ortaya çıkar ve bütün ölümsüzle

SIGMUND FREUD VE AŞKIN PSİKOLOJİSİ-ROJDA ÇELİK

SIGMUND FREUD VE AŞKIN PSİKOLOJİSİ Aşk şairlerin uydurmasıdır, demiştir Ursula K. Le Guin Malafrena adlı romanında. Peki, şairlerin anlam yüklemeleri sonucu mu aşk insan hayatında bu kadar değerli olmuştur, yoksa aşkın insan hayatında bu kadar değerli olması mı şairleri yazmaya yöneltmiştir. Bu soruların cevabını bilmemekle beraber gelin Freud’un “Aşkın Psikolojisi” kitabını inceleyerek bu konuya ışık tutmaya çalışalım. Freud denince hemen hemen herkesin aklına cinsellik gelir. Çünkü psikoloji ile ilişkili çoğu kavramı cinsellik temelinde açıklamıştır. Aşk kavramı da bunlara dâhildir.  Freud’un yaşadığı dönemde cinsellik, toplumun ahlaki değerlerinden dolayı baskıya maruz kalıyordu. Evlenmeden yaşanan cinsel birliktelikler hoş karşılanmıyor ve ayıplanıyordu. Cinsellikten açıkça söz etmek bile mümkün değildi. Bu durumun getirdiği cinsel eğitim yetersizliği hem erkek hem de kadının yaşantısında zorluklara neden oluyordu. Günümüzde de bu durumun geçerliliğini koruduğunu biliyoruz. Özellik