Ana içeriğe atla

PARKİNSON HASTALIĞINA BAĞLI YEĞİN YA DA AĞIR OLMAYAN NÖROBİLİŞSEL BOZUKLUK-EYLEM YILMAZEL


PARKİNSON HASTALIĞINA BAĞLI YEĞİN YA DA AĞIR OLMAYAN NÖROBİLİŞSEL BOZUKLUK


Siz değerli okuyucularıma öncelikle kocaman bir merhaba diyerek yeni yazıma başlamak istiyorum. Bu ay ekip arkadaşlarımla sizin de beğeneceğinizi umduğumuz Nörobilişsel Bozukluklar temasında karar kıldık. Şimdiden hepinize keyifli okumalar dilerim...

Benim konum ‘Parkinson Hastalığına Bağlı Yeğin ya da Ağır Olmayan Nörobilişsel Bozukluk’. Konunun derinine inmeden önce nörobilişsel bozukluk nedir diye kısaca açıklamak isterim. Nörobilişsel psikoloji en genel anlamıyla beyin fonksiyonlarını inceler. Nörobilişsel bozukluk dediğimizde de kast edilen şey beyin yapısında veya fonksiyonlarında çeşitli aksaklıkların olmasıdır. Bu bozukluğa sahip olan hastalarda anıların hafızada tutulmasında, problem çözmede, algı süreçlerinde,dürtü kontrollerinde ve soyut düşünme gibi nörobilişsel kabiliyetlerde zayıflıklar gözlenmektedir.

Parkinson hastalığı nedir diye açıklamamız gerekirse de; hareketlerde yavaşlama ve titremeyle kendini gösteren, hayat kalitesini oldukça düşüren bir hastalıktır. Hastalar arasında genel popülasyonu 60 yaş üzeri bireyler oluşturmaktadır. Genetik faktörlere bağlı olarak 40’lı yaşlarda da gözlenebilmektedir. Hastalar arasında cinsiyet seyrine baktığımızda erkeklerde kadınlara göre daha yüksek bir oranın var olduğu görülür. Hareketlerde yavaşlama ve titreme gibi belirtilerin sebebine bakacak olursakta beyinde dopamini üreten hücrelerin bozulmasıdır diyebiliriz. Nitekim beyinde dopamini üreten hücreler hareketlerin kontrolü ve akıcılığından sorumludurlar. Parkinson hastalığında beyinden kaynaklanan hareket bulgularından başka hareket haricinde belirti ve şikayetler de izlenir. Bunlara örnek olarak kabızlık, kan basıncının düşmesi, depresyon, uyku bozuklukları ve koku duyusunun kaybı gösterilebilir. Nadir de olsa bazı hastalarda bunama da eşlik edebilmektedir. Peki dopamini üreten hücrelerde bu bozukluk neden ortaya çıkabilir? Vücutta doğal olarak üretilen bir kimyasal olan dopaminin düşmesinde, genetik faktörlerin yanı sıra zirai ilaçlar gibi çeşitli kimyasalların da etkisi olabilmektedir. Hatta buna yaşlılığı da eklememiz mümkündür. Çünkü insan beyninin yaşlanması sonucunda da dopamin hücrelerinde azalma meydana gelmektedir. Tedavi aşamasına gelecek olursak geliştirilecek tedavi protokolünde hastanın yaşı, hastalığın belirtileri ve evresine dikkat edilir. Öncelik ilaç tedavisidir. Dopamin maddesinin üretim açığı kapatılmaya çalışılır. İlaç tedavisinin yanı sıra cerrahi müdahale de başvurulan tedavi yöntemlerinden biridir. Cerrahi müdahaleye örnek olarak beyin pili yöntemi örnek gösterilebilir.

Tanı aşamasına geldiğimizde ise dikkat edeceğimiz hususlardan bir tanesi DSM kriterlerinin yaşlı ve genç yetişkinler için aynı oluşudur. DSM kriterleri, semptomlar tıbbi bir durum veya ilaç yan etkileriyle açıklanabiliyorsa, bir psikolojik bozukluğun teşhis edilmemesi gerektiğini belirtir. DSM-5 kriterlerine göre bir kişiye  ‘Parkinson Hastalığına Bağlı Yeğin ya da Ağır Olmayan Nörobilişsel Bozukluk’ tanısı konulabilmesi için bazı faktörleri karşılıyor olması gerekmektedir. Bu hususta karşımıza iki madde çıkmaktadır: 

1. Neden olucu karma etkenlerin olduğuna ilişkin kanıt yoktur (başka nöroyozlaştırıcı bir hastalık ya da beyin-damar hastalığının ya da bilişsel gerilemeye katkıda bulunmuş olabilecek başka sinirsel, ruhsal ya da genel hastalık ya da durumun yokluğu).
2. Parkinson hastalığının, nörobilişsel hastalığın öncesinde bulunduğu çok açıktır.
Eğer hasta her iki maddeyi de taşıyorsa parkinson hastalığına bağlı yeğin ya da ağır olmayan nörobilişsel bozukluk tanısı konulabilmektedir. Birinci ya da ikinci maddenin etkilerini gösteriyorsa Parkinson hastalığına bağlı olabilir yeğin ya da ağır olmayan nörobilişsel bozukluk tanısı konmalıdır. 

                                                                                                                        Teşekkürler...
                                                                                                                         Eylem YILMAZEL
KAYNAKÇA
1)  Amerikan Psikiyatri Birliği, Ruhsal Bozuklukların Tanısal ve Sayımsal Elkitabı, Beşinci Baskı(DSM-5), Tanı Ölçütleri Başvuru Elkitabı’ndan, çev. Köroğlu E, Hekimler Yayın Birliği, Ankara, 2013.
2)Öztürk,G.(19 Mart 2019). Parkinson Hastalığı. 9 Mart 2021 tarihinde https://www.acibadem.com.tr/ilgi-alani/parkinson-hastaligi/ adresinden erişildi.
3)Memorial Tıbbi Yayın Kurulu. (12 Haziran 2020). Parkinson Hastalığı Nedir? Belirtileri Nelerdir? 9 Mart 2021 tarihinde https://www.memorial.com.tr/hastaliklar/parkinson-hastaligi-nedir-belirtileri-nelerdir adresinden erişildi.

Yorumlar

POPÜLER YAZILAR

GERÇEKLE HAYALİN BİRBİRİNE GİRDİĞİ BİR FİLM: FRACTURED- DORUKHAN SAĞLAM

  GERÇEKLE HAYALİN BİRBİRİNE GİRDİĞİ BİR FİLM:  FRACTURED Beynimize ne kadar güvenebiliriz? Biz mi beynimizi yönetiriz yoksa o mu bizi yönetir? Zihnimiz gerçekleri bile saptırabilecek kadar güçlü müdür?  Fractured filmi boyunca işte tam da bu soruları soracaksınız kendinize. Zaman zaman ne olduğu konusunda karmaşaya düşebilir, ne olduğunu tam anlamlandıramayabilirsiniz. Kimi zaman ise tam her şeyin açıklandığını düşündüğünüzde bir sonraki sahne tüm fikirlerinizi altüst edebilir. Gizem, gerilim ve psikoloji konulu filmler ilginizi çekiyorsa bu film tam da size göre olacaktır. Film, evli bir çiftin yolculuğu ile başlamaktadır. Ray ve Joanne Monroe ufak kızları Peri ile birlikte seyahat ederken bir benzin istasyonunda mola verirler. Bu benzin istasyonunda mola verdikleri sırada kızları bir kaza geçirir. Peri inşaat alanının kenarında dururken bir köpek gelir, Ray köpeği korkutmak için taş atsa da köpek Peri’nin üzerine giderek onu korkutur ve korkarak geri kaçan Peri inşaat çukuruna düşer

GOOD WİLL HUNTİNG(CAN DOSTUM)- ÖZGE CEYLAN

  GOOD WİLL HUNTİNG(CAN DOSTUM) Good Will Hunting  Türkçe ismi ile Can Dostum    Matt Damon  ve  Ben Affleck 'i n senaryosunu yazmış olduğu,   Robin Williams ’ın başrolünü oynadığı Oscar Ödülü almış bir filmdir.  Film de yer alan oyuncu Matt Damon ve Ben Affleck Hollywood Sinema dünyasında önemli bir noktaya gelmekle beraber Film ile En iyi Senaryo ödülünü almışlardır Bu ödül ile birlikte sinema yaşamının bir çok alanında yer almışlar ve performanslarını sergilemişlerdir. Geçmişten günümüze filmler ele alındığında psikoloji, eğitim gibi insan ve toplumu ele alan birbirinden farklı birçok alanda filmlerden yararlanmaktadır. Bu nedenle  psikoloji sahasında da kullanılmaktadır  Filmler baktığımız zaman bireyin yaşamını yansıtmak ile beraber kimi zaman kişilerin gerçek yaşam öyküsünden yararlanılarak oluşturulmaktadır.   Filmler alanda fazlasıyla kullanılmaya başlamaktadır şöyle ki sinema terapisi terapi içerisinde yardımcı bir araç olarak kullanılmaktadır. Aynı zamanda filmlerin insan

YUNAN MİTOLOJİSİNDE KADIN- Ezgi KAYA

YUNAN MİTOLOJİSİNDE KADIN Yunan Mitolojisi’nde sık sık karşımıza kadınlar, tanrıçalar çıkar. Hatta bu kadınlar güç savaşçılık ve sembolleri ile bazen erkekleri bile saf dışı bırakabilirler. Örneğin savaşçı, güçlü kimliği ile tanınan Zeyna çok güçlü bir karakter ve mükemmel bir savaş zekâsına sahiptir. Anlatılanlara göre Zeyna o kadar güçlü bir Tanrıçadır ki Tanrıların bile zapt edemediği atlara biner, onlarla uzak diyarlarda savaşır. Baş Tanrı Zeus ve yine güçlü bir karakter olan hikmet tanrıçası, Zeus’un ilk karısı Metis’in kızı olan Athena zekâ ve strateji tanrıçası olarak bilinir. Aynı zamanda Athena sanat ve ilham tanrıçası olarak da bilinir.  Yunan Mitolojisi efsanelerinde de kadın ve kadının mucizeleri sık sık anlatılır. Örneğin Athena’nın Zeus’un kafasının içinden çıktığı ve bu yüzden de Baş Tanrının bütün özelliklerini aldığından bahsedilir. Zeus’un kafası yarılır ve ortaya dans eden, güzelliği ile insanlara ilham veren tanrıça Athena ortaya çıkar ve bütün ölümsüzle

SIGMUND FREUD VE AŞKIN PSİKOLOJİSİ-ROJDA ÇELİK

SIGMUND FREUD VE AŞKIN PSİKOLOJİSİ Aşk şairlerin uydurmasıdır, demiştir Ursula K. Le Guin Malafrena adlı romanında. Peki, şairlerin anlam yüklemeleri sonucu mu aşk insan hayatında bu kadar değerli olmuştur, yoksa aşkın insan hayatında bu kadar değerli olması mı şairleri yazmaya yöneltmiştir. Bu soruların cevabını bilmemekle beraber gelin Freud’un “Aşkın Psikolojisi” kitabını inceleyerek bu konuya ışık tutmaya çalışalım. Freud denince hemen hemen herkesin aklına cinsellik gelir. Çünkü psikoloji ile ilişkili çoğu kavramı cinsellik temelinde açıklamıştır. Aşk kavramı da bunlara dâhildir.  Freud’un yaşadığı dönemde cinsellik, toplumun ahlaki değerlerinden dolayı baskıya maruz kalıyordu. Evlenmeden yaşanan cinsel birliktelikler hoş karşılanmıyor ve ayıplanıyordu. Cinsellikten açıkça söz etmek bile mümkün değildi. Bu durumun getirdiği cinsel eğitim yetersizliği hem erkek hem de kadının yaşantısında zorluklara neden oluyordu. Günümüzde de bu durumun geçerliliğini koruduğunu biliyoruz. Özellik