Ana içeriğe atla

DEMANS VE HAFİF BİLİŞSEL BOZUKLUK-GİZEM GÖZEN


 DEMANS VE HAFİF BİLİŞSEL BOZUKLUK


       Unutkanlık şikayetleri, bilinen yerlerde kaybolma, not tutma ihtiyacı, kelimeleri hatırlayamama, aklında bir şeyleri tutmakta zorlanma, telefon numarasını akılda tutamama… Uzman psikologların testler yardımıyla inceleyip, muayene edip, teşhis koyabildiği nörobilişsel bozukluklara geldi sıra! Etrafınızda ve aile bireylerinde de görebileceğiniz bu bilişsel zayıflamayı bir çok yönden ele alacağız sizinle birlikte. 
Yaşlı hastalar ve aileleri genelde klinisyenlere ‘hafıza kaybı’ şikayetiyle geldiklerinde, uzman kişiler aslında bu durumun sadece hafıza kaybı değil, aynı zamanda birtakım bilişsel yeteneklere veya genel bilişsel gerilemeye dayalı olduğunu bilir. Ama tabi bazı bilişsel zayıflama zayıflamalar yaşlanma sebebiyle de gerçekleşir. 
            Klinisyenler, DSM-5 tanıları kullanarak demans (yeğin nörobilişsel bozukluk) ve hafif bilişsel bozukluk (hafif nörobilişsel bozukluk) sendromlarını kişinin geçmişine, muayenesine, ve uyguladığı objektif değerlendirme testlerine dayanarak teşhis edebilir. 
Yeğin bilişsel bozukluk (demans) teşhisi genelde edinilmiş bilişsel bozukluk, kişinin sosyal veya mesleki hayatını engelleyecek kadar şiddetli hale geldiğinde teşhis edilir. Hafif bilişsel bozukluk (HBB) ise normal biliş ve demans arasında olan bir ara durumdur. İkisinin arasındaki fark aslında çok açık: Yeğin bilişsel bozukluğun teşhis edilmesi için azımsanmayacak derecede bir veya birden fazla (genelde birden fazla) bilişsel alanda gerileme olması gerekir. HBB’de ise orta derecede bir veya birden fazla bilişsel alanda gerileme olması gerekir. HBB’ye sahip bir kişi hala bağımsız bir şekilde günlük aktivitelerine devam edebilir, fakat normal bir kişiye oranla daha fazla çaba göstererek aktiviteleri yerine getirir. Bu bozukluk, daha önceki seviyeye göre bir gerilemeyi temsil etmeli ve bu bilişsel gerilemeler deliryum bağlamında ortaya çıkmamalı veya başka bir zihinsel bozuklukla açıklanmamalıdır.
Yani, ilk olarak klinisyenler, klinik çerçeveye dayanarak kişide oluşan bilişsel değişiklikleri belirler. İkinci olarak klinisyenlerin yapması gereken ise bu bilişsel gerilemenin sebebini veya sebeplerini belirlemektir, yani altta yatan etiyolojik faktörleri.  
 
Peki klinisyenler muayene sırasında bilişsel zayıflamanın ciddiyetini nasıl belirliyor? Neler yapılıyor? Demans ve bilişsel ve bozukluk kişiyi nasıl etkiliyor?
            Klinik değerlendirmeler bu noktada çok önemlidir. Genel olarak klinisyelere hastaların kendisi, aile bireylerinden biri veya bakım vereni bu tarz şikayetlerle gelebilir. Bazı durumlarda ise bu bozukluk farkında olunmayabilir, fakat, hasta bilişsel gerilemeye sahip olabilir. Böyle durumlarda, klinisyenin kendisi bu tarz bir bilişsel rahatsızlığın farkına varabilir, özellikle klinisyen hastasını çok iyi tanıyorsa.
            Değerlendirme için hem öznel değerlendirme hem de objektif değerlendirme yapılır. Objektif değerlendirmede, standartlaştırılmış testler uygulanır. Nöropsikolojik testler sayesinde, spesifik bilişsel alanlardaki hem hafif bilişsel bozuklukları tespit edilmesini hem de diğer bozukluklardan ayırt edilmesini sağlar. Eğer nöropsikolojik testler mevcut değilse, evrensel tarama ölçekleri kullanılır. Örneğin, Montreal Bilişsel Değerlendirme Ölçeği, Mini Mental Test Değerlendirmesi, veya Mini-Cog gibi. 
Bahsettiğim nörobilişsel değerlendirmelerde kriterler şu şekildedir:
1.     Algısal motor işlev: Görsel algı, görsel yapıcı muhakeme, algısal motor koordinasyon.
2.     Dil yetisi: Nesne adlandırma, kelime bulma, konuşma akıcılığı, gramer ve sözdizimi, alıcı dil.
3.     Öğrenme ve hafıza: Serbest hatırlama, ipucuyla hatırlama, tanıma hafızası, semantik ve otobiyografik uzun süreli bellek, örtülü öğrenme. 
4.     Sosyal biliş: Duyguların algılanması, empati duyma yeteneği (zihin teorisi), içgörü.
5.     Kompleks dikkat: Sürekli dikkat, bölünmüş dikkat, seçici dikkat, işleme hızı.
6.     Yürütücü işlev: Planlama, karar alma, işler bellek, geri bildirime cevap verme, inhibisyon, fleksibilite. 
Öznel değerlendirmelerde kişinin geçmişi hakkında hastadan, aile bireylerinden veya bakım verenden bilgi alınabilir. Klinisyen bu noktada günlük aktivitelerde ortaya çıkan bilişsel değişikliklere odaklanır. Ama tabi ki öznel değerlendirmeler tek başına yeterli olmaz çünkü klinisyenin beklentisi hasta için neyin doğru olduğunu gölgeleyebilir. Objektif testlerinde yardımıyla güvenilir bir sonuca ulaşılabilir. 
Bahsettiğim nörobilişsel değişiklikler arasında şunlar görülebilir:
7.     Algısal motor işlev: Bilinen yerlerde kaybolma, not tutma ihtiyacının artması, tanıdık araç gereçleri kullanmada zorluk, hatırlatıcı yöntemler kullanmaya başlanılması.
8.     Dil yetisi: Kelime bulmada zorluk, yanlış kelime kullanımı, başkalarının dediklerini veya yazılı metinleri anlamada zorluk.
9.     Öğrenme ve hafıza: Yakın zamanda yaşanan olayları hatırlamada zorluk, kendini tekrar etme, nesneleri yanlış yerleştirme, hatırlatıcılara ihtiyaç duyumunun artması.
10.  Sosyal biliş: Disinhibisyon veya ilgisizlik, empati kaybı, uygunsuz davranış, yargı kaybı.
11.  Kompleks dikkat: Normalde yapılan işler daha uzun sürmesi, kolayca dikkatin dağılması, işlerin basitleştirilmesi gerekir, hesaplama yapmak için zihninde bilgiyi tutmakta zorluk veya telefon numarası tuşlamak için bilgileri akılda tutmakta zorluk.
12.  Yürütücü işlev: Çok aşamalı görevlerde, planlamada, düzenlenmede, aynı anda birkaç işi birden yapmada, talimatları takip etmede, değişen konuşmalara ayak uydurmada zorluk. 
 
 
Yeğin veya Hafif Bilişsel Bozukluklar neden ve nasıl oluşur? 
            Çoğu hastalıkta olduğu gibi bu hastalığında ortaya çıkışını etkileyen bir takım risk faktörlerinin yanında koruyucu faktörler vardır. Risk faktörleri erken hastalık başlangıcı, hastalığın yüksek sıklık oranı (insidans) veya hastalığa yakalanma eğiliminin yüksek olması ile ilişkilidir. 
            Yaşın ilerlemesi demans için en güçlü nedenlerden biri olmasa da, bir yaştan sonra tutarlı bir şekilde hastalık başlangıcını etkileyen tek risk faktörüdür. Bunun yanında belirli genetik faktörlerde etkilidir, örneğin, bazı genler, demans ve Alzheimer hastalığına olan yatkınlığı arttırdığı bilinen bir faktördür. Hipertansiyon, yüksek kolesterol, yüksek vücut kitle endeksi, şeker hastalığı, kalp yetmezliği, kalp rahatsızlıkları, obstrüktif uyku apnesi, inme veya kalp yetmezliği gibi medikal risk faktörleri de ileri yaşta demans oluşma olasılığını arttırır. 
Erken yetişkinlik döneminde majör depresyon veya ileri yaştaki anksiyetenin bireylerde demans geliştirme riskini arttırdığı; bununla birlikte, travma sonrası stres bozukluğunun da bilişsel gerileme ile ilişkili olduğu bir gerçektir. Aynı zamanda, kafaya alınan darbelerin ve yaralanmaların şiddeti arttıkça demans riski de artmaktadır.
Yaşantısal etkenler de bilişsel gerilemeye yol açmaktadır. Örneğin, sigara kullanımı ve/veya ağır alkol tüketimi demans risk faktörleri arasındadır. 
 
                             
Bilişsel gerileme önlenebilir mi? 
Demans başlangıcını geciktiren veya demans ihtimalini azaltan birtakım koruyucu faktörler vardır. Bunların arasında, yüksek öğrenim, iki dil bilmek, bilişsel kullanımı gerektiren faaliyetlerle uğraşmak, eğitsel kurslara katılım demans riskini azaltmaktadır. Örneğin, kitap, dergi, gazete okumak, günlük tutmak, müzik aleti çalmak, özel zevkler edinmek, yeni bir dil öğrenmek, sudoku, iskambil oynamak bilişsel fonksiyonlar üzerine olumlu etki yapıp unutkanlığı azaltıcı yöndedir.  
Az veya orta derece alkol kullanımı, sağlıklı beslenme, fiziksel aktivitelere katılım gibi çevresel faktörler de demansa karşı koruyucu faktör olarak rol alır. Bunun yanı sıra, özellikle yaşı ileri kadınlarda, daha fazla sosyal çevreye sahip olmanın ve üretken aktivitelerde bulunmanın demans başlangıç ihtimalini azaltan bir faktör olduğu bulunmuştur. 
Yeğin ve hafif bilişsel bozuklukların alt tipleri nelerdir?
            Nörobilişsel bozukluğa sahip birçok hastanın, Parkinson hastalığı, Huntington hastalığı, travmatik beyin hasarı, HIV enfeksiyonu, AIDS veya felç gibi nedensel bir bozukluğu olabilmektedir. 
            Diğer hastalarda ise önce bilişsel ve davranışsal semptomlar ortaya çıkabilir. Alzheimer, serebrovasküler hastalık, frontotemporal lob dejenerasyonu veya Lewy cisimciği etiyolojileri ortaya çıkarır. 
            Genelde yaşı ileri kişilerde birden fazla nedensel bozukluk olabilir. Örneğin, yeğin bilişsel bozukluğun oluşum sebebi Alzheimer ve serebrovasküler hastalıktan dolayı çıkabilir ve bu iki hastalığın da teşhisinin yapılması gerekir.

Bir dahaki yazıda görüşmek üzere!
Psikolog Gizem Gözen

Kaynakça
1.     Hugo, J. & Ganguli, M. (2014). Dementia and cognitive impairment: Epidemiology, diagnosis, and treatment. Clin Geriatr Med30(3), 421-442.
2.     Sachdev, P. S., Blacker D., Blazer, D.G., Ganguli, M., Jeste, V. J., Paulsen, J. S., & Petersen, R. C. (2014). Classifying neurocognitive disorders: The DSM-5 approach. Nature Reviews Neurology, 10(0), 634-642.
3.     Blazer, D. (2013). Neurocognitive disorders in DSM-5. Am J Psychiatry, 170(6).

Yorumlar

POPÜLER YAZILAR

GERÇEKLE HAYALİN BİRBİRİNE GİRDİĞİ BİR FİLM: FRACTURED- DORUKHAN SAĞLAM

  GERÇEKLE HAYALİN BİRBİRİNE GİRDİĞİ BİR FİLM:  FRACTURED Beynimize ne kadar güvenebiliriz? Biz mi beynimizi yönetiriz yoksa o mu bizi yönetir? Zihnimiz gerçekleri bile saptırabilecek kadar güçlü müdür?  Fractured filmi boyunca işte tam da bu soruları soracaksınız kendinize. Zaman zaman ne olduğu konusunda karmaşaya düşebilir, ne olduğunu tam anlamlandıramayabilirsiniz. Kimi zaman ise tam her şeyin açıklandığını düşündüğünüzde bir sonraki sahne tüm fikirlerinizi altüst edebilir. Gizem, gerilim ve psikoloji konulu filmler ilginizi çekiyorsa bu film tam da size göre olacaktır. Film, evli bir çiftin yolculuğu ile başlamaktadır. Ray ve Joanne Monroe ufak kızları Peri ile birlikte seyahat ederken bir benzin istasyonunda mola verirler. Bu benzin istasyonunda mola verdikleri sırada kızları bir kaza geçirir. Peri inşaat alanının kenarında dururken bir köpek gelir, Ray köpeği korkutmak için taş atsa da köpek Peri’nin üzerine giderek onu korkutur ve korkarak geri kaçan Peri inşaat çukuruna düşer

GOOD WİLL HUNTİNG(CAN DOSTUM)- ÖZGE CEYLAN

  GOOD WİLL HUNTİNG(CAN DOSTUM) Good Will Hunting  Türkçe ismi ile Can Dostum    Matt Damon  ve  Ben Affleck 'i n senaryosunu yazmış olduğu,   Robin Williams ’ın başrolünü oynadığı Oscar Ödülü almış bir filmdir.  Film de yer alan oyuncu Matt Damon ve Ben Affleck Hollywood Sinema dünyasında önemli bir noktaya gelmekle beraber Film ile En iyi Senaryo ödülünü almışlardır Bu ödül ile birlikte sinema yaşamının bir çok alanında yer almışlar ve performanslarını sergilemişlerdir. Geçmişten günümüze filmler ele alındığında psikoloji, eğitim gibi insan ve toplumu ele alan birbirinden farklı birçok alanda filmlerden yararlanmaktadır. Bu nedenle  psikoloji sahasında da kullanılmaktadır  Filmler baktığımız zaman bireyin yaşamını yansıtmak ile beraber kimi zaman kişilerin gerçek yaşam öyküsünden yararlanılarak oluşturulmaktadır.   Filmler alanda fazlasıyla kullanılmaya başlamaktadır şöyle ki sinema terapisi terapi içerisinde yardımcı bir araç olarak kullanılmaktadır. Aynı zamanda filmlerin insan

YUNAN MİTOLOJİSİNDE KADIN- Ezgi KAYA

YUNAN MİTOLOJİSİNDE KADIN Yunan Mitolojisi’nde sık sık karşımıza kadınlar, tanrıçalar çıkar. Hatta bu kadınlar güç savaşçılık ve sembolleri ile bazen erkekleri bile saf dışı bırakabilirler. Örneğin savaşçı, güçlü kimliği ile tanınan Zeyna çok güçlü bir karakter ve mükemmel bir savaş zekâsına sahiptir. Anlatılanlara göre Zeyna o kadar güçlü bir Tanrıçadır ki Tanrıların bile zapt edemediği atlara biner, onlarla uzak diyarlarda savaşır. Baş Tanrı Zeus ve yine güçlü bir karakter olan hikmet tanrıçası, Zeus’un ilk karısı Metis’in kızı olan Athena zekâ ve strateji tanrıçası olarak bilinir. Aynı zamanda Athena sanat ve ilham tanrıçası olarak da bilinir.  Yunan Mitolojisi efsanelerinde de kadın ve kadının mucizeleri sık sık anlatılır. Örneğin Athena’nın Zeus’un kafasının içinden çıktığı ve bu yüzden de Baş Tanrının bütün özelliklerini aldığından bahsedilir. Zeus’un kafası yarılır ve ortaya dans eden, güzelliği ile insanlara ilham veren tanrıça Athena ortaya çıkar ve bütün ölümsüzle

SIGMUND FREUD VE AŞKIN PSİKOLOJİSİ-ROJDA ÇELİK

SIGMUND FREUD VE AŞKIN PSİKOLOJİSİ Aşk şairlerin uydurmasıdır, demiştir Ursula K. Le Guin Malafrena adlı romanında. Peki, şairlerin anlam yüklemeleri sonucu mu aşk insan hayatında bu kadar değerli olmuştur, yoksa aşkın insan hayatında bu kadar değerli olması mı şairleri yazmaya yöneltmiştir. Bu soruların cevabını bilmemekle beraber gelin Freud’un “Aşkın Psikolojisi” kitabını inceleyerek bu konuya ışık tutmaya çalışalım. Freud denince hemen hemen herkesin aklına cinsellik gelir. Çünkü psikoloji ile ilişkili çoğu kavramı cinsellik temelinde açıklamıştır. Aşk kavramı da bunlara dâhildir.  Freud’un yaşadığı dönemde cinsellik, toplumun ahlaki değerlerinden dolayı baskıya maruz kalıyordu. Evlenmeden yaşanan cinsel birliktelikler hoş karşılanmıyor ve ayıplanıyordu. Cinsellikten açıkça söz etmek bile mümkün değildi. Bu durumun getirdiği cinsel eğitim yetersizliği hem erkek hem de kadının yaşantısında zorluklara neden oluyordu. Günümüzde de bu durumun geçerliliğini koruduğunu biliyoruz. Özellik