Ana içeriğe atla

SPLIT (PARÇALANMIŞ) FİLMİNİN ANALİZİ- HÜSEYİN GÜZEY


SPLIT (PARÇALANMIŞ) FİLMİNİN ANALİZİ



M. Night Shyamalan’ın senaristliğini, yönetmenliğini ve yapımcılığını üstlendiği psikoloji-gerilim türündeki film, 2016 yılında vizyona girdi. “Ölümsüz” üçlemesinin ikinci halkasını oluşturan bu film, ilk film ve üçüncü film arasında bir köprü oluşturmasından ziyade daha önce pek üstünde durulmamış bir konuyu kendine has bir yöntemle işlemesiyle ön plana çıkıyor.

“Kişiliğin tam olarak sınırları çizilebilir mi? Kişilik olgusu her birey tarafından aynı ölçüde ve aynı biçimde mi algılanır? Bir kişi bünyesinde birden fazla kişilik barındırabilir mi? Kişilik ve kimlik birbirinden ayrı olarak ele alınabilir mi?” Bu tür ucu açık soruların irdelenmesini ele alan “parçalanmış” filmi, DKB (Disosiyatif Kimlik Bozukluğu)’nin psikoloji çevresinde hak ettiği değeri görmemesi ve yeterince araştırılmaması üzerinde tenkitlerde bulunuyor.

Filmin ana karakteri, bünyesinde 24 parçalanmış alt kimlik barındıran Kevin W. Crumb’tur. “Dennis” alt kimliği ile üç genç kızı bir doğum günü partisi çıkışı kaçıran Kevin, onları bir hayvanat bahçesinin kullanılmayan bodrumuna hapseder. Burada zaman içinde farklı alt kimlikleri ile kızlarla iletişimde bulunan Kevin, “saf olmayanlar” diye betimlediği genç kızlara, her kimliğin sınırları çerçevesinde farklı biçimlerde davranır. Üç genç kızdan biri, aslında Kevinle benzer bir geçmiş hikâyesine sahip olan ve bunu yer yer okul hayatındaki problemlerle gösteren Casey’dir. Filmde bu benzer geçmiş hikâye bağlantısından yararlanarak sıklıkla her iki karakterin de geçmişine dair flashbackler göz önüne getirilir.

Henüz üç yaşında babasını bir tren faciasında kaybeden Kevin’in buhran ve yalnızlığı, bu yıkıcı hatıranın annesinin katı tutumu ve sert davranışları ile birleşmesi neticesinde dayanılmaz bir hâl alır. Mevcut anksiyete durumunun süreklilik arz etmesi, geçici savunma mekanizmalarının zamanla işlemez bir hâle gelmesiyle Kevin’i farklı alt benlikler oluşturmaya zorlar. Her alt benliğin kendine has yönleri ve farklı özellikleri vardır: Kanye West’in şarkılarını dinleyip dans eden 9 yaşındaki matrak ve haşarı çocuk Hedwig, kısmi bir İngiliz asilzadesi olan anaç karakterli Patricia, terapist ile görüşmeleri yürüten potansiyel moda ve sanat duayeni Barry, oldukça derin tarih bilgisi ile göze çarpan Orwell, diğer karakterler üzerinde tahakküm kuran Dennis...


Kevin W. Crumb’un Alter Egolarından Biri Olan “Dennis” Karakterine Bir Yaklaşım:

Filmin sonlarına doğru oluşan “Canavar” karakteri haricinde diğer karakterler üzerinde hakimiyet kuran ve Kevin’in yaşantısını büyük ölçüde yönlendiren Dennis karakteridir. Bu karakterin çocukluk döneminde deneyimlenen travmatik yaşantılar sonrası oluşan ilk karakter olması, hem onun köklü ve dominant bir kimliğe sahip olmasını hem de Kevin’in çocukluğuna dair birçok iz barındırır bir profile sahip olmasını sağlamıştır. Dennis; Obsesif-Kompulsif Bozukluktan muzdarip, titizliğiyle öne çıkan, genç kızları dans ederken seyretmekten hoşlanan, görece sert ve katı tutuma sahip bir karakterdir. Bu karakter yapısının oluşmasında Kevin’in 3 yaşından itibaren yalnızca, OKB’den muzdarip annesi ile yaşamaya başlaması ve onun şiddetli muamelelerine maruz kalması etkili olmuştur. Travmatik yaşantıların anal dönemin sonlarına doğru denk gelmesi, Kevin’in bu dönemi yeterince iyi geçirememesine sebep olmuş ve nitekim oluşan ilk alt karakter bu dönemin ciddi fiksasyonlarını taşır hâle gelmiştir.

Madalyonun İki Yüzü: Kevin W. Crumb ve Casey H.: 

Benzer travmaların etkisi farklı kişilerin hayatını nasıl farklı yönlerde etkileyebilir? Yaşanılan sürekli travmalar karşısında bir kişi nasıl olur da parçalanmış bir kimlik kümesi oluştururken bir diğeri bu duruma bütüncül bir benlik yapısı ile göğüs gerebilir?

Film tam da bu noktayı irdeliyor. 3 genç kızın kaçırılma sahnesinde kızları kaçıran Kevin’in diğer kızları bayıltmasına rağmen ilk başta Casey’i bayıltmaması ikili arasında bir bağlantı olabileceğinin ilk sinyaliydi. Nitekim bu sinyal bu iki şahsın benzer geçmiş hikâyelerine sahip olması ile anlam kazanıyor. Bir tarafta amcasının sistematik ve süreğen cinsel tacizlerine maruz kalan Casey ve bir tarafta annesinin sert ve şiddetli cezalarına maruz kalan Kevin…

Filmin son sahnesinde Kevin’in sarf ettiği “Senin kalbin saf… Neşelen! Kırılanlar, gelişmiş olanlardır. Neşelen!” repliği bu iki gencin benzer bir çocukluk yaşadıklarının son kanıtıydı.

“Kırılanlar, gelişmiş olanlardır.” sözü kendisini güçsüz gören bir adamın benliğini koruma çabasından mı ibarettir yoksa öz yeterliliğini kırılganlığı ile sağlayan bir adamın tam da gücünün bir simgesi midir?

Kim bilir…


Teşekkürler,

Hüseyin Güzey

Yorumlar

POPÜLER YAZILAR

GERÇEKLE HAYALİN BİRBİRİNE GİRDİĞİ BİR FİLM: FRACTURED- DORUKHAN SAĞLAM

  GERÇEKLE HAYALİN BİRBİRİNE GİRDİĞİ BİR FİLM:  FRACTURED Beynimize ne kadar güvenebiliriz? Biz mi beynimizi yönetiriz yoksa o mu bizi yönetir? Zihnimiz gerçekleri bile saptırabilecek kadar güçlü müdür?  Fractured filmi boyunca işte tam da bu soruları soracaksınız kendinize. Zaman zaman ne olduğu konusunda karmaşaya düşebilir, ne olduğunu tam anlamlandıramayabilirsiniz. Kimi zaman ise tam her şeyin açıklandığını düşündüğünüzde bir sonraki sahne tüm fikirlerinizi altüst edebilir. Gizem, gerilim ve psikoloji konulu filmler ilginizi çekiyorsa bu film tam da size göre olacaktır. Film, evli bir çiftin yolculuğu ile başlamaktadır. Ray ve Joanne Monroe ufak kızları Peri ile birlikte seyahat ederken bir benzin istasyonunda mola verirler. Bu benzin istasyonunda mola verdikleri sırada kızları bir kaza geçirir. Peri inşaat alanının kenarında dururken bir köpek gelir, Ray köpeği korkutmak için taş atsa da köpek Peri’nin üzerine giderek onu korkutur ve korkarak geri kaçan Peri inşaat çukuruna düşer

GOOD WİLL HUNTİNG(CAN DOSTUM)- ÖZGE CEYLAN

  GOOD WİLL HUNTİNG(CAN DOSTUM) Good Will Hunting  Türkçe ismi ile Can Dostum    Matt Damon  ve  Ben Affleck 'i n senaryosunu yazmış olduğu,   Robin Williams ’ın başrolünü oynadığı Oscar Ödülü almış bir filmdir.  Film de yer alan oyuncu Matt Damon ve Ben Affleck Hollywood Sinema dünyasında önemli bir noktaya gelmekle beraber Film ile En iyi Senaryo ödülünü almışlardır Bu ödül ile birlikte sinema yaşamının bir çok alanında yer almışlar ve performanslarını sergilemişlerdir. Geçmişten günümüze filmler ele alındığında psikoloji, eğitim gibi insan ve toplumu ele alan birbirinden farklı birçok alanda filmlerden yararlanmaktadır. Bu nedenle  psikoloji sahasında da kullanılmaktadır  Filmler baktığımız zaman bireyin yaşamını yansıtmak ile beraber kimi zaman kişilerin gerçek yaşam öyküsünden yararlanılarak oluşturulmaktadır.   Filmler alanda fazlasıyla kullanılmaya başlamaktadır şöyle ki sinema terapisi terapi içerisinde yardımcı bir araç olarak kullanılmaktadır. Aynı zamanda filmlerin insan

YUNAN MİTOLOJİSİNDE KADIN- Ezgi KAYA

YUNAN MİTOLOJİSİNDE KADIN Yunan Mitolojisi’nde sık sık karşımıza kadınlar, tanrıçalar çıkar. Hatta bu kadınlar güç savaşçılık ve sembolleri ile bazen erkekleri bile saf dışı bırakabilirler. Örneğin savaşçı, güçlü kimliği ile tanınan Zeyna çok güçlü bir karakter ve mükemmel bir savaş zekâsına sahiptir. Anlatılanlara göre Zeyna o kadar güçlü bir Tanrıçadır ki Tanrıların bile zapt edemediği atlara biner, onlarla uzak diyarlarda savaşır. Baş Tanrı Zeus ve yine güçlü bir karakter olan hikmet tanrıçası, Zeus’un ilk karısı Metis’in kızı olan Athena zekâ ve strateji tanrıçası olarak bilinir. Aynı zamanda Athena sanat ve ilham tanrıçası olarak da bilinir.  Yunan Mitolojisi efsanelerinde de kadın ve kadının mucizeleri sık sık anlatılır. Örneğin Athena’nın Zeus’un kafasının içinden çıktığı ve bu yüzden de Baş Tanrının bütün özelliklerini aldığından bahsedilir. Zeus’un kafası yarılır ve ortaya dans eden, güzelliği ile insanlara ilham veren tanrıça Athena ortaya çıkar ve bütün ölümsüzle

SIGMUND FREUD VE AŞKIN PSİKOLOJİSİ-ROJDA ÇELİK

SIGMUND FREUD VE AŞKIN PSİKOLOJİSİ Aşk şairlerin uydurmasıdır, demiştir Ursula K. Le Guin Malafrena adlı romanında. Peki, şairlerin anlam yüklemeleri sonucu mu aşk insan hayatında bu kadar değerli olmuştur, yoksa aşkın insan hayatında bu kadar değerli olması mı şairleri yazmaya yöneltmiştir. Bu soruların cevabını bilmemekle beraber gelin Freud’un “Aşkın Psikolojisi” kitabını inceleyerek bu konuya ışık tutmaya çalışalım. Freud denince hemen hemen herkesin aklına cinsellik gelir. Çünkü psikoloji ile ilişkili çoğu kavramı cinsellik temelinde açıklamıştır. Aşk kavramı da bunlara dâhildir.  Freud’un yaşadığı dönemde cinsellik, toplumun ahlaki değerlerinden dolayı baskıya maruz kalıyordu. Evlenmeden yaşanan cinsel birliktelikler hoş karşılanmıyor ve ayıplanıyordu. Cinsellikten açıkça söz etmek bile mümkün değildi. Bu durumun getirdiği cinsel eğitim yetersizliği hem erkek hem de kadının yaşantısında zorluklara neden oluyordu. Günümüzde de bu durumun geçerliliğini koruduğunu biliyoruz. Özellik