Ana içeriğe atla

PEDOFİLİ BOZUKLUĞUNA ÇOK YÖNLÜ BAKIŞ-EYLEM YILMAZEL


PEDOFİLİ BOZUKLUĞUNA 

ÇOK YÖNLÜ BAKIŞ



Bu ay sizlere Cinsel Sapkınlık(Parafili) Bozuklukları çatısı altında olan Pedofili Bozukluğuyla alakalı araştırmalarım sonucunda bazı bilgiler aktaracağım. Pedofili bozukluğu sonucunda gelişen bazı olaylar gazetelere, haber sitelerine, televizyon kanallarına yansıyabiliyor. Genel olarak söyleyebiliriz ki çocuklara yapılan cinsel istismar su yüzüne çıkan olaylardan çok daha fazla seyir göstermektedir. Genellikle eylemlerini gizli yapan bu tür vakalar tedavi için kliniklere başvurmadıkları için gerçek sayılara ulaşmamız oldukça güçleşiyor. Bu yüzden bizim ulaştığımız sayılar adliyeye intikal etmiş vakalarla maalesef sınırlıdır.

Öncelikle pedofili bozukluğunun tanımını yapacak olursak: DSM-IV-TR (Ruhsal Bozuklukların Tanısal ve Sayımsal El Kitabı Gözden Geçirilmiş 4.Baskı) tanı ölçütlerine göre pedofili en az 6 aylık bir süre boyunca, kişide ergenlik dönemine girmemiş bir çocukla ya da çocuklarla cinsel etkinlikte bulunma ile ilgili yoğun, cinsel yönden uyarıcı fantezilerinin, cinsel dürtülerinin ya da davranışlarının yineleyici bir biçimde ortaya çıkması olarak tanımlanmıştır.




Tanım sonrasında vakaların özelliklerini daha detaylı incelememiz gerekirse, pedofili bireyin olayı gerçekletirmeden önce genel olarak cinsel eylemini planlandığını görmekteyiz. Olaylar nadir olarak impulsif cinsel eylem olarak karşımıza çıkmaktadır. Ek olarak pedofili bireylerin büyük çoğunluğu cinsel istismar ettiği çocuğu tanımaktadır. Pedofili hastalarında sürtünmecilik (fröttorizm), teşhircilik (ekshibisyonizm), röntgencilik (voyurizm), sadizm gibi diğer parafililer de sıkça ek tanı olarak karşımıza gelmektedir. Pedofili bireyler kendi içerisinde ergenlik öncesi çocukları tercih edenler pedofiller (pedophiles) ile ergenlik sonrası çocukları tercih edenler hebefiller (hebephiles) olarak ikiye ayrılmaktadır. Çocuklara ilgi duyan ve hem  çocuk ve hem erişkinlerin ikisine birden ilgi duyan pedofili türleri de vardır(Seçici ve seçici olmayan pedofili). İstekte bulunulan çocuğun cinsiyetine bağlı olan  birçok pedofili alt gruplandırmaları da vardır. (Heteroseksüel, homoseksüel, biseksüel pedofili) Pedofilik bireylerin genel özelliklerinden bir tanesi sosyal temaslarının sınırlı olmasıdır. Örnekleri çoğaltmak gerekirse bu bireylerin içe kapanık olmaları, eş ve aileleriyle sıcak temas kuramayan psikopatik kişilik özelliklerine sahip oldukları da bilinmektedir. 
Gerçekleşmiş bir olay sonrasında pedofili tanısı düşünüldüğünde kişinin mani gibi bireyin düşünce fonksiyonlarını etkileyecek bir  psikiyatrik rahatsızlık ya da madde kullanımı sırasında olup olmadığına dikkat edilmesi gerekmektedir. Eğer bir madde kullanım durumu ya da psikiyatrik rahatsızlık söz konusuysa geçmiş dönemdeki cinsel tercihleri incelenmelidir. Pedofili hastalarının madde kullanmadan da veya hastalık dışında da çocuklara karşı cinsel istek duyup çeşitli fanzetiler üretebiliyorlardır. Ek olarak DSM-4 tanı kritirlerine göre bireye pedofili tanısı koyabilmek için kişinin en az 16 yaşında olması ve cinsel etkinlikte bulunduğu çocuktan en az beş yaş büyük olması gerekmektedir. Tanı konulurken dikkatli olunması gerekmektedir çünkü her cinsel istismarcı pedofili hastası değildir. Tanı sonrasındaki tedaviye de değinecek olursak uzun süreli psikoterapi ve psikofarmakolojidir. Tedavi sonrasında bireyde cinsel arzu ve istek azalsa da çocuğa olan cinsel yönelimde bir değişiklik görülmemektedir. Bunun için tedavinin amacı çocuklara cinsel yönelimi değiştirmek değil eyleme geçilmesinin engellenmesidir.

Pedofili bozukluğu olan vakalar incelendiğinde cinsiyet oranlı karşılaştırma yaptığımızda, erkeklerin kadınlara göre daha fazla tanı aldığını görürüz. Çocuğa cinsel istismar yapanların arasındaki kadınların oranı ½1-6 olarak bildirilmiştir.Fakat bu durum için farklı bir öngörü vardır. Öngörüye göre kadınlar erkeklere kıyasla daha çok bakım veren bireyler olduğundan aslında istismar sayılacak davranışları(banyo yaptırırken veya çocuğu giydirirken rızası dışında çocuğun bedenine dokunması, okşaması gibi) normal karşılanabiliyor. İhbar durumları, adliyeye intikal eden durumlar bu nedenle çok daha az olduğu için kadınlarda daha az vakayla karşılaşılmasının nedeninin bu durum olabileceği ileri sürülmüştür. Vakalarda yine cinsiyet odaklı karşılaştırma yaptığımızda kadınların yaş ortalamasının erkeklere oranla daha düşük olduğunu görürüz(22-33 yaş). Diğer cinsel saldırı yapanlarla pedofilik bireyler karşılaştırıldığında ise yaş ortalamalarının diğerlerine oranla daha yüksek olduğu görülür.(40-70 yaş arası)




Yazımı sonlandırırken bahsedeceğim durum genel anlamda cinsel istismarcıların bu tür eylemlerine daha ergenlik dönemlerinde başladığıdır. İleride yaşanacak ciddi sorunların önüne geçilebilmesi için ergenlik dönemlerinde bir eylem tespit edilmesi halinde gerekli tedbirler alınıp, uygun tedavi politikaları geliştirilebilir.  Bu durum ergenlik yıllarında cinsel davranış bozukluğu gösteren bütün bireylerin yetişkinlik dönemine geldiklerinde cinsel istismarda bulunacaklarını garantilemez. Fakat yine de dikkat edilmesi gereken, önlem alınmaya değecek  bir durum olduğu unutulmamalıdır. Geleceğimiz olan çocukların hayatını olumsuz yönde etkileyecek her türlü eylemin karşısında olup çocuklarımızı korumak için yararlı politikalar geliştirmeliyiz. Bunun için atılacak her bir adım ince ince düşünülüp hiçbir ayrıntı gözden kaçırılmamalıdır. 

                                                                                              Teşekkürler,
                                                                                              Eylem YILMAZEL
                
                                                                                                                       

Erdoğan,A. (2010). Pedofili: Klinik özellikleri,nedenleri ve tedavisi. Psikiyatride Güncel Yaklaşımlar,2(2):132­160.

Evrensel, A. ve Özşahin, A. (2014). Bir olgu nedeniyle pedofilinin adli psikiyatrik yönü. Anadolu Psikiyatri Dergisi, 15(1):43-47

Amerikan Psikiyatri Birliği (1994) Mental Bozuklukların Tanısal ve Sayımsal El Kitabı, Dördüncü Baskı (DSM-IV) (Çev. ed.: E Köroğlu). Ankara, Hekimler Yayın Birliği, 1995.

Şekerci, C. (2020). Pedofili nedir? Pedofili davranışlarını uzman psikolog anlattı. 15 Ocak 2021 tarihinde https://www.hurriyet.com.tr/gundem/pedofili-nedir-pedofili-davranislarini-uzman-psikolog-anlatti-41558934 adresinden erişildi.







Yorumlar

POPÜLER YAZILAR

GERÇEKLE HAYALİN BİRBİRİNE GİRDİĞİ BİR FİLM: FRACTURED- DORUKHAN SAĞLAM

  GERÇEKLE HAYALİN BİRBİRİNE GİRDİĞİ BİR FİLM:  FRACTURED Beynimize ne kadar güvenebiliriz? Biz mi beynimizi yönetiriz yoksa o mu bizi yönetir? Zihnimiz gerçekleri bile saptırabilecek kadar güçlü müdür?  Fractured filmi boyunca işte tam da bu soruları soracaksınız kendinize. Zaman zaman ne olduğu konusunda karmaşaya düşebilir, ne olduğunu tam anlamlandıramayabilirsiniz. Kimi zaman ise tam her şeyin açıklandığını düşündüğünüzde bir sonraki sahne tüm fikirlerinizi altüst edebilir. Gizem, gerilim ve psikoloji konulu filmler ilginizi çekiyorsa bu film tam da size göre olacaktır. Film, evli bir çiftin yolculuğu ile başlamaktadır. Ray ve Joanne Monroe ufak kızları Peri ile birlikte seyahat ederken bir benzin istasyonunda mola verirler. Bu benzin istasyonunda mola verdikleri sırada kızları bir kaza geçirir. Peri inşaat alanının kenarında dururken bir köpek gelir, Ray köpeği korkutmak için taş atsa da köpek Peri’nin üzerine giderek onu korkutur ve korkarak geri kaçan Peri inşaat çukuruna düşer

GOOD WİLL HUNTİNG(CAN DOSTUM)- ÖZGE CEYLAN

  GOOD WİLL HUNTİNG(CAN DOSTUM) Good Will Hunting  Türkçe ismi ile Can Dostum    Matt Damon  ve  Ben Affleck 'i n senaryosunu yazmış olduğu,   Robin Williams ’ın başrolünü oynadığı Oscar Ödülü almış bir filmdir.  Film de yer alan oyuncu Matt Damon ve Ben Affleck Hollywood Sinema dünyasında önemli bir noktaya gelmekle beraber Film ile En iyi Senaryo ödülünü almışlardır Bu ödül ile birlikte sinema yaşamının bir çok alanında yer almışlar ve performanslarını sergilemişlerdir. Geçmişten günümüze filmler ele alındığında psikoloji, eğitim gibi insan ve toplumu ele alan birbirinden farklı birçok alanda filmlerden yararlanmaktadır. Bu nedenle  psikoloji sahasında da kullanılmaktadır  Filmler baktığımız zaman bireyin yaşamını yansıtmak ile beraber kimi zaman kişilerin gerçek yaşam öyküsünden yararlanılarak oluşturulmaktadır.   Filmler alanda fazlasıyla kullanılmaya başlamaktadır şöyle ki sinema terapisi terapi içerisinde yardımcı bir araç olarak kullanılmaktadır. Aynı zamanda filmlerin insan

YUNAN MİTOLOJİSİNDE KADIN- Ezgi KAYA

YUNAN MİTOLOJİSİNDE KADIN Yunan Mitolojisi’nde sık sık karşımıza kadınlar, tanrıçalar çıkar. Hatta bu kadınlar güç savaşçılık ve sembolleri ile bazen erkekleri bile saf dışı bırakabilirler. Örneğin savaşçı, güçlü kimliği ile tanınan Zeyna çok güçlü bir karakter ve mükemmel bir savaş zekâsına sahiptir. Anlatılanlara göre Zeyna o kadar güçlü bir Tanrıçadır ki Tanrıların bile zapt edemediği atlara biner, onlarla uzak diyarlarda savaşır. Baş Tanrı Zeus ve yine güçlü bir karakter olan hikmet tanrıçası, Zeus’un ilk karısı Metis’in kızı olan Athena zekâ ve strateji tanrıçası olarak bilinir. Aynı zamanda Athena sanat ve ilham tanrıçası olarak da bilinir.  Yunan Mitolojisi efsanelerinde de kadın ve kadının mucizeleri sık sık anlatılır. Örneğin Athena’nın Zeus’un kafasının içinden çıktığı ve bu yüzden de Baş Tanrının bütün özelliklerini aldığından bahsedilir. Zeus’un kafası yarılır ve ortaya dans eden, güzelliği ile insanlara ilham veren tanrıça Athena ortaya çıkar ve bütün ölümsüzle

SIGMUND FREUD VE AŞKIN PSİKOLOJİSİ-ROJDA ÇELİK

SIGMUND FREUD VE AŞKIN PSİKOLOJİSİ Aşk şairlerin uydurmasıdır, demiştir Ursula K. Le Guin Malafrena adlı romanında. Peki, şairlerin anlam yüklemeleri sonucu mu aşk insan hayatında bu kadar değerli olmuştur, yoksa aşkın insan hayatında bu kadar değerli olması mı şairleri yazmaya yöneltmiştir. Bu soruların cevabını bilmemekle beraber gelin Freud’un “Aşkın Psikolojisi” kitabını inceleyerek bu konuya ışık tutmaya çalışalım. Freud denince hemen hemen herkesin aklına cinsellik gelir. Çünkü psikoloji ile ilişkili çoğu kavramı cinsellik temelinde açıklamıştır. Aşk kavramı da bunlara dâhildir.  Freud’un yaşadığı dönemde cinsellik, toplumun ahlaki değerlerinden dolayı baskıya maruz kalıyordu. Evlenmeden yaşanan cinsel birliktelikler hoş karşılanmıyor ve ayıplanıyordu. Cinsellikten açıkça söz etmek bile mümkün değildi. Bu durumun getirdiği cinsel eğitim yetersizliği hem erkek hem de kadının yaşantısında zorluklara neden oluyordu. Günümüzde de bu durumun geçerliliğini koruduğunu biliyoruz. Özellik