OBSESİF KOMPULSİF
BOZUKLUK
TEK TİP DEĞİLDİR!
Obsesif kompulsif bozukluk denildiğinde toplum içinde akla gelen şemalar hemen hemen aynıdır. Aşırı titizlik, düzen takıntısı, yenmiş tırnaklar ve belki depresif belki de çok tertipli bir görünüş... Ancak klinik psikologların el kitabı olan DSM- 4'de geniş bir başlıkta yer alan, sonrasında DSM- 5 ile çeşitlenmiş olan bu konu başlığı aslında hiç tek tip değildir. Yine de ne başlıkta olursa olsun OKB’nin türlerinde hep bir takıntılı düşünce durumu vardır. Genelde de bu depresif durum kurtulunmak istenen düşüncelerden kaçamamaktan oluşan anksiyeteden gelir. Zaten yazımızın başlığı olacak istifleme de bu anlamda OKB’nin genel şemasından ayrılır. İstifçilerde kurtulmak istenen bir düşünce yoktur, aksine onlar tutundukları şeylerden – eşyalardan kurtulmak istemezler. Obsesif kompulsif bozukluğu olan insanlarda istifçilik görülmüşlüğü olmuştur. Ama her OKB’de istifçilik görülmediği için DSM- 5’de ayrı bir başlık olarak ayrılma gereği görülmüştür.
Zaman zaman hoşumuza giden eşyaları biriktirmeyi severiz. Belki sevimli bir kutu, dedemizin pullarının devamı, belki renkli kalemler, belki de hiç okunmayan kitaplar. Ne var ki biriktirmek ve istiflemek bambaşka şeylerdir. O yüzden korkmayın. Bizi birbirimizden farklı yapan bu hobiler internette aradığımızda bize istifçi belirtisini gösteriyor olabiliyor, ama her zaman internete güvenmemek gerekiyor. Psikolojik rahatsızlıkların hemen hemen hepsi günlük hayatımızda küçük bir parça kaplayan doğal durumların büyüyüp abarmasıyla karakteristikleşirler. İstifçiler de sahip olmuş oldukları eşyayı atan olursa çok sinirlenir ve büyük tepki gösterirler. Ama sorun bunu bütün eşyalar için yapmalarıdır ve aksine onlar bunu kabullenmek istemezler. Farkında olmazlar ve obsesif kompulsif tanısı olan birinin düşünceye takılması yüzünden oluşan anksiyete; burda, eşyadan kurtulma olasılığı yüzünden oluşan anksiyetedir. Bu yüzden sıkıntıyı onlardan çok evlerinde yaşayanlar çeker. Maalesef yalnız yaşayan istifçilerin bazıları satın aldıklarını atmak yüzünden değil, zaten çok fazla satın aldığı için para harcamaya bağlı fakirlik ve evsizlik yüzünden sıkıntı çeker. Çocukluk ya da ergenlik döneminde başlayıp da aile ve kısıtlı gelir yüzünden baskılanmış olan istifçilik çoğu zaman bağımsızlaşılan yaşlarda kabararak kendini gösterebildiği için TLC gibi kanallarda çoğu zaman gülünerek anlatılan bir ileri yaş şikayeti gibi görülebilir. Kişisel görüşüm olarak, istifçiliği bilmediğim zamanlarda bağlanma boşluğu yüzünden ortaya çıktığını düşünürdüm. Ne var ki öyle formlarda ortaya çıkabiliyor ve sebebi bazen demans, sosyal fobi, şizofreni, depresyon gibi şikayetlere yayılabiliyor ki tek tip bir sebep düşünmek mümkün değil.
Özetlemek gerekirse istifçilik bir obsesif kompulsif bozuklur türüdür ancak obsesif kompulsif bozukluğun kendisi değildir. OKB’nin içeriğine giren vücut dismorfiyası (kendini olduğundan farklı, çirkin hatta canavarımsı görme) ve istifçilik ortak etiyolojiler barındırıyor. Bu bağlam genetik ve nörobiyolojik sebepler. Yani vücut dismorfiyası olan bireyin ailesinde OKB görülmüş olma olasılığı genetik olarak %30 ve 50 arasında. Beyin görüntüleme işlemlerinde OKB’si bulunan bireyin orbitofrontal korteks ve caudate nükleusunda (basal ganglianın bir parçası), hiperaktivite görülür. Bunu nasıl saptıyorlar derseniz, vücut dismorfiyası bulunan hastanın eline ayna verildiğinde ve klasik OKB’li hastaya kirli bir çorap gösterildiğinde veri hemen ortaya çıkıveriyor. Madem genetik yatkınlık rol oynuyor ve beynin aynı bölgeleri her tip OKB’de aktifleşebiliyor, nasıl olup da OKB çeşitleri tek tip görülmüyor derseniz bilişsel davranışçı yaklaşımı ve istifkçilik için evrimsel bakış açısını ele alabiliriz. Nasıl ki mağara döneminde yaşıyor olsaydık bulduğumuz her besini toplayıp saklamak isterdik, burda da bu hissin aşırı ortaya çıkışı görülüyor. Ayrıca “yedasentience” denilen his normal koşulda bir insanda bulunan “bu kadarı yeterli” duygusudur. OKB’si bulunan insanlarda “yedasentience” neredeyse bulunmuyor ve neyin yeterli olduğunu asla anlayamıyorlar. Bilişsel davranışçı yaklaşımda da gerçekten öz değer bilinciyle bir bağlantı bulunmuştur ve o eşyaları yaşamlarının olmazsa olmazı gördükleri için kimi zaman eşyalar atılacak olsa, öleceklerini düşünürler. Çünkü varlıklarını o kadar bu eşyalara bağlamışlardır ki onlarsız yaşayamayacaklarını düşünürler. Tıpkı klasik OKB’de, bazı hastaların bazen bir rakamı söylerlerse öleceklerini düşünebildikleri gibi.
Teşekkürler,
Okuduktan sonra direkt paylaştım. Gayet bilgilendirici ve güzel bir yazı olmuş. Teşekkürler! :)
YanıtlaSil