Ana içeriğe atla

OBSESİF KOMPULSİF BOZUKLUK TEK TİP DEĞİLDİR! -NASİRA CANSEV BUKHARİ


OBSESİF KOMPULSİF 

BOZUKLUK 

TEK TİP DEĞİLDİR!



Obsesif kompulsif bozukluk denildiğinde toplum içinde akla gelen şemalar hemen hemen aynıdır. Aşırı titizlik, düzen takıntısı, yenmiş tırnaklar ve belki depresif belki de çok tertipli bir görünüş... Ancak klinik psikologların el kitabı olan DSM- 4'de geniş bir başlıkta yer alan, sonrasında DSM- 5 ile çeşitlenmiş olan bu konu başlığı aslında hiç tek tip değildir. Yine de ne başlıkta olursa olsun OKB’nin türlerinde hep bir takıntılı düşünce durumu vardır. Genelde de bu depresif durum kurtulunmak istenen düşüncelerden kaçamamaktan oluşan anksiyeteden gelir. Zaten yazımızın başlığı olacak istifleme de bu anlamda OKB’nin genel şemasından ayrılır. İstifçilerde kurtulmak istenen bir düşünce yoktur, aksine onlar tutundukları şeylerden – eşyalardan kurtulmak istemezler. Obsesif kompulsif bozukluğu olan insanlarda istifçilik görülmüşlüğü olmuştur. Ama her OKB’de istifçilik görülmediği için DSM- 5’de ayrı bir başlık olarak ayrılma gereği görülmüştür.

Zaman zaman hoşumuza giden eşyaları biriktirmeyi severiz. Belki sevimli bir kutu, dedemizin pullarının devamı, belki renkli kalemler, belki de hiç okunmayan kitaplar. Ne var ki biriktirmek ve istiflemek bambaşka şeylerdir. O yüzden korkmayın. Bizi birbirimizden farklı yapan bu hobiler internette aradığımızda bize istifçi belirtisini gösteriyor olabiliyor, ama her zaman internete güvenmemek gerekiyor. Psikolojik rahatsızlıkların hemen hemen hepsi günlük hayatımızda küçük bir parça kaplayan doğal durumların büyüyüp abarmasıyla karakteristikleşirler. İstifçiler de sahip olmuş oldukları eşyayı atan olursa çok sinirlenir ve büyük tepki gösterirler. Ama sorun bunu bütün eşyalar için yapmalarıdır ve aksine onlar bunu kabullenmek istemezler. Farkında olmazlar ve obsesif kompulsif tanısı olan birinin düşünceye takılması yüzünden oluşan anksiyete; burda, eşyadan kurtulma olasılığı yüzünden oluşan anksiyetedir. Bu yüzden sıkıntıyı onlardan çok evlerinde yaşayanlar çeker. Maalesef yalnız yaşayan istifçilerin bazıları satın aldıklarını atmak yüzünden değil, zaten çok fazla satın aldığı için para harcamaya bağlı fakirlik ve evsizlik yüzünden sıkıntı çeker. Çocukluk ya da ergenlik döneminde başlayıp da aile ve kısıtlı gelir yüzünden baskılanmış olan istifçilik çoğu zaman bağımsızlaşılan yaşlarda kabararak kendini gösterebildiği için TLC gibi kanallarda çoğu zaman gülünerek anlatılan bir ileri yaş şikayeti gibi görülebilir. Kişisel görüşüm olarak, istifçiliği bilmediğim zamanlarda bağlanma boşluğu yüzünden ortaya çıktığını düşünürdüm. Ne var ki öyle formlarda ortaya çıkabiliyor ve sebebi bazen demans, sosyal fobi, şizofreni, depresyon gibi şikayetlere yayılabiliyor ki tek tip bir sebep düşünmek mümkün değil.

Özetlemek gerekirse istifçilik bir obsesif kompulsif bozuklur türüdür ancak obsesif kompulsif bozukluğun kendisi değildir. OKB’nin içeriğine giren vücut dismorfiyası (kendini olduğundan farklı, çirkin hatta canavarımsı görme) ve istifçilik ortak etiyolojiler barındırıyor. Bu bağlam genetik ve nörobiyolojik sebepler. Yani vücut dismorfiyası olan bireyin ailesinde OKB görülmüş olma olasılığı genetik olarak %30 ve 50 arasında. Beyin görüntüleme işlemlerinde OKB’si bulunan bireyin orbitofrontal korteks ve caudate nükleusunda (basal ganglianın bir parçası), hiperaktivite görülür. Bunu nasıl saptıyorlar derseniz, vücut dismorfiyası bulunan hastanın eline ayna verildiğinde ve klasik OKB’li hastaya kirli bir çorap gösterildiğinde veri hemen ortaya çıkıveriyor. Madem genetik yatkınlık rol oynuyor ve beynin aynı bölgeleri her tip OKB’de aktifleşebiliyor, nasıl olup da OKB çeşitleri tek tip görülmüyor derseniz bilişsel davranışçı yaklaşımı ve istifkçilik için evrimsel bakış açısını ele alabiliriz. Nasıl ki mağara döneminde yaşıyor olsaydık bulduğumuz her besini toplayıp saklamak isterdik, burda da bu hissin aşırı ortaya çıkışı görülüyor. Ayrıca “yedasentience” denilen his normal koşulda bir insanda bulunan “bu kadarı yeterli” duygusudur. OKB’si bulunan insanlarda “yedasentience” neredeyse bulunmuyor ve neyin yeterli olduğunu asla anlayamıyorlar. Bilişsel davranışçı yaklaşımda da gerçekten öz değer bilinciyle bir bağlantı bulunmuştur ve o eşyaları yaşamlarının olmazsa olmazı gördükleri için kimi zaman eşyalar atılacak olsa, öleceklerini düşünürler. Çünkü varlıklarını o kadar bu eşyalara bağlamışlardır ki onlarsız yaşayamayacaklarını düşünürler. Tıpkı klasik OKB’de, bazı hastaların bazen bir rakamı söylerlerse öleceklerini düşünebildikleri gibi.


Teşekkürler,
NASİRA CANSEV BUKHARİ



Referans:

Asst. Prof. Oya Mortan Sevi – Bahçeşehir Üniversitesi (2020)


















Yorumlar

  1. Okuduktan sonra direkt paylaştım. Gayet bilgilendirici ve güzel bir yazı olmuş. Teşekkürler! :)

    YanıtlaSil

Yorum Gönder

POPÜLER YAZILAR

GERÇEKLE HAYALİN BİRBİRİNE GİRDİĞİ BİR FİLM: FRACTURED- DORUKHAN SAĞLAM

  GERÇEKLE HAYALİN BİRBİRİNE GİRDİĞİ BİR FİLM:  FRACTURED Beynimize ne kadar güvenebiliriz? Biz mi beynimizi yönetiriz yoksa o mu bizi yönetir? Zihnimiz gerçekleri bile saptırabilecek kadar güçlü müdür?  Fractured filmi boyunca işte tam da bu soruları soracaksınız kendinize. Zaman zaman ne olduğu konusunda karmaşaya düşebilir, ne olduğunu tam anlamlandıramayabilirsiniz. Kimi zaman ise tam her şeyin açıklandığını düşündüğünüzde bir sonraki sahne tüm fikirlerinizi altüst edebilir. Gizem, gerilim ve psikoloji konulu filmler ilginizi çekiyorsa bu film tam da size göre olacaktır. Film, evli bir çiftin yolculuğu ile başlamaktadır. Ray ve Joanne Monroe ufak kızları Peri ile birlikte seyahat ederken bir benzin istasyonunda mola verirler. Bu benzin istasyonunda mola verdikleri sırada kızları bir kaza geçirir. Peri inşaat alanının kenarında dururken bir köpek gelir, Ray köpeği korkutmak için taş atsa da köpek Peri’nin üzerine giderek onu korkutur ve korkarak geri kaçan Peri inşaat çukuruna düşer

GOOD WİLL HUNTİNG(CAN DOSTUM)- ÖZGE CEYLAN

  GOOD WİLL HUNTİNG(CAN DOSTUM) Good Will Hunting  Türkçe ismi ile Can Dostum    Matt Damon  ve  Ben Affleck 'i n senaryosunu yazmış olduğu,   Robin Williams ’ın başrolünü oynadığı Oscar Ödülü almış bir filmdir.  Film de yer alan oyuncu Matt Damon ve Ben Affleck Hollywood Sinema dünyasında önemli bir noktaya gelmekle beraber Film ile En iyi Senaryo ödülünü almışlardır Bu ödül ile birlikte sinema yaşamının bir çok alanında yer almışlar ve performanslarını sergilemişlerdir. Geçmişten günümüze filmler ele alındığında psikoloji, eğitim gibi insan ve toplumu ele alan birbirinden farklı birçok alanda filmlerden yararlanmaktadır. Bu nedenle  psikoloji sahasında da kullanılmaktadır  Filmler baktığımız zaman bireyin yaşamını yansıtmak ile beraber kimi zaman kişilerin gerçek yaşam öyküsünden yararlanılarak oluşturulmaktadır.   Filmler alanda fazlasıyla kullanılmaya başlamaktadır şöyle ki sinema terapisi terapi içerisinde yardımcı bir araç olarak kullanılmaktadır. Aynı zamanda filmlerin insan

YUNAN MİTOLOJİSİNDE KADIN- Ezgi KAYA

YUNAN MİTOLOJİSİNDE KADIN Yunan Mitolojisi’nde sık sık karşımıza kadınlar, tanrıçalar çıkar. Hatta bu kadınlar güç savaşçılık ve sembolleri ile bazen erkekleri bile saf dışı bırakabilirler. Örneğin savaşçı, güçlü kimliği ile tanınan Zeyna çok güçlü bir karakter ve mükemmel bir savaş zekâsına sahiptir. Anlatılanlara göre Zeyna o kadar güçlü bir Tanrıçadır ki Tanrıların bile zapt edemediği atlara biner, onlarla uzak diyarlarda savaşır. Baş Tanrı Zeus ve yine güçlü bir karakter olan hikmet tanrıçası, Zeus’un ilk karısı Metis’in kızı olan Athena zekâ ve strateji tanrıçası olarak bilinir. Aynı zamanda Athena sanat ve ilham tanrıçası olarak da bilinir.  Yunan Mitolojisi efsanelerinde de kadın ve kadının mucizeleri sık sık anlatılır. Örneğin Athena’nın Zeus’un kafasının içinden çıktığı ve bu yüzden de Baş Tanrının bütün özelliklerini aldığından bahsedilir. Zeus’un kafası yarılır ve ortaya dans eden, güzelliği ile insanlara ilham veren tanrıça Athena ortaya çıkar ve bütün ölümsüzle

SIGMUND FREUD VE AŞKIN PSİKOLOJİSİ-ROJDA ÇELİK

SIGMUND FREUD VE AŞKIN PSİKOLOJİSİ Aşk şairlerin uydurmasıdır, demiştir Ursula K. Le Guin Malafrena adlı romanında. Peki, şairlerin anlam yüklemeleri sonucu mu aşk insan hayatında bu kadar değerli olmuştur, yoksa aşkın insan hayatında bu kadar değerli olması mı şairleri yazmaya yöneltmiştir. Bu soruların cevabını bilmemekle beraber gelin Freud’un “Aşkın Psikolojisi” kitabını inceleyerek bu konuya ışık tutmaya çalışalım. Freud denince hemen hemen herkesin aklına cinsellik gelir. Çünkü psikoloji ile ilişkili çoğu kavramı cinsellik temelinde açıklamıştır. Aşk kavramı da bunlara dâhildir.  Freud’un yaşadığı dönemde cinsellik, toplumun ahlaki değerlerinden dolayı baskıya maruz kalıyordu. Evlenmeden yaşanan cinsel birliktelikler hoş karşılanmıyor ve ayıplanıyordu. Cinsellikten açıkça söz etmek bile mümkün değildi. Bu durumun getirdiği cinsel eğitim yetersizliği hem erkek hem de kadının yaşantısında zorluklara neden oluyordu. Günümüzde de bu durumun geçerliliğini koruduğunu biliyoruz. Özellik