Ana içeriğe atla

ÇOCUKLARDA OBSESİF KOMPULSİF BOZUKLUK- BERRAK ÇAKIROĞLU


ÇOCUKLARDA 

OBSESİF KOMPULSİF 

BOZUKLUK




Obsesif kompulsif bozukluk (OKB) çocukluk çağında ağır bir şekilde seyreden psikolojik problemlerden biridir. Tekrarlayan ve bireyin hayatında belirgin sorunlara neden olan obsesyonlar ve kompulsiyonlarla karakterizedir (Öner ve Aysev, 2001). Çocukların yaşam kalitesini azaltmakta; aile, akademik ve sosyal hayatlarını olumsuz etkilemektedir (Flament, Whitaker, Rapoport, Davies, Berg, Kalikow, Sceery ve Shaffer, 1988).

Günümüzde çocuklarda ve yetişkinlerde benzer semptomların olduğu aynı zamanda yetişkinlik dönemindeki OKB’nin belirtilerinin çoğunun çocukluk-ergenlik döneminde ortaya çıktığı bilinmektedir (Öner ve Aysev, 2001). Epidemiyolojik çalışmalara göre çocuklarda ve ergenlerde OKB görülme oranı %1 ile %3 arasındadır (Zohar, 1999). Yetişkinlerin üçte birinden fazlasında ise OKB semptomları 15 yaşından önce başlamaktadır. 5 yaşında başlayan olguların varlığı da görülmekle birlikte çocuklukta OKB başlangıcı 7 ile 12 yaş arasındadır (Öner ve Aysev, 2001). Çocuklukta başlayan OKB’de başlangıç yaşı cinsiyete göre değişmektedir. Erkeklerde ergenlik öncesinde iken kızlarda ergenlik döneminde başlamaktadır. Ancak ergenlik döneminde kızlarda ve erkeklerde eşit görülmekle birlikte yetişkinlikte kadınlarda, erkeklerden daha sık görülmektedir (Ramussen ve Eisen, 1990). Ebeveynlerin yaklaşık %70’e yakını, çocuklardaki belirtileri 4-6 ay sonra fark etmektedir. Ebeveynler önce kendi aralarında daha sonra da çocuklarıyla konuşarak bir uzmandan yardım talep etmektedir. Diğer ebeveynlerde ise çocuk problemlerini ailesiyle paylaşarak yardım ister (Öner ve Aysev, 2001). Fakat OKB’ye sahip çocukların pek çoğu doğru tanıyı ve tedaviyi alamamaktadır. Bu nedenle çocuklarda OKB’nin daha tanınır olması ve tedavi yöntemlerinin yaygınlaştırılması oldukça önem arz etmektedir (March, Mulle ve Herbel, 1994).

OKB’ye sahip çocuklar ile sahip olmayan çocukların ritüelleri farklılık göstermektedir. Çocukluk çağında görülen olağan ritüeller; şanslı sayılarının olması, çizgilere basmamak ve işleri düzgün yapma şeklindedir ki bunlar normal günlük işlevlerin bir parçasıdır. Çocuğun sosyalleşmesini artırır, çocuğa kaygısını kontrol etmeyi öğretir ve onların gelişimini hızlandırır. Ancak OKB’ye sahip çocukların ritüelleri çocuklarda işlev bozukluğu yaratmakta ve onlara rahatsızlık vererek sosyal olarak izole olmalarına neden olmaktadır. Üstelik içerik olarak da (kontrol etme, tekrarlama, temizlik ve istifleme) farklılık göstermektedir. En sık karşılaşılan bulaşma korkusu ve bunun sonucunda kompulsif el yıkama ile kaçınmadır. Ebeveyninin ve kendisinin güvenliğine ilişkin endişe ve sonucunda kompulsif kontrol etme de sık karşılaşılanlardan biridir. Dokunma, düzenleme ve sayma kompulsiyonları da yaygınken istifleme yetişkinlere oranla daha az görülmektedir (Öner ve Aysev, 2001). Çocukluk çağı OKB tedavisinde bilişsel davranışçı terapi ile ilaç tedavisi (seratonin geri alım inhibitörü) önerilmektedir. BDT dışındaki diğer terapi yöntemlerinin ve SSRI dışındaki diğer ilaç tedavilerinin OKB tedavisinde faydalı olmadığı görülmektedir (Abramowitz, Whiteside ve Deacon, 2005). OKB tedavisinde ilaç tedavisine ek olarak BDT veya sadece BDT tedavisi yalnızca ilaç tedavisinin uygulanmasından daha etkili olduğu görülmektedir (Waite ve Williams, 2009).

Uygun tedavi yöntemi seçilirken çocuğun yaşı ve semptomların düzeyi dikkate alınmalıdır. Hafif-orta düzey OKB’ye sahip her yaştaki çocuk için yalnızca BDT etkili olabilirken, daha ağır seyreden OKB’de psikoterapiden fayda sağlanamadığında veya komorbidite olan durumlarda psikoterapiye ilaç tedavisi de eklenmelidir (March ve Mulle, 1998).


Teşekkürler,

BERRAK ÇAKIROĞLU



Kaynaklar

Abramowitz, J. S., Whiteside, S. P. ve Deacon, B. J. (2005). The effectiveness of treatment for pediatric obsessive-compulsive disorder: A meta-analysis. Behavior Therapy, 36(1), 55–63.

Flament, M. F., Whitaker, A., Rapoport, J. L., Davies, M., Berg, C. Z., Kalikow, K., … Shaffer, D. (1988). Obsessive compulsive disorder in adolescence: An epidemiological study. Journal of the American Academy of Child and Adolescent Psychiatry, 27(6), 764–771.

March, J. S. ve Mulle, K. (1998). OCD in children and adolescents: A cognitive-behavioral treatment manual. Guilford Press

March, J. S., Mulle, K. ve Herbel, B. (1994). Behavioral psychotherapy for children and adolescents with obsessive-compulsive disorder: An open trial of a new protocol-driven treatment package. Journal of the American Academy of Child and Adolescent Psychiatry, 33(3), 333–341.

Öner, P. ve Aysev, A. (2001). Çocuk ve ergenlerde obsesif kompulsif bozukluk. Sürekli Tıp Eğitim Dergisi, 10(11), 409-411.

Rasmussen, S. A., ve Eisen, J. L. (1990). Epidemiology of obsessive compulsive disorder. The Journal of Clinical Psychiatry, 51(2, Suppl), 10–13.

Waite, P. ve Williams, T. (Eds.). (2009). Obsessive compulsive disorder: Cognitive behaviour therapy with children and young people. Routledge

Zohar, A. H. (1999). The epidemiology of obsessive-compulsive disorder in children and adolescents. Child and Adolescent Psychiatric Clinics of North America, 8(3), 445–460. doi:10.1016/s1056-4993(18)30163-9








Yorumlar

POPÜLER YAZILAR

GERÇEKLE HAYALİN BİRBİRİNE GİRDİĞİ BİR FİLM: FRACTURED- DORUKHAN SAĞLAM

  GERÇEKLE HAYALİN BİRBİRİNE GİRDİĞİ BİR FİLM:  FRACTURED Beynimize ne kadar güvenebiliriz? Biz mi beynimizi yönetiriz yoksa o mu bizi yönetir? Zihnimiz gerçekleri bile saptırabilecek kadar güçlü müdür?  Fractured filmi boyunca işte tam da bu soruları soracaksınız kendinize. Zaman zaman ne olduğu konusunda karmaşaya düşebilir, ne olduğunu tam anlamlandıramayabilirsiniz. Kimi zaman ise tam her şeyin açıklandığını düşündüğünüzde bir sonraki sahne tüm fikirlerinizi altüst edebilir. Gizem, gerilim ve psikoloji konulu filmler ilginizi çekiyorsa bu film tam da size göre olacaktır. Film, evli bir çiftin yolculuğu ile başlamaktadır. Ray ve Joanne Monroe ufak kızları Peri ile birlikte seyahat ederken bir benzin istasyonunda mola verirler. Bu benzin istasyonunda mola verdikleri sırada kızları bir kaza geçirir. Peri inşaat alanının kenarında dururken bir köpek gelir, Ray köpeği korkutmak için taş atsa da köpek Peri’nin üzerine giderek onu korkutur ve korkarak geri kaçan Peri inşaat çukuruna düşer

GOOD WİLL HUNTİNG(CAN DOSTUM)- ÖZGE CEYLAN

  GOOD WİLL HUNTİNG(CAN DOSTUM) Good Will Hunting  Türkçe ismi ile Can Dostum    Matt Damon  ve  Ben Affleck 'i n senaryosunu yazmış olduğu,   Robin Williams ’ın başrolünü oynadığı Oscar Ödülü almış bir filmdir.  Film de yer alan oyuncu Matt Damon ve Ben Affleck Hollywood Sinema dünyasında önemli bir noktaya gelmekle beraber Film ile En iyi Senaryo ödülünü almışlardır Bu ödül ile birlikte sinema yaşamının bir çok alanında yer almışlar ve performanslarını sergilemişlerdir. Geçmişten günümüze filmler ele alındığında psikoloji, eğitim gibi insan ve toplumu ele alan birbirinden farklı birçok alanda filmlerden yararlanmaktadır. Bu nedenle  psikoloji sahasında da kullanılmaktadır  Filmler baktığımız zaman bireyin yaşamını yansıtmak ile beraber kimi zaman kişilerin gerçek yaşam öyküsünden yararlanılarak oluşturulmaktadır.   Filmler alanda fazlasıyla kullanılmaya başlamaktadır şöyle ki sinema terapisi terapi içerisinde yardımcı bir araç olarak kullanılmaktadır. Aynı zamanda filmlerin insan

YUNAN MİTOLOJİSİNDE KADIN- Ezgi KAYA

YUNAN MİTOLOJİSİNDE KADIN Yunan Mitolojisi’nde sık sık karşımıza kadınlar, tanrıçalar çıkar. Hatta bu kadınlar güç savaşçılık ve sembolleri ile bazen erkekleri bile saf dışı bırakabilirler. Örneğin savaşçı, güçlü kimliği ile tanınan Zeyna çok güçlü bir karakter ve mükemmel bir savaş zekâsına sahiptir. Anlatılanlara göre Zeyna o kadar güçlü bir Tanrıçadır ki Tanrıların bile zapt edemediği atlara biner, onlarla uzak diyarlarda savaşır. Baş Tanrı Zeus ve yine güçlü bir karakter olan hikmet tanrıçası, Zeus’un ilk karısı Metis’in kızı olan Athena zekâ ve strateji tanrıçası olarak bilinir. Aynı zamanda Athena sanat ve ilham tanrıçası olarak da bilinir.  Yunan Mitolojisi efsanelerinde de kadın ve kadının mucizeleri sık sık anlatılır. Örneğin Athena’nın Zeus’un kafasının içinden çıktığı ve bu yüzden de Baş Tanrının bütün özelliklerini aldığından bahsedilir. Zeus’un kafası yarılır ve ortaya dans eden, güzelliği ile insanlara ilham veren tanrıça Athena ortaya çıkar ve bütün ölümsüzle

SIGMUND FREUD VE AŞKIN PSİKOLOJİSİ-ROJDA ÇELİK

SIGMUND FREUD VE AŞKIN PSİKOLOJİSİ Aşk şairlerin uydurmasıdır, demiştir Ursula K. Le Guin Malafrena adlı romanında. Peki, şairlerin anlam yüklemeleri sonucu mu aşk insan hayatında bu kadar değerli olmuştur, yoksa aşkın insan hayatında bu kadar değerli olması mı şairleri yazmaya yöneltmiştir. Bu soruların cevabını bilmemekle beraber gelin Freud’un “Aşkın Psikolojisi” kitabını inceleyerek bu konuya ışık tutmaya çalışalım. Freud denince hemen hemen herkesin aklına cinsellik gelir. Çünkü psikoloji ile ilişkili çoğu kavramı cinsellik temelinde açıklamıştır. Aşk kavramı da bunlara dâhildir.  Freud’un yaşadığı dönemde cinsellik, toplumun ahlaki değerlerinden dolayı baskıya maruz kalıyordu. Evlenmeden yaşanan cinsel birliktelikler hoş karşılanmıyor ve ayıplanıyordu. Cinsellikten açıkça söz etmek bile mümkün değildi. Bu durumun getirdiği cinsel eğitim yetersizliği hem erkek hem de kadının yaşantısında zorluklara neden oluyordu. Günümüzde de bu durumun geçerliliğini koruduğunu biliyoruz. Özellik