Ana içeriğe atla

BEDEN ALGISI BOZUKLUĞU (BAB)- HÜSEYİN GÜZEY



BEDEN ALGISI BOZUKLUĞU 

(BAB)




Beden Algısı Bozukluğu (BAB), veya Beden Dismorfik Bozukluğu (BDB), kişinin hayalî veya önemsenmeyecek derecede küçük bir bedensel kusuru zihninde aşırı derecede abartılı bir hâle getirmesi ve davranışlarında bu kusuru takıntılı bir biçimde sergilemesi ile karakterize bir psikolojik bozukluktur.

İlk olarak 1891’de E. Morselli tarafından “dismorfofobi” adıyla ifade edilen bu kavram 1980’de DSM-III’te “Somatoform Bozuklukları” grubunda dismorfofobi adı altında klinik bir rahatsızlık statüsüne alınmıştır. DSM-IV’de adı “Beden Dismorfik Bozukluğu” şeklinde değiştirilen bu rahatsızlık, DSM-5’te ise Somatoform Bozuklukları grubundan “Obsesif-Kompulsif ve İlişkili Bozukluklar” grubuna aktarılmıştır.

BAB’ın yaygınlığı, ölçümlerin uygulandığı gruplara ve hatta ülkelere göre değişmekle beraber genel olarak %2 oranındadır. BAB’ın kadınlarda, bekâr veya boşanmışlarda, işsizlerde ve özellikle ergen veya genç yetişkinlerde görülme sıklığı daha fazladır (Kadınlarda görülme sıklığının fazla olması muhtemelen erkeklerin bu ve benzeri psikolojik rahatsızlıkları saklama eğiliminde olmasından kaynaklanır.).

Yapılan çeşitli araştırmalar neticesinde hastalığın- etiyolojisi tam olarak bilinmese de sosyokültürel, biyolojik ve genetik faktörlerden kaynaklandığı düşünülmektedir. Sosyokültürel bakımdan çocukluk dönemi istismara maruz kalma, toplumun güzellikle ilgili temel değer yargıları, kişinin belirli (utangaçlık, mükemmeliyetçilik ve endişe gibi) karakter özellikleri örnek verilebilir. Yapılan biyolojik çalışma ve ölçümlerde BAB tanılı kişilerde yüz algılama ve işlenmesinden sorumlu olan sol hemisferdeki bazı bölgelerde aktivite artışı ve biçim değişiklikleri saptanmıştır. Ayrıca hastalar üzerinde yapılan araştırmalarda hastanın birinci dereceden yakın akrabalarında hastalığın normale oranla 4 kat fazla düzeyde saptanması da başka bir önemli etmendir.

BAB’a sahip kişilerde günlük yaşantının önemli bir kısmını vücut kusurlarına ilişkin düşünceler ve bu düşüncelerden hareketle sergilenen kusuru kamufle edici davranışlar kaplar. Bu kişiler; sıklıkla ayna başında kusurlarını izleyen, fotoğraf çekip kendilerini başkaları ile karşılaştıran, bilgisayar başında saatler süren araştırmalarda bulunan, makyaj ve giyim-kuşam ile kendilerini saklamaya çalışan kişilerdir. Ayrıca bu kişiler; diyet yapan ve sık sık tartılan, kusurlarıyla alakalı çevrelerinden-genellikle gizlice- olumlu yanıtlar almaya çalışan, çoğunlukla psikolojik yardıma başvurmaktan kaçınan ve çareyi estetik-plastik cerrahlarında arayan kişilerdir. Ancak, cerrahi yöntemler ile sorun geçici olarak çözülse bile kişi genellikle farklı bir kusura tutunur ve yeniden estetik-plastik cerrahına başvurur (Estetik Cerrahi hastalarının %15-25’inin bu rahatsızlıktan muzdarip olduğu tahmin edilmektedir.).

Bu hastalığa sahip kişiler; genellikle yüz, burun, saç, göğüs ve genital organlara ilişkin şikâyetlerde bulunurlar. Bu şikâyetler genelde asimetri ve hacim çevresinde toplanır.

Hastalığa yüksek oranlarda OKB (%30-40), depresyon (%20-25), sosyal fobi (%17), madde kullanımı ve yeme bozuklukları eşlik eder. OKB’nin BAB’da yüksek düzeylerde rastlanmasının temel sebebi, bu iki hastalığın karakteristik özelliklerinin örtüşmesi olmalıdır. OKB'nin (ayrıca OKKB) sahip olduğu kişinin isteği dışında zihninde canlanan ısrarcı hayal ve fikirler, ritüelleşmiş bir düzlemde uygulanan zorlantılı davranışlar, günlük yaşantıyı hâkimiyet altına alan titiz ve incelikli algılamalar, BAB’a sahip kişilerde de sıklıkla rastlanır.

Adler’in Aşağılık Duygusu Kavramı Çerçevesinden Beden Algısı Bozukluğuna Bir Yaklaşım: Adler, Bireysel Psikoloji Kuramında herkesin dünyaya “aşağılık duygusu” adında bir anlayışla geldiğini belirtmiştir. Bu duyguyu insanlar ilk defa bebekliklerinde çaresiz ve bakıma muhtaç olmaları sebebiyle yaşar. Bu duygunun özellikle belirli bir organ eksikliğine sahip bireylerde ortaya çıktığını belirten Adler, gözlemlenen bu “eksi” durumun “artı”ya çevrilmesi için kişiye motivasyonel bir kaynak yarattığını ileri sürer. Yani, belirli bir durumda eksik olduğunu düşünen kişi, bu durumu gidermek için ya o durumu düzeltir ya da başka bir duruma odaklanarak kompanse eder. Eğer aşağılık duygusu yeterince düzeltilemezse veya kompanse edilemezse “aşağılık kompleksi”ne dönüşür.

Beden Algısı Bozukluğu'na (BAB) sahip kişilerin bünyesinde barındırdığı “Aşağılık Duygusu” kavramında bir farklılık/çarpıklık olduğunu belirtmek istiyorum. Bu kişiler kendilerinde kusurlu gördükleri bir bölümün genellikle hayalî olması sebebiyle, bu kusuru ne düzeltebilir ne de farklı bir durumla ödünleyebilir (Örneğin BAB hastalarında gözlenen, kusurlu olduğunu düşündüğü bir bölgesini estetik operasyonla düzelten bir kişinin farklı bir bölgesinde kusur olduğu düşüncesiyle tekrar estetik operasyona başvurması.). Bu kişilerde, yeterince kompanse edilemeyen aşağılık duygusu, maddi değil de hayalî bir temele sahip olduğu için “Aşağılık Kompleksi”ne dönüşemez veya temelde yatan sebepten ötürü kompanse edilemeyen aşağılık duygusu kişide sabit ve süreğen bir aşağılık kompleksi oluşturur.

Burada yapılması gereken aşağılık duygusuna kaynak oluşturan zihinsel/hayalî etmenin ortadan kaldırılmasıdır.


Teşekkürler,

HÜSEYİN GÜZEY


Kaynakça


Ray, P. Ç., Demirkol, M. E., & Tamam, L. (2012). Beden Dismorfik Bozukluğu. Psikiyatride Güncel Yaklaşımlar, 4(4), 547-565. DOI: 10.5455/cap.20120432

Karamustafalıoğlu, O., & Karamustafalıoğlu, N. (2000). Beden Dismorfik Bozukluğu. Düşünen Adam, 13(2), 107-109.

Altıntaş, E. (2015). Kozmetik Tedavi için Başvuran Hastalarda Beden Dismorfik Bozukluğu. Arşiv Kaynak Tarama Dergisi, 24(3), 324-338.

Önder, H. T. (2019, Mayıs 9). Beden Dismorfik Bozukluğu (BDB). 5 Aralık 2020 tarihinde http://www.losante.com.tr/Blog/Detail/2084 adresinden erişildi.

Aşkın, R. (2019, Kasım 13). Beden Algısı Bozukluğu (Vücut dismorfik bozukluğu) : Hayali çirkinlik hastalığı. 5 Aralık 2020 tarihinde http://rustemaskin.com/beden-algisi-bozuklugu/ adresinden erişildi.

Shih, V. (2016). 'In the Mirror, What I Saw Was a Monster': Living with Body Dysmorphic Disorder [Dijital Görsel]. Vice. https://www.vice.com/en/article/ywmg5m/in-the-mirror-what-i-saw-was-a-monster-living-with-body-dysmorphic-disorder





Yorumlar

POPÜLER YAZILAR

GERÇEKLE HAYALİN BİRBİRİNE GİRDİĞİ BİR FİLM: FRACTURED- DORUKHAN SAĞLAM

  GERÇEKLE HAYALİN BİRBİRİNE GİRDİĞİ BİR FİLM:  FRACTURED Beynimize ne kadar güvenebiliriz? Biz mi beynimizi yönetiriz yoksa o mu bizi yönetir? Zihnimiz gerçekleri bile saptırabilecek kadar güçlü müdür?  Fractured filmi boyunca işte tam da bu soruları soracaksınız kendinize. Zaman zaman ne olduğu konusunda karmaşaya düşebilir, ne olduğunu tam anlamlandıramayabilirsiniz. Kimi zaman ise tam her şeyin açıklandığını düşündüğünüzde bir sonraki sahne tüm fikirlerinizi altüst edebilir. Gizem, gerilim ve psikoloji konulu filmler ilginizi çekiyorsa bu film tam da size göre olacaktır. Film, evli bir çiftin yolculuğu ile başlamaktadır. Ray ve Joanne Monroe ufak kızları Peri ile birlikte seyahat ederken bir benzin istasyonunda mola verirler. Bu benzin istasyonunda mola verdikleri sırada kızları bir kaza geçirir. Peri inşaat alanının kenarında dururken bir köpek gelir, Ray köpeği korkutmak için taş atsa da köpek Peri’nin üzerine giderek onu korkutur ve korkarak geri kaçan Peri inşaat çukuruna düşer

GOOD WİLL HUNTİNG(CAN DOSTUM)- ÖZGE CEYLAN

  GOOD WİLL HUNTİNG(CAN DOSTUM) Good Will Hunting  Türkçe ismi ile Can Dostum    Matt Damon  ve  Ben Affleck 'i n senaryosunu yazmış olduğu,   Robin Williams ’ın başrolünü oynadığı Oscar Ödülü almış bir filmdir.  Film de yer alan oyuncu Matt Damon ve Ben Affleck Hollywood Sinema dünyasında önemli bir noktaya gelmekle beraber Film ile En iyi Senaryo ödülünü almışlardır Bu ödül ile birlikte sinema yaşamının bir çok alanında yer almışlar ve performanslarını sergilemişlerdir. Geçmişten günümüze filmler ele alındığında psikoloji, eğitim gibi insan ve toplumu ele alan birbirinden farklı birçok alanda filmlerden yararlanmaktadır. Bu nedenle  psikoloji sahasında da kullanılmaktadır  Filmler baktığımız zaman bireyin yaşamını yansıtmak ile beraber kimi zaman kişilerin gerçek yaşam öyküsünden yararlanılarak oluşturulmaktadır.   Filmler alanda fazlasıyla kullanılmaya başlamaktadır şöyle ki sinema terapisi terapi içerisinde yardımcı bir araç olarak kullanılmaktadır. Aynı zamanda filmlerin insan

YUNAN MİTOLOJİSİNDE KADIN- Ezgi KAYA

YUNAN MİTOLOJİSİNDE KADIN Yunan Mitolojisi’nde sık sık karşımıza kadınlar, tanrıçalar çıkar. Hatta bu kadınlar güç savaşçılık ve sembolleri ile bazen erkekleri bile saf dışı bırakabilirler. Örneğin savaşçı, güçlü kimliği ile tanınan Zeyna çok güçlü bir karakter ve mükemmel bir savaş zekâsına sahiptir. Anlatılanlara göre Zeyna o kadar güçlü bir Tanrıçadır ki Tanrıların bile zapt edemediği atlara biner, onlarla uzak diyarlarda savaşır. Baş Tanrı Zeus ve yine güçlü bir karakter olan hikmet tanrıçası, Zeus’un ilk karısı Metis’in kızı olan Athena zekâ ve strateji tanrıçası olarak bilinir. Aynı zamanda Athena sanat ve ilham tanrıçası olarak da bilinir.  Yunan Mitolojisi efsanelerinde de kadın ve kadının mucizeleri sık sık anlatılır. Örneğin Athena’nın Zeus’un kafasının içinden çıktığı ve bu yüzden de Baş Tanrının bütün özelliklerini aldığından bahsedilir. Zeus’un kafası yarılır ve ortaya dans eden, güzelliği ile insanlara ilham veren tanrıça Athena ortaya çıkar ve bütün ölümsüzle

SIGMUND FREUD VE AŞKIN PSİKOLOJİSİ-ROJDA ÇELİK

SIGMUND FREUD VE AŞKIN PSİKOLOJİSİ Aşk şairlerin uydurmasıdır, demiştir Ursula K. Le Guin Malafrena adlı romanında. Peki, şairlerin anlam yüklemeleri sonucu mu aşk insan hayatında bu kadar değerli olmuştur, yoksa aşkın insan hayatında bu kadar değerli olması mı şairleri yazmaya yöneltmiştir. Bu soruların cevabını bilmemekle beraber gelin Freud’un “Aşkın Psikolojisi” kitabını inceleyerek bu konuya ışık tutmaya çalışalım. Freud denince hemen hemen herkesin aklına cinsellik gelir. Çünkü psikoloji ile ilişkili çoğu kavramı cinsellik temelinde açıklamıştır. Aşk kavramı da bunlara dâhildir.  Freud’un yaşadığı dönemde cinsellik, toplumun ahlaki değerlerinden dolayı baskıya maruz kalıyordu. Evlenmeden yaşanan cinsel birliktelikler hoş karşılanmıyor ve ayıplanıyordu. Cinsellikten açıkça söz etmek bile mümkün değildi. Bu durumun getirdiği cinsel eğitim yetersizliği hem erkek hem de kadının yaşantısında zorluklara neden oluyordu. Günümüzde de bu durumun geçerliliğini koruduğunu biliyoruz. Özellik