Ana içeriğe atla

BAŞKA BİR SAĞLIK DURUMUNA BAĞLI TAKINTI- ZORLANTI BOZUKLUĞU VE İLİŞKİLİ BOZUKLUK- ALİ AKBULUT



BAŞKA BİR SAĞLIK DURUMUNA BAĞLI TAKINTI- ZORLANTI BOZUKLUĞU 
VE İLİŞKİLİ BOZUKLUK





Obsesif kompulsif bozukluk belki de birçok insanın psikoloji alanında ilk defa araştırmalar, okumalar yapmasına neden olan bir başlık olmakla birlikte takıntısı olan ve bu durumlarda kendisini gerçekleştirmekten alıkoyamadığı bir dizi eylemde bulunan çoğu bireyin üzerinde düşündüğü nevrotik bir rahatsızlık. Peki nedir bu OKB? OKB ele alınırken öncelikle obsesyon (takıntı) ve kompulsiyon (zorlantı) kavramlarının anlaşılması gerekir.

Obsesyon bireyin zihninde bireyin isteği dışında gelen düşünceler, fikirler ve dürtülerdir. Birey bu düşünce, fikir ve dürtüleri istese de zihninden çıkaramaz. Birey bu istem dışı düşüncelerin mantığa uygun olmadığının farkında olabilir ancak yapacak bir şeyi yoktur. Obsesyonlar bireyi yoğun bir strese, huzursuzluğa sürükleyebilir. Kuvvetli bir anksiyete hali olabilir. Kompulsiyon ise bireyin obsesyonlar sonucunda maruz kaldığı yoğun stres, huzursuzluk ve kaygıyı azaltmak için kendini yapmak zorunda hissettiği davranışlardır. Her ne kadar en başta takıntının ortaya çıkardığı stresi azaltmak için yerine getirilen bir eylem olsa da zaman içerisinde yineleyici bir şekilde ortaya çıkan ve obsesyonun yanı sıra gerçekleştirilen bu davranış başlı başına kendisi bir sorun oluşturur (Öztürk & Uluşahin, 2018, s. 364).

OKB ilk başlarda tedaviye dirençli bir rahatsızlık olarak nitelendirilse de zaman içerisinde bu düşünce değişmiş tedaviye cevap verildiği ve toplum içerisinde çok daha fazla rastlanıldığı ortaya konulmakla birlikte OKB ile karşılaşılma sıklığı astım ile neredeyse aynı olduğu belirtilmiştir (Bayar & Yavuz, 2008, s. 185). Ayrıca OKB’nin oluş nedenleri arasında genetik, beyin işlevlerindeki değişimler, serotoninin ve dopamin anormallikleri, toplumsal ve kültürel etkenler gibi birçok etmen bulunur (Öztürk & Uluşahin, 2018, s. 370-371).

Obsesif-kompulsif bozukluk tedavisinde ise ilaç tedavisi ve bilişsel davranışçı terapi ayrı ayrı ya da eş zamanlı olarak kullanabilir. Bu yöntemlerin bireylerde bir iyi oluşa yol açtığı belirtilmiştir (Öner & Aysev, 2001, s. 411).

Başka Bir Sağlık Durumuna Bağlı Takıntı-Zorlantı Bozukluğu ve İlişki Bozukluk

Başka bir sağlık durumuna bağlı obsesif-kompulsif bozukluğun belirgin yanı, başka bir sağlık durumunun doğrudan patofizyolojik sonucu olarak ortaya çıkan ve bu durumu açıklamakta başarı sağlayan klinik olarak önemli obsesif-kompulsif ve ilişki belirtilerdir. Bu belirtiler DSM-5 tanı ölçütleri kitabında bahsi geçen A tanı ölçütlerini barındırır. Ayrıca bir sağlık durumu ile ilişki olduğu düşünülen bu belirtiler öykü, fiziksel muayene ya da labaratvar tetkiklerine dayanmalıdır. Tüm bunların yanı sıra ise belirtiler başka bir ruhsal bozukluk tanısı ile de daha iyi açıklanamadığı göz önünde bulunduruluyor olup obsesif-kompulsif ve ilişkili belirtiler klinik olarak belirgin bir soruna yahut sosyal, mesleki, ya da diğer önemli işlevsellik alanlarında bozulmaya yol açmalıdır (Amerikan Psikiyatri Birliği, 2014, s. 341-342). Aşağıda başka bir sağlık durumuna bağlı takıntı-zorlantı bozukluğu ve ilişkili bozukluğa dair tanı kriterleri verilmiştir;

A. Klinik görünüme takıntılar, zorlantılar, dış görünümle ilgili düşünsel uğraşlar, biriktiricilik, deri yolma, saç yolma, bedene odaklı diğer yinelemeli davranışlar ya da takıntı-zorlantı bozukluğu ve ilişkili bozukluklara özgü diğer belirtiler egemendir.

B. Öykü, fizik muayene ya da laboratuvar bulgularında, bu bozukluğun, başka bir sağlık durumunun doğrudan patofizyoloji ile ilgili bir sonucu olduğuna ilişkin kanıtlar vardır.

C. Bu bozukluk, başka bir ruhsal bozuklukla daha iyi açıklanamaz

D. Bu bozukluk yalnızca deliryumun gidişi sırasında ortaya çıkmamaktadır.

E. Bu bozukluk, klinik açıdan belirgin bir sıkıntıya ya da toplumsal, işle ilgili alanlarda ya da önemli diğer işlevsellik alanlarında işlevsellikte düşmeye neden olur.


Teşekkürler,
ALİ AKBULUT


Kaynakça

Amerikan Psikiyatri Birliği. (2014). Ruhsal Bozuklukların Tanısal ve Sayımsal Elkitabı. (E. Köroğlu, Çev.) Ankara: Hekimler Yayın Birliği.

Bayar, R., & Yavuz, M. (2008). Obsesif Kompuslif Bozukluk. Türkiye'de Sık Karşılaşılan Psikiyatrik Hastalıklar (s. 185-192). İstanbul: İ.Ü. Cerrahpaşa Tıp Fakültesi Sürekli Tıp Eğitimi Etkinlikleri.

Öner, P., & Aysev, A. (2001). Çocuk ve Ergenlerde Obsesif Kompulsif Bozukluk. Sted, 10(11), 409-411.

Öztürk, M. O., & Uluşahin, N. A. (2018). Ruh Sağlığı ve Bozuklukları. Ankara: Bayt Yayın Hizmetleri.

Türkiye Psikiyatri Derneği Anksiyete Bozuklukları Çalışma Birimi. (tarih yok). Obsesif-Kompulsif Bozukluk: Türkiye Psikiyatri Derneği. Türkiye Psikiyatri Derneği Web Sitesi: https://www.psikiyatri.org.tr/halka-yonelik/29/obsesif-kompulsif-bozukluk adresinden alındı









Yorumlar

POPÜLER YAZILAR

GERÇEKLE HAYALİN BİRBİRİNE GİRDİĞİ BİR FİLM: FRACTURED- DORUKHAN SAĞLAM

  GERÇEKLE HAYALİN BİRBİRİNE GİRDİĞİ BİR FİLM:  FRACTURED Beynimize ne kadar güvenebiliriz? Biz mi beynimizi yönetiriz yoksa o mu bizi yönetir? Zihnimiz gerçekleri bile saptırabilecek kadar güçlü müdür?  Fractured filmi boyunca işte tam da bu soruları soracaksınız kendinize. Zaman zaman ne olduğu konusunda karmaşaya düşebilir, ne olduğunu tam anlamlandıramayabilirsiniz. Kimi zaman ise tam her şeyin açıklandığını düşündüğünüzde bir sonraki sahne tüm fikirlerinizi altüst edebilir. Gizem, gerilim ve psikoloji konulu filmler ilginizi çekiyorsa bu film tam da size göre olacaktır. Film, evli bir çiftin yolculuğu ile başlamaktadır. Ray ve Joanne Monroe ufak kızları Peri ile birlikte seyahat ederken bir benzin istasyonunda mola verirler. Bu benzin istasyonunda mola verdikleri sırada kızları bir kaza geçirir. Peri inşaat alanının kenarında dururken bir köpek gelir, Ray köpeği korkutmak için taş atsa da köpek Peri’nin üzerine giderek onu korkutur ve korkarak geri kaçan Peri inşaat çukuruna düşer

GOOD WİLL HUNTİNG(CAN DOSTUM)- ÖZGE CEYLAN

  GOOD WİLL HUNTİNG(CAN DOSTUM) Good Will Hunting  Türkçe ismi ile Can Dostum    Matt Damon  ve  Ben Affleck 'i n senaryosunu yazmış olduğu,   Robin Williams ’ın başrolünü oynadığı Oscar Ödülü almış bir filmdir.  Film de yer alan oyuncu Matt Damon ve Ben Affleck Hollywood Sinema dünyasında önemli bir noktaya gelmekle beraber Film ile En iyi Senaryo ödülünü almışlardır Bu ödül ile birlikte sinema yaşamının bir çok alanında yer almışlar ve performanslarını sergilemişlerdir. Geçmişten günümüze filmler ele alındığında psikoloji, eğitim gibi insan ve toplumu ele alan birbirinden farklı birçok alanda filmlerden yararlanmaktadır. Bu nedenle  psikoloji sahasında da kullanılmaktadır  Filmler baktığımız zaman bireyin yaşamını yansıtmak ile beraber kimi zaman kişilerin gerçek yaşam öyküsünden yararlanılarak oluşturulmaktadır.   Filmler alanda fazlasıyla kullanılmaya başlamaktadır şöyle ki sinema terapisi terapi içerisinde yardımcı bir araç olarak kullanılmaktadır. Aynı zamanda filmlerin insan

YUNAN MİTOLOJİSİNDE KADIN- Ezgi KAYA

YUNAN MİTOLOJİSİNDE KADIN Yunan Mitolojisi’nde sık sık karşımıza kadınlar, tanrıçalar çıkar. Hatta bu kadınlar güç savaşçılık ve sembolleri ile bazen erkekleri bile saf dışı bırakabilirler. Örneğin savaşçı, güçlü kimliği ile tanınan Zeyna çok güçlü bir karakter ve mükemmel bir savaş zekâsına sahiptir. Anlatılanlara göre Zeyna o kadar güçlü bir Tanrıçadır ki Tanrıların bile zapt edemediği atlara biner, onlarla uzak diyarlarda savaşır. Baş Tanrı Zeus ve yine güçlü bir karakter olan hikmet tanrıçası, Zeus’un ilk karısı Metis’in kızı olan Athena zekâ ve strateji tanrıçası olarak bilinir. Aynı zamanda Athena sanat ve ilham tanrıçası olarak da bilinir.  Yunan Mitolojisi efsanelerinde de kadın ve kadının mucizeleri sık sık anlatılır. Örneğin Athena’nın Zeus’un kafasının içinden çıktığı ve bu yüzden de Baş Tanrının bütün özelliklerini aldığından bahsedilir. Zeus’un kafası yarılır ve ortaya dans eden, güzelliği ile insanlara ilham veren tanrıça Athena ortaya çıkar ve bütün ölümsüzle

SIGMUND FREUD VE AŞKIN PSİKOLOJİSİ-ROJDA ÇELİK

SIGMUND FREUD VE AŞKIN PSİKOLOJİSİ Aşk şairlerin uydurmasıdır, demiştir Ursula K. Le Guin Malafrena adlı romanında. Peki, şairlerin anlam yüklemeleri sonucu mu aşk insan hayatında bu kadar değerli olmuştur, yoksa aşkın insan hayatında bu kadar değerli olması mı şairleri yazmaya yöneltmiştir. Bu soruların cevabını bilmemekle beraber gelin Freud’un “Aşkın Psikolojisi” kitabını inceleyerek bu konuya ışık tutmaya çalışalım. Freud denince hemen hemen herkesin aklına cinsellik gelir. Çünkü psikoloji ile ilişkili çoğu kavramı cinsellik temelinde açıklamıştır. Aşk kavramı da bunlara dâhildir.  Freud’un yaşadığı dönemde cinsellik, toplumun ahlaki değerlerinden dolayı baskıya maruz kalıyordu. Evlenmeden yaşanan cinsel birliktelikler hoş karşılanmıyor ve ayıplanıyordu. Cinsellikten açıkça söz etmek bile mümkün değildi. Bu durumun getirdiği cinsel eğitim yetersizliği hem erkek hem de kadının yaşantısında zorluklara neden oluyordu. Günümüzde de bu durumun geçerliliğini koruduğunu biliyoruz. Özellik