ENGEL SİZSİNİZ!
Çevrenizde engelli birini gördüğünüz zaman nasıl davranırsınız? Göz ucuyla bakıp yolunuza devam mı edersiniz? Bir süre bakıp, acıyıp geçer misiniz? Uzunca bir süre bakışlarınızı alamayıp, yerinde ben olabilirdim, diye mi düşünürsünüz? Yoksa hiç birini yapmaz mısınız?
Herhangi bir engeli olmayan insanlar olarak, zihinsel veya bedensel engeli olanlara davranış seçeneklerimizin bile ne kadar çeşitli olduğunu fark ettiniz mi? Oysa onların tek bir seçeneği var; engellerine rağmen yaşamak.
Engeller çok çeşitli olmalarına karşın, ben bu yazıda özel olarak zihin geriliğinden bahsetmek istiyorum. Psikoloji camiasındaki adıyla mental retardasyon.
Gelişim dönemlerinde ortaya çıkan mental retardasyon, çevreye uyum ve davranışlardaki bozulma ile birlikte genel zihin fonksiyonlarının ortalamanın anlamlı derece altında olması şeklinde tanımlanabilir. Kısaca mental retardasyon; zihinsel yeteneklerin yetersiz gelişimidir (Okan ve Özdemir, 2005).
Mental retardasyon vakalarının toplumdaki prevalansına baktığımızda %75’inin hafif, %10’unun orta, %5’inin ise ağır olduğunu görmekteyiz. Tabi bu dağılım yaşa, sosyo-ekonomik faktörlere ve kültürel yapıya göre değişkenlik gösterebilmektedir. Sosyoekonomik düzeyi düşük toplumlarda hafif mental retardasyon oranı yüksektir; çünkü uyarı yoksunluğu, yetersiz beslenme ve öğrenme güçlüğüne sebep olan yaşam koşulları bu durumu tetiklemektedir. Orta ve ağır mental retardasyon vakalarının dağılımı ise toplumun her sosyoekonomik kesiminde aynı oranda görülmektedir. Bunda etkili olan faktörler ise; tıbbi bakımın yüksek düzeylere çıkması, düşük ağırlıklı prematür bebeklerin yaşatılması, antibiyotiklerle ve aşılamalarla enfeksiyon ölümlerinin düşmesi şeklinde sıralanmaktadır (Okan ve Özdemir, 2005).
Mental retardasyonun değerlendirilme aşamasında ise bazı kritik noktalar vardır. Bunlar; sınırların doğru olarak belirlenmesi, altta yatan etyolojinin saptanması, çocuğun uygun rehabilitasyon ve destek servisine yönlendirilmesi, gerekli diğer önlemlerin alınmasıdır (Okan ve Özdemir, 2005).
Erken tanı, çoğu psikopatoloji vakalarında olduğu gibi mental retardasyon vakalarında da önemlidir. Durumun erken fark edilmesi ile birlikte, özellikle hafif mental retardasyon vakalarının topluma kazandırılma oranları yükselmektedir. Fakat bunun önünde büyük bir engel vardır; stigmatizasyon yani damgalama. Toplum tarafından zihinsel engelli diye damgalanan mental retarde kişiler, bu stigmatizasyon sonucu ayrımcılığa maruz kalmaktadırlar. Bunun bariz sonuçlarından biri de toplumdan kopukluktur. Her ne kadar aileleri onlara destek olmaya çalışsa da toplum tarafından dışlanmak, gelişimlerinin önüne büyük engel koymaktadır. Artık bu kişilerce toplumdan beklenen destek değil engel olmamalarıdır. Ne yazık ki…
Teşekkürler,
Rojda ÇELİK
Kaynakça
Okan, M. ve Özdemir, Ö. (2005). Çocuklarda mental retardasyon. Güncel Pediatri(3). 62-66.
Herhangi bir engeli olmayan insanlar olarak, zihinsel veya bedensel engeli olanlara davranış seçeneklerimizin bile ne kadar çeşitli olduğunu fark ettiniz mi? Oysa onların tek bir seçeneği var; engellerine rağmen yaşamak.
Engeller çok çeşitli olmalarına karşın, ben bu yazıda özel olarak zihin geriliğinden bahsetmek istiyorum. Psikoloji camiasındaki adıyla mental retardasyon.
Gelişim dönemlerinde ortaya çıkan mental retardasyon, çevreye uyum ve davranışlardaki bozulma ile birlikte genel zihin fonksiyonlarının ortalamanın anlamlı derece altında olması şeklinde tanımlanabilir. Kısaca mental retardasyon; zihinsel yeteneklerin yetersiz gelişimidir (Okan ve Özdemir, 2005).
Mental retardasyon vakalarının toplumdaki prevalansına baktığımızda %75’inin hafif, %10’unun orta, %5’inin ise ağır olduğunu görmekteyiz. Tabi bu dağılım yaşa, sosyo-ekonomik faktörlere ve kültürel yapıya göre değişkenlik gösterebilmektedir. Sosyoekonomik düzeyi düşük toplumlarda hafif mental retardasyon oranı yüksektir; çünkü uyarı yoksunluğu, yetersiz beslenme ve öğrenme güçlüğüne sebep olan yaşam koşulları bu durumu tetiklemektedir. Orta ve ağır mental retardasyon vakalarının dağılımı ise toplumun her sosyoekonomik kesiminde aynı oranda görülmektedir. Bunda etkili olan faktörler ise; tıbbi bakımın yüksek düzeylere çıkması, düşük ağırlıklı prematür bebeklerin yaşatılması, antibiyotiklerle ve aşılamalarla enfeksiyon ölümlerinin düşmesi şeklinde sıralanmaktadır (Okan ve Özdemir, 2005).
Mental retardasyonun değerlendirilme aşamasında ise bazı kritik noktalar vardır. Bunlar; sınırların doğru olarak belirlenmesi, altta yatan etyolojinin saptanması, çocuğun uygun rehabilitasyon ve destek servisine yönlendirilmesi, gerekli diğer önlemlerin alınmasıdır (Okan ve Özdemir, 2005).
Erken tanı, çoğu psikopatoloji vakalarında olduğu gibi mental retardasyon vakalarında da önemlidir. Durumun erken fark edilmesi ile birlikte, özellikle hafif mental retardasyon vakalarının topluma kazandırılma oranları yükselmektedir. Fakat bunun önünde büyük bir engel vardır; stigmatizasyon yani damgalama. Toplum tarafından zihinsel engelli diye damgalanan mental retarde kişiler, bu stigmatizasyon sonucu ayrımcılığa maruz kalmaktadırlar. Bunun bariz sonuçlarından biri de toplumdan kopukluktur. Her ne kadar aileleri onlara destek olmaya çalışsa da toplum tarafından dışlanmak, gelişimlerinin önüne büyük engel koymaktadır. Artık bu kişilerce toplumdan beklenen destek değil engel olmamalarıdır. Ne yazık ki…
Teşekkürler,
Rojda ÇELİK
Kaynakça
Okan, M. ve Özdemir, Ö. (2005). Çocuklarda mental retardasyon. Güncel Pediatri(3). 62-66.
Yorumlar
Yorum Gönder