Ana içeriğe atla

DİKKAT EKSİKLİĞİ VE HİPERAKTİVİTE BOZUKLUĞU- SEMA GÜRBÜZ


DİKKAT EKSİKLİĞİ

 VE 

HİPERAKTİVİTE BOZUKLUĞU



Dikkat eksikliği ve hiperaktivite bozukluğu (DEHB), dikkatsizlik ve/ ya da hiperaktvite ve dürtüsellik ile belirli, işlevselliği ya da gelişimi bozan, süregiden bir rahatsızlıktır. En az altı aydır devam eden; dikkati ayrıntılara verememe, iş ya da benzeri etkinliklerde dikkatsizce hatalar, üstlendiği görev ya da etkinliklerde dikkat dağınıklığı; ellerin ayakların kıpır kıpır olması, sınıf ya da oturması beklenen durumlarda oturduğu yerden kalkma, sabırız davranışlar, sırasını bekleme güçlüğü gibi tanı kriterlerine sahiptir.(APA, 2013). Son yıllarda çocuk ve ergenlerle ilgili çalışmalar incelendiğinde, DEHB’ nin, çocuklukta ve ergenlikte en sık karşılaşılan sorunlardan birisi olduğu görülmektedir (Nathrath ve Wölfl, 2006). Ancak DEHB sadece çocukluklara özgü bir rahatsızlık değildir. Erişkinliklerde yaygınlığı % 2.5’tir. Dikkatsizliğin belirginleşmesi ve yetersizlik oluşturması nedeniyle tanı genelde ilkokul yıllarında konur. Bununla birlikte her hareketli çocuğa DEHB ile ilişkilendirmek yanlış bi tutumdur. DEHB’ li olmayan çocuklar hareketli olsa bile belli bir amaca yönelik ve uyumlu davranırlar. Her yaş kategorisinde görülür. Gelişimsel dönemlere bağlı olarak baktığımızda okul öncesi dönemde ana belirti aşırı hareketliliktir, ilkokul döneminde dikkat eksikliği görülür. Ergenlikte aşırı hareketlilik daha az; huzursuzluk, iç gerilim, yerinde duramama ile belirginleşir. Yetişkinlikte aşırı hareketlilik azalmış olsa bile, dikkat eksikliği ve yerinde duramama, dürtüsellik sorun olmaya devam eder. İlkokul yıllarında tanılar daha sık konulduğu için araştırmalara okul bağlamı sıklıkla dahil edilir. DEHB’li öğrencilerin sınıf ortamındaki davranışları ile ilgili bir çalışmada Lauth ve Mackowiack (2004), bu çocukların davranışlarını sınıf ortamı için zarar verici olarak tanımlamışlar ve öğretmenlerin zarar verici davranışlara daha çok odaklandıklarını tespit etmişlerdir. (Özmen, 2010). Yapılan başka bir araştırmada ise DEHB’li çocukların damgalanma sıklığı bilginin kaynağı, içeriği ve düzeyinin güvenilirliği azaldıkça DEHB’ e ilişkin yanlış değerlendirme ve damgalama düzeyinin arttığını ortaya koymaktadır. ( Karabekiroğlu ve arkadaşları, 2009). Öğretmen, anne- baba, akran grubu gibi çocuğun çevresi bu duruma önyargıyla yaklaşabilmektedir. Çoğu bozuklukta gördüğümüz genetik yatkınlık burada da karşımıza çıkmaktadır. DEHB tanılı çocukların ebeveynlerinde erişkin döneminde Dikkat Eksikliği Hiperaktivite Bozukluğu belirtileri oranı ve çocukluk döneminde Dikkat Eksikliği Hiperaktivite Bozukluğu belirtileri daha fazladır. ( Aydın ve arkadaşları, 2006). Annenin ruhsal durumu, aile içi çatışmalar, kaotik aile ve okul ortamlarının DEHB gelişimi açısından önemli çevresel risk etkenleri olabileceği vurgulanmıştır.( Gündoğdu ve arkadaşları, 2016). Her çocuğun özel olduğunu, biricik olduğunu unutmadan gerekli psikolojik destek sağlanmalıdır. Bu konuda gerek öğretmenlere gerek ebeveynlere sorumluluk düşmektedir. Anne- baba çocuğunu anlamalı, yanında olduğunu hissettirmeli, duygu paylaşımı yapmalıdır.


Teşekkürler,

Sema Gürbüz




KAYNAKÇA

APA,2013

Aydın, H., Diler, R. S., Yurdagül, E., Uğuz, Ş., & Şeydaoğlu, G. (2006). DEHB tanılı çocukların ebeveynlerinde DEHB oranı. Klinik Psikiyatri Dergisi, 9(2), 70-74.

Karabekiroğlu, K., Cakin-Memik, N., Ozcan-Ozel, O., Toros, F., Öztop, D., Özbaran, B., ... & Aydın10, C. (2009). DEHB ve Otizm ile İlgili bilgi düzeyleri ve damgalama: sınıf öğretmenleri ve anababalarla çok merkezli bir çalışma. Klinik Psikiyatri, 12, 79-89.

Nathrath, D. & Wölfl, E. (2006). Erfolgreicher Schulanfang mit ADHS-Kindern. Neuried: CARE-LINE.

Özmen, S. K., & ÖZMEN, S. K. (2010). Okulda dikkat eksikliği ve hiperaktivite bozukluğu (DEHB). Mersin Üniversitesi Eğitim Fakültesi Dergisi, 6(2), 1-10.

YILDIZ GÜNDOĞDU, Ö., VAROL TAŞ, F., YILDIRIM ÖZYURT, E., Dönder, F., & ÇAKIN MEMİK, N. (2016). Okul öncesi dönemde DEHB: Psikososyal tedavi yaklaşımlarının gözden geçirilmesi. Anatolian Journal of Psychiatry/Anadolu Psikiyatri Dergisi, 17(2).

Yorumlar

POPÜLER YAZILAR

GERÇEKLE HAYALİN BİRBİRİNE GİRDİĞİ BİR FİLM: FRACTURED- DORUKHAN SAĞLAM

  GERÇEKLE HAYALİN BİRBİRİNE GİRDİĞİ BİR FİLM:  FRACTURED Beynimize ne kadar güvenebiliriz? Biz mi beynimizi yönetiriz yoksa o mu bizi yönetir? Zihnimiz gerçekleri bile saptırabilecek kadar güçlü müdür?  Fractured filmi boyunca işte tam da bu soruları soracaksınız kendinize. Zaman zaman ne olduğu konusunda karmaşaya düşebilir, ne olduğunu tam anlamlandıramayabilirsiniz. Kimi zaman ise tam her şeyin açıklandığını düşündüğünüzde bir sonraki sahne tüm fikirlerinizi altüst edebilir. Gizem, gerilim ve psikoloji konulu filmler ilginizi çekiyorsa bu film tam da size göre olacaktır. Film, evli bir çiftin yolculuğu ile başlamaktadır. Ray ve Joanne Monroe ufak kızları Peri ile birlikte seyahat ederken bir benzin istasyonunda mola verirler. Bu benzin istasyonunda mola verdikleri sırada kızları bir kaza geçirir. Peri inşaat alanının kenarında dururken bir köpek gelir, Ray köpeği korkutmak için taş atsa da köpek Peri’nin üzerine giderek onu korkutur ve korkarak geri kaçan Peri inşaat çukuruna düşer

GOOD WİLL HUNTİNG(CAN DOSTUM)- ÖZGE CEYLAN

  GOOD WİLL HUNTİNG(CAN DOSTUM) Good Will Hunting  Türkçe ismi ile Can Dostum    Matt Damon  ve  Ben Affleck 'i n senaryosunu yazmış olduğu,   Robin Williams ’ın başrolünü oynadığı Oscar Ödülü almış bir filmdir.  Film de yer alan oyuncu Matt Damon ve Ben Affleck Hollywood Sinema dünyasında önemli bir noktaya gelmekle beraber Film ile En iyi Senaryo ödülünü almışlardır Bu ödül ile birlikte sinema yaşamının bir çok alanında yer almışlar ve performanslarını sergilemişlerdir. Geçmişten günümüze filmler ele alındığında psikoloji, eğitim gibi insan ve toplumu ele alan birbirinden farklı birçok alanda filmlerden yararlanmaktadır. Bu nedenle  psikoloji sahasında da kullanılmaktadır  Filmler baktığımız zaman bireyin yaşamını yansıtmak ile beraber kimi zaman kişilerin gerçek yaşam öyküsünden yararlanılarak oluşturulmaktadır.   Filmler alanda fazlasıyla kullanılmaya başlamaktadır şöyle ki sinema terapisi terapi içerisinde yardımcı bir araç olarak kullanılmaktadır. Aynı zamanda filmlerin insan

YUNAN MİTOLOJİSİNDE KADIN- Ezgi KAYA

YUNAN MİTOLOJİSİNDE KADIN Yunan Mitolojisi’nde sık sık karşımıza kadınlar, tanrıçalar çıkar. Hatta bu kadınlar güç savaşçılık ve sembolleri ile bazen erkekleri bile saf dışı bırakabilirler. Örneğin savaşçı, güçlü kimliği ile tanınan Zeyna çok güçlü bir karakter ve mükemmel bir savaş zekâsına sahiptir. Anlatılanlara göre Zeyna o kadar güçlü bir Tanrıçadır ki Tanrıların bile zapt edemediği atlara biner, onlarla uzak diyarlarda savaşır. Baş Tanrı Zeus ve yine güçlü bir karakter olan hikmet tanrıçası, Zeus’un ilk karısı Metis’in kızı olan Athena zekâ ve strateji tanrıçası olarak bilinir. Aynı zamanda Athena sanat ve ilham tanrıçası olarak da bilinir.  Yunan Mitolojisi efsanelerinde de kadın ve kadının mucizeleri sık sık anlatılır. Örneğin Athena’nın Zeus’un kafasının içinden çıktığı ve bu yüzden de Baş Tanrının bütün özelliklerini aldığından bahsedilir. Zeus’un kafası yarılır ve ortaya dans eden, güzelliği ile insanlara ilham veren tanrıça Athena ortaya çıkar ve bütün ölümsüzle

SIGMUND FREUD VE AŞKIN PSİKOLOJİSİ-ROJDA ÇELİK

SIGMUND FREUD VE AŞKIN PSİKOLOJİSİ Aşk şairlerin uydurmasıdır, demiştir Ursula K. Le Guin Malafrena adlı romanında. Peki, şairlerin anlam yüklemeleri sonucu mu aşk insan hayatında bu kadar değerli olmuştur, yoksa aşkın insan hayatında bu kadar değerli olması mı şairleri yazmaya yöneltmiştir. Bu soruların cevabını bilmemekle beraber gelin Freud’un “Aşkın Psikolojisi” kitabını inceleyerek bu konuya ışık tutmaya çalışalım. Freud denince hemen hemen herkesin aklına cinsellik gelir. Çünkü psikoloji ile ilişkili çoğu kavramı cinsellik temelinde açıklamıştır. Aşk kavramı da bunlara dâhildir.  Freud’un yaşadığı dönemde cinsellik, toplumun ahlaki değerlerinden dolayı baskıya maruz kalıyordu. Evlenmeden yaşanan cinsel birliktelikler hoş karşılanmıyor ve ayıplanıyordu. Cinsellikten açıkça söz etmek bile mümkün değildi. Bu durumun getirdiği cinsel eğitim yetersizliği hem erkek hem de kadının yaşantısında zorluklara neden oluyordu. Günümüzde de bu durumun geçerliliğini koruduğunu biliyoruz. Özellik