DAVRANIM BOZUKLUKLARI
Çocuklar erken dönemden itibaren davranışlarını, bulundukları sosyal ortam ve norma uygun yönde şekillendirmeyi öğrenirler. Sosyal mesajlar aracılığıyla, kendi tutumlarının başkalarını nasıl etkileyeceği yönünde bilgi sahibi olurlar. Başkalarının ihtiyaç ve duygu durumuna yönelik olarak kendini düzenleyemeyen çocuklar, ilerleyen yaşlarda problem durumlarla karşılaşır. Kuralları izlemekte, başkalarıyla empati kurmakta zorlanır, karşı tarafın duygusunu anlamlandıramaz ya da hatalı şekilde atıfta bulunur. Çabuk öfkelenir, kavga başlatabilir, kurallarla (otoriteyle) çatışır, başkalarını suçlama ya da yalan söyleme gibi davranışlar sergileyebilir. Kendi ve çevresinin (arkadaş ortamı gibi) güvenliğini tehlikeye atacak davranışlarda bulunabilir. Davranış bozukluğu olarak adlandırılan bu durum, ileride antisosyal davranış bozukluğu olarak görülen tablonun önemli bir yordayıcısıdır.
Bilimsel araştırmalarca, toplumda görülme sıklığı %2,6 ila %15 arasındadır. Ancak klinik uygulamalarda bu oranın %20’lerin üzerinde seyrettiği görülmektedir. Erkek çocuklarda, kız çocuklarına göre görülme sıklığı daha fazladır. Başlangıç yaşı 4-8 olmakla birlikte bu duruma Dikkat Eksikliği Hiperaktivite Bozukluğu ya da Kaygı Bozukluğu, Depresyon gibi tanıların da eşlik ettiği durumlar söz konusudur.
Sıklıkla, insan ya da hayvanlara karşı agresyon, öfke tepkisiyle kendisini gösterir: Zorbalık, göz korkutma, tehdit etme, fiziksel kavga başlatma, ciddi yaralanmalara sebep olabilecek şekilde nesne kullanma (sopa, cam şişe, kırık eşyalar, bıçak, çakı gibi), insanlara ve hayvanlara fiziksel olarak acımasızca davranma, çalma, birini zorla cinsel aktivitede bulunmaya zorlama gibi yıkıcı tarzda davranışlar gözlenebilir.
İnsan ve hayvanların yanı sıra nesne/eşyaya zarar verme davranışı da gözlenen durumlar arasındadır: kasten yangın çıkarma, eşyaya zarar verme, birinin eşyasını kasıtlı olarak yok etme gibi. Yalan söyleme, dolandırıcılık/sahtekarlık yapma, okuldan kaçma, yaşıyla uyumsuz şekilde yasa dışı davranışlarda bulunma, madde kullanma, olumsuz davranışların ardından pişmanlık duymama gibi durumlar görülebilir. Bu durum sosyal, akademik ve okul dışı işlevselliği ciddi anlamda bozmaktadır. Bu gibi davranışların 13 yaş öncesinde gözlenmesi ciddi bir risk faktörü olmakla birlikte erişkin dönemde Antisosyal Kişilik Bozukluğu’nun önemli bir yordayıcısı olarak görülmektedir
Erken çocukluk döneminden itibaren mizaç farklılıklarıyla (zor mizaçlı, zor yatışan bebekler) başlayan, dürtüsel tarzda davranışlar ve/veya öğrenme alanında yaşanan güçlüklerle devam eden ve yetersiz ebeveyn denetiminin (bakım verenin sık değişimi, ihmal, istismar gibi) yol açtığına dair araştırma bulgularının yanı sıra genetik aktarım (psikopatolojiye yatkınlık), ebeveyn tutumları (katı fiziksel ceza, tutarsız disiplin anlayışı gibi) ve ebeveynde gözlenen psikolojik sorunlarının (depresyon, madde kullanımı gibi) tetikleyici etkisinden bahsedilmektedir. Suça bulaşmış çocuklarla ya da suçlu gruplarla ilişkide bulunma eğilimi bir diğer çevresel etken ve aynı zamanda yukarıda bahsedilen nedenlerin bir sonucu olarak gözlenmektedir.
Yapılan davranış sonunda pişmanlık duymamak ise Davranım Bozukluğunda gözlenen bir diğer önemli belirtidir. Haklı olduğunu düşünme, hatayı bir başkasına yükleme eğilimi bu tip olgularda çok fazladır. Çevreyle ilişkisinde empati kuramama, başkalarının duygu ve düşüncelerini umursamama, sosyal ipuçlarını düşmancıl tarzda okuma ya da okuyamama, problem çözme ve sosyal becerilerin yoksunluğu gibi durumlar sıkça görülmektedir. Bazı olgularda ise bilişsel kapasite/zekaya dair düşük performansla karakterizedir.
Davranım bozukluğunda psikoterapi ve/veya medikal tedavi uygulanan müdahaleler arasındadır. Psikoterapi sürecinde davranış değişimine yönelik hem ebeveynlerle hem de okulla işbirliği kurulur. Davranım probleminin nasıl ele alındığı ve uygun olmayan yetişkin tutumları üzerinde durularak ebeveynlere ve çocukla ilgilenen diğer yetişkinlere psikoeğitim verilir.
Psikoterapi süreci boyunca, çocuğun davranışlarını gözlemleme, olumlu davranışını pekiştirme, kabul görmeyen davranışlarıyla ilgili net sınırlar oluşturma üzerine çalışılır. “Öfke” başta olmak üzere kendi duygularını tanıması, ifade etmesi, öfke duygusunu tetikleyen olaylar ve düşüncelerle bağ kurması amaçlanır. Problem çözme becerisi ve sağlıklı ilişki kurabilmesi adına sosyal beceri eğitimi odaklı çalışmalar yapılır.
Psikoterapi sürecinin yanısıra pek çok olguda, çocuğun işlevselliğini arttırmak adına medikal tedaviden de yarar sağlandığı görülmekte; psikoterapi ve medikal tedavi eşzamanlı sürdürülmektedir.
Teşekkürler,
Muhammed Ali Gözel
KAYNAKÇA
https://madalyonklinik.com/bolumlerimiz/cocuk-ergen-ve-aile-bolumu/davranis-bozukluklari
https://hisarhospital.com/davranim-bozukluklari/
https://erenkoyruhsinireah.saglik.gov.tr/TR,102003/davranim-bozuklugu.html
KAYNAKÇA
https://madalyonklinik.com/bolumlerimiz/cocuk-ergen-ve-aile-bolumu/davranis-bozukluklari
https://hisarhospital.com/davranim-bozukluklari/
https://erenkoyruhsinireah.saglik.gov.tr/TR,102003/davranim-bozuklugu.html
Yorumlar
Yorum Gönder