Ana içeriğe atla

ÇOCUK VE KAYGI- MERVE CEREN ŞAFAK

ÇOCUK VE KAYGI


Bu işte başarısız olursam,

Sınavdan düşük alırsam,

Hiç arkadaş edinemezsem,

Ailem beni almaya gelmezse,

Peki ya o beni istemezse,

beni terk ederse,

ile başlanan cümlelerin ilerisinde hep bir kaygı vardır ve çoğu zaman bu kaygı ile mücadele etmek kolay değildir. Bu kaygıları hayatımızın her anında görebiliriz. Her ilişki ve her ortamda yaşanabilir. Peki nedir bu kaygı dediğimiz şey?

Kaygı, temel yaşantımızın bir parçasıdır aslında bu nedenle kaygıyı hissetmek belirli bir ölçüde normaldir, hatta harekete geçirdiği, savaşmayı öğretebildiği için iyi ve güçlendiren bir duygudur. Kaygı yaşam kalitemizi düşürüp, işlevselliğimizi bozduğu noktada Kaygı bozuklukları ortaya çıkar bu noktada dur demeyi, yardım almayı bilmeliyiz. Kaygı bozukluklarının kaynağı genetik faktörler veya sonradan gelişen travmatik durumlara olabilir. Kaygı bozukluklarının en temelinde korku duygusu yer alır. Birçok çocuk ailesinin kaygısını geliştirir ve hayatına taşır. Kaygılar aynı şekilde fobilerle ilişkilidir. Ebeveynlerden birinin kaygı ya da fobisi çocukta da oluşabilir. Kedi ya da köpek fobisi olan bir annenin çocuğunda da bu fobinin oluşması yüksek ihtimaldir. Genetiğin yanı sıra bilişsel şemalarımız, inançlarımızda kaygı bozukluklarını tetikler. Gelecek hakkında olumsuz inançlarımızın olması ya da hayatın kontrol edilemeyeceği inancı kaygıyı çoğaltır. Korkulan inançlardan kaçınmak için kişilerin güvende hissettiği davranışlarına bağlanması onu hayatta tutacağı inancını geliştirdiğinden dolayı olumsuz bir bilişe doğru sürükler (Krıng, Johnson, Davıson & Neale, 2017). Ebeveynler bu durumu çocuklara yaşattıkça kaygı çocuklarda öğrenilmiş ve normal bir yaşam şeklini alabilir.

Çocuklarda kaygı ve korkunun oluşması son derece olağandır ancak işlevselliklerini kaybedince kaygı bozukluğu tanısı alırlar. Birçok kaygı büyüme ile bitmiş gibi gözükse de yetişkin bireylerde oluşan kaygı bozukluğunun temelinde çocukluktan gelen kaygılar vardır. Çocuklarda oluşan kaygı bozuklukları yetişkinlere göre biraz daha farklı şekilde ortaya çıkar. Yetişkinler kaygılarını sözcüklerle ifade ederken çocuklar davranışları ile ifade ederler. Mide bulantıları, agresifleşme, normalden farklı ve aşırı davranışlar bunu açıklamaya yardımcı olur.

Çocuklarda sık görülen kaygı çeşitlerinden biri ayrılık kaygısıdır. Bu kaygı kendini genellikle okula başlama ile gösterir. Ayrılık kaygısına sahip çocuklar ebeveynlerinin peşinden ayrılmaz ve ebeveynleri ile birlikte olmadığı her an onlara kötü bir şey olacak, ya da bir daha dönmeyecekler korkusu yaşarlar (Krıng vd., 2017). Ebeveyn ile çocuk ilişkisi, bağlanma şekilleri çocuktaki kaygıyı tetikler özellikle ayrılık kaygısını yaşayan çocuklar ebeveyn ile güvenli bir bağlanma stili oluşturmamış çocuklardır. Güvenli bağlanma stiline sahip çocuklar erken çocukluk döneminde ebeveynlerini ihtiyaç duydukları an yanında bulur ancak ihtiyaç halinde yanında bulamıyorsa kaygılı bir bağlanma gerçekleştirir ve sonrasında ebeveyn yanında olsa bile kaygıyı sürdürebilir. Bu nedenle ebeveynler çocuklarına dürüst olup yalanlardan, kandırmadan uzak durmalıdır.

Ergenlik dönemi ile çocukların kaygıları farklılık göstermeye başlar bedensel tepkilerle belli edilen kaygılar sözcüklere dönüşür. Bu dönemde en başta hormonel ve cinsel değişimler farkındalıklar artar ve bu durum kaygıyı da beraberinde getirir. Her gün vücudunda değişikliğe uğrayan birinin kaygılanması oldukça doğaldır. Bu konuda doğru bilgi oldukça önemlidir. Kendini tanımaya çalışan bir birey için yeterince zor bir dönem olan ergenlik bir de bu dönemde artan sınav kaygısı ile içinden çıkılmaz bir durum haline gelebilir. Ergenler kendini tanıma anlama sürecinde anlayış beklerler ancak kimi zaman anlaşılmaz ve bu durum işlevsel bir bozulmanın temelini oluşturabilir. İnsanlar rol model alarak öğrenirler bu durumda en büyük sorumluluk ebeveynlerindir. Ebeveynler kendini farkında oldukça çocuğa farkındalık kazandırır. Ebeveynin kendini bulması, çocuğun kendini bulmasını sağlar.




Teşekkürler,

Merve Ceren Şafak.

Kaynakça:

1) Krıng, A., Johnson, S., Davıson, G., Neale, J. (2017). Anormal Psikolojisi (12.Baskı). (s.174-196, 416-421). Muzaffer Şahin (Çev.). Ankara: Nobel.

2)https://www.iremyalugulubil.com/tr/article/desc/46505/yaygin-anksiyete-bozuklugu.html




Yorumlar

POPÜLER YAZILAR

GERÇEKLE HAYALİN BİRBİRİNE GİRDİĞİ BİR FİLM: FRACTURED- DORUKHAN SAĞLAM

  GERÇEKLE HAYALİN BİRBİRİNE GİRDİĞİ BİR FİLM:  FRACTURED Beynimize ne kadar güvenebiliriz? Biz mi beynimizi yönetiriz yoksa o mu bizi yönetir? Zihnimiz gerçekleri bile saptırabilecek kadar güçlü müdür?  Fractured filmi boyunca işte tam da bu soruları soracaksınız kendinize. Zaman zaman ne olduğu konusunda karmaşaya düşebilir, ne olduğunu tam anlamlandıramayabilirsiniz. Kimi zaman ise tam her şeyin açıklandığını düşündüğünüzde bir sonraki sahne tüm fikirlerinizi altüst edebilir. Gizem, gerilim ve psikoloji konulu filmler ilginizi çekiyorsa bu film tam da size göre olacaktır. Film, evli bir çiftin yolculuğu ile başlamaktadır. Ray ve Joanne Monroe ufak kızları Peri ile birlikte seyahat ederken bir benzin istasyonunda mola verirler. Bu benzin istasyonunda mola verdikleri sırada kızları bir kaza geçirir. Peri inşaat alanının kenarında dururken bir köpek gelir, Ray köpeği korkutmak için taş atsa da köpek Peri’nin üzerine giderek onu korkutur ve korkarak geri kaçan Peri inşaat çukuruna düşer

GOOD WİLL HUNTİNG(CAN DOSTUM)- ÖZGE CEYLAN

  GOOD WİLL HUNTİNG(CAN DOSTUM) Good Will Hunting  Türkçe ismi ile Can Dostum    Matt Damon  ve  Ben Affleck 'i n senaryosunu yazmış olduğu,   Robin Williams ’ın başrolünü oynadığı Oscar Ödülü almış bir filmdir.  Film de yer alan oyuncu Matt Damon ve Ben Affleck Hollywood Sinema dünyasında önemli bir noktaya gelmekle beraber Film ile En iyi Senaryo ödülünü almışlardır Bu ödül ile birlikte sinema yaşamının bir çok alanında yer almışlar ve performanslarını sergilemişlerdir. Geçmişten günümüze filmler ele alındığında psikoloji, eğitim gibi insan ve toplumu ele alan birbirinden farklı birçok alanda filmlerden yararlanmaktadır. Bu nedenle  psikoloji sahasında da kullanılmaktadır  Filmler baktığımız zaman bireyin yaşamını yansıtmak ile beraber kimi zaman kişilerin gerçek yaşam öyküsünden yararlanılarak oluşturulmaktadır.   Filmler alanda fazlasıyla kullanılmaya başlamaktadır şöyle ki sinema terapisi terapi içerisinde yardımcı bir araç olarak kullanılmaktadır. Aynı zamanda filmlerin insan

YUNAN MİTOLOJİSİNDE KADIN- Ezgi KAYA

YUNAN MİTOLOJİSİNDE KADIN Yunan Mitolojisi’nde sık sık karşımıza kadınlar, tanrıçalar çıkar. Hatta bu kadınlar güç savaşçılık ve sembolleri ile bazen erkekleri bile saf dışı bırakabilirler. Örneğin savaşçı, güçlü kimliği ile tanınan Zeyna çok güçlü bir karakter ve mükemmel bir savaş zekâsına sahiptir. Anlatılanlara göre Zeyna o kadar güçlü bir Tanrıçadır ki Tanrıların bile zapt edemediği atlara biner, onlarla uzak diyarlarda savaşır. Baş Tanrı Zeus ve yine güçlü bir karakter olan hikmet tanrıçası, Zeus’un ilk karısı Metis’in kızı olan Athena zekâ ve strateji tanrıçası olarak bilinir. Aynı zamanda Athena sanat ve ilham tanrıçası olarak da bilinir.  Yunan Mitolojisi efsanelerinde de kadın ve kadının mucizeleri sık sık anlatılır. Örneğin Athena’nın Zeus’un kafasının içinden çıktığı ve bu yüzden de Baş Tanrının bütün özelliklerini aldığından bahsedilir. Zeus’un kafası yarılır ve ortaya dans eden, güzelliği ile insanlara ilham veren tanrıça Athena ortaya çıkar ve bütün ölümsüzle

SIGMUND FREUD VE AŞKIN PSİKOLOJİSİ-ROJDA ÇELİK

SIGMUND FREUD VE AŞKIN PSİKOLOJİSİ Aşk şairlerin uydurmasıdır, demiştir Ursula K. Le Guin Malafrena adlı romanında. Peki, şairlerin anlam yüklemeleri sonucu mu aşk insan hayatında bu kadar değerli olmuştur, yoksa aşkın insan hayatında bu kadar değerli olması mı şairleri yazmaya yöneltmiştir. Bu soruların cevabını bilmemekle beraber gelin Freud’un “Aşkın Psikolojisi” kitabını inceleyerek bu konuya ışık tutmaya çalışalım. Freud denince hemen hemen herkesin aklına cinsellik gelir. Çünkü psikoloji ile ilişkili çoğu kavramı cinsellik temelinde açıklamıştır. Aşk kavramı da bunlara dâhildir.  Freud’un yaşadığı dönemde cinsellik, toplumun ahlaki değerlerinden dolayı baskıya maruz kalıyordu. Evlenmeden yaşanan cinsel birliktelikler hoş karşılanmıyor ve ayıplanıyordu. Cinsellikten açıkça söz etmek bile mümkün değildi. Bu durumun getirdiği cinsel eğitim yetersizliği hem erkek hem de kadının yaşantısında zorluklara neden oluyordu. Günümüzde de bu durumun geçerliliğini koruduğunu biliyoruz. Özellik