Bu işte başarısız olursam,
Sınavdan düşük alırsam,
Hiç arkadaş edinemezsem,
Ailem beni almaya gelmezse,
Peki ya o beni istemezse,
beni terk ederse,
ile başlanan cümlelerin ilerisinde hep bir kaygı vardır ve çoğu zaman bu kaygı ile mücadele etmek kolay değildir. Bu kaygıları hayatımızın her anında görebiliriz. Her ilişki ve her ortamda yaşanabilir. Peki nedir bu kaygı dediğimiz şey?
Kaygı, temel yaşantımızın bir parçasıdır aslında bu nedenle kaygıyı hissetmek belirli bir ölçüde normaldir, hatta harekete geçirdiği, savaşmayı öğretebildiği için iyi ve güçlendiren bir duygudur. Kaygı yaşam kalitemizi düşürüp, işlevselliğimizi bozduğu noktada Kaygı bozuklukları ortaya çıkar bu noktada dur demeyi, yardım almayı bilmeliyiz. Kaygı bozukluklarının kaynağı genetik faktörler veya sonradan gelişen travmatik durumlara olabilir. Kaygı bozukluklarının en temelinde korku duygusu yer alır. Birçok çocuk ailesinin kaygısını geliştirir ve hayatına taşır. Kaygılar aynı şekilde fobilerle ilişkilidir. Ebeveynlerden birinin kaygı ya da fobisi çocukta da oluşabilir. Kedi ya da köpek fobisi olan bir annenin çocuğunda da bu fobinin oluşması yüksek ihtimaldir. Genetiğin yanı sıra bilişsel şemalarımız, inançlarımızda kaygı bozukluklarını tetikler. Gelecek hakkında olumsuz inançlarımızın olması ya da hayatın kontrol edilemeyeceği inancı kaygıyı çoğaltır. Korkulan inançlardan kaçınmak için kişilerin güvende hissettiği davranışlarına bağlanması onu hayatta tutacağı inancını geliştirdiğinden dolayı olumsuz bir bilişe doğru sürükler (Krıng, Johnson, Davıson & Neale, 2017). Ebeveynler bu durumu çocuklara yaşattıkça kaygı çocuklarda öğrenilmiş ve normal bir yaşam şeklini alabilir.
Çocuklarda kaygı ve korkunun oluşması son derece olağandır ancak işlevselliklerini kaybedince kaygı bozukluğu tanısı alırlar. Birçok kaygı büyüme ile bitmiş gibi gözükse de yetişkin bireylerde oluşan kaygı bozukluğunun temelinde çocukluktan gelen kaygılar vardır. Çocuklarda oluşan kaygı bozuklukları yetişkinlere göre biraz daha farklı şekilde ortaya çıkar. Yetişkinler kaygılarını sözcüklerle ifade ederken çocuklar davranışları ile ifade ederler. Mide bulantıları, agresifleşme, normalden farklı ve aşırı davranışlar bunu açıklamaya yardımcı olur.
Çocuklarda sık görülen kaygı çeşitlerinden biri ayrılık kaygısıdır. Bu kaygı kendini genellikle okula başlama ile gösterir. Ayrılık kaygısına sahip çocuklar ebeveynlerinin peşinden ayrılmaz ve ebeveynleri ile birlikte olmadığı her an onlara kötü bir şey olacak, ya da bir daha dönmeyecekler korkusu yaşarlar (Krıng vd., 2017). Ebeveyn ile çocuk ilişkisi, bağlanma şekilleri çocuktaki kaygıyı tetikler özellikle ayrılık kaygısını yaşayan çocuklar ebeveyn ile güvenli bir bağlanma stili oluşturmamış çocuklardır. Güvenli bağlanma stiline sahip çocuklar erken çocukluk döneminde ebeveynlerini ihtiyaç duydukları an yanında bulur ancak ihtiyaç halinde yanında bulamıyorsa kaygılı bir bağlanma gerçekleştirir ve sonrasında ebeveyn yanında olsa bile kaygıyı sürdürebilir. Bu nedenle ebeveynler çocuklarına dürüst olup yalanlardan, kandırmadan uzak durmalıdır.
Ergenlik dönemi ile çocukların kaygıları farklılık göstermeye başlar bedensel tepkilerle belli edilen kaygılar sözcüklere dönüşür. Bu dönemde en başta hormonel ve cinsel değişimler farkındalıklar artar ve bu durum kaygıyı da beraberinde getirir. Her gün vücudunda değişikliğe uğrayan birinin kaygılanması oldukça doğaldır. Bu konuda doğru bilgi oldukça önemlidir. Kendini tanımaya çalışan bir birey için yeterince zor bir dönem olan ergenlik bir de bu dönemde artan sınav kaygısı ile içinden çıkılmaz bir durum haline gelebilir. Ergenler kendini tanıma anlama sürecinde anlayış beklerler ancak kimi zaman anlaşılmaz ve bu durum işlevsel bir bozulmanın temelini oluşturabilir. İnsanlar rol model alarak öğrenirler bu durumda en büyük sorumluluk ebeveynlerindir. Ebeveynler kendini farkında oldukça çocuğa farkındalık kazandırır. Ebeveynin kendini bulması, çocuğun kendini bulmasını sağlar.
Teşekkürler,
Merve Ceren Şafak.
Kaynakça:
1) Krıng, A., Johnson, S., Davıson, G., Neale, J. (2017). Anormal Psikolojisi (12.Baskı). (s.174-196, 416-421). Muzaffer Şahin (Çev.). Ankara: Nobel.
2)https://www.iremyalugulubil.com/tr/article/desc/46505/yaygin-anksiyete-bozuklugu.html
Yorumlar
Yorum Gönder