Ana içeriğe atla

TÜRK TELEVİZYONLARINDA AŞK- NİSA SIK


TÜRK TELEVİZYONLARINDA AŞK


Elimize kumandayı alıp televizyonu açtığımızda, sinemaya gittiğimizde hiç şüphesiz karşımıza bir aşk hikayesi çıkar. Yazılmamış fakat kesinlikle uyulması gereken bir kural varmış gibi her dizi ve filmde Aşk konusu işlenir. Bu vazgeçilmezliğin altında ki en büyük sebep aşk duygusunun çekiciliği olsa gerek. Aşkı anlatmanın, kurgu yaşamlarla insanların hayatına sokmanın göründüğü kadar masum olmadığına inanıyorum. Televizyon ve sinemanın bu kadar insan hayatına yön verdiği bir dönemde daha titiz bir çalışmanın olması gerekmektedir. Çünkü çocuklar ve ergenler başta olmak üzere bir çok kişi aşk konusunda ki referanslarını bu kurgusal karakterlerine dayandırmaktadır. Hal böyle olunca aşk duygusunun işleniş biçim ide toplumsal değişimleri etkilemektedir ve toplumsal değişimlerden etkilenmektedir. Şöyle kafamızı geriye dönderdiğimizde Yeşilçam filmlerini tebessüm ederek hatırlarız. Orada aşkın işleniş biçimi ile günümüzde ki işleniş biçiminin aynı olmaması bizi şaşırtmasa gerek. Çiftlerden birinin çok zengin ve mutsuz, diğerinin fakir ve çok mutlu oluşu bir çok filmde karşımıza çıkmıştır. bu da bizlere o yıllarda sıkça karşılaşılan sosyal sınıf ayrımı hakkında ipucu vermektedir. Eminim o dönemin insanlarının hayalinde bu ayrımı aşıp yaşayacakları büyük bir aşk vardır. 1970 yapımı olan ve yönetmenliğini Atıf Yılmaz’ın yaptığı Karagözlüm filmi Yeşilçam tarihinin unutulmazları arasına girmiştir. Balıkçı Azize  ( Türkan Şoray ) ve bestekar Orhan’ın yaşadığı aşkı ele alalım. Azize kariyeri ve sevdiği adam arasında bir seçim yapmak zorunda bırakılır ve aşkı seçer. Seçimler arasında sıkıştırılan kadın karakterler her zaman Türk sinemasımnın mihenk taşları olmuştur. Bu seçimlerin en zorun hiç şüphesiz Selvi Boylum Al Yazmalım filminin cefekar karakteri Asya yapmıştır. Ve yılca aklımızda kalan şu soruyu hayatımıza sokmuştur: Sevgi neydi? 



Sinemaların evimize girmesi yani televizyonun yaygınlaşması ile dizi sektörü oluşmaya başladı. Hatta bu sektör öyle çok ilgi gördü ki bazı ülke sınırlarını aştı. Zaman bilimle harmanlanarak ilerlerken Türk dizi sektöründe bu ilerleyişe tezat bir durum oluştu. Zalim aşiret ağaları, namusu(!) için yaşayan bağımlı kadınlar dizi karakteri ile hayatımıza girdi ve çıkamadı. Milyonlarca izleyene sahip bu diziler toluma aşık adam böyle olmalı, aşık kadın bunları yapalı gibi olguları getirdi. Öyle ki televizyona biraz baktığımızda bir erkek tarafından ağlatılan fakat yine de çok aşık bir kadın karakterle karşılaşırız. Aşkı için dağları delen Ferhat’ın yaşadığı topraklardan sevdiği kadının süslü kıyafetler içinde olunca aşık olan karakterlere doğru evirildik. Kitle iletişim araçlarının insanlarına bu kadar fazla etkilediği bir zamanda diziler deki aşk kavramının işleyişi titizlikle işlenmelidir. 

Tarihimiz onlarca aşk hikâyesine tanıklık etmiştir. Bu aşklar destanlaşmış, türkülerle donatılmış, gözyaşıyla ıslatılmış şekilde asırlardır anlatıla durmuş. Dünya var oldukça da anlatılmaya devam edecektir. Bu aşkların ölümsüzlüğü yakalamalarının en büyük sebebi muhakkak aşıklarından geçmektedir. Ferhat dağları delmeyi, Juliet ölmeyi, Piraye affetmeyi, Abdürrahim Karakoç yazmayı ve Galata Kulesi ayakta kalmayı göze almıştır. Aşkın bu kadar sığ bir şekilde anlatıldığı dizi ve filmler ile büyüyen bir nesil bu destansı aşklara inanmayacak gibi gözüküyor. 


TEŞEKKÜRLER, 

NİSA SIK

Yorumlar

POPÜLER YAZILAR

GERÇEKLE HAYALİN BİRBİRİNE GİRDİĞİ BİR FİLM: FRACTURED- DORUKHAN SAĞLAM

  GERÇEKLE HAYALİN BİRBİRİNE GİRDİĞİ BİR FİLM:  FRACTURED Beynimize ne kadar güvenebiliriz? Biz mi beynimizi yönetiriz yoksa o mu bizi yönetir? Zihnimiz gerçekleri bile saptırabilecek kadar güçlü müdür?  Fractured filmi boyunca işte tam da bu soruları soracaksınız kendinize. Zaman zaman ne olduğu konusunda karmaşaya düşebilir, ne olduğunu tam anlamlandıramayabilirsiniz. Kimi zaman ise tam her şeyin açıklandığını düşündüğünüzde bir sonraki sahne tüm fikirlerinizi altüst edebilir. Gizem, gerilim ve psikoloji konulu filmler ilginizi çekiyorsa bu film tam da size göre olacaktır. Film, evli bir çiftin yolculuğu ile başlamaktadır. Ray ve Joanne Monroe ufak kızları Peri ile birlikte seyahat ederken bir benzin istasyonunda mola verirler. Bu benzin istasyonunda mola verdikleri sırada kızları bir kaza geçirir. Peri inşaat alanının kenarında dururken bir köpek gelir, Ray köpeği korkutmak için taş atsa da köpek Peri’nin üzerine giderek onu korkutur ve korkarak geri kaçan Peri inşaat çukuruna düşer

GOOD WİLL HUNTİNG(CAN DOSTUM)- ÖZGE CEYLAN

  GOOD WİLL HUNTİNG(CAN DOSTUM) Good Will Hunting  Türkçe ismi ile Can Dostum    Matt Damon  ve  Ben Affleck 'i n senaryosunu yazmış olduğu,   Robin Williams ’ın başrolünü oynadığı Oscar Ödülü almış bir filmdir.  Film de yer alan oyuncu Matt Damon ve Ben Affleck Hollywood Sinema dünyasında önemli bir noktaya gelmekle beraber Film ile En iyi Senaryo ödülünü almışlardır Bu ödül ile birlikte sinema yaşamının bir çok alanında yer almışlar ve performanslarını sergilemişlerdir. Geçmişten günümüze filmler ele alındığında psikoloji, eğitim gibi insan ve toplumu ele alan birbirinden farklı birçok alanda filmlerden yararlanmaktadır. Bu nedenle  psikoloji sahasında da kullanılmaktadır  Filmler baktığımız zaman bireyin yaşamını yansıtmak ile beraber kimi zaman kişilerin gerçek yaşam öyküsünden yararlanılarak oluşturulmaktadır.   Filmler alanda fazlasıyla kullanılmaya başlamaktadır şöyle ki sinema terapisi terapi içerisinde yardımcı bir araç olarak kullanılmaktadır. Aynı zamanda filmlerin insan

SIGMUND FREUD VE AŞKIN PSİKOLOJİSİ-ROJDA ÇELİK

SIGMUND FREUD VE AŞKIN PSİKOLOJİSİ Aşk şairlerin uydurmasıdır, demiştir Ursula K. Le Guin Malafrena adlı romanında. Peki, şairlerin anlam yüklemeleri sonucu mu aşk insan hayatında bu kadar değerli olmuştur, yoksa aşkın insan hayatında bu kadar değerli olması mı şairleri yazmaya yöneltmiştir. Bu soruların cevabını bilmemekle beraber gelin Freud’un “Aşkın Psikolojisi” kitabını inceleyerek bu konuya ışık tutmaya çalışalım. Freud denince hemen hemen herkesin aklına cinsellik gelir. Çünkü psikoloji ile ilişkili çoğu kavramı cinsellik temelinde açıklamıştır. Aşk kavramı da bunlara dâhildir.  Freud’un yaşadığı dönemde cinsellik, toplumun ahlaki değerlerinden dolayı baskıya maruz kalıyordu. Evlenmeden yaşanan cinsel birliktelikler hoş karşılanmıyor ve ayıplanıyordu. Cinsellikten açıkça söz etmek bile mümkün değildi. Bu durumun getirdiği cinsel eğitim yetersizliği hem erkek hem de kadının yaşantısında zorluklara neden oluyordu. Günümüzde de bu durumun geçerliliğini koruduğunu biliyoruz. Özellik

YUNAN MİTOLOJİSİNDE KADIN- Ezgi KAYA

YUNAN MİTOLOJİSİNDE KADIN Yunan Mitolojisi’nde sık sık karşımıza kadınlar, tanrıçalar çıkar. Hatta bu kadınlar güç savaşçılık ve sembolleri ile bazen erkekleri bile saf dışı bırakabilirler. Örneğin savaşçı, güçlü kimliği ile tanınan Zeyna çok güçlü bir karakter ve mükemmel bir savaş zekâsına sahiptir. Anlatılanlara göre Zeyna o kadar güçlü bir Tanrıçadır ki Tanrıların bile zapt edemediği atlara biner, onlarla uzak diyarlarda savaşır. Baş Tanrı Zeus ve yine güçlü bir karakter olan hikmet tanrıçası, Zeus’un ilk karısı Metis’in kızı olan Athena zekâ ve strateji tanrıçası olarak bilinir. Aynı zamanda Athena sanat ve ilham tanrıçası olarak da bilinir.  Yunan Mitolojisi efsanelerinde de kadın ve kadının mucizeleri sık sık anlatılır. Örneğin Athena’nın Zeus’un kafasının içinden çıktığı ve bu yüzden de Baş Tanrının bütün özelliklerini aldığından bahsedilir. Zeus’un kafası yarılır ve ortaya dans eden, güzelliği ile insanlara ilham veren tanrıça Athena ortaya çıkar ve bütün ölümsüzle