Ana içeriğe atla

KUŞAKLAR İÇİNDE DÖNÜŞEN "AŞK"- ZEHRA ŞENİZ GÜÇ


KUŞAKLAR İÇİNDE DÖNÜŞEN "AŞK"





Günümüz aşklarına taş atıp, çeşme başı edebiyatına kör kütük tutunarak nerede o eski aşklar savını size kabul ettirmek gibi bir niyetim yok aslında. Ancak kendi zevklerini başının belası haline getiren, sevda yolunda acı çekmesinin şart, iki insanın birbirine gösterdiği sevgi hallerini de suç gibi algılayan nesil ile; yeni iletişim teknolojilerinin etkisiyle 'öz kimliğin görünür taşıyıcısı bedenin' yok olduğu, aşk için şimdilerde çevrimiçi olmanın yeterli sayıldığı nesil arasında aşkın neden aynı kalmayışının bariz bir sebebi varken, geçmişi sürekli yad edip ''vay be'' dedirtmek isteyen kişilere cevap olarak bir BENCE yazmak asıl niyetim.

Kuşaklar toplumsal olaylar, ekonomik durum, teknolojik gelişmeler gibi birçok unsurdan etkilenmekte ve bunlar kuşakların yaşam tarzlarına, eğlence biçimlerine, sosyal aktivitelerine, yaşama bakış açılarına ve yakın ilişkilerine etki edebilmektedir. Hâl böyle iken, her çağda insanların en fazla ilgisini çeken konulardan biri olan aşka, her kuşağın farklı bakması oldukça normaldir. Bu durum bir ilerlemenin gerçekleştiğinin, toplumun kendini yenileyip geliştiğinin göstergesidir. Öyle ki toplum devinimini sürdürürken tek bir konuda değil, bütün kavramlarında dönüşüm yaşamaktadır. Yani patlama kuşağından (1946-1964) bir insanın, kendi döneminde partnerlerin birbirine çok daha sadık olduğunu ancak Y kuşağında (1980-1999) böyle olmadığını söyleyip hayıflanması çok da makul bir değerlendirme değildir.Çünkü ''sadakat' kavramı sadece ''aşk'' olgusu için değişmemiştir: Patlama kuşağının genel özelliği kurallara sadık olmayı, bir adanmışlığı gerektirdiği için; bireysel mutluluğunu toplumun onayından daha fazla önemseyen Y kuşağına göre elbette farklı olacaktır.

Ayrıca şu var ki, her kuşağın aşk olgusuna ve onun uzantısı olan kadın-erkek ilişkilerine, flörte, evliliğe ve ebeveyn olmaya farklı bakış açıları hiçbirini diğerinden daha iyi yahut daha doğru yapmaz. Bu zamansız ve evrensel duygunun tek biçem halinde olmasını beklemek, bu aynılık, bayağılık değil midir sizce de? Her birimizde bütün insanlık halleri varken, hepsinin etkisi insana göre değişmektedir sonuçta. Yani ''ne kadar insan varsa o kadar aşk vardır''.

Adına modernlik diyelim ya da başka kavramlarla etiketleme çabasına girelim, gerçek olan; önce bireyin kendisi ve sonrasında toplumun yaşam pratikleri dönüşmekte ve dönüşmeye devam etmekte olduğudur. Geçen zamanla birlikte, sürekli değişmekte olan dünyanın çiftesini yiyenlerden biri aşk mı bilmem de; bildiğim bir şey varsa o da aşkın BURADA başladığıdır.


TEŞEKKÜRLER,

ZEHRA ŞENİZ GÜÇ

Yorumlar

POPÜLER YAZILAR

GERÇEKLE HAYALİN BİRBİRİNE GİRDİĞİ BİR FİLM: FRACTURED- DORUKHAN SAĞLAM

  GERÇEKLE HAYALİN BİRBİRİNE GİRDİĞİ BİR FİLM:  FRACTURED Beynimize ne kadar güvenebiliriz? Biz mi beynimizi yönetiriz yoksa o mu bizi yönetir? Zihnimiz gerçekleri bile saptırabilecek kadar güçlü müdür?  Fractured filmi boyunca işte tam da bu soruları soracaksınız kendinize. Zaman zaman ne olduğu konusunda karmaşaya düşebilir, ne olduğunu tam anlamlandıramayabilirsiniz. Kimi zaman ise tam her şeyin açıklandığını düşündüğünüzde bir sonraki sahne tüm fikirlerinizi altüst edebilir. Gizem, gerilim ve psikoloji konulu filmler ilginizi çekiyorsa bu film tam da size göre olacaktır. Film, evli bir çiftin yolculuğu ile başlamaktadır. Ray ve Joanne Monroe ufak kızları Peri ile birlikte seyahat ederken bir benzin istasyonunda mola verirler. Bu benzin istasyonunda mola verdikleri sırada kızları bir kaza geçirir. Peri inşaat alanının kenarında dururken bir köpek gelir, Ray köpeği korkutmak için taş atsa da köpek Peri’nin üzerine giderek onu korkutur ve korkarak geri kaçan Peri inşaat çukuruna düşer

GOOD WİLL HUNTİNG(CAN DOSTUM)- ÖZGE CEYLAN

  GOOD WİLL HUNTİNG(CAN DOSTUM) Good Will Hunting  Türkçe ismi ile Can Dostum    Matt Damon  ve  Ben Affleck 'i n senaryosunu yazmış olduğu,   Robin Williams ’ın başrolünü oynadığı Oscar Ödülü almış bir filmdir.  Film de yer alan oyuncu Matt Damon ve Ben Affleck Hollywood Sinema dünyasında önemli bir noktaya gelmekle beraber Film ile En iyi Senaryo ödülünü almışlardır Bu ödül ile birlikte sinema yaşamının bir çok alanında yer almışlar ve performanslarını sergilemişlerdir. Geçmişten günümüze filmler ele alındığında psikoloji, eğitim gibi insan ve toplumu ele alan birbirinden farklı birçok alanda filmlerden yararlanmaktadır. Bu nedenle  psikoloji sahasında da kullanılmaktadır  Filmler baktığımız zaman bireyin yaşamını yansıtmak ile beraber kimi zaman kişilerin gerçek yaşam öyküsünden yararlanılarak oluşturulmaktadır.   Filmler alanda fazlasıyla kullanılmaya başlamaktadır şöyle ki sinema terapisi terapi içerisinde yardımcı bir araç olarak kullanılmaktadır. Aynı zamanda filmlerin insan

YUNAN MİTOLOJİSİNDE KADIN- Ezgi KAYA

YUNAN MİTOLOJİSİNDE KADIN Yunan Mitolojisi’nde sık sık karşımıza kadınlar, tanrıçalar çıkar. Hatta bu kadınlar güç savaşçılık ve sembolleri ile bazen erkekleri bile saf dışı bırakabilirler. Örneğin savaşçı, güçlü kimliği ile tanınan Zeyna çok güçlü bir karakter ve mükemmel bir savaş zekâsına sahiptir. Anlatılanlara göre Zeyna o kadar güçlü bir Tanrıçadır ki Tanrıların bile zapt edemediği atlara biner, onlarla uzak diyarlarda savaşır. Baş Tanrı Zeus ve yine güçlü bir karakter olan hikmet tanrıçası, Zeus’un ilk karısı Metis’in kızı olan Athena zekâ ve strateji tanrıçası olarak bilinir. Aynı zamanda Athena sanat ve ilham tanrıçası olarak da bilinir.  Yunan Mitolojisi efsanelerinde de kadın ve kadının mucizeleri sık sık anlatılır. Örneğin Athena’nın Zeus’un kafasının içinden çıktığı ve bu yüzden de Baş Tanrının bütün özelliklerini aldığından bahsedilir. Zeus’un kafası yarılır ve ortaya dans eden, güzelliği ile insanlara ilham veren tanrıça Athena ortaya çıkar ve bütün ölümsüzle

SIGMUND FREUD VE AŞKIN PSİKOLOJİSİ-ROJDA ÇELİK

SIGMUND FREUD VE AŞKIN PSİKOLOJİSİ Aşk şairlerin uydurmasıdır, demiştir Ursula K. Le Guin Malafrena adlı romanında. Peki, şairlerin anlam yüklemeleri sonucu mu aşk insan hayatında bu kadar değerli olmuştur, yoksa aşkın insan hayatında bu kadar değerli olması mı şairleri yazmaya yöneltmiştir. Bu soruların cevabını bilmemekle beraber gelin Freud’un “Aşkın Psikolojisi” kitabını inceleyerek bu konuya ışık tutmaya çalışalım. Freud denince hemen hemen herkesin aklına cinsellik gelir. Çünkü psikoloji ile ilişkili çoğu kavramı cinsellik temelinde açıklamıştır. Aşk kavramı da bunlara dâhildir.  Freud’un yaşadığı dönemde cinsellik, toplumun ahlaki değerlerinden dolayı baskıya maruz kalıyordu. Evlenmeden yaşanan cinsel birliktelikler hoş karşılanmıyor ve ayıplanıyordu. Cinsellikten açıkça söz etmek bile mümkün değildi. Bu durumun getirdiği cinsel eğitim yetersizliği hem erkek hem de kadının yaşantısında zorluklara neden oluyordu. Günümüzde de bu durumun geçerliliğini koruduğunu biliyoruz. Özellik