YUDUM YUDUM FELAKET
“Değişmeyen tek şey değişimdir.”
Herakleitos
Değişim, yaşamanın en kaçınılmaz ilkesidir. Dün bile bugünden farklı iken bu gerçekliği göz ardı etmek mümkün değildir. Peki bu değişim iyi bir şey midir? Bu soruya verilebilecek cevaplar üzerine yıllarca tartışılabilir. Çünkü farklı değer yargıları, dünyayı algılayış biçimi, yetiştirilme tarzı gibi birçok karıştırıcı etken bu sorunun net bir cevabı olmasını engellemektedir. Fakat öyle bir değişim var ki dünya üzerinde nefes alan tüm canlılar için oldukça tehlikelidir. Doğanın değişimi…
Doğa insanın beşeri ihtiyaçlarına kurban gitmiş durumdadır. İnsan, elinin değdiği yeryüzünü ve elinin değemediği gökyüzünü hırsları, bilinçsizlikleri, maddeye olan düşkünlüğü ile harcamaktadır. Hiç şüphesiz bundan nasibini en çok alan unsurlardan biri sudur.
Su, dünya üzerindeki her yerde bulunur. Okyanuslarda, göllerde, denizlerde, canlıların yaşam formlarında, hatta bu yazıyı okurken mutfağınızdaki sürahide. Fakat şu anda suyun giderek azalması, kuraklık, dünya için küresel bir sorun halini almaya başlamıştır. Kuraklık, bir havzaya düşen su miktarının buharlaşan su miktarından daha az olması durumlarında ortaya çıkmaktadır. Kuraklık oluşumu uzun süren, tahmin edilmesi zor ve etkisi uzun yıllar devam eden bir afettir. Fakat şu an 2020 yılında kuraklığın tahmini zor olması kısmını geçmiş bulunmaktayız. Öyle ki 1900 yılında Hindistan’da 3 milyon, 1907 yılında Çin’de 25 milyon insan kuraklık sebebi ile yaşamını yitirmiştir. Anadolu Ajansı’nın 16 Haziran 2020 tarihinde yaptığı bir habere göre kuraklık dünyada 4 milyar hektar toprağı tehdit etmektedir. Kuraklığın getirdiği çölleşme dünyada ki 1.2 milyar insanın yaşamını doğrudan tehdit etmektedir. Kuraklık bölgesel bir sorun olmaktan çıkmış küresel bir sorun halini almıştır. Çünkü su, “bana dokunmayan yılan bin yaşasın” diyebileceğimiz bir madde değildir. Hatta gelecekte suyun bir savaş sebebi olması bizi şaşırtmasa gerek. Galatasaray Üniversitesin‘den Doç. Dr. Ali Faik Demir, "Ortadoğu'da her zaman 'casus belli' (savaş nedeni) su paylaşımıydı" diyerek durumu açıklamıştır.
Hiç şüphesiz küresel iklim değişikliği kuraklığın en temel nedenidir. Burada da görüyoruz ki karşımıza yine insan faktörü çıkmaktadır. Sanayi devriminden bu yanı dünyayı etkisi altına alan fabrikalar, hunharca katledilen ağaçlar, daha güzel kokmak uğruna atmosfere salınan parfümler, araba egzozları kısaca insanın bilinçsizliği ve bencilliği iklim değişikliğine sebep olmaktadır. Suyun yaşamımızın şah damarı olduğu konusunda tüm dünya hemfikir olduğu için somut adımlar atılmaya başlamıştır. Birleşmiş Milletler suya erişimi temel insan hakkı olarak tanımlamıştır.
"Temiz içme suyuna ve hıfzıssıhhaya erişim, yaşamdan ve tüm insan haklarından faydalanmak için temel bir insan hakkı olarak tanınmaktadır." Şeklinde bir açıklamada da bulunmuştur. 1993 yılında alınan karala 22 Mart Dünya Su Günü olarak kabul edilmiştir. Bu şekilde kuraklığa, çölleşmeye ve su kullanımına karşı farkındalık oluşturulması amaçlanmıştır. BM verilerine göre dünyada şu an 884 milyon insanın güvenli içme suyuna erişimi yok. 2050 yılı itibariyle bu sayının 5.7 milyara çıkması bekleniyor. Bu da dünyada suya dayalı siyasi, sosyal ve sağlık alanında krizlerin de baş göstermesi demektir. Gökyüzünü kendilerine çatı edinmiş tüm canlılar adına, kuraklık felaketi daha fazla ilerlemeden daha fazla can almadan tedbirlerimizi almak zorundayız. Bunun da en güzel yolu bilinçlenmek ve bilinçli nesiller yetiştirmektir.
Teşekkürler
Nisa Sık
Yorumlar
Yorum Gönder