Ana içeriğe atla

EVRİMSEL PSİKOLOJİ VE DİL- HÜSEYİN GÜZEY


EVRİMSEL PSİKOLOJİ VE DİL





Dil, en genel tanımıyla, insanlar arasında anlaşmayı sağlayan doğal bir araç, kendisine özgü kuralları olan ve ancak bu kurallar içerisinde gelişen canlı bir varlık, temeli tarihin bilinmeyen dönemlerinde atılmış bir gizli anlaşmalar düzeni, seslerden örülmüş toplumsal bir kurumdur. (Prof. Dr. Muharrem Ergin, 2008) Aslına bakarsanız dil kavramı, Nietzsche’nin açık kavramlar kategorisinde kendisine yer edinebilecek kadar farklı tanımlamaları bünyesinde ihtiva eden ve farklı disiplinler çerçevesinde farklı biçimlerde değerlendirilen bir olgudur. Dil, bu esnekliği sayesinde tek bir disiplinin araştırma sahasıyla sınırlı kalmaktan kendini kurtarır ve farklı disiplinlerce farklı yönleriyle araştırılabilir.

Evrimsel psikoloji’ye göre dil, yüz binlerce yıldır Homo Sapiens’in- ve akrabalarının- yaşama içgüdüsü neticesinde vahşi doğadaki tehlikeleri birbirlerine haber verme ihtiyacını karşılayan; evrimsel basamaktaki gen aktarımını muhafaza eden; bireyden topluma geçiş ve kolektif hareket etmenin temelini oluşturan bir sistemdir. Bu sistemin ilk defa nasıl ortaya çıktığı konusunda araştırmacılar çeşitli hipotezler geliştirdi. Bunlardan bazıları: Alet ve araçların keşfini birbirlerine iletme, gruplaşma ile avlanmadaki etkinlik ve olasılığın artırılması ve toplumsal zekânın bir neticesiydi. Lakin yapılan yeni araştırmalar, bize yukarıdaki hipotezlerin dilin kökenini açıklamak için pek de yeterli olmadığını söylüyor. Güncel araştırmalar, bize dilin daha kompleks ve sofistike bir biçimde geliştiğini; bu yüzden dillerin kökenini global bir çerçevede açıklamanın pek de doğru olmadığını gösteriyor. (Yine de dillerin kökeninin Afrika’daki ilk iletişimlere dayandığını belirten araştırmalar da mevcut.)

Sapir-Whorf hipotezine göre düşünce faaliyetlerimiz, dilin bize çizdiği çerçeve dâhilinde gerçekleşir ve kullandığımız dil aslında bizim psikolojimizin farklılıklarını betimler niteliktedir. Örneğin; yumurta kelimesi Türkçede biçimi itibarıyla, Arapçada rengi itibarıyla ve Farsçada tavuk ile ilişkisi itibarıyla adlandırılmıştır. Bu adlandırma ayrımı, insanların kullandıklarını dili oluştururken farklı işaretlere göre biçimlendirdiğini ve biçimlenmiş dilin insanların düşünce yapısını ne denli etkilediğini gösterir. Evrimsel süreçte insanların farklı bölgelerde yaşamaları, onların dili oluştururken çevresel ve psikolojik faktörler vasıtasıyla hareket ettiğini ve bu yüzden diller arası farklılıkların gerçekleştiğini belirtir.

Peki, dil neden insana özgü kaldı ve başka canlılarda ortaya çıkmadı? Dilin insanlara özgü olup olmadığıyla alakalı incelemelerde bulunan araştırmacılar, dilin insana özgü yapısının temelinde FOXP2 adlı bir genin rol oynayabileceğini belirtiyor. Bu genin insanların dışında Neandertallerde saptanması, dil olgusunun tarihini oldukça geçmişe taşıyor. Yine de dil gibi oldukça karmaşık bir sistemin tek bir genle açıklanması, araştırmacılar tarafından oldukça zayıf bulunuyor.

Dil denildiğinde her ne kadar sözlü iletişim biçimleri anlaşılsa da dil olgusu sözsüz iletişim biçimlerini de kapsar. Sözlü iletişim biçimleri, insana özgü (birkaç kuş grubu dışında) olsa da sözsüz iletişim biçimleri aslında hemen hemen bütün canlılarda ortaktır. Örneğin: yunusların birbirlerine sonar sinyalleri göndermeleri, gibonların uzun süreli düetleri ve karıncaların belirli bir durumu tarif etmek için çeşitli kimyasallar salgılamaları. Yine de insanların geliştirdiği dil sisteminin, diğer canlı türlerinin iletişimlerine nazaran oldukça farklı olduğunu belirtebiliriz. Zira insanların iletişimini sağlayan dil, öncelikle bilgilendirici sonra yönlendirici bir kimlik taşırken HİS (Hayvan İletişim Sistemleri)’in önce yönlendirici sonra bilgilendirici bir kimlik taşıması bu farklılığa bir kanıt teşkil eder nitelikte. HİS, mevcut zamana hükmeder ve o anın özelliğini taşımak zorundadır oysa dil, zaman ve mekânı aşar ve sembolik ögeleri sayesinde gelecek nesillere aktarılabilir. 

Dil, hakkında kitaplarca yazı yazılabilecek kadar kapsamlı, üç harfle sembolize edilebilecek kadar da vecizdir.
Hepinize iyi okumalar dil’erim.                                                   
                                                                                                        

Teşekkürler                                                                                          Hüseyin Güzey


Kaynakça:

Wikipedia katılımcıları (2020). Dil. Vikipedi, özgür ansiklopedi. 12 Temmuz 2020 tarihinde https://tr.wikipedia.org/wiki/Dil adresinden erişildi.

Akçay, G. (23 Eylül 2017). Dilin Evrimi. 13 Temmuz 2020 tarihinde https://bilimfili.com/dilin-evrimi adresinden erişildi.

Mengi, S. (2 Eylül 2019). Dil Nasıl Evrimleşti? Neden Diğer Türlerde Dil Evrimleşmedi? 13 Temmuz 2020 tarihinde  https://bilimfili.com/dil-nasil-evrimlesti-neden-diger-turlerde-dil-evrimlesmedi adresinden erişildi.

Yorumlar

POPÜLER YAZILAR

GERÇEKLE HAYALİN BİRBİRİNE GİRDİĞİ BİR FİLM: FRACTURED- DORUKHAN SAĞLAM

  GERÇEKLE HAYALİN BİRBİRİNE GİRDİĞİ BİR FİLM:  FRACTURED Beynimize ne kadar güvenebiliriz? Biz mi beynimizi yönetiriz yoksa o mu bizi yönetir? Zihnimiz gerçekleri bile saptırabilecek kadar güçlü müdür?  Fractured filmi boyunca işte tam da bu soruları soracaksınız kendinize. Zaman zaman ne olduğu konusunda karmaşaya düşebilir, ne olduğunu tam anlamlandıramayabilirsiniz. Kimi zaman ise tam her şeyin açıklandığını düşündüğünüzde bir sonraki sahne tüm fikirlerinizi altüst edebilir. Gizem, gerilim ve psikoloji konulu filmler ilginizi çekiyorsa bu film tam da size göre olacaktır. Film, evli bir çiftin yolculuğu ile başlamaktadır. Ray ve Joanne Monroe ufak kızları Peri ile birlikte seyahat ederken bir benzin istasyonunda mola verirler. Bu benzin istasyonunda mola verdikleri sırada kızları bir kaza geçirir. Peri inşaat alanının kenarında dururken bir köpek gelir, Ray köpeği korkutmak için taş atsa da köpek Peri’nin üzerine giderek onu korkutur ve korkarak geri kaçan Peri inşaat çukuruna düşer

GOOD WİLL HUNTİNG(CAN DOSTUM)- ÖZGE CEYLAN

  GOOD WİLL HUNTİNG(CAN DOSTUM) Good Will Hunting  Türkçe ismi ile Can Dostum    Matt Damon  ve  Ben Affleck 'i n senaryosunu yazmış olduğu,   Robin Williams ’ın başrolünü oynadığı Oscar Ödülü almış bir filmdir.  Film de yer alan oyuncu Matt Damon ve Ben Affleck Hollywood Sinema dünyasında önemli bir noktaya gelmekle beraber Film ile En iyi Senaryo ödülünü almışlardır Bu ödül ile birlikte sinema yaşamının bir çok alanında yer almışlar ve performanslarını sergilemişlerdir. Geçmişten günümüze filmler ele alındığında psikoloji, eğitim gibi insan ve toplumu ele alan birbirinden farklı birçok alanda filmlerden yararlanmaktadır. Bu nedenle  psikoloji sahasında da kullanılmaktadır  Filmler baktığımız zaman bireyin yaşamını yansıtmak ile beraber kimi zaman kişilerin gerçek yaşam öyküsünden yararlanılarak oluşturulmaktadır.   Filmler alanda fazlasıyla kullanılmaya başlamaktadır şöyle ki sinema terapisi terapi içerisinde yardımcı bir araç olarak kullanılmaktadır. Aynı zamanda filmlerin insan

YUNAN MİTOLOJİSİNDE KADIN- Ezgi KAYA

YUNAN MİTOLOJİSİNDE KADIN Yunan Mitolojisi’nde sık sık karşımıza kadınlar, tanrıçalar çıkar. Hatta bu kadınlar güç savaşçılık ve sembolleri ile bazen erkekleri bile saf dışı bırakabilirler. Örneğin savaşçı, güçlü kimliği ile tanınan Zeyna çok güçlü bir karakter ve mükemmel bir savaş zekâsına sahiptir. Anlatılanlara göre Zeyna o kadar güçlü bir Tanrıçadır ki Tanrıların bile zapt edemediği atlara biner, onlarla uzak diyarlarda savaşır. Baş Tanrı Zeus ve yine güçlü bir karakter olan hikmet tanrıçası, Zeus’un ilk karısı Metis’in kızı olan Athena zekâ ve strateji tanrıçası olarak bilinir. Aynı zamanda Athena sanat ve ilham tanrıçası olarak da bilinir.  Yunan Mitolojisi efsanelerinde de kadın ve kadının mucizeleri sık sık anlatılır. Örneğin Athena’nın Zeus’un kafasının içinden çıktığı ve bu yüzden de Baş Tanrının bütün özelliklerini aldığından bahsedilir. Zeus’un kafası yarılır ve ortaya dans eden, güzelliği ile insanlara ilham veren tanrıça Athena ortaya çıkar ve bütün ölümsüzle

SIGMUND FREUD VE AŞKIN PSİKOLOJİSİ-ROJDA ÇELİK

SIGMUND FREUD VE AŞKIN PSİKOLOJİSİ Aşk şairlerin uydurmasıdır, demiştir Ursula K. Le Guin Malafrena adlı romanında. Peki, şairlerin anlam yüklemeleri sonucu mu aşk insan hayatında bu kadar değerli olmuştur, yoksa aşkın insan hayatında bu kadar değerli olması mı şairleri yazmaya yöneltmiştir. Bu soruların cevabını bilmemekle beraber gelin Freud’un “Aşkın Psikolojisi” kitabını inceleyerek bu konuya ışık tutmaya çalışalım. Freud denince hemen hemen herkesin aklına cinsellik gelir. Çünkü psikoloji ile ilişkili çoğu kavramı cinsellik temelinde açıklamıştır. Aşk kavramı da bunlara dâhildir.  Freud’un yaşadığı dönemde cinsellik, toplumun ahlaki değerlerinden dolayı baskıya maruz kalıyordu. Evlenmeden yaşanan cinsel birliktelikler hoş karşılanmıyor ve ayıplanıyordu. Cinsellikten açıkça söz etmek bile mümkün değildi. Bu durumun getirdiği cinsel eğitim yetersizliği hem erkek hem de kadının yaşantısında zorluklara neden oluyordu. Günümüzde de bu durumun geçerliliğini koruduğunu biliyoruz. Özellik