DUYGULARIN EVRİMİ
Evrimsel perspektiften baktığımızda duygular, meydana gelen olaylara göre davranışı şekillendirip uyum sürecini kolaylaştırarak memelilerin hayatta kalmasını sağlayan yaşantılar olarak ifade edilmiştir. Darwin'in biyolojik evrimin bir parçası olarak duyguların evrimi hakkında yazdığı The Expression of Emotions in Man and Animals isimli eserde, ilk veya basit duyguların ilk memelilerden beri var olduğuna, insanlığın da duygu potansiyelini bu memelilerden miras olarak aldığına vurgu yapmıştır. Bu açıklamanın en önemli ispatı ise, insan ile diğer memelilerin beyin yapılarındaki ve beyinlerinin işleyişlerindeki benzerliklerdir. Şöyle ki, beyindeki duyguların merkezi olan amygdala bölgesinin; aile içi veya cinsler arasındaki bağlılık ve sevgi duygusunun oluşmasında etkili olan oxytocin hormonunun; canlıların hayatlarını devam ettirebilmeleri için doğal dürtü ve ihtiyaçlarını (yeme-içme, üreme, barınma, güven) ortaya çıkarıp bunların karşılanabilmesi için eğilim oluşturan ve "memeli beyni" olarak da isimlendirilen hipotalamusun bütün memelilerde var olması gibi bu benzerlikler duyguların, evrimin bir ürünü olduğu düşüncesi ile ilkel duyguların hayvanlardan insanlığa miras kaldığı düşüncesini destekler niteliktedir.
Duyguların, hayatta kalma ve üreme konusunda canlılara avantaj sağladıkları için ortaya çıkmasında etkili olan bazı faktörler bulunmaktadır. Bunlardan en önemlisi çevresel faktörlerdir. Çünkü canlının çevresel faktörlere uyum sağlamak için gösterdiği duygular ve davranışlar, evrimin nasıl ve ne şekilde gerçekleşeceğini belirlemektedir. Bir diğer faktör ise olaylarla karşılaşma sıklığıdır. Benzer durumlar ne kadar yaşanırsa, o olaya verilen duygusal tepkiler de o oranda pekişecektir.
Duyguların evriminde toplumsal şartların etkisi de çok önemlidir. Toplumsal kurallar bireylerin bazı duygu ve davranışlarının pekişmesini, bazılarının ise pasif kalmasına sebep olmaktadır. Toplumun belli bir davranış için bireylerden beklenti içinde olması, bireylerde o davranışı yapmadıkları takdirde toplumdan dışlanabilecekleri için korku duygusu gelişebilmektedir. Bu korku duygusu bireyi, toplumun istediği davranışları yapmaya zorlayabilmekte ve bunun sık yaşanması da o davranışların bireylerde yerleşik hale gelmesine sebep olmaktadır.
Son olarak; evrim sürecinin önemli ilkelerinden olan hayatta kalma mücadelesi düşünüldüğünde, korku ve öfke duyguları ile mutluluk, sevinç duyguları ilk duygular olarak kabul edilmektedir. Bu duyguların ilk duygu kabul edilmesi onların bütün tür ve kültürlerde ortak, diğer bütün duyguların temelinde de bunların bulunduğuna işaret etmektedir. Ayrıca bu duyguların bazıları klasik İslam felsefesinde nebati (besleyici, geliştirici, doğurucu) ve hayvani nefsin (hareket, idrak etme) özelliklerinden sayılmaktadır. Yeme-içme ve üremenin nebati nefs, öfkenin hayvani nefs basamağı olarak kabul edilmesi, ister evrimsel varoluşu kabul edelim ister Tanrı' nın yaratmasını kabul edelim, insanın hayvanlarla ortak birtakım duygu ve davranışlarının var olduğu sonucuna varırız.
Teşekkürler.
Teşekkürler.
Zehra Şeniz GÜÇ
Kaynak
TORUN, T. DUYGULARIN EVRİMİ. Süleyman Demirel Üniversitesi İlahiyat Fakültesi Dergisi, (35), 79-91.
Kaynak
TORUN, T. DUYGULARIN EVRİMİ. Süleyman Demirel Üniversitesi İlahiyat Fakültesi Dergisi, (35), 79-91.
Yorumlar
Yorum Gönder