TUTKULU BAĞLILIKLARIN KATASTROFİK ETKİSİ
Hepimiz birine ait olma, bazı şeylere de bağlı olma ihtiyacı içerisindeyiz. İnsanız ve bu bizim varoluşsal getirilerimizden sadece birisi. Hatta öyle ki psikososyal gelişim evrelerimizin daha ilk dönemlerinde geliştirdiğimiz bağlanma biçimlerimiz tüm hayatımızı çekirdeğinde toplayıp, yaş aldıkça ayrı bir filiz olarak yine hayatımıza doğru yeşermektedir. Bize sevgi,yakınlık, özerklik sağlayan bu bağlılık duygusu, tutkuyla buluştuğunda benlik sınırlarımız yok edilmiş ve tümüyle adanmış bir özdeşleşmenin hakim olduğu, akıl ve mantığın yetmediği, bilmenin önemsiz kaldığı otoriteryen kişiliğimizi devreye sokmuş, bunların hepsi de tutkulu bağlılıkların sonuçları olarak hayatımızda yer edinmiştir.Aslında bir nevi bağımlılık oluşmuştur. Bağımlılık, bize özerklik tanımayan bir duygu olmasının yanında bizi güvende hissettiren, değişilmesi oldukça zor tekrarlanmış davranışlarımızın engellenmesi sonucunda, yaşadığımız olumsuz duygu durumunun sonucunu ifade etmektedir.
Bağlılığın en güçlü şekillerinden biri olan aşk, kişinin iyi oluş halini olumlu anlamda etkilese de bazı aşk biçimlerinin olumsuz duygularla ilişkili olduğu su götürmez bir gerçektir. Özellikle Lee ( 1973;1988) 'nin ortaya attığı çok boyutlu aşk biçimleri kavramına bakacak olursak bağlayıcılığı düşük, duygusallıktan yoksun, kısa süreli ve çok partnerli cinselliğin yaşandığı, aşkın keyif verici bir oyun olarak algılandığı oyun gibi aşk biçimi ile kıskançlık, güvensizlik ve sahiplenme duygusunun hakim olduğu sahiplenici aşk biçimi, romantik gençlik aşkının yanı sıra özellikle derin bir özdeşleşme ve bağlılığın bulunduğu yetişkin aşkı için olumsuz duygulanıma sebebiyet verecek aşk biçimleridir.
Aşk, ideal benlik durumudur ve yansıtılan egonun idealidir. İnsanlar aşık olduğunda ilk önce aşık olduğu kişinin fiziksel görünümünü idealleştirmek gibi karşısındakinden bilinç düzeyinde bazı beklentileri olmaktadır. Ancak aşık olunan kişinin kim olacağını belirleyen şey ise bilinç altında insanların, kendi ideallerine yani kendi değer yargılarına uygun kişiliğe, kültürel ve estetik görüşe sahip olan eş seçimleridir.
Bağlılık için bundan sonra gelen aşama ise kişinin kendi benliğinin sınırlarından çıkarak aşık olunan kişinin benliği ile özdeşleştiği, zarar geleceğini bilse de devam ettiği, realitenin kaybolduğu, tarif edilmesi güç olan tutkulu bağlılıklardır. Her ne kadar toplumdaki birçok insanın en az bir kez tutkulu bir bağlılık yaşadığını bilmenin bilgisine sahip olsak da, tutkulu bağlılığın bu gibi özellikleri bireyi katastrofik bir duruma getirebileceğinin de bilincinde olunması gerekir.
Teşekkürler
Zehra Şeniz GÜÇ
Yorumlar
Yorum Gönder