Ana içeriğe atla

SPOR PSİKOLOĞU ARDA COŞKUN İLE RÖPORTAJ!- BETÜL BEYZA GÜLTEKİN


SPOR PSİKOLOĞU ARDA COŞKUN İLE RÖPORTAJ!







Öncelikle röportajı kabul ettiğiniz için çok teşekkür ederiz.



1) Sizi tanıyabilir miyiz, kendinizi kısaca tanıtır mısınız?

Selamlar adım Arda Coşkun, 1983 İstanbul doğumluyum. Küçük yaşlardan itibaren sporun içindeydim. Minik takımdan genç takıma kadar İTÜ altyapısında lisanslı olarak basketbol oynadım. Bu dönemde kendi sporculuk deneyimlerimden kazandığım bilgiler doğrultusunda sporun psikolojik faktörüne merakım arttı ve araştırma yapmaya başladı. Üniversite seçiminde de bu yönde psikoloji bölümünü hedefledim. İstanbul Bilgi Üniversitesi psikoloji bölümünden mezun olduktan sonra önce Marmara Üniversitesi spor yöneticiliği ardından da İngiltere Roehampton Üniversitesi spor psikolojisi alanından yüksek lisans eğitimlerimi tamamladım. 10 yılı aşkın süredir ağırlıklı olarak alanda kulüpler, federasyonlar, sporcular, antrenörler ve sporcu ailelerine destek veriyorum. Son dönemlerde de akademik olarak üniversitelerde spor psikolojisi dersini veriyorum.


2) Spor psikoloğu ne yapar, kısaca anlatır mısınız?

Spor psikologlarının üç tane temel rolü vardır. Bunlar eğitmen, araştırmacı ve danışman rolleridir. Bu rollerden bir veya birkaçı üstüne kariyerinizi oluşturabilirsiniz. Benim planlamamda eğitmen ve danışman rolleri ağır basıyor. Benim kariyerimde odaklandığım temel nokta performans sporcularının zihinsel yetilerini artırarak sportif performanslarını arttırmaya yardımcı olmak. Ayrıca sakatlık ve tedavi sürecinde de çalışmalarımız devam ediyor ve sporcuların hem fiziksel hem de psikolojik olarak sağlıklı bir şekilde spora dönüşünde etkin rol oynuyoruz. Egzersiz psikolojisi tarafına baktığımızda da, performans sporu yapmayan ama sağlıklı olmak için egzersiz yapan bireylerle de çalışmalar yapılmaktadır.



3) Spor psikolojisini neden tercih ettiniz, tercih etmenizde önemli bir olay, neden var mı?

Dediğim gibi kendi sporculuk deneyimlerim beni spor psikoloğu olmaya itti. Örneğin, antrenman ve maç performansım arasında büyük bir fark vardı veya sporculuk hayatım boyunca performans kaygısı yaşayan bu süreci kontrol edemeyen bir sporcuydum. Bu gibi gözlemlerim sporun psikolojik tarafına merakım kaymasına neden oldu. Merak edip araştırmaya başlayınca da spor psikolojisinin ne kadar önemli bir alan olduğunu daha da iyi anlamaya başladım ve kendi sporculuğumda kontrol etmekte başarılı olamadığım alanlarda sporcular destek olarak onları kariyerine destek olmaya karar verdim.



4) Spor kulüplerinde ilginizi çeken veya sizi şaşırtan bir olay oldu mu?

İngiltere’den ilk döndüğüm dönemlerde ülkemizde spor psikolojisiyle ilgili daha az bilgi vardı. Bu nedenle ilk zamanlarda mesleğin ne olup ne olmadığını anlatarak geçirmiştim epey bir zamanımı. Bu dönemde görüştüğüm antrenörlerin veya yöneticilerin konuya olan uzaklıkları beni epey şaşırtmıştı. Sonraki süreçte ise spor psikolojisinin hem akademik hem de uygulamalı alanları çok gelişti ve şu anda mesleğimize gereken saygı gösteriliyor.



5) Meslek yasasının eksikliğinden kaynaklanan herhangi bir sıkıntı yaşadınız mı?

Psikolojinin tüm alt alanları gibi spor psikolojisinin de bir meslek yasası veya kriteri olmaması tabi ki bizi de çok etkiliyor. Bu nedenle alan dışından gelen ve kendilerine temeli olmayan farklı unvanlar veren birçok insan spor psikoloğu olduğunu iddia edebiliyor. Bunun mücadelesini çok verdik halen de vermeye devam ediyoruz. Sevindirici ki çoğu kulüp artık kendilerine başvuru yapıldığında artık diploma sormayı öğrendi. Bu açıdan dernek çatısı altından da aktif olabilmek için bu dönemde TPD İstanbul şubesi yönetim kuruluna girdim. Spor ve egzersiz psikolojisi birimini kurduk ve hedeflerimizden biri de alanımızdaki etik kodları oluşturmak.



6) Spor müsabakası öncesinde, ânında ve sonrasında taraftarların sporcular üzerinde etkileri ne kadardır ve bu etkiler nelerdir?

Sporun en önemli faktörlerinden biri de taraftarlar. Özellikle ülkemizdeki daha fazla görünür olan futbol, basketbol veya voleybol gibi branşlarda taraftarların sporcular üstünde olumlu ve olumsuz etkileri olabiliyor. Taraftarlar tabi kontrol edilemeyecek bir alana sporcu için bu nedenle zihinsel olarak sporcuları müsabakalara hazırlarken dışsal uyaranları elemeyi ve işlerine yarayacak uyaranlara açık olmalarını ve işlevsel olmayan uyaranların etkilerini azaltmalarını çalışıyoruz.


7) Zihinde canlandırma ve zihinsel antrenman kavramlarını kısaca anlatır mısınız, zihnin spor üzerindeki gücü nedir?
Bu soruyu eğitimlerde ben de sıkça soruyorum sporculara ve şimdiye kadar aldığım cevaplarda zihnin performans üstündeki etkisi en az %80 civarında çıkıyor. Bu nedenle zihinsel antrenman tekniklerini performans rutinlerine dahil eden ve düzenli kullanan sporcuların büyük bir avantajı oluyor. Zihinsel antrenmanı bir çatı gibi düşünebilirsiniz altında sporcunun ihtiyaçlarına ve önceliklerine göre düzenlediği teknikler yer alır. Bu tekniklerden biri de zihinde canlandırma/imgeleme tekniğidir. Zihinde canlandırma tekniği ile sporcular odaklanarak gözlerini kapatırlar ve belirli sahneleri canlandırmaya başlarlar. Bu sahneleri değiştirerek de tekniği hangi alanı geliştirmek için kullanacaklarına odaklanırlar. Zihinde canlandırma, odaklanma, motivasyonu artırma, kaygı ve stresle baş etme veya teknik bir beceri gelişimi gibi işlevlerle kullanılabilir.


8) Sporcular, karantina sürecinde karantina öncesi döneme göre yeteri kadar egzersiz yapabiliyorlar mı, zihinde canlandırma ve zihinsel antrenman bu süreç içerisinde daha fazla önem kazandı mı?
Çoğu sporcunun kulüpleri tarafından verilen fiziksel antrenman programları var fakat bu programlara uymakta kendilerine hedef koymakta ve harekete geçmekte büyük zorluklar yaşıyorlar. Ayrıca karantina öncesi dönemdeki yoğunlukta da antrenmanlar yapamıyorlar tabi. Bu durum sporcuların kaygılarını ve süreç üstündeki kontrol hislerini de azaltıyor ve onları çaresizliğe sürüklüyor. Yaptıkları spor branşından da hem fiziksel hem de zihinsel olarak uzaklaşıyorlar. Bu nedenlerden ötürü sporcuların karantina sürecinde mutlaka günlük rutinlerine zihinsel antrenman çalışmalarını eklemelerini öneriyoruz. Örneğin bu dönemde birçok sporcu düzenli olarak nefes egzersizleri yapmaya veya yoga/meditasyon çalışmalarına ağırlık verdi.



9) En çok çalışılan ve kullanılan vücut uzuvları sporlara göre değişebiliyor. Bu durum sporcuların psikolojisinde farklılık yaratıyor mu?

Özellikle içinden geçtiğimiz pandemi döneminde farklı branşlardan gelen sporcular da olsa (takım ve bireysel sporlar) ortak psikolojik temalar su yüzüne çıkıyor. Bunların başından gelecek kaygısı, süreci kontrol edememe ve çaresizlik, plansızlık ve günlük rutinlerini oluşturamama, hedefsizlik ve motivasyon kaybı. Dediğim gibi her branştan sporcunun bu süreçle ilgili benzer temalardan tetiklendiğini düşünüyorum.



10) Takım sporlarındaki sporcular ve bireysel sporlardaki sporcular arasında psikolojik boyuttan bakıldığında gözlemlediğiniz farklar var mı, varsa nelerdir ve siz bunu neye yoruyorsunuz?

Dediğim gibi pandemi döneminde kaygılar ve psikolojik temalar çoğunlukla ortak ama hayatın normal akışında olduğu zamanlarda tabi bireysel sporlar ile takım sporları arasında farklar var. Öncelikle takım sporlarında grup dinamikleri ve rollerin büyük önemi var. Bireysel sporlarda ise antrenör ve sporcu iletişimi çok daha önemli bir faktör haline geliyor. Tabi bu ayrımın yanı sıra her bireyin farklı psikolojik ihtiyaçları ve öncelikleri olduğuna da unutmamamız gerekiyor.



11) Spora yönlendirilen ergenlik dönemindeki çocukları, spora yönlendirilmeyen akranlarıyla kıyasladığınızda önemli farklar görüyor musunuz?

Mutlaka çok farklı bir hayat akışı oluyor sporun içinde olan çocuk ve ergenlerin. Spor yapmayan yaşıtlarını düşündüğümüzde spor yapan çocuklar iki hayat yaşıyorlar. Hem okul hayatları devam ediyor hem de okul öncesi ve sonrası antrenmanlar ve hafta sonu olan müsabakalar hayatlarına ekleniyor. Bu süreç sadece çocukları değil ailelerini de derinden etkiliyor tabi ki. Hem maddi hem de manevi olarak tüm ailenin odak noktası antrenmanlar, müsabakalar ve turnuvalar oluyor. Tabi bu süreç ne kadar zor olsa da kişisel getirileri de bir o kadar fazla. Literatür, spor yapan çocukların akademik başarılarının da yükseldiğini gösteriyor. Bunun dışında, sorumluluk alma, planlama yapabilme, kaygı ve stresle baş etme, içsel motivasyon kaynaklarını bulmak konusunda sporun büyük katkılar var.


12) Sporla ilgilenen, sporcu olmak isteyen ortaokul ve lise düzeyindeki bazı öğrencilerin aileleriyle problem yaşadığına şahit oluyoruz. Ders notlarının düşmesi veya ileride maddi açıdan sıkıntılar çekebileceği, işinin garanti olmaması gibi sebepler dolayısıyla. Bu konu hakkında ne düşünüyorsunuz, ebeveynlere ne önerirsiniz?

Bu sorunları yaşayan jenerasyon daha gerilerde kaldı bana sorarsanız. Bu dönemde aileler neredeyse antrenmana git okula gitme noktasına geldiler. Tabi bu durum da sakıncalı. Ben destek verdiğim sporcu ailelerine çocuğunuzun antrenörü veya menajeri olmayın sadece onların en iyi taraftarları olun mesajını vermeye çalışıyorum. Koşulsuz olarak destek verilen çocuklar hem akademik hem de sportif hayatlarını beraber götürebiliyorlar. Örneğin geçmişte çalıştığım bir sporcum hem olimpiyat oyunlarına katılan bir elit sporcuydu hem de çok iyi bir üniversitede yüksek lisans programına devam ediyordu.


13) Psikoloji öğrencilerine önermek istediğiniz kitap, film/dizi var mı?


Karantina sürecinde spor psikolojisine merak duyan öğrencilere mutlaka spor temalı film ve belgeselleri seyretmelerini öneririm. Örneğin son günlerde yayınlanan Michael Jordan’ın kariyerini anlatan “The Last Dance” bunlardan biri. Onun dışında yine sporcuların ve antrenörlerin biyografi veya otobiyografilerine odaklanmalarını öneririm. Phil Jackson ve Alex Ferguson’un kitapları özellikle çok keyiflidir.



14) Meslek hayatınızda, meslek yasasının eksikliğinden kaynaklanan herhangi bir sıkıntı yaşadınız mı?

Daha önceki sorularda yanıtladığım gibi bizim alanımızda da kendisine mentör, yaşam koçu, performans koçu vb. sıfatlar vererek alanla uzaktan yakından alakası olmayan insanlar kendilerini gösterebiliyor. Özellikle yurt dışından geldiğim ilk zamanlarda spor psikoloğu olduğum için ve olması gereken eğitimi aldığım için neredeyse eleştiriliyordum. Yıllarca verilen mücadeleler sonunda neyse ki bu konuda alanımız epey gelişti ama halen bir yasamız olmaması yarayan kanamız.



15) TPD İstanbul Şubesi Yönetim Kurulu üyesi olarak psikoloji öğrencilerinin/mezunlarının meslek yasası için yapabilecekleri neler var, biz öğrencilere/mezunlara neler önerirsiniz?

TPD İstanbul şubesinde yönetim kuruluna girdikten sonra ilk işimiz spor ve egzersiz psikolojisi birimini kurmak oldu. Tabi pandemi döneminden dolayı çalışmalarımızı sosyal medya üstünden bilgilendirme çalışmalarına ağırlık verdik. Spor ve egzersiz psikolojisiyle ilgilenen ve çalışmalara katkı vermek isteyen tüm öğrenci ve mezunlarımızı da birim bünyesine davet edebiliriz.


TEŞEKKÜRLER,
BETÜL BEYZA GÜLTEKİN

Yorumlar

POPÜLER YAZILAR

GERÇEKLE HAYALİN BİRBİRİNE GİRDİĞİ BİR FİLM: FRACTURED- DORUKHAN SAĞLAM

  GERÇEKLE HAYALİN BİRBİRİNE GİRDİĞİ BİR FİLM:  FRACTURED Beynimize ne kadar güvenebiliriz? Biz mi beynimizi yönetiriz yoksa o mu bizi yönetir? Zihnimiz gerçekleri bile saptırabilecek kadar güçlü müdür?  Fractured filmi boyunca işte tam da bu soruları soracaksınız kendinize. Zaman zaman ne olduğu konusunda karmaşaya düşebilir, ne olduğunu tam anlamlandıramayabilirsiniz. Kimi zaman ise tam her şeyin açıklandığını düşündüğünüzde bir sonraki sahne tüm fikirlerinizi altüst edebilir. Gizem, gerilim ve psikoloji konulu filmler ilginizi çekiyorsa bu film tam da size göre olacaktır. Film, evli bir çiftin yolculuğu ile başlamaktadır. Ray ve Joanne Monroe ufak kızları Peri ile birlikte seyahat ederken bir benzin istasyonunda mola verirler. Bu benzin istasyonunda mola verdikleri sırada kızları bir kaza geçirir. Peri inşaat alanının kenarında dururken bir köpek gelir, Ray köpeği korkutmak için taş atsa da köpek Peri’nin üzerine giderek onu korkutur ve korkarak geri kaçan Peri inşaat çukuruna düşer

GOOD WİLL HUNTİNG(CAN DOSTUM)- ÖZGE CEYLAN

  GOOD WİLL HUNTİNG(CAN DOSTUM) Good Will Hunting  Türkçe ismi ile Can Dostum    Matt Damon  ve  Ben Affleck 'i n senaryosunu yazmış olduğu,   Robin Williams ’ın başrolünü oynadığı Oscar Ödülü almış bir filmdir.  Film de yer alan oyuncu Matt Damon ve Ben Affleck Hollywood Sinema dünyasında önemli bir noktaya gelmekle beraber Film ile En iyi Senaryo ödülünü almışlardır Bu ödül ile birlikte sinema yaşamının bir çok alanında yer almışlar ve performanslarını sergilemişlerdir. Geçmişten günümüze filmler ele alındığında psikoloji, eğitim gibi insan ve toplumu ele alan birbirinden farklı birçok alanda filmlerden yararlanmaktadır. Bu nedenle  psikoloji sahasında da kullanılmaktadır  Filmler baktığımız zaman bireyin yaşamını yansıtmak ile beraber kimi zaman kişilerin gerçek yaşam öyküsünden yararlanılarak oluşturulmaktadır.   Filmler alanda fazlasıyla kullanılmaya başlamaktadır şöyle ki sinema terapisi terapi içerisinde yardımcı bir araç olarak kullanılmaktadır. Aynı zamanda filmlerin insan

YUNAN MİTOLOJİSİNDE KADIN- Ezgi KAYA

YUNAN MİTOLOJİSİNDE KADIN Yunan Mitolojisi’nde sık sık karşımıza kadınlar, tanrıçalar çıkar. Hatta bu kadınlar güç savaşçılık ve sembolleri ile bazen erkekleri bile saf dışı bırakabilirler. Örneğin savaşçı, güçlü kimliği ile tanınan Zeyna çok güçlü bir karakter ve mükemmel bir savaş zekâsına sahiptir. Anlatılanlara göre Zeyna o kadar güçlü bir Tanrıçadır ki Tanrıların bile zapt edemediği atlara biner, onlarla uzak diyarlarda savaşır. Baş Tanrı Zeus ve yine güçlü bir karakter olan hikmet tanrıçası, Zeus’un ilk karısı Metis’in kızı olan Athena zekâ ve strateji tanrıçası olarak bilinir. Aynı zamanda Athena sanat ve ilham tanrıçası olarak da bilinir.  Yunan Mitolojisi efsanelerinde de kadın ve kadının mucizeleri sık sık anlatılır. Örneğin Athena’nın Zeus’un kafasının içinden çıktığı ve bu yüzden de Baş Tanrının bütün özelliklerini aldığından bahsedilir. Zeus’un kafası yarılır ve ortaya dans eden, güzelliği ile insanlara ilham veren tanrıça Athena ortaya çıkar ve bütün ölümsüzle

SIGMUND FREUD VE AŞKIN PSİKOLOJİSİ-ROJDA ÇELİK

SIGMUND FREUD VE AŞKIN PSİKOLOJİSİ Aşk şairlerin uydurmasıdır, demiştir Ursula K. Le Guin Malafrena adlı romanında. Peki, şairlerin anlam yüklemeleri sonucu mu aşk insan hayatında bu kadar değerli olmuştur, yoksa aşkın insan hayatında bu kadar değerli olması mı şairleri yazmaya yöneltmiştir. Bu soruların cevabını bilmemekle beraber gelin Freud’un “Aşkın Psikolojisi” kitabını inceleyerek bu konuya ışık tutmaya çalışalım. Freud denince hemen hemen herkesin aklına cinsellik gelir. Çünkü psikoloji ile ilişkili çoğu kavramı cinsellik temelinde açıklamıştır. Aşk kavramı da bunlara dâhildir.  Freud’un yaşadığı dönemde cinsellik, toplumun ahlaki değerlerinden dolayı baskıya maruz kalıyordu. Evlenmeden yaşanan cinsel birliktelikler hoş karşılanmıyor ve ayıplanıyordu. Cinsellikten açıkça söz etmek bile mümkün değildi. Bu durumun getirdiği cinsel eğitim yetersizliği hem erkek hem de kadının yaşantısında zorluklara neden oluyordu. Günümüzde de bu durumun geçerliliğini koruduğunu biliyoruz. Özellik