PSİKOLOG OLMAK
Bugün 10 Mayıs, psikologlar olarak hepimiz için önemli bir gün. Benim için biraz geçmişe bakıp genel bir değerlendirme yapmak ve izlenimlerimi paylaşmak için verilen bir fırsat olarak düşünüyorum.
Ülkemizde psikolojide profesyonellik alanında atılan ilk adımlara şahit olmuş ve 1974-1976 yılları arasında daha sonra Türk Psikologlar Derneği olarak kurulan dernek çalışmalarına katılmıştım. Daha sonraki yıllarda ara ara destek olmaya çalıştım. 1988-1998 yılları arasında da Dernek çalışmalarına YK üyeliği, genel sekreterlik, başkan yardımcılığı ve dergi editörlüğü pozisyonlarında katkı vermeye çalıştım. Daha sonra da bir sonraki kuşağa derneği devredip alanda çalışmalara katıldım. 1999 yılından bu yana da bir yanda travma, kriz, afet ve acil durumlarında başta farklı sivil toplum örgütleri ve devlet kurumları olmak üzere değişik kuruluşlarla bir psikolog olarak çalışırken bir yandan da psikoloji alanındaki bilgi ve deneyimlerimi üniversitede ders vererek paylaşmaya çalışıyorum . Bu arada 2010-2012 yılları arasında Türk Psikologlar Derneği başkanlığını tekrar üstlendim ve 2011 yılında klinik psikologluk tanımı resmi olarak TBMM den geçerek kanunlaştı. Bu deneyimlerimden yola çıkarak, alanda başarılı çalışmalar yaparak katkıda bulunacak olan genç meslektaşlarımla ve öğrencilerimizle paylaşmak istediğim bazı konulara değinmek isterim.
İlk olarak hangi işte çalışırsanız çalışın, iyi olun ve işinizi iyi yapın. Çalıştığınız kişilerin ihtiyaç ve koşullarına en uygun desteği, profesyonel bir şekilde vermeye çalışın ve psikoloji hangi alanında olursanız olun, alanınızda sürekli kendinizi geliştirin. Önemli olan, işini en iyi şekilde, profesyonelce ve etik kurallara uygun şekilde yapmaya çalışmaktır. Psikoloji uçsuz bucaksız bir alandır, artık tamam oldum demeniz olanaksızdır, biz hep öğreniriz birlikte çalıştığımız kişilerden, ailelerden, toplumdan ve kültürlerden, hatta öğrencilerimizden. Öğrenmek ve gelişmek ömür boyu sürer.
İkinci olarak birlikte olun ve birlikte çalışın. Kırk yılı aşan bu meslek yolculuğunda gördüğüm ve önemli olduğunu düşündüğüm konu, herkesin hem kendi yapacağı işi iyi yapması ve hem de ekip halinde birlikte çalışmasıdır. Bu ilke ne yazık ki ülkemizde fazla rağbet görmüyor, kişiler bu işi ben yaparım diye öne geçmeye çalışıyor. Bunu yaparken de kişi hep kendi uzmanı olduğu alanı düşünüyor ama karşısındaki kişi ya da kişilerin ihtiyacına bakmıyor bile. Bu durum ne yazık ki hem psikologlar arasında böyle, hem de alanda birlikte çalıştığımız ya da çalışmaya çalıştığımız diğer mesleklerle aramızda var olan bir durum. Bu da bir meslek olarak ilerlememizi, işimizi yapmamızı ve hak ettiğimiz yere gelmemize engel oluyor.
Kendi aramızdaki birlikte çalışamama sebeplerine bakacak olursak, herkes kendinin en iyisi olduğunu düşünmekte ve öne çıkmaya çalışmakta, bu belki de yarışma ortamı yaratıldığı için ortaya çıkmakta. Belki yalnız çalışırken pek sorun olmayabilir ama birlikte çalışırken bu tutum sorun çıkarmakta. İşi kim, nasıl yapacak plan yapıp kendi görevimize odaklanmak yerine, başkasının yaptığına odaklanmak işimizi zorlaştırmaktadır. Örneğin rol tanımları ya da bir psikolog neler yapmalıdır konusunda bile kutuplaşmalar ortaya çıkar, alanda çalışan ekip ile akademisyenler farklı tanımlarla gelirler, hatta akademisyenler arasında bile çalıştıkları üniversite ya da bakış açısı nedeniyle farklılıklar ortaya çıkabilir. Aynı şekilde alanda çalışan psikologlar da tanımları kendi alanlarıyla sınırlamaya çalışırlar. Burada tabii ki alanın zenginliği, çalışmalarda buna yol açabilmektedir. Örneğin ne yazık ki hala psikolog denince sadece klinik psikolog anlaşılmakta ve diğer alanlarda psikolog olarak yapabileceğimiz katkılar ve hizmetler gözardı edilmektedir. Bu alanlarda uzmanlık sadece yüksek lisans ile olması mı gerekir konusunda alanda çalışanlar meslekdaşlarımızla akademisyenler anlaşıp, yüksek lisans olmasa bile bir ülkemiz koşullarına uygun, onaylanmış sertifika programlarıyla bu konuyu çözebilirler. Özellikle bu korona virüs salgını durumuna bakacak olursak, sağlık alanında psikolog olarak klinikte uzmanlık olmadan da psikoloji mezunları önleyici çalışmalarda ve hastalık tanısı almış kişilerde psikolojik destek çalışmalarını yürütebilirler. Bu normal dönemlerde de sürdürülebilir, insanın bir bütün olduğunu fiziksel sağlık ile psikolojik sağlığın etkileşimini göz önüne alacak olursak, psikologlar sağlığı korumak için ve hastalık tanısı almış kişilerle hastalıkla başetme konusunda destek olabilirler.
Psikologlar olarak kendimizi geliştirmemiz, birlikte çalışarak güçlenmemiz ve sonuç olarak mesleğimizi iyi yapmamız önemlidir. Bazen diğer mesleklerle işbirliği içinde yürütülmesi gereken çalışmalarda da benzer tartışmalar ortaya çıkar. Yapılacak işle ilgili planlamalar yapılıp her meslek elemanının kendine düşen ve uzmanlığı çerçevesinde işini yapıp, ekip halinde çalışmak yerine, görev paylaşımında sorun çıkabilir. Aslında her iki durumda da benim gözlemim, yapılacak iş sağlıklı yapılamamakta, bunun da zararı o hizmetten yararlanacak olan kişilerin tam ve kaliteli destek alamamaları olmaktadır.
Hem alanımızda kutuplaşmaları bir yana bırakarak ortak bir dil ve yaklaşım içinde meslek tanımlarımızı hep birlikte oluşturalım ve böylece kendimizi, meslekdaşlarımızı ve öğrencilerimizi bu çerçevede geliştirelim. Hem de alanda mesleğimize düşen görevleri ve yapabileceklerimizi göstererek, diğer mesleklerle çatışmadan, haklarımızı ve mesleğimizi koruyarak katkımızı ortaya koyalım.
Tüm mesleki çalışmalarımda psikolog olmaktan hep gurur duydum ve ne olursa olsun gurur duymaya ve işimi yapmaya devam edeceğim. Önemli olan kendimizi geliştirmek, mesleki kurallar çerçevesinde hep birlikte kişilerin ve kurumların ihtiyaçlarına en uygun olan psikolojik desteği ve en iyi şekilde verebilmektir unutmayalım..
TEŞEKKÜRLER,
DR. NEDRET ÖZTAN
Yorumlar
Yorum Gönder