Ana içeriğe atla

İÇİMİZDEKİ ŞEYTAN- GÜLSÜM SERRA AYDIN



*İÇİMİZDEKİ ŞEYTAN*

               -Sabahattin Ali



1907 doğumlu olan Sabahattin Ali, ezilen insanı konu aldığı kadar toplumun aydın, entelektüel, bürokrat ve sanatçı sıfatı taşıyan kesimini sert biçimde eleştiren öykü ve romanları, şiirleri ile edebiyat tarihimizin en önemli yazarlarından biridir. (Tüzül Ş., 2015).

İçimizdeki şeytan eseri ise 1940 da yayınlanmıştır. İçinde hem aşk hem insan ilişkilerini hem de hayata dair ders barındıran ustaca kurgulanmış bir eserdir. Bir aşk hikayesi zemininde dönemin aydınlarını eleştiren, insan ruhunun derinlerindeki karanlığı irdeleyen bir eser. Bir aşk hikâyesini temel alarak kurgulanan eserde, yazarın yaşadığı dönemin Türkiye’si anlatılmaktadır.  Yazar genellikle kendi için önemli olan yaşantısının geçtiği mekanları esere yansıtmıştır. Eserde geçen mekanlar Balıkesir, Edremit ve kitapta son bulan aşkın bitiş yeri İstanbul'dur. Okurken sanki eski İstanbul'un sokaklarında dolaşılıyor. Yaşanılan sıkıntılar anlatılırken yazıldığı dönemin insan ilişkilerine ise ayna tutulmaktadır. Aydın kesimin yozlaşmadığı, memurların işlerine karşı olan kayıtsızlıkları, insanların ahlak anlayışı ve kadın-erkek ilişkileri üzerinde durulan vb. Konular da bazılarıdır. Gerçekleşen olaylar, insanlar, duygu düşünceler ise bugünden de pek farklı değildir aslında. İçinde yaşadığımız hayatta da benzer karakterleri eskiye nazaran, hayatımızın evrelerinde daha çok karşılaşmaktayız.

Kitabın konusundan bahsedecek olursak; birbirine âşık olan fakat çok da birbirlerini iyi tanıma fırsatını bulamadan evlenen, hayata bakış tarzları, kişilikleri farklı olan Macide ve Ömer'in anlaşamayarak boşanmaları, düşüncelerini birbirlerine yazdıkları mektup üzerinden dile getirmeleri üzerine kurulan bir eserdir. Macide ve Ömer birbirlerini sevip ani bir şekilde evlenmişlerdir. Ama her ikisi de farklı görüşlerde ve farklı dünyaların insanlarıdır.  Kişiliklileri ve hayat görüşleri zıt olan bu gençler birbirlerini sevmesine karşın evlilikte tutunamazlar.

“İyilik demek kimseye kötülüğü dokunmamak değil, kötülük yapacak cevheri içinde taşımamak demektir.” insanın içinde ki şeytanın başına ne gibi belalar açabileceğini, bizim hislerimizi değiştiren bu kitap, hislerimizin farkındalığını çok güzel anlatmıştır. Belki de hepimiz, düşüncelerimize hâkim olan bir şeytan ile yaşıyor fakat ortaya çıkması için uygun anı bekliyoruz.

Ben bu kitabı okurken içimde bir şeylerin harekete geçtiğini gerçekten hissettim. Macide'nin düşüncelerine çoğunlukla sahip oldum. Ömer'e ise bazı zamanlar çok kızdım. Çünkü idealist olmasına karşın; tembelliğe, ani coşkulara ve yozlaşmaya ayak uydurdu. Fakat en azından kendine karşı dürüst oluşu, nefsinin farkındalığında değişmediğini görüp dile getirmesiyle kimi yerlerde de hislerini açıp, hakikatlerden kaçmayıp samimi oldukça o uzun satırlarda anlayabildim onu. Sonuna doğru kabullendim ve o uzun iç ses konuşmalarının hiç bitmemesini istedim. Çünkü, kitabın sonunda; Ömer ve içindeki o şeytan bütün insanlığın bütününe dönüştü....  Macide'nin saf sevgisini ise çok sevdim. Mekanlarda sanki İstanbul'un semtlerini eski haliyle karış karış geziyor gibi oldum. Balıkesir betimleri neredeyse yoktu. Bu kitap, bizlere kişinin iç savaşını, mücadelesini çok iyi anlatıyor. Severek okuduğum, güzel bir anlam çıkardığım kitaplardan biri oldu. Özellikle yazarın, Macide'nin bakış açısını, hislerini çok iyi şekilde yansıtmasının çok başarılı olduğunu düşünüyorum.  Karakter tahlilleri, iç seslerin aktarımı, yaşanılan değişimle ustaca ve akıcı bir dille aktarılarak ders verici nitelikteydi. Eser, Macide ve Ömer'in yaşantıları ve bakış açıları üzerinden, insanın içindeki şeytana uyarak mı hata yaptığını yoksa hatanın aslı insanın kendisi mi olduğunu sorgulatıyor. İnsanda iç hesaplaşma yaratıyor adeta. Başta uzun betimlemelerden sıkılsam da sona doğru ders çıkardıkça sevdim.

Kitabın çok sevdiğim en güzel alıntısını ise şudur; “Halbuki ne şeytanı azizim ne şeytanı? Bu bizim gururumuzun, salaklığımızın uydurması.. İçimizdeki şeytan pek de kurnaz olmayan bir kaçamak yolu.. İçimizde şeytan yok, içimizde acizlik var...  Tembellik var. İradesizlik, bilgisizlik ve bunların hepsinden korkunç bir şey; hakikatleri görmekten kaçmak var.”

Göreceli bir kavram olacak ki, sevdiğim yazarlardan biri olan Sabahattin Ali'nin en güzel eseri bence. Tartışmak gerekirse tabi ki ruhsal durumumuza ve keyif anlayışımıza göre bu değişiklik gösterebilir. Ama, Sabahattin Ali'nin ruh çözümlemelerinin, betimlemelerinin başarısı okumaya değer.

Şayet okumadıysanız eğer, en kısa sürede okumanız dileğiyle.
Keyifli Okumalar...


Kaynakça
Şule Tüzül- edebiyathaber.net, 4 Mart 2015.


Teşekkürler.
GÜLSÜM SERRA AYDIN

Yorumlar

POPÜLER YAZILAR

GERÇEKLE HAYALİN BİRBİRİNE GİRDİĞİ BİR FİLM: FRACTURED- DORUKHAN SAĞLAM

  GERÇEKLE HAYALİN BİRBİRİNE GİRDİĞİ BİR FİLM:  FRACTURED Beynimize ne kadar güvenebiliriz? Biz mi beynimizi yönetiriz yoksa o mu bizi yönetir? Zihnimiz gerçekleri bile saptırabilecek kadar güçlü müdür?  Fractured filmi boyunca işte tam da bu soruları soracaksınız kendinize. Zaman zaman ne olduğu konusunda karmaşaya düşebilir, ne olduğunu tam anlamlandıramayabilirsiniz. Kimi zaman ise tam her şeyin açıklandığını düşündüğünüzde bir sonraki sahne tüm fikirlerinizi altüst edebilir. Gizem, gerilim ve psikoloji konulu filmler ilginizi çekiyorsa bu film tam da size göre olacaktır. Film, evli bir çiftin yolculuğu ile başlamaktadır. Ray ve Joanne Monroe ufak kızları Peri ile birlikte seyahat ederken bir benzin istasyonunda mola verirler. Bu benzin istasyonunda mola verdikleri sırada kızları bir kaza geçirir. Peri inşaat alanının kenarında dururken bir köpek gelir, Ray köpeği korkutmak için taş atsa da köpek Peri’nin üzerine giderek onu korkutur ve korkarak geri kaçan Peri inşaat çukuruna düşer

GOOD WİLL HUNTİNG(CAN DOSTUM)- ÖZGE CEYLAN

  GOOD WİLL HUNTİNG(CAN DOSTUM) Good Will Hunting  Türkçe ismi ile Can Dostum    Matt Damon  ve  Ben Affleck 'i n senaryosunu yazmış olduğu,   Robin Williams ’ın başrolünü oynadığı Oscar Ödülü almış bir filmdir.  Film de yer alan oyuncu Matt Damon ve Ben Affleck Hollywood Sinema dünyasında önemli bir noktaya gelmekle beraber Film ile En iyi Senaryo ödülünü almışlardır Bu ödül ile birlikte sinema yaşamının bir çok alanında yer almışlar ve performanslarını sergilemişlerdir. Geçmişten günümüze filmler ele alındığında psikoloji, eğitim gibi insan ve toplumu ele alan birbirinden farklı birçok alanda filmlerden yararlanmaktadır. Bu nedenle  psikoloji sahasında da kullanılmaktadır  Filmler baktığımız zaman bireyin yaşamını yansıtmak ile beraber kimi zaman kişilerin gerçek yaşam öyküsünden yararlanılarak oluşturulmaktadır.   Filmler alanda fazlasıyla kullanılmaya başlamaktadır şöyle ki sinema terapisi terapi içerisinde yardımcı bir araç olarak kullanılmaktadır. Aynı zamanda filmlerin insan

YUNAN MİTOLOJİSİNDE KADIN- Ezgi KAYA

YUNAN MİTOLOJİSİNDE KADIN Yunan Mitolojisi’nde sık sık karşımıza kadınlar, tanrıçalar çıkar. Hatta bu kadınlar güç savaşçılık ve sembolleri ile bazen erkekleri bile saf dışı bırakabilirler. Örneğin savaşçı, güçlü kimliği ile tanınan Zeyna çok güçlü bir karakter ve mükemmel bir savaş zekâsına sahiptir. Anlatılanlara göre Zeyna o kadar güçlü bir Tanrıçadır ki Tanrıların bile zapt edemediği atlara biner, onlarla uzak diyarlarda savaşır. Baş Tanrı Zeus ve yine güçlü bir karakter olan hikmet tanrıçası, Zeus’un ilk karısı Metis’in kızı olan Athena zekâ ve strateji tanrıçası olarak bilinir. Aynı zamanda Athena sanat ve ilham tanrıçası olarak da bilinir.  Yunan Mitolojisi efsanelerinde de kadın ve kadının mucizeleri sık sık anlatılır. Örneğin Athena’nın Zeus’un kafasının içinden çıktığı ve bu yüzden de Baş Tanrının bütün özelliklerini aldığından bahsedilir. Zeus’un kafası yarılır ve ortaya dans eden, güzelliği ile insanlara ilham veren tanrıça Athena ortaya çıkar ve bütün ölümsüzle

SIGMUND FREUD VE AŞKIN PSİKOLOJİSİ-ROJDA ÇELİK

SIGMUND FREUD VE AŞKIN PSİKOLOJİSİ Aşk şairlerin uydurmasıdır, demiştir Ursula K. Le Guin Malafrena adlı romanında. Peki, şairlerin anlam yüklemeleri sonucu mu aşk insan hayatında bu kadar değerli olmuştur, yoksa aşkın insan hayatında bu kadar değerli olması mı şairleri yazmaya yöneltmiştir. Bu soruların cevabını bilmemekle beraber gelin Freud’un “Aşkın Psikolojisi” kitabını inceleyerek bu konuya ışık tutmaya çalışalım. Freud denince hemen hemen herkesin aklına cinsellik gelir. Çünkü psikoloji ile ilişkili çoğu kavramı cinsellik temelinde açıklamıştır. Aşk kavramı da bunlara dâhildir.  Freud’un yaşadığı dönemde cinsellik, toplumun ahlaki değerlerinden dolayı baskıya maruz kalıyordu. Evlenmeden yaşanan cinsel birliktelikler hoş karşılanmıyor ve ayıplanıyordu. Cinsellikten açıkça söz etmek bile mümkün değildi. Bu durumun getirdiği cinsel eğitim yetersizliği hem erkek hem de kadının yaşantısında zorluklara neden oluyordu. Günümüzde de bu durumun geçerliliğini koruduğunu biliyoruz. Özellik