SUÇLU YALNIZCA DİYET DEĞİL
Günümüzde artık sağlıklı bir görünüm, sağlıklı bir beden elde etmek çok önemli bir hal aldı. İnsanlar artık beden kitle indekslerinden yediklerinin kalorilerine kadar bu yolda birçok bilgiye sahip oldular. Bu durumda bir sorun görmek elbette imkansızdır. Fakat kilo ile ilgili olan yeme davranışı, bir sorun veya bir olgu zihnin süzgecinden geçmeden oluşmuş diyemeyiz. Açıklamak gerekir ise kısaca beslenme durumumuz psikoloji ile bağlantılıdır. Hatta öyle ki bireyin psikolojisi beslenme alışkanlığını ve yediklerini doğrudan etkileyebilmektedir. Oldukça sansasyonel bir bakış açısı sunuyor olabilir bu durum. Ama araştırmalar göstermektedir ki yemek yeme davranışı bir ödül mekanizması ve rahatlama aracı olarak kullanılabilir.(Nural,2018) Aynı mekanizmanın bizler madde kullanım bozukluklarında da işlediğini biliyoruz. Madde kullanmak o an için rahatlık verir fakat istek ve yoksunluk hali de artarak devam etmektedir. Maddeyi kötüye kullanımda bilinçlendiriyorsak yemek yeme davranışının tutumunun da bazen tehlikeli olduğunun farkında olmalıyız. Bu yüzden bu kadar önemli bir konunun elbette her zaman denge ve bir düzen içinde gitmesini beklemek ütopik bir düşünce olacaktır. Tabii ki psikologların tek düze yeme davranışı değil farklı çeşitlerde yemek yeme davranışı sorunlu bireyler gelecektir. Oldukça geniş bir başlık içinde toplamak mümkün fakat benim parmak basmaya özen göstereceğim yeme bozukluğu tanısı anoreksiya nervoza olacak.
Anoreksiya nevroza; beden algısında bozukluk, kilo alma korkusu, çok düşük beden ağırlığına neden olan besin kısıtlaması; beden ağırlığının normalin önemli derecede altında olması kriterlerini kapsayan yeme bozukluğu çeşididir. (DSM-5 Tanı Ölçütleri, Köroğlu) Anoreksiya nervoza bozukluğuna sahip birey aşırı derecede kısıtlanan bir yeme hali gösterir. Aşırı zayıflık ve bununla birlikte ağırlık artışı korkusu beraberinde gelir. Bu bozukluğun bedensel belirtileri zamanla kas kaybı veya güçsüzlüğü, düşük kan basıncı, halsizlik, yorgun hissetme semptomlarını geliştirebilmektedir. (Kendir, Karabudak, 2019) DSM-5 tanı kriterlerine göre anoreksiya nervozada kendi içinde iki alt türe sahiptir. Kısıtlayıcı tip ve tıkınırcasına yeme/çıkarma türündedir. Kısıtlayıcı olan türünde yenilen besinlerin oldukça fazla kısıtlanmasıdır. Tıkınırcasına yeme çıkarmada ise besinleri aldıktan sonra çıkarma davranışının izlediği şeklidir. Alana dair çalışmalar tıkınırcasına yeme/çıkarma bozukluğu olan bireylerin eş tanı alma ihtimali daha yüksek olabilmektedir. Örneğin; kişilik bozuklukları, madde kullanım bozukluğu, sosyal içe çekilme ve özkıyım ihtimallerini taşımaktadır. (Kring, Johnson, Davison, Neale, 2017)
Peki anoreksiya nervoza neden olur? Bu bozukluk için neden ve niçinlerinden kaçmak oldukça kolay. Hatta ülkemizde “manken hastalığı” olarak damgalamanın varlığından söz edebiliriz. Ama anoreksiya nervoza tanısı alan bireylerin biliş ve biliş altında daha derin sebepler barındırmaktadır. Genel olarak erken ve orta ergenlik yıllarında diyet yapma ve yaşam stresi ile tanışan genç bireylerde görülmektedir ve (Kring, Johnson, Davison, Neale, 2017) kadınlarda erkeklerden tam 10 kat daha fazla görülmektedir. (Hoek, Hoeken 2003; Kring, Johnson, Davison, Neale, 2017) Kadınlarda bu bozukluğun oldukça fazla olmasının sebebi olarak cinsiyet rolleri, fiziksel görünüme verilen önem, zayıf olmanın ideal olduğu düşüncesi, toplumsal bir başarı elde etmekte kadınsı özelliklerin ve cinsel çekiciliğin daha ön planda olması, insan bedenin bir meta haline gelmesi bu bozukluğun kadınlarda görülme sıklığını açıklamaktadır. (Kuğu ve ark. 2002; Kaya, Yiğittürk, Yalvaç, 2002) İnsan bedenine dair elbette güzellik algısı değişecektir. Fakat küreselleşme, gelişimi getirdiği kadar zorla dayatılan güzellik algısı, stresleri beraberinde getirir. Dünyanın önemli ekonomisine sahip Japonya’da 1980 ile 1993 arasında yeme bozuklukları tanısı alanların sayısı azken yeme bozuklukları tanısı alanlar 1993’ten itibaren giderek artan bir grafik çizmiştir. Bu durum batı toplumları için de geçerlidir. Bu durumda yeme davranışını şekillendiren yalnızca bireyin kendisinde değildir, sorunu geçmiş ve şu anda aramak gerekmektedir. Şu an yaşadığı yaşam standartları, geçmişte beslenme alışkanlıkları ve durumlarla baş etme stratejilerinin incelenmesinde fayda vardır. Sorumlu yalnızca bir diyetten kaynaklı olamaz. (Kaya, Yiğittürk, Yalvaç, 2002) Yeme bozukluklarına sahip bireylerin özellikle anoreksiya nervozaya sahip olanların belirtileri reddetmesi, tedaviyi istememeleri, durumu inkar etmeleri kısıtlayıcı yeme davranışını sürdürme ve normal kabul etmesi tanının ayırıcı özelliklerini zorlamaktadır. (Kaya, Çilli,1997) Beden imajı ile doğrudan ilişkisinden söz edebildiğimiz bozuklukta kişileri toplumdan uzaklaştırarak ya da güzellik algısının dayatılmasının ötesine geçilmelidir. Bunu deneyimleyen kişinin zorlu bir yolculuğu olabilir derinlerde stres, mutsuzluk ile mücadele ediyor da olabilir. Bu süreçte yorulabilir, sorunu tamamen reddebilir hale de gelebilir. Anoreksiya nervozada özkıyım ihtimali iyi bilinmeli ve psikologlar tarafından iyi bir kriz planına ihtiyaç duyulabilir. Çünkü tüm bu süreçte anoreksiya nervoza bozukluğu olan bir bireyin teşebbüs oranı %20 ve özkıyıma başvuranların oranı %5’tir. Bu da bizi yalnızca sebebin mükemmel olma isteğinde uzaklaştırmaktadır. (Kring, Johnson, Davison, Neale, 2017)
Masum bir şekilde yorumladığımız tüm bu istek ve ihtiyaçlara bağlı yeme davranışı farkında olmasak da hayatımızın önemli bir kısmını kapsamaktadır. Beden imajımızdan rahatsız olabilir, günlük stresler yorabilir fakat bedende oluşan bir rahatsızlık ile ruhsal sağlığı kenara koymamak gerekir. Bedene odaklanıyor olmak ruh sağlığı için büyük bir kayıp olacaktır. Anoreksiya nervozada sosyo-kültürel etkinin varlığının ve başa çıkma yöntemlerinin önemi büyüktür. Tedavisi olmayan bir bozukluktan bahsetmiyoruz elbette ki. Psikiyatrik tedaviye baş vurmak sadece o tedaviden bir şey beklemek uzun ve zahmetli bir iş demektir. Fakat psikoterapinin bu bozukluğa sahip bireylerin vazgeçmemesi gereken bir unsur olduğunu bilmeleri gerekir. Kişinin normal kilosu sağlandıktan sonra belirtileri yok etme ve son aşamasında nüksü engellemeyi içeren bir yol izlenir. (Yücel B.) Anoreksiya nervozanın tedavi aşamasında sanılanın aksine başarı oldukça iyi oran gösterir %80 başarı sağlanırken %40 tamamen kronikleşme belirtileri göstermektedir. (Kaya, Çilli, 1997)
Yaşadığımız bu dönemde her bireyin yaşamına karşı baş etme yöntemi çeşitlilik içerir. Doğrudan sosyo-kültürel etkinin de etkisi olan bu bozuklukta manken gibi olmanın ötesine geçer. Küçüklükten itibaren bizlere dayatılan güzellik algısı ve mükemmel olmak ilgili… Kusurlar ile kabul etme, dayatılan dönemsel değişen güzelliğin farkında olmamız gerekmektedir. Baş etme yöntemi yememek olan bireyleri sıkça yapılan damgalamadan öte ruhsal iyiliğini arttırmak sanıyorum yalnızca alanda çalışan bireyler değil toplumun da yardımının önemi büyük olacaktır. Tanı konulan kişiden toplumun her kesiminin bu konuda bilinçlenmesi gerekmektedir. Unutmayın, suçlu yalnızca bir diyetten ibaret kalmayabilir.
Teşekkürler.
Özden Nur KARPINAR
Kaynakça:
Aktaş S. “Medyanın Kadın Estetiği Üzerine Etkileri ve Ebenin Rolü”, Anadolu Hemşirelik ve Sağlık Bilimleri Dergisi, 2014;17:3.
Kendir D., Karabudak E., “Sporcularda Yeme Bozuklukları”, Gazi Sağlık Bilimleri Dergisi 2019:4(1):1-10.
Kaya B., Yiğittürk D., Yalvaç D., “Anoreksiya Nervoza Tanılı İki Kız Kardeş:Olgu Sunumu” Klinik Psikiyatri; 2003;6:56-61.
Kaya N., Çilli A., “Anoreksiya Nevroza” Genel Tıp Dergisi, 1997; 7(2):107-10.
Yücel B., “Estetik Bir Kaygıdan Hastalığa Uzanan Yol” Klinik Gelişim, İstanbul Tabipler Odası Süreli Bilim Yayını; 2009; 22(4).
Nural K., “Beyindeki Ödül Mekanizması Nasıl Çalışır?” 2018.
DSM-5 Tanı Ölçtüleri Başvuru Kitabı
Kring A., Johnson N., Davıson G., Neale J., “Anormal Psikolojisi” 2017; 11; 322-336.
emegine sağlık
YanıtlaSil