Ana içeriğe atla

GECE YEMEK YEMEK-Elif Nur GÜRCAN


GECE YEMEK YEMEK





Yemek yemek, çoğumuza göre bir ihtiyaçtan çok daha fazlası; yemek ile kurduğumuz duygusal bağlar bizi daha çok yemeye itebiliyor. Genel anlayış olan günde üç öğün yemek yemek ise bazılarına göre fazla veya daha az gelebiliyor. Peki ya gecenin bir ortasında uyanıp yemek yediğimizde ne oluyor? Bu bir hastalık işareti olabilir mi? Yapılan araştırmalar göre, gece yeme sendromu sabahları anoreksi, akşam hiperfaji ve uykudan uyanma sonrası nocturnal (gece gündüz) yemek yemenin, insomniaya eşlik ettiği bir yeme bozukluğudur. (Orhan ve Tuncel, 2009, s.132) Tüm bu kavramları biraz daha netleştirecek olunursa, sabah kahvaltısının yapılmaması ya da sadece bir içecekle geçiştirilmesi, alınan kalorilerin en az ¼’ün akşam yemeğinden sonra alınması veya uykusuzluk gözlemlenmesi olarak açabilir. Aynı zamanda, uykudayken uyanıp yemek yeme isteği ve kalkıp yemek yemek bu kriterlerden bir tanesidir. Kriterlere daha detaylı ve geniş çaplı bakılması adına Allison ve arkadaşlarının (2010) geliştirdiği tanı ölçütleri aşağıda yer almaktadır:


A. Aşağıda belirtilenlerin birisi ya da her ikisi şeklinde ortaya çıkan, günlük yeme düzeninde akşamları ve/veya geceleri belirgin artış olduğunun gösterilmesi
A.1. Gıda alımının en az %25’inin akşam yemeğinden sonra olması
A.2. Haftada en az iki gece uykudan uyanarak yeme olması
B. Akşam ve gece yeme epizotlarının farkında olunması ve hatırlanıyor olunması
C. Aşağıdaki bulguların en az 3 tanesinin kliniğe eşlik etmesi
C.1. Sabahları yeme isteğinde azalma olması ve/veya haftada 4 ya da daha fazla kahvaltı yapılmayan gün olması.
C.2. Akşam yemeği ile uyku başlangıcı arasında ve/veya geceleri güçlü yeme isteği varlığı
C.3. Haftada en az 4 ya da daha fazla uykuya başlama ve/veya uykuyu sürdürme insomniyası olması
C.4. Uykuya başlamak ya da geri dönebilmek için yeme gerekliliği inancının varlığı
C.5. Duygu durumun sıklıkla depresif olması ve veya akşamları kötüleşmesi
D. Bozukluğun belirgin sıkıntı ve/veya işlevsellikte azalmaya yol açması
E. Yeme düzenindeki bozukluğun en az 3 aydır olması
F. Bu bozukluğum herhangi bir madde kötüye kullanımı ya da bağımlılığı, tıbbi hastalık, ilaç kullanımı veya diğer psikiyatrik hastalıklara ikincil olarak gelişmiş olmaması


Yemek yeme problemlerinin araştırmaları geniş çaplı olmayıp henüz 50 yılı bile geçmemiştir. Bu sendrom, ilk kez tedaviye direnç gösteren obezite hastalarında tanımlanmıştır. (Stunkard et al. 1955, 78-86) Ayrıca yapılan bir araştırmaya göre gece yeme sendromu ve kontrol grubunun karşılaştırıldığı bir çalışmada, iki grup arasında, 24 saatlik enerji alımları yönünden fark olmadığı görülmüştür. Bu, GYS’deki temel belirtinin yiyeceklerin yenmesindeki anormal zamanlama olduğunu düşündürmektedir. (Orhan ve Tuncel, 2009, s.135) Gece yemek yeme sendromu, genellikle yetişkinlik çağlarında başlar. Rogers (2006)’a göre bu sendromun NonREM uykusu sırasında ortaya çıkma eğiliminde olduğunu belirtmekte ve düşük uyku verimliliğiyle ilişkili olduğunu savunmaktadır (814-819). Gece yemek yeme sendromunun bir nedeni de stres olabilir, sonuçta stres tüm bu faktörlerin kötüleşme sürecini başlatabilmekle birlikte hızlandırabilir de.


Gece yemek yeme sendromunu etkileyen veya tetikleyen faktörlerden birinin stres olabileceğinden bahsedildiği üzere, aynı zamanda depresyon ve anksiyete ile de ilişkisi vardır. Sendromun tedavisi için de bunların üzerine yoğunlaşan birtakım araştırmalar yapılıyor. Yürütülen çalışmalar, GYS için serotonin gerialım inhibitörleri (SSGI), topiramat, bilişsel davranışçı terapi, relaksasyon eğitimi ve ışık terapisi gibi farmakolojik ve farmakolojik olmayan tedavi seçenekleri bulunduğunu göstermektedir (Trojian & Jow, 2009, 182-185). Bilişsel davranışçı terapi ile birlikte, bireyin düşüncelerini ve hayatlarında yarattıkları anlamları, davranışlarıyla yorumlamalarına yardımcı olarak ve hatalı düşüncelerini/yorumlamalarını yeniden yapılandırmalarında destek olarak gece yemek yeme sendromu yok edilebilir.

Teşekkürler.
Elif Nur GÜRCAN


KAYNAKÇA

Allison K. C., Lundgren J. D., Moore R. H., O’reardon J. P. & Stunkard A. J. (2010a). Cognitive Behavior Therapy for Night Eating Syndrome: A Pilot Study . American Journal of Psychotherapy 64/1 (2010), 91-106.

Orhan, F. Ö., Tuncel, D. (2009). Gece Yeme Bozuklukları. Psikiyatride Güncel Yaklaşımlar. 1, 132-154.

Rogers N. L., Dinges D. F., Allison K. C., Maislin G., Martino N., O’Reardon J. P., et al. (2006). “Assessment of Sleep in Women with Night Eating Syndrome”. Sleep 29/6 (2006,  814-819.

Stunkard A. J., Grace W. J.& Wolff H. G. (1955). “The Night-Eating Syndrome: A Pattern of Food Intake Among Certain Obese Patients”. Am J Med 19 (1955), 78-86.

Trojian T. H. & Jow V. (2009). “Night Eating Syndrome Presenting as Anorexia in an Athlete: Case Report and Review”. Curr Sports Med Rep 8 (2009), 182-185.

Yorumlar

POPÜLER YAZILAR

GERÇEKLE HAYALİN BİRBİRİNE GİRDİĞİ BİR FİLM: FRACTURED- DORUKHAN SAĞLAM

  GERÇEKLE HAYALİN BİRBİRİNE GİRDİĞİ BİR FİLM:  FRACTURED Beynimize ne kadar güvenebiliriz? Biz mi beynimizi yönetiriz yoksa o mu bizi yönetir? Zihnimiz gerçekleri bile saptırabilecek kadar güçlü müdür?  Fractured filmi boyunca işte tam da bu soruları soracaksınız kendinize. Zaman zaman ne olduğu konusunda karmaşaya düşebilir, ne olduğunu tam anlamlandıramayabilirsiniz. Kimi zaman ise tam her şeyin açıklandığını düşündüğünüzde bir sonraki sahne tüm fikirlerinizi altüst edebilir. Gizem, gerilim ve psikoloji konulu filmler ilginizi çekiyorsa bu film tam da size göre olacaktır. Film, evli bir çiftin yolculuğu ile başlamaktadır. Ray ve Joanne Monroe ufak kızları Peri ile birlikte seyahat ederken bir benzin istasyonunda mola verirler. Bu benzin istasyonunda mola verdikleri sırada kızları bir kaza geçirir. Peri inşaat alanının kenarında dururken bir köpek gelir, Ray köpeği korkutmak için taş atsa da köpek Peri’nin üzerine giderek onu korkutur ve korkarak geri kaçan Peri inşaat çukuruna düşer

GOOD WİLL HUNTİNG(CAN DOSTUM)- ÖZGE CEYLAN

  GOOD WİLL HUNTİNG(CAN DOSTUM) Good Will Hunting  Türkçe ismi ile Can Dostum    Matt Damon  ve  Ben Affleck 'i n senaryosunu yazmış olduğu,   Robin Williams ’ın başrolünü oynadığı Oscar Ödülü almış bir filmdir.  Film de yer alan oyuncu Matt Damon ve Ben Affleck Hollywood Sinema dünyasında önemli bir noktaya gelmekle beraber Film ile En iyi Senaryo ödülünü almışlardır Bu ödül ile birlikte sinema yaşamının bir çok alanında yer almışlar ve performanslarını sergilemişlerdir. Geçmişten günümüze filmler ele alındığında psikoloji, eğitim gibi insan ve toplumu ele alan birbirinden farklı birçok alanda filmlerden yararlanmaktadır. Bu nedenle  psikoloji sahasında da kullanılmaktadır  Filmler baktığımız zaman bireyin yaşamını yansıtmak ile beraber kimi zaman kişilerin gerçek yaşam öyküsünden yararlanılarak oluşturulmaktadır.   Filmler alanda fazlasıyla kullanılmaya başlamaktadır şöyle ki sinema terapisi terapi içerisinde yardımcı bir araç olarak kullanılmaktadır. Aynı zamanda filmlerin insan

YUNAN MİTOLOJİSİNDE KADIN- Ezgi KAYA

YUNAN MİTOLOJİSİNDE KADIN Yunan Mitolojisi’nde sık sık karşımıza kadınlar, tanrıçalar çıkar. Hatta bu kadınlar güç savaşçılık ve sembolleri ile bazen erkekleri bile saf dışı bırakabilirler. Örneğin savaşçı, güçlü kimliği ile tanınan Zeyna çok güçlü bir karakter ve mükemmel bir savaş zekâsına sahiptir. Anlatılanlara göre Zeyna o kadar güçlü bir Tanrıçadır ki Tanrıların bile zapt edemediği atlara biner, onlarla uzak diyarlarda savaşır. Baş Tanrı Zeus ve yine güçlü bir karakter olan hikmet tanrıçası, Zeus’un ilk karısı Metis’in kızı olan Athena zekâ ve strateji tanrıçası olarak bilinir. Aynı zamanda Athena sanat ve ilham tanrıçası olarak da bilinir.  Yunan Mitolojisi efsanelerinde de kadın ve kadının mucizeleri sık sık anlatılır. Örneğin Athena’nın Zeus’un kafasının içinden çıktığı ve bu yüzden de Baş Tanrının bütün özelliklerini aldığından bahsedilir. Zeus’un kafası yarılır ve ortaya dans eden, güzelliği ile insanlara ilham veren tanrıça Athena ortaya çıkar ve bütün ölümsüzle

SIGMUND FREUD VE AŞKIN PSİKOLOJİSİ-ROJDA ÇELİK

SIGMUND FREUD VE AŞKIN PSİKOLOJİSİ Aşk şairlerin uydurmasıdır, demiştir Ursula K. Le Guin Malafrena adlı romanında. Peki, şairlerin anlam yüklemeleri sonucu mu aşk insan hayatında bu kadar değerli olmuştur, yoksa aşkın insan hayatında bu kadar değerli olması mı şairleri yazmaya yöneltmiştir. Bu soruların cevabını bilmemekle beraber gelin Freud’un “Aşkın Psikolojisi” kitabını inceleyerek bu konuya ışık tutmaya çalışalım. Freud denince hemen hemen herkesin aklına cinsellik gelir. Çünkü psikoloji ile ilişkili çoğu kavramı cinsellik temelinde açıklamıştır. Aşk kavramı da bunlara dâhildir.  Freud’un yaşadığı dönemde cinsellik, toplumun ahlaki değerlerinden dolayı baskıya maruz kalıyordu. Evlenmeden yaşanan cinsel birliktelikler hoş karşılanmıyor ve ayıplanıyordu. Cinsellikten açıkça söz etmek bile mümkün değildi. Bu durumun getirdiği cinsel eğitim yetersizliği hem erkek hem de kadının yaşantısında zorluklara neden oluyordu. Günümüzde de bu durumun geçerliliğini koruduğunu biliyoruz. Özellik