BESLENME VE YEME BOZUKLUĞU
Yeme bozuklukları, bireyin kilosunu azaltmak ve/veya düşük vücut kilosunu idame ettirmek için normal olmayan beslenme düşüncelerine ve alışkanlıklarına sahip olmasıyla karakterize klinik durumdur. (Köksal, 2016) Beslenme bozuklukları yetersiz ve/veya orantısız karbonhidrat, protein, yağ alımına yol açmakla beraber vücutta yetersiz vitamin, mineral ve eser element alımına da yol açmaktadır. Beslenme bozukluğunun ilerleyen dönemlerinde ise ciddi depresyon, epilepsi, saç dökülmesi, kas kaybı, kemik kaybı, diş çürükleri, büyüme ve gelişme geriliği, anemi gibi daha ciddi hastalıklara yol açabilmektedir (Miller ve Golden, 2010).Tarih boyunca insanlar beslenme ve beslenmenin insan sağlığı üzerindeki etkilerini araştırmışlardır. Kişinin ve toplumun beslenme durumunun değerlendirilmesi, değişik yaşlara ilişkin besin gereksinimlerinin saptanması, fizyolojik ve psikolojik özelliklere göre beslenmenin planlanması, besinlerin hazırlanmasının standartlara uygun biçimde yapılması, beslenme eğitimi çok yönlü ve geniş kapsamlı bir konudur (Karayel, 2011).
Neyzi ve Eruğrul (2002) göre bireyin beslenme durumunu; besinin üretiminden tüketimine kadar birçok etmen etkilemektedir. Bu etmenler; bireyin genetik özellikleri, yaşı, beslenme durumu ve diğer yaşam biçimi şekilleri (fiziksel aktivite gibi), sosyal ve çevresel etmenler (ev koşulları, sanitasyon ve hijyen gibi), stres, çalışma koşulları ve aile desteği gibi birçok sosyal ve kültürel özelliklerdir (Akt. Karayel, 2011).
Amerikan Psikiyatri Birliği’ne göre yeme bozuklukları; AN, BN ve başka türlü tanımlanamayan yeme bozuklukları olarak sınıflandırılmaktadır.
AN’da DSM-5’ in belirlediği 5 tanı kriteri vardır:
1. Yaş ve boya göre olağan sayılan en az kiloda olma ya da bunun üzerinde bir vücut ağırlığına sahip olmayı kabul etmeme.
2. Beklenenin altında vücut ağırlığına sahip olmasına rağmen kilo almaktan ya da şişman biri olmaktan aşırı korkma.
3. Vücut ağırlığı ya da biçimini algılamada bozukluk olması, kendini değerlendirme vücut ağırlığı ya da biçiminin anlamsız bir etkisinin olması.
4. Primer veya menarş sonrası amenore, yani en az üç ardışık menstrüel siklusun olmaması.
BN’da DSM-IV tanı kriterleri şu şekildedir:
1-Yineleyen tıkanırcasına yeme epizodlarının olması; şu şekilde belirlidir; aynı zaman diliminde ve benzer koşullarda çoğu insanın yiyebileceğinden çok daha fazla yiyeceği belirli bir zaman diliminde yeme. Bu epizod sırasında yeme kontrolünün kalktığı duyumunun olması
2- Kilo almaktan sakınmak için, kendisinin zorladığı kusma, laksatif, diüretik ya da diğer ilaçların yanlış yere kullanımı, hiç yemek yememe ya da aşırı egzersiz yapma gibi uygunsuz dengeleyici davranışlarda tekrar tekrar bulunma.
3- Tıkanırcasına yeme ve uygunsuz dengeleyici davranışların her ikisinin de 3 ay süreyle ortalama en az haftada 2 kez ortaya çıkması.
4- Kendini değerlendirirken anlamsız bir biçimde vücudunun biçimi ve ağırlığından etkilenme.
5- Bu bozukluğun AN epizodları sırasında ortaya çıkmaması.
Yeme Bozukluğu Tipleri
AN için;
1- Kısıtlayıcı tip: Enerji ve bazı besinler aşırı kısıtlanmakta, kişi kendini aç bırakır ve kilo kaybeder.
2- Tıkınırcasına yeme / çıkarma (bulimik tip) tipi: Kişide düzenli olarak tıkanırcasına yeme veya çıkartma davranışları görülmektedir.
BN için:
1- Çıkarma olan tip: Kişi düzenli olarak kendi kendine kusmuş ya da laksatif, diüretik, ipeka, efedrine, insulin kullanmıştır.
2- Çıkarma olmayan tip: Hiç yemek yememe ya da aşırı egzersiz yapma gibi uygunsuz dengeleyici davranışlarda bulunmuş ancak kendi kendine kusmamış ya da laksatif, diüretik kullanmamıştır.
2.2.8. Yeme Bozukluklarında Tedavi
Tedavinin ilk adımı medikal ve psikiyatrik yeğerlendirmedir. Tedavi yaklaşımlarından aynı anda, işbirliği ve ortak çalışma çerçevesinde yararlanmak gerekir. Nutrisyonel danışmanlık, bireysel psikoterapi teknikleri, kognitif davranışçı terapiler, aile terapisi, grup psikoterapisi ve farmakolojik tedavi kullanılabilir.
Psikodinamik psikoterapi yeme bozukluklarının tedavisinde önemli bir yere sahiptir. Kognitif-davranışçı psikoterapi de en etkili tedavi yöntemlerinden biri olup yanlış yeme tutumu ve beden ağırlığı ile aşırı uğraş hedeflenir. Tedaviyi bırakma oranlarıysa, her bir tedavi şekli için belirgin farklı olmayıp, yüksektir. Bu yüzden tedavide yeni yaklaşımların geliştirilmesine gereksinim vardır (Amerika Psikiyatri Birliği).
Teşekkürler.
Muhammed Ali Gözel
KAYNAKÇA
1. Köksal, B., (2016). Stres Bozukluğunun Beslenme Bozukluğuna ve Serum Leptin, Ghrelin, Adiponektin Düzeylerine Etkisi. Celal Bayar Üniversitesi Tıp Fakültesi.
2. Karayel, E., (2011). Aydın İli 6-17 Yaş Çocuklarda Beslenme Bozukluğu Prevalansı ve Risk Faktörlerinin Saptanması. Adnan Menderes Üniversitesi Tıp Fakültesi.
3. Miller CA, Golden NH. An İntroduction To Eating Disorders: Clinical Presentation, Epidemiology, And Prognosis. Nutr Clin Pract 2010; 25:1105.
4. Amerika Psikiyatri Derneği (APA).
Yorumlar
Yorum Gönder