Ana içeriğe atla

BESLENME VE YEME BOZUKLUĞU-Muhammed Ali GÖZEL

                    

BESLENME VE YEME BOZUKLUĞU

Yeme bozuklukları, bireyin kilosunu azaltmak ve/veya düşük vücut kilosunu idame ettirmek için normal olmayan beslenme düşüncelerine ve alışkanlıklarına sahip olmasıyla karakterize klinik durumdur. (Köksal, 2016) Beslenme bozuklukları yetersiz ve/veya orantısız karbonhidrat, protein, yağ alımına yol açmakla beraber vücutta yetersiz vitamin, mineral ve eser element alımına da yol açmaktadır. Beslenme bozukluğunun ilerleyen dönemlerinde ise ciddi depresyon, epilepsi, saç dökülmesi, kas kaybı, kemik kaybı, diş çürükleri, büyüme ve gelişme geriliği, anemi gibi daha ciddi hastalıklara yol açabilmektedir (Miller ve Golden, 2010).
Tarih boyunca insanlar beslenme ve beslenmenin insan sağlığı üzerindeki etkilerini araştırmışlardır. Kişinin ve toplumun beslenme durumunun değerlendirilmesi, değişik yaşlara ilişkin besin gereksinimlerinin saptanması, fizyolojik ve psikolojik özelliklere göre beslenmenin planlanması, besinlerin hazırlanmasının standartlara uygun biçimde yapılması, beslenme eğitimi çok yönlü ve geniş kapsamlı bir konudur (Karayel, 2011).
Neyzi ve Eruğrul (2002) göre bireyin beslenme durumunu; besinin üretiminden tüketimine kadar birçok etmen etkilemektedir. Bu etmenler; bireyin genetik özellikleri, yaşı, beslenme durumu ve diğer yaşam biçimi şekilleri (fiziksel aktivite gibi), sosyal ve çevresel etmenler (ev koşulları, sanitasyon ve hijyen gibi), stres, çalışma koşulları ve aile desteği gibi birçok sosyal ve kültürel özelliklerdir (Akt. Karayel, 2011).
Amerikan Psikiyatri Birliği’ne göre yeme bozuklukları; AN, BN ve başka türlü tanımlanamayan yeme bozuklukları olarak sınıflandırılmaktadır.

AN’da DSM-5’ in belirlediği 5 tanı kriteri vardır:

1. Yaş ve boya göre olağan sayılan en az kiloda olma ya da bunun üzerinde bir vücut ağırlığına sahip olmayı kabul etmeme.
2. Beklenenin altında vücut ağırlığına sahip olmasına rağmen kilo almaktan ya da şişman biri olmaktan aşırı korkma.
3. Vücut ağırlığı ya da biçimini algılamada bozukluk olması, kendini değerlendirme vücut ağırlığı ya da biçiminin anlamsız bir etkisinin olması.
4. Primer veya menarş sonrası amenore, yani en az üç ardışık menstrüel siklusun olmaması.


BN’da DSM-IV tanı kriterleri şu şekildedir:

1-Yineleyen tıkanırcasına yeme epizodlarının olması; şu şekilde belirlidir; aynı zaman diliminde ve benzer koşullarda çoğu insanın yiyebileceğinden çok daha fazla yiyeceği belirli bir zaman diliminde yeme. Bu epizod sırasında yeme kontrolünün kalktığı duyumunun olması
2- Kilo almaktan sakınmak için, kendisinin zorladığı kusma, laksatif, diüretik ya da diğer ilaçların yanlış yere kullanımı, hiç yemek yememe ya da aşırı egzersiz yapma gibi uygunsuz dengeleyici davranışlarda tekrar tekrar bulunma.
3- Tıkanırcasına yeme ve uygunsuz dengeleyici davranışların her ikisinin de 3 ay süreyle ortalama en az haftada 2 kez ortaya çıkması.
4- Kendini değerlendirirken anlamsız bir biçimde vücudunun biçimi ve ağırlığından etkilenme.
5- Bu bozukluğun AN epizodları sırasında ortaya çıkmaması.


Yeme Bozukluğu Tipleri 


AN için;
1- Kısıtlayıcı tip: Enerji ve bazı besinler aşırı kısıtlanmakta, kişi kendini aç bırakır ve kilo kaybeder.
2- Tıkınırcasına yeme / çıkarma (bulimik tip) tipi: Kişide düzenli olarak tıkanırcasına yeme veya çıkartma davranışları görülmektedir.

BN için:
1- Çıkarma olan tip: Kişi düzenli olarak kendi kendine kusmuş ya da laksatif, diüretik, ipeka, efedrine, insulin kullanmıştır.
2- Çıkarma olmayan tip: Hiç yemek yememe ya da aşırı egzersiz yapma gibi uygunsuz dengeleyici davranışlarda bulunmuş ancak kendi kendine kusmamış ya da laksatif, diüretik kullanmamıştır.
2.2.8. Yeme Bozukluklarında Tedavi
Tedavinin ilk adımı medikal ve psikiyatrik yeğerlendirmedir. Tedavi yaklaşımlarından aynı anda, işbirliği ve ortak çalışma çerçevesinde yararlanmak gerekir. Nutrisyonel danışmanlık, bireysel psikoterapi teknikleri, kognitif davranışçı terapiler, aile terapisi, grup psikoterapisi ve farmakolojik tedavi kullanılabilir.
Psikodinamik psikoterapi yeme bozukluklarının tedavisinde önemli bir yere sahiptir. Kognitif-davranışçı psikoterapi de en etkili tedavi yöntemlerinden biri olup yanlış yeme tutumu ve beden ağırlığı ile aşırı uğraş hedeflenir. Tedaviyi bırakma oranlarıysa, her bir tedavi şekli için belirgin farklı olmayıp, yüksektir. Bu yüzden tedavide yeni yaklaşımların geliştirilmesine gereksinim vardır (Amerika Psikiyatri Birliği).
                                         
Teşekkürler.
Muhammed Ali Gözel

KAYNAKÇA
1. Köksal, B., (2016). Stres Bozukluğunun Beslenme Bozukluğuna ve Serum Leptin, Ghrelin, Adiponektin Düzeylerine Etkisi. Celal Bayar Üniversitesi Tıp Fakültesi.
2. Karayel, E., (2011). Aydın İli 6-17 Yaş Çocuklarda Beslenme Bozukluğu Prevalansı ve Risk Faktörlerinin Saptanması. Adnan Menderes Üniversitesi Tıp Fakültesi.
3. Miller CA, Golden NH. An İntroduction To Eating Disorders: Clinical Presentation, Epidemiology, And Prognosis. Nutr Clin Pract 2010; 25:1105.
4. Amerika Psikiyatri Derneği (APA).

Yorumlar

POPÜLER YAZILAR

GERÇEKLE HAYALİN BİRBİRİNE GİRDİĞİ BİR FİLM: FRACTURED- DORUKHAN SAĞLAM

  GERÇEKLE HAYALİN BİRBİRİNE GİRDİĞİ BİR FİLM:  FRACTURED Beynimize ne kadar güvenebiliriz? Biz mi beynimizi yönetiriz yoksa o mu bizi yönetir? Zihnimiz gerçekleri bile saptırabilecek kadar güçlü müdür?  Fractured filmi boyunca işte tam da bu soruları soracaksınız kendinize. Zaman zaman ne olduğu konusunda karmaşaya düşebilir, ne olduğunu tam anlamlandıramayabilirsiniz. Kimi zaman ise tam her şeyin açıklandığını düşündüğünüzde bir sonraki sahne tüm fikirlerinizi altüst edebilir. Gizem, gerilim ve psikoloji konulu filmler ilginizi çekiyorsa bu film tam da size göre olacaktır. Film, evli bir çiftin yolculuğu ile başlamaktadır. Ray ve Joanne Monroe ufak kızları Peri ile birlikte seyahat ederken bir benzin istasyonunda mola verirler. Bu benzin istasyonunda mola verdikleri sırada kızları bir kaza geçirir. Peri inşaat alanının kenarında dururken bir köpek gelir, Ray köpeği korkutmak için taş atsa da köpek Peri’nin üzerine giderek onu korkutur ve korkarak geri kaçan Peri inşaat çukuruna düşer

GOOD WİLL HUNTİNG(CAN DOSTUM)- ÖZGE CEYLAN

  GOOD WİLL HUNTİNG(CAN DOSTUM) Good Will Hunting  Türkçe ismi ile Can Dostum    Matt Damon  ve  Ben Affleck 'i n senaryosunu yazmış olduğu,   Robin Williams ’ın başrolünü oynadığı Oscar Ödülü almış bir filmdir.  Film de yer alan oyuncu Matt Damon ve Ben Affleck Hollywood Sinema dünyasında önemli bir noktaya gelmekle beraber Film ile En iyi Senaryo ödülünü almışlardır Bu ödül ile birlikte sinema yaşamının bir çok alanında yer almışlar ve performanslarını sergilemişlerdir. Geçmişten günümüze filmler ele alındığında psikoloji, eğitim gibi insan ve toplumu ele alan birbirinden farklı birçok alanda filmlerden yararlanmaktadır. Bu nedenle  psikoloji sahasında da kullanılmaktadır  Filmler baktığımız zaman bireyin yaşamını yansıtmak ile beraber kimi zaman kişilerin gerçek yaşam öyküsünden yararlanılarak oluşturulmaktadır.   Filmler alanda fazlasıyla kullanılmaya başlamaktadır şöyle ki sinema terapisi terapi içerisinde yardımcı bir araç olarak kullanılmaktadır. Aynı zamanda filmlerin insan

YUNAN MİTOLOJİSİNDE KADIN- Ezgi KAYA

YUNAN MİTOLOJİSİNDE KADIN Yunan Mitolojisi’nde sık sık karşımıza kadınlar, tanrıçalar çıkar. Hatta bu kadınlar güç savaşçılık ve sembolleri ile bazen erkekleri bile saf dışı bırakabilirler. Örneğin savaşçı, güçlü kimliği ile tanınan Zeyna çok güçlü bir karakter ve mükemmel bir savaş zekâsına sahiptir. Anlatılanlara göre Zeyna o kadar güçlü bir Tanrıçadır ki Tanrıların bile zapt edemediği atlara biner, onlarla uzak diyarlarda savaşır. Baş Tanrı Zeus ve yine güçlü bir karakter olan hikmet tanrıçası, Zeus’un ilk karısı Metis’in kızı olan Athena zekâ ve strateji tanrıçası olarak bilinir. Aynı zamanda Athena sanat ve ilham tanrıçası olarak da bilinir.  Yunan Mitolojisi efsanelerinde de kadın ve kadının mucizeleri sık sık anlatılır. Örneğin Athena’nın Zeus’un kafasının içinden çıktığı ve bu yüzden de Baş Tanrının bütün özelliklerini aldığından bahsedilir. Zeus’un kafası yarılır ve ortaya dans eden, güzelliği ile insanlara ilham veren tanrıça Athena ortaya çıkar ve bütün ölümsüzle

SIGMUND FREUD VE AŞKIN PSİKOLOJİSİ-ROJDA ÇELİK

SIGMUND FREUD VE AŞKIN PSİKOLOJİSİ Aşk şairlerin uydurmasıdır, demiştir Ursula K. Le Guin Malafrena adlı romanında. Peki, şairlerin anlam yüklemeleri sonucu mu aşk insan hayatında bu kadar değerli olmuştur, yoksa aşkın insan hayatında bu kadar değerli olması mı şairleri yazmaya yöneltmiştir. Bu soruların cevabını bilmemekle beraber gelin Freud’un “Aşkın Psikolojisi” kitabını inceleyerek bu konuya ışık tutmaya çalışalım. Freud denince hemen hemen herkesin aklına cinsellik gelir. Çünkü psikoloji ile ilişkili çoğu kavramı cinsellik temelinde açıklamıştır. Aşk kavramı da bunlara dâhildir.  Freud’un yaşadığı dönemde cinsellik, toplumun ahlaki değerlerinden dolayı baskıya maruz kalıyordu. Evlenmeden yaşanan cinsel birliktelikler hoş karşılanmıyor ve ayıplanıyordu. Cinsellikten açıkça söz etmek bile mümkün değildi. Bu durumun getirdiği cinsel eğitim yetersizliği hem erkek hem de kadının yaşantısında zorluklara neden oluyordu. Günümüzde de bu durumun geçerliliğini koruduğunu biliyoruz. Özellik