BİREYSELLİKTEN BİRLİKTELİĞE
İlk Aşama: Denekler tek tek zifiri karanlık bir odaya alınmışlar ve karşıdan deneklere doğru aynı noktadan bir ışık belirli aralıklarla tutulmuştur. Deneklere de bu ışığın ne kadar uzaklıktan ve hangi yönden (kuzey-güney-doğu-batı) geldiği sorulmuştur. Her denek bir yön ve değişik aralıklar belirtmiş, ama sonunda bir ortalama (6-8 cm) belirlenmiştir. Burada dikkat edilmesi gereken nokta; ışığın hiçbir türlü hareket ettirilmemesidir.
İkinci Aşama: Denekler bu sefer grup halinde karanlık odaya alınmışlardır. Yine aynı noktadan ve aynı mesafeden ışık belirli aralıklarla deneklere tutulmuş, bu sefer Muzaffer Sherif ışığın geldiği yönü ve uzaklığı deneklerin sırayla söylemesini istemiştir. İlk denek fikrini belirttikten sonra (9 cm) 20 santimetre diyen deneklerin bile fikri 9 santimetreye kaymıştır. Yani ilk denek fikrini belirttikten sonra ondan farklı düşüncelerde olan deneklerin düşüncesi bile ilk deneğe kaymıştır. Bunun sonucunda denekler arasında optik algı yanılgısına bağlı sosyal bir norm oluşmuştur.
Üçüncü Aşama: Bu sefer de denekler odaya ilk aşamadaki gibi tek tek alınmış, yine gözlerine ışık tutularak mesafe ve yönü sorulmuştur. Denekler bu sefer ise geliştirilen normun (9 cm güney) aynısını veyahut ona çok yakın bir mesafeyi söylemişlerdir.
Deneye katılan katılımcıları bir yıl sonra tekrardan deneye aldıklarında dahi grup normuna bağlı kaldıkları görülmüştür.
Ortada fiziksel bir belirsizlik varken (ışığın yanılsaması gibi) bireyler yalnız olduklarında kendi normlarını oluştururlar. Bir gruba dahil olduklarında ise kendi normlarından uzaklaşıp grup normunu benimsemeye başlarlar. Grup bilinci, insanların düşüncelerini şekillendirir. Bir yandan da gruba uyma davranışını görürüz. İnsanlar içinde bulundukları topluluğa göre hareket edip o toplulukla özdeşleşmek isterler. Biz olma bilinciyle hareket ederler.
Bu olgu sosyal varlık olan bizlerin hayatının her alanında sıklıkla karşılaştığımız bir fenomendir aslında. Hiç tanımadığınız bir ortamda olduğunuzu hayal edin. Size bilmediğiniz bir bilgi sorulduğunda içinizden bir cevap hazırlarsınız muhtemelen. Toplulukta ise sizin cevabınız değil herkes tarafından onaylanmış cevap hakim ise siz de o onaylanmış cevaba göre hareket edersiniz. Bir başka örnek ise şöyle olabilir; savaşlarda insanlar bireysel yargı ile kimseyi vuramaz, dini ona “öldürmeyeceksin” demektedir ama toplu bir şekilde hareket ettiği zaman, Komutanın ‘Vur’ emri ile toplu bir şekilde yaptığı ve uyum gösterdiği için gönül rahatlığı ile başkalarını öldürebiliyor.
Neden uyma davranışı gösteriyoruz sorusuna ise pek çok yanıt verilmiştir. Bilişsel etki (doğru olma isteği), grubun doğruluğuna olan güveni arttıran her şey uymanın derecesini de arttırır. Normatif etki, grup tarafından onaylanma, sevilme ve iyi davranılma isteği. Grup Büyüklüğü, grup içinde olan kişilerin sayısı arttıkça uyma davranışlarımız da artıyor. Grup sargınlığı, grup değerlerine ne kadar bağlıysak, ne kadar seviyorsak o grupla özdeşleşmemiz de o kadar kolay olacaktır. Bir başka açıdan ise dışlanma korkusudur. Davranışlarımızı, düşüncelerimizi, tutumlarımız insanlar tarafından etkilenir. Farklı olmak güzeldir lakin farklılığımız yüzünden dışlanmak felakettir.
İlgililere; Milgram’ın İtaat Deneyi, Asch’in Kabul Etme Deneylerine göz atabilirsiniz.
TEŞEKKÜRLER.
Sema GÜRBÜZ
Yorumlar
Yorum Gönder