Ana içeriğe atla

PSİKOONKOLOJİNİN ÖNEMİ- GÜLSÜM SERRA AYDIN


PSİKO-ONKOLOJİNİN ÖNEMİ


Kanser, geniş bir hastalık türüne sahip olup vücutta kontrol edilemeyen anormal hücrelerin, sınırlarının ötesinde büyüyüp-genişlemesiyle karakterize edilir. Halk arasında, “sinsi hastalık” ya da “kötü hastalık” tabirleriyle güzel adlandırma yapılarak kullanılır. Çünkü; insanlarda kanser söylemi ölümcül hastalık “ölüm” ile bağdaştırılır. Bu yaygın olan bağdaştırma, hasta olan kişi ve hasta yakınları için moral bozmaya yeterli bir sebeptir. Hastalığın tüm evrelerini ve hatta tedavi aşamasını da büyük ölçüde olumsuz etkileyebilmektedir.
Sağlığı yerinde olan bir insan hem bedenen hem de ruhen bir bütün içinde olan kişidir. Birinden biri eksik ya da çok aşırı ise denge sağlanamaz. Kanser ise sağlığımıza etki eden biyolojik bir hastalık türü olduğu için hasta olan kişinin, bu aşamada ruh sağlığının iyi durumda olması dengeyi yakalayabilmesi adına çok önemlidir. Kanser tanısı almış kişinin, ruhen bu hastalık ile başa çıkabilme gücü hastanın yaşına, kişilik özelliklerine, eğitimine bağlıdır. Fakat bunların yanı sıra hastalığa ait değişkenler, aile yakınlarının tepkileri ya da psikolojik engelleri ile çevresel özellikler hastalık ile başa çıkabilmeyi çok daha önemli ölçüde etkileyebilmektedir. Bu noktada psiko-onkoloji bilimi fazlasıyla önem taşır. Hastalık evresinde veya tedavi aşamasında etkili olan psikolojik, davranışsal, çevresel vb. Faktörlerin hastaların ve ailelerinin üzerindeki psikolojik etkilerini araştırarak psikolojik destek sağlar. Klinik onkolojinin alt birimi olan psiko-onkoloji, son 15-20 sene içinde gelişmiş, bir bilim dalı haline gelmiştir. Destek veren kişiye ise “psikoonkolog” denir.
Kanser ile savaşan kişinin, psikolojik savaşı için önem taşımakta olan psikoonkoloji bilimi, bu dönemde hastalığı öğrendikten sonra şok geçiren, inkâr eden, hastalığını kabullenene kadar, yaşamın zorlayıcı yönleriyle başa çıkmada stres ve beraberinde getirdiği olumsuz etkilerin, psiko-sosyal yönden desteklenmesi, gerektiği zaman psikiyatrik tedavi ve bakım alması arasında önemli bir bağ kurmuştur. Dünya sağlık örgütünün 2008 yılında yayınladığı rapora göre, psikoonkoloji hizmetlerinin de her bir kanser kliniğine sunulması gerektiği belirtilmiştir. “Psikoonkolojik yaklaşımda optimal başarıya ulaşmak için hasta ile ailesinin tedavi ve bakım sürecine dahil edilmelerinin en etkili yollardan olduğu belirtilmektedir.” (Çalışkan B., 2016).
Hastanın psikolojik olarak bu süreçte yalnız olmadığı duygusunu ve “neden benim başıma geldi” söylemlerini kırması açısından rahatlık sağlayacaktır. Bireysel terapiye ek olarak, kişinin grup terapilerine katılımı da diğer insanlar ile iletişim içinde olması, isteksizliğe bağlı ilerleme sağlayamayan kişinin harekete geçmesini ve öz farkındalık kazanmasını sağlar.
Zihnin sadece hastalığına yönelik olumsuz, tedaviye yönelik kaygılı düşüncelere yönelmemesi adına zihin aktivitelerinden olan, yürüyüş ve yapılabilecek şekilde egzersizler, kitap-gazete okumaları, bulmaca, ilgili sanat dalları, yoga ve meditasyon gibi aktivitelerin ruh sağlığına olumlu geri dönüş sağladığı söylenmektedir.
Kanser hastalığının son zamanlarda daha sık görülmesiyle beraber, insanlar bu konuda daha çok bilinçlenmiştir. Hastalığını kabullenmekte zorlanan, gelecek kaygısı içinde hastalığına uyum göstermekte zorlanan ya da belirsizlikten ve bilgisizlikten kaynaklı yakınlarından destek almakta zorlanan kişiler için bir psikoonkolog desteği almak yaşadıkları olumsuz kısır döngüyü kırmış olacaktır. Sonuç olarak, iyi bir bilgilendirmeyle, hastaların psikolojik sorunlara maruziyeti azalmakta ve tedavilerine daha iyi uyum sağladıkları gözlemlenmektedir. (Çalışkan B.,2016).
Psikoonkoloji nin gelişmesiyle, günümüzde şu anda özel bir üniversitede ilk kez “psikoonkoloji dersi” verilmektedir.

KAYNAKÇA

Çalışkan B., Kanser Psikiyatrisi Nedir?, 2016.






Yorumlar

POPÜLER YAZILAR

GERÇEKLE HAYALİN BİRBİRİNE GİRDİĞİ BİR FİLM: FRACTURED- DORUKHAN SAĞLAM

  GERÇEKLE HAYALİN BİRBİRİNE GİRDİĞİ BİR FİLM:  FRACTURED Beynimize ne kadar güvenebiliriz? Biz mi beynimizi yönetiriz yoksa o mu bizi yönetir? Zihnimiz gerçekleri bile saptırabilecek kadar güçlü müdür?  Fractured filmi boyunca işte tam da bu soruları soracaksınız kendinize. Zaman zaman ne olduğu konusunda karmaşaya düşebilir, ne olduğunu tam anlamlandıramayabilirsiniz. Kimi zaman ise tam her şeyin açıklandığını düşündüğünüzde bir sonraki sahne tüm fikirlerinizi altüst edebilir. Gizem, gerilim ve psikoloji konulu filmler ilginizi çekiyorsa bu film tam da size göre olacaktır. Film, evli bir çiftin yolculuğu ile başlamaktadır. Ray ve Joanne Monroe ufak kızları Peri ile birlikte seyahat ederken bir benzin istasyonunda mola verirler. Bu benzin istasyonunda mola verdikleri sırada kızları bir kaza geçirir. Peri inşaat alanının kenarında dururken bir köpek gelir, Ray köpeği korkutmak için taş atsa da köpek Peri’nin üzerine giderek onu korkutur ve korkarak geri kaçan Peri inşaat çukuruna düşer

GOOD WİLL HUNTİNG(CAN DOSTUM)- ÖZGE CEYLAN

  GOOD WİLL HUNTİNG(CAN DOSTUM) Good Will Hunting  Türkçe ismi ile Can Dostum    Matt Damon  ve  Ben Affleck 'i n senaryosunu yazmış olduğu,   Robin Williams ’ın başrolünü oynadığı Oscar Ödülü almış bir filmdir.  Film de yer alan oyuncu Matt Damon ve Ben Affleck Hollywood Sinema dünyasında önemli bir noktaya gelmekle beraber Film ile En iyi Senaryo ödülünü almışlardır Bu ödül ile birlikte sinema yaşamının bir çok alanında yer almışlar ve performanslarını sergilemişlerdir. Geçmişten günümüze filmler ele alındığında psikoloji, eğitim gibi insan ve toplumu ele alan birbirinden farklı birçok alanda filmlerden yararlanmaktadır. Bu nedenle  psikoloji sahasında da kullanılmaktadır  Filmler baktığımız zaman bireyin yaşamını yansıtmak ile beraber kimi zaman kişilerin gerçek yaşam öyküsünden yararlanılarak oluşturulmaktadır.   Filmler alanda fazlasıyla kullanılmaya başlamaktadır şöyle ki sinema terapisi terapi içerisinde yardımcı bir araç olarak kullanılmaktadır. Aynı zamanda filmlerin insan

SIGMUND FREUD VE AŞKIN PSİKOLOJİSİ-ROJDA ÇELİK

SIGMUND FREUD VE AŞKIN PSİKOLOJİSİ Aşk şairlerin uydurmasıdır, demiştir Ursula K. Le Guin Malafrena adlı romanında. Peki, şairlerin anlam yüklemeleri sonucu mu aşk insan hayatında bu kadar değerli olmuştur, yoksa aşkın insan hayatında bu kadar değerli olması mı şairleri yazmaya yöneltmiştir. Bu soruların cevabını bilmemekle beraber gelin Freud’un “Aşkın Psikolojisi” kitabını inceleyerek bu konuya ışık tutmaya çalışalım. Freud denince hemen hemen herkesin aklına cinsellik gelir. Çünkü psikoloji ile ilişkili çoğu kavramı cinsellik temelinde açıklamıştır. Aşk kavramı da bunlara dâhildir.  Freud’un yaşadığı dönemde cinsellik, toplumun ahlaki değerlerinden dolayı baskıya maruz kalıyordu. Evlenmeden yaşanan cinsel birliktelikler hoş karşılanmıyor ve ayıplanıyordu. Cinsellikten açıkça söz etmek bile mümkün değildi. Bu durumun getirdiği cinsel eğitim yetersizliği hem erkek hem de kadının yaşantısında zorluklara neden oluyordu. Günümüzde de bu durumun geçerliliğini koruduğunu biliyoruz. Özellik

YUNAN MİTOLOJİSİNDE KADIN- Ezgi KAYA

YUNAN MİTOLOJİSİNDE KADIN Yunan Mitolojisi’nde sık sık karşımıza kadınlar, tanrıçalar çıkar. Hatta bu kadınlar güç savaşçılık ve sembolleri ile bazen erkekleri bile saf dışı bırakabilirler. Örneğin savaşçı, güçlü kimliği ile tanınan Zeyna çok güçlü bir karakter ve mükemmel bir savaş zekâsına sahiptir. Anlatılanlara göre Zeyna o kadar güçlü bir Tanrıçadır ki Tanrıların bile zapt edemediği atlara biner, onlarla uzak diyarlarda savaşır. Baş Tanrı Zeus ve yine güçlü bir karakter olan hikmet tanrıçası, Zeus’un ilk karısı Metis’in kızı olan Athena zekâ ve strateji tanrıçası olarak bilinir. Aynı zamanda Athena sanat ve ilham tanrıçası olarak da bilinir.  Yunan Mitolojisi efsanelerinde de kadın ve kadının mucizeleri sık sık anlatılır. Örneğin Athena’nın Zeus’un kafasının içinden çıktığı ve bu yüzden de Baş Tanrının bütün özelliklerini aldığından bahsedilir. Zeus’un kafası yarılır ve ortaya dans eden, güzelliği ile insanlara ilham veren tanrıça Athena ortaya çıkar ve bütün ölümsüzle