Ana içeriğe atla

ÇAĞIMIZIN GRİBİ KANSER- SEMA GÜRBÜZ


ÇAĞIMIZIN GRİBİ KANSER



Modern çağla birlikte teknolojinin gelişimi, yeni buluşlar, yaşam süresinin ve tüketimin artması, günden güne daha da küreselleşen dünyaya hepimiz uyum sağlamaya çalışıyoruz. Bu kadar değişen dünyada farklı hastalıkların ortaya çıkışı ya da hastalıkların görülme sıklığının artması şaşırılacak bir durum değildir. Bu hastalıklardan kişileri en çok korkutanlardan biri de şüphesiz kanserdir.
Kanser kelimesini duyduğunuz zaman neler hissediyorsunuz hiç düşündünüz mü? Korku, endişe, şaşkınlık, ölüm, acı çekme kavramları zihninizde dolaşmaya başlamıştır muhtemelen. Şimdi de kanser tanısının size konulduğunu veya bir yakınınıza konulduğunu düşünün, ne hissederdiniz?
Kansere neden olan faktörlere baktığımızda stres, kötü yaşam koşulları, sağlıksız beslenme, genetik yatkınlık gibi pek çok durum sıralayabiliriz. Kanserin oluşumu için sadece bir nedenden bahsetmek doğru olmaz. Birçok faktör etkileşim halindedir. Kanser beraberinde de başka psikolojik sıkıntıları da doğurabilir. Özellikle depresyon ve kaygı bozukluğu en sık rastlanan rahatsızlıklardandır.
Kanser tedavisi tanı konulduğu andan tedavi sürecinin bittiği ana kadar zorlu bir süreçtir. Hem hastaları hem hasta yakınlarını fiziksel, ruhsal ve sosyal açıdan etkilemektedir. (Palademir, ?).
Bireyler kanser tanısı aldığında zihinlerinde birtakım olumsuz düşünceler tetiklenir. Bir yıkılma anı da diyebiliriz. Kişinin geçmişinden getirdiği ruhsallığı yeniden canlanır. Hastanın uzun süreli hastanede yatması, ciddi bir hastalığa uyum sağlamaya çalışırken bir yandan da bu durumlar hastanın içsel gerçekliğinde bastırılmış duyguları harekete getirecektir. (Akt, Okçuoğlu, 2015).
Her hasta kanserle ilk tanıştığında bazı evrelerden geçer. Genel olarak hastaları incelediğimizde ilk başlarda bir inkar mekanizmasının işlediğini görürüz. Hastalığı kabul etmeme, tedaviye karşı çıkma, ben hasta değilim ki gibi söylemler sıklıkla duyulur. Kişiler aynı zamanda öfke duygusuyla da baş etmeye çalışır. Bana ne olacak, ölecek miyim, saçlarım dökülecek mi, neden ben vb. cümleler kişilerdeki kaygının ilk izlenimleridir. Bir sonraki aşama ise pazarlık evresidir. Bu evre, hastalığın kabullenilmesini kolaylaştırdığı gibi hastalığı yenebileceğine dair motivasyon da oluşturur. Kısa süreli bir pazarlık aşamasını depresyon ve keder izler. Hastalar tekrardan hastalığı inkar eder ve zorlu tedavi sürecine kendilerini psikolojik olarak hazır hissedemezler. En son aşamada ise kabullenme başlar. Ancak kabul etme umutsuzluk anlamında değil tedaviye olumlu yaklaşma, tedavi sürdürme isteğidir. Böylelikle tedavi süreci sağlıklı ilerlemeye başlayacaktır. Tüm bu evrelerde bir yandan da kişi yaşadığı dünyayı, bedenini, kimliğini sorgulamaktadır. Bir nevi belirsizlik ve bu belirsizliğin içindeki yaşama arzusu olarak da tanımlayabiliriz.


Kanser hastalığının tedavisi bir ekip işidir. Hasta, hasta yakınları, hekimler, hastane çalışanları, psikologlar hep birlikte yürütür. Amaç mümkün olduğunca sağlıklı ilerleyen bir tedavidir. Bu tedaviyi psikolojik destekle güçlendirmek hem hastayı hem de hasta yakınlarını bu süreci atlatmalarına yardımcı olacaktır.
Psikolojik destek günümüz insanları için bir gereksinimdir. Her insan yaşamının belirli bir döneminde sıkıntılı anlar yaşar ve bunları atlatmak ister. Kanser hastalarında da bilhassa önemlidir psikolojik destek almak. “İnsan duygusal, zihinsel ve bedensel olarak etkileşim içerisindedir.”(Şayan,2011). Bu üçlü yapıdan birindeki aksaklık diğer yapıları da etkileyecektir. Kanser de fiziksel rahatsızlıkla birlikte ruhsal süreçleri etkiler.
Bu durum karşısında bizler ne gibi psikolojik destek sağlayabiliriz, neler yapabiliriz, nasıl yardımcı olabiliriz birlikte bakalım.
Moral bu hastalıkta en önemli duygulardan biridir. Kişilerin moral seviyesini yüksek tutmak hem hastalığa karşı güçlü hissetmelerini sağlar hem de bağışıklık sistemlerini kuvvetlendirir.
Kişileri bireysel ya da grup terapilerine gitmeleri için yönlendirmeler yapabiliriz. Bireyin hastalığı hakkında konuşabilmesi, duygularını ifade edebilmesi, hastalığı kabullenebilmesi ya da kanser hastalığından muzdarip başka kişileri görmesi yalnız olmadığını hissettirecektir.
Kişiler ne kadar çabuk günlük rutinine dönerse hastalığa karşı da uyum işlevleri o kadar hızlı olacaktır.
Sağlıklı beslenme koşulu burada da geçerlidir. Sağlıklı beslenme için diyetisyenlerle konuşulabilir, organik ve temiz içerikli yiyecekler tüketilmelidir.
Hasta yakınları için farklı aktiviteler düzenlenebilir. Onlara da psikolojik destek sağlanmalıdır. En az hasta kadar onlar için de zorlu bir süreçtir.
Psikolojik destek hastalara ve hasta yakınlarına sosyal uyum, kanserle baş etme, yaşam kalitesinin arttırmada ve diğer kişilerle olan ilişkisine olumlu katkılar sunmaktadır.
Yazımı sonlandırmadan önce insanları hasta diye etiketlendirmeler veyahut da kanseri bulaşıcı bir hastalık sanıp uzak durmak, acıyan gözlerle bakmak bireylerin ruhsal dünyalarında derin izler bırakır. Kişiyi sadece “kanser” olarak etiketlemek bir dünyayı görmezden gelmektir. Cinsiyeti, ekonomik durumu, inançları, değerleri, karakteristik özellikleri ile anlamlandırmak önemlidir. Önemli olan kişiyi kendi hikayesindeki rolü ile anmaktır. Her şeyden önce insan olduğumuzu unutmamak gerekir. Şu ya da bu hastalıktan ibaret olmadığımızı, içimizde bir dünyayı taşıdığımızı bilmeli ve ona göre davranmalıyız.


KAYNAKÇA

İkiz, Tevfika. (2015). Psikanalitik Yönelimli Klinik Görüşmeler (3. Baskı). Zeren Okçuoğlu (Ed.) Hastanede Klinik Görüşme. (s. 22-34). İstanbul: Bağlam.
https://www.cnnturk.com/saglik/uzun-suren-stres-kanserin-baslica-nedeni https://hthayat.haberturk.com/saglik/psikoloji/haber/1059009-kanser-hastalarina-ve-yakinlarina-psikolojik-destek-nasil-olmalidir
https://www.amerikaninsesi.com/a/dr-ayan-kanser-hastalar-cin-psikolojik-destek-cok-onemli-135754683/901971.html
https://www.acibadem.com.tr/Hayat/Bilgi/kanser-hastalarinin-psikolojisi-nasil-degisir
Resim için kaynakça;
https://www.acibadem.com.tr/Hayat/Bilgi/kanser-tedavisinde-psikolojik-destek-ihmal-edilmemeli
https://hthayat.haberturk.com/saglik/psikoloji/haber/1059009-kanser-hastalarina-ve-yakinlarina-psikolojik-destek-nasil-olmalidir


Yorumlar

POPÜLER YAZILAR

GERÇEKLE HAYALİN BİRBİRİNE GİRDİĞİ BİR FİLM: FRACTURED- DORUKHAN SAĞLAM

  GERÇEKLE HAYALİN BİRBİRİNE GİRDİĞİ BİR FİLM:  FRACTURED Beynimize ne kadar güvenebiliriz? Biz mi beynimizi yönetiriz yoksa o mu bizi yönetir? Zihnimiz gerçekleri bile saptırabilecek kadar güçlü müdür?  Fractured filmi boyunca işte tam da bu soruları soracaksınız kendinize. Zaman zaman ne olduğu konusunda karmaşaya düşebilir, ne olduğunu tam anlamlandıramayabilirsiniz. Kimi zaman ise tam her şeyin açıklandığını düşündüğünüzde bir sonraki sahne tüm fikirlerinizi altüst edebilir. Gizem, gerilim ve psikoloji konulu filmler ilginizi çekiyorsa bu film tam da size göre olacaktır. Film, evli bir çiftin yolculuğu ile başlamaktadır. Ray ve Joanne Monroe ufak kızları Peri ile birlikte seyahat ederken bir benzin istasyonunda mola verirler. Bu benzin istasyonunda mola verdikleri sırada kızları bir kaza geçirir. Peri inşaat alanının kenarında dururken bir köpek gelir, Ray köpeği korkutmak için taş atsa da köpek Peri’nin üzerine giderek onu korkutur ve korkarak geri kaçan Peri inşaat çukuruna düşer

GOOD WİLL HUNTİNG(CAN DOSTUM)- ÖZGE CEYLAN

  GOOD WİLL HUNTİNG(CAN DOSTUM) Good Will Hunting  Türkçe ismi ile Can Dostum    Matt Damon  ve  Ben Affleck 'i n senaryosunu yazmış olduğu,   Robin Williams ’ın başrolünü oynadığı Oscar Ödülü almış bir filmdir.  Film de yer alan oyuncu Matt Damon ve Ben Affleck Hollywood Sinema dünyasında önemli bir noktaya gelmekle beraber Film ile En iyi Senaryo ödülünü almışlardır Bu ödül ile birlikte sinema yaşamının bir çok alanında yer almışlar ve performanslarını sergilemişlerdir. Geçmişten günümüze filmler ele alındığında psikoloji, eğitim gibi insan ve toplumu ele alan birbirinden farklı birçok alanda filmlerden yararlanmaktadır. Bu nedenle  psikoloji sahasında da kullanılmaktadır  Filmler baktığımız zaman bireyin yaşamını yansıtmak ile beraber kimi zaman kişilerin gerçek yaşam öyküsünden yararlanılarak oluşturulmaktadır.   Filmler alanda fazlasıyla kullanılmaya başlamaktadır şöyle ki sinema terapisi terapi içerisinde yardımcı bir araç olarak kullanılmaktadır. Aynı zamanda filmlerin insan

YUNAN MİTOLOJİSİNDE KADIN- Ezgi KAYA

YUNAN MİTOLOJİSİNDE KADIN Yunan Mitolojisi’nde sık sık karşımıza kadınlar, tanrıçalar çıkar. Hatta bu kadınlar güç savaşçılık ve sembolleri ile bazen erkekleri bile saf dışı bırakabilirler. Örneğin savaşçı, güçlü kimliği ile tanınan Zeyna çok güçlü bir karakter ve mükemmel bir savaş zekâsına sahiptir. Anlatılanlara göre Zeyna o kadar güçlü bir Tanrıçadır ki Tanrıların bile zapt edemediği atlara biner, onlarla uzak diyarlarda savaşır. Baş Tanrı Zeus ve yine güçlü bir karakter olan hikmet tanrıçası, Zeus’un ilk karısı Metis’in kızı olan Athena zekâ ve strateji tanrıçası olarak bilinir. Aynı zamanda Athena sanat ve ilham tanrıçası olarak da bilinir.  Yunan Mitolojisi efsanelerinde de kadın ve kadının mucizeleri sık sık anlatılır. Örneğin Athena’nın Zeus’un kafasının içinden çıktığı ve bu yüzden de Baş Tanrının bütün özelliklerini aldığından bahsedilir. Zeus’un kafası yarılır ve ortaya dans eden, güzelliği ile insanlara ilham veren tanrıça Athena ortaya çıkar ve bütün ölümsüzle

SIGMUND FREUD VE AŞKIN PSİKOLOJİSİ-ROJDA ÇELİK

SIGMUND FREUD VE AŞKIN PSİKOLOJİSİ Aşk şairlerin uydurmasıdır, demiştir Ursula K. Le Guin Malafrena adlı romanında. Peki, şairlerin anlam yüklemeleri sonucu mu aşk insan hayatında bu kadar değerli olmuştur, yoksa aşkın insan hayatında bu kadar değerli olması mı şairleri yazmaya yöneltmiştir. Bu soruların cevabını bilmemekle beraber gelin Freud’un “Aşkın Psikolojisi” kitabını inceleyerek bu konuya ışık tutmaya çalışalım. Freud denince hemen hemen herkesin aklına cinsellik gelir. Çünkü psikoloji ile ilişkili çoğu kavramı cinsellik temelinde açıklamıştır. Aşk kavramı da bunlara dâhildir.  Freud’un yaşadığı dönemde cinsellik, toplumun ahlaki değerlerinden dolayı baskıya maruz kalıyordu. Evlenmeden yaşanan cinsel birliktelikler hoş karşılanmıyor ve ayıplanıyordu. Cinsellikten açıkça söz etmek bile mümkün değildi. Bu durumun getirdiği cinsel eğitim yetersizliği hem erkek hem de kadının yaşantısında zorluklara neden oluyordu. Günümüzde de bu durumun geçerliliğini koruduğunu biliyoruz. Özellik